Yazanlarda |
|
malik bin nebi Uzman Uye
Katılma Tarihi: 24 kasim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 439
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
İnsanlar, tek bir ümmetten başka değildi; sonra anlaşmazlığa düştüler. Eğer Rabbinden geçmiş bir söz olmasaydı, anlaşmazlığa düştükleri şey konusunda mutlaka aralarında hüküm verilmiş olurdu. (yunus 19)
Selam kardeşler,
yukardaki ayet bende hem "kitap" açılımında hem de "adem" kıssasında önemli bir yere sahipti,
1-İnsanlar tek bir ümmet,
2-Sonra anlaşmazlık,
bu ayeti şu ayetle sürdürüsek,
İnsanlar tek bir ümmetti. Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında hüküm vermek üzere kitapları hak olarak indirdi. Kendilerine apaçık âyetler geldikten sonra o konuda ancak; kitap verilenler, aralarındaki kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah iman edenleri, kendi izniyle, onların hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe iletti. Allah, dilediğini doğru yola iletir (bakara 213)
İki ayeti bir arada değerlendirince, kitapların inişi insanların anlaşmazlığı ile beraber gündeme giriyor, o zamanda
3- Anlaşmazlığı gidermek için kitaplar,
şimdi bu üç maddeyi adem kıssası ile ele alalım,
1- İnsanlar tek bir ümmet,(adem ve eşi cennette)
2-Sonra anlaşmazlık (Adem ve eşi yasak ağaç cennetten kovuluş)
3-Anlaşmazlığı gidermek için kitaplar (Adem'in Rabbinden aldığı kelimelerle tevbesi, Allah'ın size elçilerim gelecek demesi, Adem'in cennet yaprakları ile örtünmesi.)
bu genel bakıştan sonra sizlerle paylaşmak istediğim bir sorum var ?
İnsanlar ortada kitap yokken bir ümmet olabildiklerine göre,
Cennet cehennem, Namaz, Hac, Oruç, Kurban, Toplumsal kurallar, Mushafda yer alan kıssalar,
Gibi gündemleri olması düşünülemez, zira bir çocuk doğduğunda ona bunları telkin etmezseniz, ne namazı ne haccı ne orucu ne kurbanı ne de belirlenmiş yasaları ne de anlatılan hikayeleri bilir, o bu hali ile içinde iylik ve kötülük barındırarak büyümeye devam eder, yukardakilerin hepsi dış bir etkene bağlı olarak ikincil unsurlardandır.Bu arada "ahiret" kavramını diğerlerinden ayırmakta fayda görüyorum, olayın bu kısmına girmeden devam edersek,
İnsanların tek bir "ümmet" olma dönemindeki "imam"ları sadece kendilerine üflenen "Ruh" idi, sonra yaşam serüvenlerinin "ortamı yeryüzü" içerisinde "tanımlalar/esmalar/şekillendirmeler/paylaşmalar" ile "cennet / ihtiyaç olmama hali / örtmeme hali " oluşturdular, işlemcileri iblis ve ruh'un üzerine yüklenen takva ve fücur ortamlarının rengini belirledi, "cennetten kovuluş" Rabb'in herkese "upload" ettiği işlemcilerin her birinin "download" paketleri vardı, İblis ve Ruh, adamlar iblisin uploadlarındaki download linkine tıkladığı zaman ordan gelen virüsler ile fücur kendilerine belirdi, sonra gene içlerine upload edilen Ruh'un downloadına tıkladıklarında "yapraklar/evraklar" ortaya çıktı durum düzetildi salat ikama edilerek "omurga kemiği" kurtarıldı, İblis sistemde mevcuttu sisteme kurucu tarafından "ruh" yüklenerek "arş'a " çekilip gözlem sürecine geçildi, altı yevm sistem kurulumu, yedinci yevm gözlem süresi, sekizinci yevm melekler(hesap yasaları) hükümranlığın temelini ayakta tutarak karşımızda din günü,
İnsanlar olarak sizce öncelikli sorunumuz bir metnin güzelliklerini veya eksikliklerini anlatmaktan öte, bireysel olarak her kesin barındırdığı değerleri önplanda tutarak, meryem kıssasında yanlış bir anlayışı düzeltmekten, farklı bir kuramı bulmaktan daha ötesinde bireysel olarak zaaflarımızın üzerinde durmak ve toplumsal eğilimler gerçekleştirmeye çalışmamız sizce daha güzel olmaz mı, Allah'ın Ruh'undan az bir miktar Ruh var içimizde, aslında her birimiz kendi açımızdan bir elçiyiz, içimizde bir imam taşıyoruz, neden çıkışımızı burdan yapmıyoruz, sizce insanların tek bir ümmet olması hemde hiç bir mushaf ile münasebet kurmadan bunu başarmaları ne ile oldu, Ruh üzerinden yaptıkları downloadlar değil mi, ki hatırlatıcılarda bu noktada iblisten gelen virüsleri, anti-virüs sisteminin verdiği uyarı pencereleri gibi uyarılar değil midir, ki bu uyarıcılarda zaten bünyemizde mevcut değilmidir, o halde neden başlangıç olarak dıştan içe semadan ruha bir yön izlemek yerine, semadan inen tüm verileri bir kenara bırakıp ruhumuzdan ortamımıza göre esmalar çıkarıp ilerlemiyoruz esmalarımızdaki her türlü iblisi virüsler uyarı pencereleri açılarak hatırlatılacak, silmek mi istersiniz göz ardı et butonuna mı tıklarsınız seçeneğinde silmek seçeneğini kullanıp uzatılan yapraklar ile örtünmüyoruz, göz ardı et seçeneğini tıkladığımız her adımda bir parça daha güçlenen virüs sisteminin kontrolünü bu şekilde ele alabiliriz,
Yaratıcı insanı eksik/hatalı yaratmadı en güzel bir surette yarattı,(Allah önce insanı yaratayım sonra zaman içerisinde onu tamamlayım diyerek bir politika izlerse herhalde abesle iştigal eder,) farklı tarihlerde indirilen hitapların ne dediğini anlamaya çalışmak, farklı tarihlere yolculuk yapmaktan öte neden günümüzü şekillendirecek/tanımlıyacak/isimlendirecek/esmalar edinmeyelim ki, neden bunu illa farklı zamanın, coğrafyanın, toplumun sırasına göre indirlenler üzerinden yürütelim,
İndirilen metinler içimize sinmiyorsa zaten inanmıyoruz, ya içimize sindirecek hale sokuyoruz ya da yok sayıyoruz, aklımız almıyorsa ya göz ardı ediyoruz, ya aklımıza uyduruyoruz, ya da aklımızı uyduruyoruz,
herhalükarda şekillendirici biziz, zira hiç bir insanı ikinci bir etken şekillendirmez, peki içimizde Allah'tan olan bir şekillendirici varsa neden onun üzerinden "şimdi" "şuan" üzerinden gitmiyoruz,
Allah adına yapıldığını iddia ettiğimiz yanlışları düzeltmek, Allah'a atılan iftiraları düzeltmek, elçiler adına atılan iftiraları düzeltmek, metinler insanların gözünde kendi gözümüzde kurtarmak mı sizce daha elzem yoksa var olandan yola çıkarak karantinaya alınan virüslerin silinmesi için butona basmak mı,
farklı insanlar, toplumlar, farklı toplumların muhattapları üzerinden güne atılan her bir göz ve söz, sizce de günümüzü ellerimizden almıyor mu, peki ellerimizde olan duruken neden nasılllar üzerinde boğulalım ki,
Hadi kapatalım mushaf vb.lerini :),
Kalbimiz Allah'ın sesi değil mi, Ruhumuz Allah'ın felsefesi,
Ya hiç bir şey anlatmadım, ya da sadece bir şey anlattım, ne anlattım veya anlatmadım bilmem ama sadece anlattıklarım kendi açımdan anlamak için ortaya konanlardır, belki de zırvaladım :),
Herkes yaptığı herşeyi kendisi için yapmıyor mu en nihayetinde,
Sevgiler
__________________ bildiklerimizle değil yaptıklarımızla, ellerimizin neleri ile değil hayatlarımızın nasılları ve nedenleri ile,,,
Beni bir yere oturtmaya çalışmayın,çünkü ben bir yerde oturmuyorum, sadece yürüyorum
|
Yukarı dön |
|
|
malik bin nebi Uzman Uye
Katılma Tarihi: 24 kasim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 439
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
:) hadi bunlarda benden olsun,yazı ile direk alakaları var :),
önce
sonra
Muhabbetlerimle
Esen kalın,
__________________ bildiklerimizle değil yaptıklarımızla, ellerimizin neleri ile değil hayatlarımızın nasılları ve nedenleri ile,,,
Beni bir yere oturtmaya çalışmayın,çünkü ben bir yerde oturmuyorum, sadece yürüyorum
|
Yukarı dön |
|
|
Metehan2003 Ayrıldı
Katılma Tarihi: 11 ocak 2009 Yer: Micronesia Gönderilenler: 474
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam,
Bilirsin ben senin yazılarını,bir Aklımla birde Gönlümle
olmak üzere iki kez okurum.
:)Ama bu defa neremle okursam okuyayım anlamadım..
Linkleri tıklayınca da Anlamadığımı tam olarak anladım:)
Anlaşıldı..sen zaten anlamamamı istiyordun..anladııım
Abicim sen uzakdoğuyu iyibilirsin.En son yanılmıyorsam
Srilanka daydın.
Neden bütün Belalar ENDONEZYA yı buluyor? konu ile
alakası yok biliyorum ama ciddi ciddi kafama
takıldı..Bir bilene sorayım dedim...
Deprem/Kazalar/Volkan/Tusunami en son Kuş gribi...
Bu Endonezya da bi numara var ama...
__________________ "Allah dilemedikçe siz bir şey dileyemezsiniz"
|
Yukarı dön |
|
|
malik bin nebi Uzman Uye
Katılma Tarihi: 24 kasim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 439
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selam güzel kardeşim,
Endonezya hakkında pek fazla bilgim yok :),aslında uzak doğu hakkında da bilgim yok, böyle konuşuyorum çünkü sri lankadayken ilk gün kurnelega denen bir şehirdeydim sordular nasıl bir yer orası dedim köy gibi gitmeden önce kolomboya gittim sordular nasıl dedim otel parasını ödeyebilirsem ii :))), yani bu sebeplerden biliyorum demiyorum:) yalnız edonezya ile ilgili sadece sri lankalı bir elemanın, " Endonezyanın erkekleri çirkin kadınları güzel"dediğini hatırlıyorum:), herhalde bu yüzden kendini şanslı hissediyordu,
yaşanılan coğrafi olaylarda,bölgenin coğrafi konumu ile alakalı, yani bu işin matematiği basit, misal dağlar denize dik ise iç bölgelerde ılıman dağlar denize paralel ise iç bölgeler daha sert iklime sahip olur:),yani senin benden daha ii bildiğin sebeğler, aynı şekilde endonezyanında yaşadığı coğrafi olaylar bu misaldendir, kuş giribi hakkında, mevsimlerin periyodik değişimi neticesinde ekolojik sistem içerisinde avcı ve av hayvanların yaşam sürelerinin değişikliği ve oluşan bazı biyolojik değişmelerdi, ve kuş gribi en uygun yetişme ortamına o bölgenin ikliminde rast gelmişse ordan merkezli yayılmıştır, veya buna benzer bir şeydi, kazaların olması da insanlara bağlı olaylar, eminyet kemerini takarsan camdan uçmazsın, daha bugün öğrendim mesela, sri lankada gece arabaya binmemiştik, daha önce orada çalışan italyan bir danışman anlattı araba farları zarar görmesin veya eskimesin diye gece farları yakmıyorlarmış bir araba geldiğini düşündükleri an farları yakıp bakıp öyle devam ediyorlarmış:),
doğada doğal olan olaylar doğal yapı,
doğada oluşumu şartlara bağlı olan kaza ve hastalık ise,
ikincil unsur yanlış kullanım insan, doğayı yanlış kullanmaktan ve doğaya yanlış yerleşmekten kaynaklanan sorunlar, depremler, tsunamiler, volkanlar güzel doğa olayları, yağmur kar gibi, bir tsunamiye şahit olup, bir volkanın lavlarını izlemek isterdim, bunlar ne zaman sorun oluri düzensiz yerleşme ile deprem bölgesine yetersiz ev inşaa edersen, güzel doğa olayı deprem olur doğal afet, tüflü arazi verimli diye hareketli bir volkanın yanına ekim alanları kurarsan doğal afet, kıyıları doldurur, yalıları planlı plansız dikersen, tsunami olur doğal afet, biri bizi insanlardan korusun kısaca biri bizi bizden korusun;)
Esen kal
Sevgilerimle
__________________ bildiklerimizle değil yaptıklarımızla, ellerimizin neleri ile değil hayatlarımızın nasılları ve nedenleri ile,,,
Beni bir yere oturtmaya çalışmayın,çünkü ben bir yerde oturmuyorum, sadece yürüyorum
|
Yukarı dön |
|
|
Metehan2003 Ayrıldı
Katılma Tarihi: 11 ocak 2009 Yer: Micronesia Gönderilenler: 474
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Eyvallah Ünalım,
Son derece pragmatik,güzel bir cevap yazmışsın,canım
kardeşim.
Yazdıkların çok doğru...Cehalet felakete davetiye
çıkarır...Ama ben yinede orada..endonezyda birşeyler var
diyorum...Neye dayanarak dersen,hiçbir bilimsel veriye
dayanmaksızın sırf içgüdü:))niye? işte eyle:)
yaw kusura bakma senin konuyu anlamadıgım gibi birde
burayı chat alanına çevirdim:)
sen en iyisi konuya geri dön.
Esenlikler dilerim.
__________________ "Allah dilemedikçe siz bir şey dileyemezsiniz"
|
Yukarı dön |
|
|
malik bin nebi Uzman Uye
Katılma Tarihi: 24 kasim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 439
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selam kardeşim,
"chat" alanına çevirmedin bilakis konunu tam da ortasında düştük:),
1-Bana Sri Lanka ile ilgili sorular sordukları zaman, ülkenin bulunduğum şehrine binaen ülke hakkında beyan verdim.Oysa yapmam gereken bulunduğum yer şu şu şekillerde göründü bana ama geriye kalan kısmı nedir henüz görmedim demekti, (Zemin ve kapsama alanı)
2-Bulunduğum ülkede gece trafiğe çıkmadım, gündüz gördüğüm kadarı ile trafik ve araçlar ve şöförler hakkında yorumlar yaptım, ama gece trafiğin nasıl olduğu hakkında bir bilgim yoktu, gece trafiğinde ise farların kullanımını kısıtlayan sürücülerin varlığını duyduğumda garipsedim, araba parçalarını sürekli ithal ediyorlar ve yüksek ücretlerle kullanabiliyorlar, maliyeti malın muhafazası ve denetimi ile daha fazla arttırmamanın yolunu aramışlar ve trafik şartlarına en uygun hareketi yapmışlar, ( Zaman ve ortam)
3- Endonezya olayında gördüğümüz coğrafi olayların, insanların tavırlarına ve seçimlerine bağlı olarak nasıl doğal afet veya doğal manzara halini aldığını gördük, aynı zamanda endonezya olayı ile bağlantılı karadeniz ile ilgili bir olay anlatayım, bildiğim kadarı ile karadenizde ambarlarını/depolarını/kilerlerini, tahtaların üzerine kuran ve tahtanın üzerine de enli bir kaya parçası koyan yerler var, sebep farelerin depolarının içine girişini engellemek, bireyin coğrafi konuma göre hedefleneni gerçekleştirmek adına yaptığı uygulamalar, aynı zamanda tüflü arazinin verimi, deniz manzarasının keyfi sebeplerle nasıl sorunların yaşandığını gördük
Bu sırları daha da uzatabilriiz, yalnız bu kadarı yeterli herhalde, şimdi yukardaki iletilerde konuştuklarımızda ortak olan tek nokta "İnsan" diğerlerinin hepsi değişkenler, ve her bir insanın kendi ortamına göre ya cennet ya da cehennem oluşturduğunu görüyoruz,
iblisin fısıltısı ile çok verim adına tehlikeyi göze alan insan için volkan afet
Ruh'un esintisine kulak veren yeteri kadar verim ile emniyeti öne alan insan için volkan görsel şov,
Kitap > mushaf,
Her bir duruma binaen sunulan çözümler = mushaflar, indirilenler manasındaki zikirler,
Her bir duruma binaen uygun çözümü bulmak çabası = kitap,
olayı farklı bir örnekle ele alalım,
İnsan sesi ile kargaların tarladan kaçması = kitap,
Bu kural neticesinde korkulukların oluşturulması = indirilen zikir,
İnsan korkuluksuz yaratıldı yani bu bilgi olmayışı onun en güzel yaratılışının eksikliği değildi,
Hayat içerisinde sorunlarla karşılaştı,
İnsan sesinin kargaları kaçırdığını gördü ve korkuluk yaptı (direk vahiy)
İnsan sesinin kargaları kaçırdığı olayına şahit olmasına rağmen korkuluk yapma fikrini bu gerekçe ile komşusu söyledi (elçi aracılığı ile vahiy)
İnsan sesinin kargaları kaçırdığı olayına şahit oldu ama korkuluk yapan komşusunu gördükten sonra, neden korkuluk yapması gerektiğini şahit olduğu olay ile gerekçelendirerek doğru sonucu buldu. (Perde arkasından vahiy)
Kısaca, insan bir olay karşısında bir karasızlık anı yaşadığı zaman bir uyarıcı,müdeleyici, geldi sorun çözüldü, umutsuzluğuna müjde, ihtilafına çözüm, olası tehlikelere uyarı geldi,
Her bir duruma, her bir ortama, her bir zamana, her bir coğrafyaya, her bir topluma nasıl farklı bir çözüm geldiyse, her bir bireyede farklı bir sorun ve çözüm gelir,
Vahiy paket programlarla çözümler sunmuyor, zikirler çakmak gibidir, aydınlık vermez insana karanlığını hatırlatır, karanlığını gören insan zikirden kitaba ulaşır ve kendisine vahyedilir, en uygun çözümü uygulaması için çıkış noktası gösterilir,
Tüflü arazinin verimi yüksektir diye, volkana su dökülmez volkanın sönmesi beklenir,
Lavlar geldiğinde kaçın denilen bir endonezyalı ile kardeş olabilmek için,
Sönmüş volkana benzin dökülüp yakılmaz,
İki ileti öncesinde dediğim,
"sen" "şuan" "etrafın" "ruh ve iblis"
Korkuluklara artık ses kasetleri konuluyor ve periodik olarka farklı sesler geliyor,
Enerjimiz, ne güzel korkuluk kolu var, korkuluk kolu var mı yok mu, vesaireden önce, çözümdür,
sen şuan ruh çözüm cennet,
O oan iblis sorun cehennem, (cennetten kovuluş)
gene mi saçmaladım:)
Esenlik dilerim kardeşime
__________________ bildiklerimizle değil yaptıklarımızla, ellerimizin neleri ile değil hayatlarımızın nasılları ve nedenleri ile,,,
Beni bir yere oturtmaya çalışmayın,çünkü ben bir yerde oturmuyorum, sadece yürüyorum
|
Yukarı dön |
|
|
malik bin nebi Uzman Uye
Katılma Tarihi: 24 kasim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 439
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selam,
İnsanlar "gördüklerini" - "tasavvurları" üzerine anlamlandırır, tasavvurlarını "yaşadıkları" üzerinden oluşturuyor,
Peki,
herkes kendisi üzerinden mi bir başkası hakkında bir kanaat edinmeli,
ya da herkes aynı tasavvurlar üzerinden mi hareket etmeli,
Hayatımda ilk defa yabancı bir mutfakla tanıştığımda "salak" bu adamlar nasıl yiyorlar dedim,
Bir yabancıyı kendi mutfağımla ( yemek kültürü) tanıştırdığımda, "salak mı ? " bu adam neden yemiyor bunu dedim,
Bir başka yabancı mutfakla tanıştığımda, benim mutfağıma yabancı olan "o" adam ile bu mutfağa yabancı olan "bu" ben aynıydık,
Peki ortak noktamız neydi: <<<<<<<lezzet>>>>>>&g t;> temizlik <<<<<<servis>>>>>>>iş tah>>>>>>>
Her ikimiz de kendi açımızdan ortak ilkelerle farklı şekillere bürünmüştük, şimdi ben akıllı o salak olabilir miydi,
Bir abi vardı, abd de yaşamış herhalde bir bayan ile bir gecelik ilişki yaşamış bunu hapise atıyorlar, sonra bu adama diyorlar birlikte olduğun kadınla evlenmelisin yoksa hapiste kalıyorsun, adam diyor ki ama ben sevmiyorum o kadını, soruyorlar neden beraber oldun diyor ki, benim yaşadığım yerde bunlar normal kadın da istedi zaten,,, adam hapisten kurtulmak için inanmadığı bir şeyi yapmayacak kadar mert,lakin yaptığı uygulama neye göre yanlış neye göre doğru,,,,
Sofrada şapurdatmak bizde ayıp, korede zevk, kim neye göre iğrenç,,,,
Şapurdatanlar susanlara, susanlar şapurdatanlara,
Ne-Nasıl tek başına yetmiyor bir de neden gerek,
Ne-Nasıl- Neden,
Bu üç soru = Salah ise, başka bir şeyin bir önemi var mı ?
Peki bu üçünü herkeste aynı yapmanın bir anlamı var mı ?
Herkes ağzını şapurdatmak höpürdeterek yemek zorunda mı bir koreli açısından, herkes soğanı eliyle mi kırmalı bir türk açısından,
Ya da herkes kendi durumunda en uygununu mu yapmalı,
Peki nedir en uygun,
Ne-Nasıl-Neden = Salah sağlıyorsa işte odur hak olan,
Ne-Nasıl -Neden = Fitne sebebse işte odur batıl olan,
Hatta Neden sorusu ( nerde, ne zaman) sorularını kapsayacak tarzda bir geçerliliğe sahip olmalı,
İşte o zaman farklılıkların güzelliği ortaya çıkar, herkes bir görünmesin ama "birr" için çalışsın, gerisi teferruat olsa gerek,
Biri diğerini kendine amaç edinmeden, beriki ötekinin ki gibi bir hayat sürme sevdası gütmeden, kendi konumunda ilkesel birliktelikte birlikte yaşayabilmeyi becerebilmeli,
Sosyo-ekonomik baskılar = mecburi evlilikleri
Mecburi evlilikler = ya aldatma ya da aile içi geçimsizlik ve mecburi evlilik
Sosyal ve ekonomik şartların iyleşmesi,boşanmış kadına yapılan baskının azalması, boşanmalarımı arttırır yoksa sağlıklı evlilikleri mi,
Boşanan kadınlara yapılan baskıların azalması, boşanmaları daha rahat hale getirmez, evlilikleri daha sağlıklı hale getirir,
Esenlik dilerim
Mutlu kalın
__________________ bildiklerimizle değil yaptıklarımızla, ellerimizin neleri ile değil hayatlarımızın nasılları ve nedenleri ile,,,
Beni bir yere oturtmaya çalışmayın,çünkü ben bir yerde oturmuyorum, sadece yürüyorum
|
Yukarı dön |
|
|
hakka dogru Katilimci Uye
Katılma Tarihi: 04 ocak 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 78
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selamlar
Malik bin Nebi kardeş kitabını okumaya başlamış.Tebrik edrim mübarek olsun.Allah samimiyetini artırsın.
__________________ İlim Çinde de olsa alınız.
|
Yukarı dön |
|
|
malik bin nebi Uzman Uye
Katılma Tarihi: 24 kasim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 439
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
gece devam ediyormuş, kelamımız da devam etsin öyle kendi kendime sohbet :),
zina edenlere 100 celde, iftira atanlara 80 celde, namaz, hac, oruç, kıssalar, indirilenler zikirler, müjde ve uyarı,
ama bundan önce bir öncesine "tasavuurlara" dönelim, zira hepsi bir biri ile ilintili,
tasavuur ile esmayı özdeşleştirebiliriz,
Ruh çevre ile münasebete girince zihinde tasavuur, tavırlarda ve dil de esma,
Acı (ruh) Kar (çevre) Felaket ( Tasavvur) Başınız ellerinizin arasında kara kara düşünüyorsunuz,kar buralara yağarsa evlerimiz yıkılacak, kar burada kötü bir şey (esma) havaya bakıyorsunuz eteğine evlerinizi kurduğunuz dağlara bakıyorsunuz,karın yağış şiddetini gözlemliyorsunuz ( karea), uygun tuşlara bastınız uygun adımları attınız uygun olanlar göründü, karların hareketi ortamın durumu size bir şey fısıldadı ( vahiy) ve sonra "çığğğğğğ" (kur'an)
Sevinç (ruh) Kar (çevre) Eğlence (Tasavvur) Eldivenlerinizi arıyorsunuz, kar eğer erimezse kardan adam yapacaksınız,kar zevkli bir olay (esma), havaya bakıyorsunuz, yollara bakıyorsunuz, yede biriken karı gözlemliyorsunuz, havanun sıcaklığına bakıyorsunuz (karea), uygun tuşlara bastınız, uygun olanlar göründü (vahiy), ve sonra "burnuna havuç takalım" (kur'an)
( Toplamları = Ana kitaptan indirilen zikir)
Çok basit bir sıralama ve çok basit iki örnek, daha öncede çoğrafyadaki "bakı"dan bahsetmiştim, bir dağın iki farklı yamacında yaşayan iki ağacın güneşe karşı olan durumu ve bunun neticesinde farklı yapıları,
zina edene 100 celde, iftira atana 80, namaz,oruç,hac,kıssalar,indrilen zikirler, müjde ve uyarı,
Bir emir, tek çeşit bir emir ve muhattap kılınan tüm zamanlar, tüm halklar, tüm coğrafyalar,
Hikmet, amaca göre(ruh) doğru bir okumayı yapıp, doğru bir tanımlama ile (esma ve karea)
Zina'nın caydırıcılığı, iftiranın caydırıcılığı,(ahkam ayetler) doğrulara olumlu pekiştireç(müjde), yanlışlara olumsuz pekiştireç(uyarı), bireye göre anlatım tekniği (kıssalar), bireysel sorumluluk duygusunu, duyarlılık düzeyini harekete geçirici bireysel eylemler (namaz),toplumsal beyin (hac), bireyse-kontrol (oto-kontrol) - (oruç)
Derisi kalın olana yüz celde,
Deposu dolu olana iftarda kelle,
Vakti bol adam sabah akşam seccadeyi yokla elle,
Bir uçak bileti parası olana mekke en yakın belde,
Her geçen gün hayattan kaldık biraz daha mahrum,
Ömründe domuz görmemiş, ki zaten mahrum
Demiyorlar mı haram,
E zaten yok ki bir kilo et'e iki kuruş param,
Ki bundandır tava yumurta bu sıralar bir numaram,
Vardır herkesin farklı bir rengi,
Yoktur bir insanın başka bir dengi,
Her bir renge konulmuş bir denge
Sadece abilerin hanımına denir yenge,
Ahmedin reçetesi Mehmede olur mu sence,
Nedendir sürekli bu kısır döngü,
Allah ne dedi, resul ne dedi,
O neydi bu neydi,
Ne dediği anlaşılmayan Allah mıdır,
Muhabbetlerimizin tadı kabak mıdır,
Masamızda duran boş bir tabak mıdır,
Tabak masada, ellerimiz havada,
Bir tabak boş bir de ellerimiz,
Alsalar elimizden gitse kağıttan oyuncağımız,
Kalır mıydı ne konuşacak bir Allah, ne çözecek bir sayfa yaprak,
Yapacak tek iş kalırdı o da ellerimizde birer tarak,
Mushaf işsizlere iş değil,
Kuramlar kavramlar yaralara teşhis değil,
Kağıdı hayat sanar
Kanepeyi dükkan satar,
Müşteri kanepe seçer,
Seçerken kanepe içine göçer,
Şekil dediklerin gelir de geçer,
Sen konforuna bak, markaya aldanma,
Yahudi, nasrani, müslüman diye cennete yaslanma,
Aslolan ameldir, sözlükler arasında durduk yere paslanma,
Bekkenin -besi, mekkenin -mesi, bir ömür hırslanma,
Keçinin olmadığı yerde koyun Abdurrahman çelebi,
Keçin bolluğunda ne yaparsın sen ey Çelebi,
Namaz, oruç, din kitap olmuş ağzımıza birer leblebi,
Yokmu bu insanın bir başka talebi,
Menasik, şeriat dediğin tıpkı bir muhallebi,
Aç karna tatlı yiyene güler bizim mahalleli,
Aslolan insandır değil midir bu Rabbin talebi,
Kimi susarak, kimi duyarak, kimi kısarak, kimi yumularak siyam eder,
Kimi yatarak, kimi oturarak, kimi konuşarak, kimi tartarak zikreder,
Karı çığ belleyene, dağı zulüm görene ova cennet müjdeler,
Sıcağı ölüm belleyene, dağı mesken bilene cennet ova neyler,
Kehf hakkında tartışmayın diye söyler,
Neneme desem kehf, benlen keyflenme diye söver,
Babama desem zina elinde sopayla fena döver,
Köyün ağasına desem ağam haramdır bu domuz,
Elinde tesbih yok evlat yetişmez burda O Muz,
Emmime desen emmi zinaya yüz sopa,
Yegen zaten benim bacaklar aynı soba,
Emmi millet ne der sonra,
Yegen sen dalgana bak unuturlar iki gün sonra,
Tamam emmi, o zaman zinaya yengemden merdane,
Aman yegen etme beni virane,
Yoktur bre arkadaşlar,
Tıpta hastalık,
Hukukta suç,
Dinde helal-haram,
Virüs bünyede farklı teper hastalık gider hasta gelir,
Suç insanda farklı belirir suç gider suçlu gelir,
Emir bireyde ters döner emir gider kul gelir,
Kul doğru kalandır,
Köle emirle yol alandır,
Kul gerekeni, köle söyleneni,
Yanına bir aç gelse köle hemen açar Rabbin yardım ve din listesini,
Kulun listeyle işi olmaz verir o açın hissesini,
Doktor hastalığa bakmaz onun işi hastayladır,
Hakim suça bakmaz onun işi suçluyladır,
Rabb emre bakmaz onun işi kullarladır,
Hastalığa bakan doktor penisilinle adam öldürür,
Suça bakan hakim kıtlıkta açlık verir,
Emre bakan imam :)
Emre bakan Allah :)
bitti,,,,,
arkadaşlar bu aralar biraz fazla rap dinledim herhalde ondan olsa gerek:))))
kısaca her bir birey başlı başına bir din, başlı başına bir programı hak eder, müşteri kanepesinin tipini mağazanın ürünlerine göre seçmez kendi ihtiyacına göre seçer, beli ağrıyorsa ve mağazada ortopedik ürün yoksa, bu ne mağazanın suçu ne de müşterinin mahkümiyetidir, mağazanın o zamana kadar belki de olmamıştır bel ağrılı müşterisi, müşteri de o ana kadar duymamıştır belinde bir ağrı, o zaman yapılacak tek bir iş vardır, o da mağazada olanla idare etmek değil, yaraya melhem olacak, derde derman olacak, çözüm için el ele vermek, araya şarkı girdi kusura bakmayın, konuya kaldığımız yerden devam ederiz :)))
Esen kalın
Sevgilerimle
__________________ bildiklerimizle değil yaptıklarımızla, ellerimizin neleri ile değil hayatlarımızın nasılları ve nedenleri ile,,,
Beni bir yere oturtmaya çalışmayın,çünkü ben bir yerde oturmuyorum, sadece yürüyorum
|
Yukarı dön |
|
|
malik bin nebi Uzman Uye
Katılma Tarihi: 24 kasim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 439
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
hakka doğru kardeşim, iletini iletimi gönderdikten sonra gördüm, yazının başında kendi kendime sohbet diye yazdım kendi zamansal şartları açısından dı o :), yani sakın yanlış anlamayasın, gören gözüne işiten gönlüne selam olsun, muhabbetimize devam ederiz inş. kardeş hakka doğru her tavsiyeye eyvallah hakkadoğru kardeş:)
Esen kalasın
Muhabbetlerimle
__________________ bildiklerimizle değil yaptıklarımızla, ellerimizin neleri ile değil hayatlarımızın nasılları ve nedenleri ile,,,
Beni bir yere oturtmaya çalışmayın,çünkü ben bir yerde oturmuyorum, sadece yürüyorum
|
Yukarı dön |
|
|
|
|