Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Yaşar Nuri ÖZTÜRK , (Arapçılığa Karşı Akılcılığın Öncüsü ) İMAM-I AZAM ( Esas Fikirleri Gölgelenen Önder ) isimli yeni kitabını piyasaya çıkardı.
Yaşar Nuri ÖZTÜRK, kitabını her ne kadar EBU HANİFE’nin gizlenmiş, saptırılmış hayat hikayesi ve mücadelesi üzerine çıkardığını söylese de, aşağıda kitaptan alıntıladığımız özet kitabın amacını net şekilde gözler önüne seriyor.
Önce neler yazmış okuyalım, sonra eleştirilerimizi ve reddiyelerimizi sıralayalım, Şöyle diyor kitabına yazdığı tanıtım yazısında Yaşar Nuri ÖZTÜRK :
“ Kilise babaları, Hz. Muhammed`e ilk günden beri deccal (antichrist) gözüyle bakmışlar, onu zındık, dinini de zındıklık olarak damgalamışlardır. Batı`nın en büyük şairlerinden biri sayılan İtalyan Dante, ünlü eseri İlahi Komedya`da, Hz. Muhammed`i, cehennemin en alt tabakalarında azap gören zındıklar arasında gösterir. Ünlü fizikçi Newton`a göre, Muhammed kelimesinin ebced hesabıyla rakam değeri 666`dır ve bu rakam, deccal kelimesinin rakamsal tutarının aynıdır. Öte yandan, İslam`ı, hortlattığı Cahiliye şirk şuuraltıyla yozlaştıran Emeviler, İmamı Azam`a yönelttikleri ithamlar arasına `deccal` ithamını da koydular. Bu ithamı öne çıkarırken yandaşları ulemayı kullandılar. Batılılar ve onlarla işbirliği yapan “müslüman” yaftalı hainler de Hz. Peygamber`in kader savaşı Bedir`e benzeyen savaşlarıyla Kelimei Şehadet`in esir edilmesini engelleyen Gazi M Kemal`e deccal dediler. Bugün, bu üç deccal ithamının üç temsilcisi, adeta bir teslis sistemiyle bir araya gelmiş, `deccallerin ilki` saydıkları Hz. Muhammed`le sonuncusu saydıkları M Kemal`e savaş açmışlardır. Tarihin diyalektiği `Hz. Muhammed-İmamı Azam- M. Kemal üçlüsü`nden, zulme karşı bir birlik çıkarmıştı. Kelimei Şehadet düşmanlarıyla `müslüman` kimlikli hainler bu birliği, emperyalizme destek veren bir teslise dönüştürdüler. Bugünkü İslam dünyasının ve Türkiye`nin kaderi bu teslisin yarattığı savaş mihverinde belirleniyor. Ya Kelime-i Şehadet Düşmanlarının emperyalist teslisi kazanacak yahut da Hazret-i Muhammed-İmamı Azam- M. Kemal üçlüsünün antiemperyalist birliği.” ( arka kapaktaki tanıtım yazısı )
Öncelikle kendi araştırmalarım sonucunda ulaşabildiğim bilgilere göre, EBU HANİFE ( H. 80-150 ) devrin iktidarlarının ( Emeviler ‘in son ve Abbasilerin ilk dönemleri ) yozlaşmasına, zalimliklerine ve dini bunlara alet etmelerine karşı ciddi bir muhalefet yürütmüş ve bu uğurda iki iktidar tarafından da hapsedilerek işkence edilmiştir. Her zalim iktidarın yapmak istediği gibi, halkın gözünde en muteber kişileri maaşlı memuru yapıp zulümlerini onlar üzerinden meşrulaştırmak planları sonucu kendisine teklif edilen BAŞ KADILIK ( o devirde tüm FETVA ve YARGI sisteminin başı) tekliflerini şiddetle reddetmiştir. Ölümü de bu son işkencelerden sonra olmuştur.
Sürekli ve ısrarla gelen bu teklifleri reddediş gerekçesi olarak şu meşhur sözünü söylemiştir :
“ Onlar ( iktidar ) benden şu Vasıt Mescidinin kapılarını saymak gibi bir işi görmemi isteseler bile yine kabul etmem. Kaldı ki, onlar bir insanın zulmen katline hükmedecek ben de mühür basacağım ha? Allah’a yemin ederim ki bu mümkün değil. Bu dünyada kırbaç yemek benim için ahirette yanmaktan daha evladır”
Son vasiyetinde “ Beni gasp edilmemiş bir toprak parçasına gömün” demesi zaten siyasi anlayışını yeterince açıklamaktadır.
Fıkıh konusunda, REY EKOLÜ denilen Kufe ekolünün dev halkasını oluşturur. Tüm olayların, sözlerin, hadislerin Kuran referansında sağlamasını yapmak ve çeliştiklerinde Kuran ve akıl ile kararını vermek şeklinde özetleyebileceğimiz bu ekol, HADİS EKOLÜ denilen ve akıl yerine ( hatta zaman zaman Kuran yerine bile ) hadisleri rivayetleri ölçü kabul eden ekolün karşısında yer almıştır.
Ölümünden sonra, sunni ekol mensuplarının bir kısmı kendisini “Ümmetin Deccali”, “Fasık, kafir”, “Peygamber Düşmanı”, “Sapık” gibi sıfatlarla anmışlar ve ölümü için Allah’a hamd ederek şükür namazları kılmışlardır. Buhari de bir Ebu Hanife muhalifidir. ( Bkz. Ebu Nuaym el-İsfehani - Hılyetül Evliya, İbn-i Hibban - Kitabul Mecruhin, ve H.3. yüzyıldan sonra yazılan bir çok sunni mezhep karşılaştırması kitapları)
Kendisi hiçbir yazılı eser bırakmadığı halde, ölümünden sonra, İktidarın teklifini kabul eden öğrencileri ve sonradan gelenler tarafından “EBU HANİFE’nin GÖRÜŞLERİ” adı altında O’na atfederek kitaplar yazmışlar ve O’nun adına bir fıkıh mezhebi üretmişlerdir, SİYASİ GÖRÜŞLERİNİ TAM ZITTI İLE ve KISACA vermişlerdir. Adına sonradan Hanefi mezhebi denilen bu mezhebin bir çok görüşü EBU HANİFE’nin hayat hikayesi ve ekolü ile uyuşmamaktadır. Kısacası zalimler, halk tarafından çok sevilen İMAM’a, yaşarken uğurunda ölmeyi göze alarak yaptıramadıkları şeyi, ölümünden sonra ismini, arkadaşlarını ve öğrencilerini kullanarak yaptırmayı başarmışlardır.
Tabii ki, yaklaşık 1000 yıldır Anadolu Türklerinin daha doğrusu DEVLETLERİNİN, resmi mezhebi ilan edilen Hanefilik hakkında ne Osmanlı’da ne de Türkiye Cumhuriyeti’nde EBU HANİFE’nin bu siyasi fıkhı ve ekolü açık ve net anlatılmamış tam tersine gizlendikçe gizlenmiştir.
------------------------------------------------------------ ---------------------------------------------
Şimdi, Yaşar Nuri ÖZTÜRK, İmam’ın bu yönlerini ve hikayesini doğru olarak yansıttıktan ve gerekli eleştirileri yaptıktan sonra her zaman ki alışkanlığı ile 10 hak cümlesinin içine üç beş tane batıl sözü katıp tam da saptırıcılara yakışır bir tarzda bakın lafı nereye getirmekte ve eleştirdiği bir çok kişinin yaptığını tersten yaparak insanları nasıl Allah ile Peygamber ile ve sevilen şahıslar ile aldatmaktadır yani onun meşhur deyişi ile “DİNİ NASIL SİYASETE ALET ETMEKTE, DÜNYEVİ ÇIKARI İÇİN KULLANMAKTADIR” yani “ ALLAH İLE ALDATMAKTADIR”
“ Tarihin diyalektiği `Hz. Muhammed-İmamı Azam- M Kemal üçlüsü`nden, zulme karşı bir birlik çıkarmıştı. Kelimei Şehadet düşmanlarıyla `müslüman` kimlikli hainler bu birliği, emperyalizme destek veren bir teslise dönüştürdüler. Bugünkü İslam dünyasının ve Türkiye`nin kaderi bu teslisin yarattığı savaş mihverinde belirleniyor. Ya Kelimei Şehadet Düşmanlarının emperyalist teslisi kazanacak yahut da Hazret-i Muhammed-İmamı Azam- M Kemal üçlüsünün antiemperyalist birliği.”
“ İmam-ı Azam- M Kemal ruh ikizileridir”
“İmam-ı Azam’ın hayalini M Kemal gerçekleştirdi”
1- Yaşar Nuri ÖZTÜRK, sen Allah’ın Rasulü Muhammed peygamberi ( selam ona ) nasıl Ebu Hanife ve M Kemal ile özdeşleştirebilirsin. İlki Allah’ın Rasulüdür diğer ikisi de vahiy mi almaktadır sana göre?
2- Dersen ki ben sadece “Emperyalizme karşı mücadeleleri için söyledim” Hz. Muhammed asla böyle bir şey yapmamıştır. O bir zulmü kaldırırken yeni bir zulüm düzeni kurmamış, zalimlerin düzenlerini yıkarken yerine insanlığa TEVHİD ve ADALET’i emreden İSLAM’I getirmiş ve kurmuştur. Tek bir kötü ile mücadele etmek yetmez kötülüğün ve zulmün her çeşidi ile mücadele eden ve onları bertaraf ettikten sonra kullar arasında Allah’ın adaletli sistemi yani İslam ile hükmeden O’nun yolundadır. Senin dediğin doğru olsaydı bu konuda Hz. Muhammed’e en yakın adamlar MARKS, LENİN, STALİN, FİDEL CASTRO, CHE-GUEVERA gibi dev anti-emperyalistler olurlardı ve daha belki de binlerce anti-emperyalist sol devrimciler. Gördün mü bak nasıl da saçmalamışsın?
3- M Kemal bir asker ve siyaset adamıdır ve kurduğu düzenin ilkelerinden en önemlisi LAİKLİK ilkesidir. Yani Din ve DÜNYA İŞLERİNİ ayırt etmek ve dini hayata müdehale ettirmemek. ( sakın bana laikliğin sadece sözde “tüm inançlar için güvencedir” safsatasını söyleme, laiklik o değildir ve iddia ettiğinin aksine uygulandığı toprakları din ve ulusçuluk olarak TEKTİPLEŞTİRMEK ister, diğerlerini bu resmi ideolojisine boyun eğdikleri sürece resmi olmayan, asimile edilmesi gereken “azınlıklar” olarak görür. O sizin ilk dediğiniz İslam’ın ilkesidir, bkz. Tevbe 6, Bakara 256, Hud 112 v.d.)
Şimdi sen temel ilkesi LAİKLİK olan ve kurduğu devleti bu temel üzerine kuran M Kemal’i, hayatını yeryüzünde Allah’ın indirdikleri ile hükmetmek yani Allah’ın koyduğu sınırları ihlal etmemek yani ADALETi SAĞLAMAK uğuruna harcayan ve bir masum kanı dökülmesini TÜM İNSANLIĞI ÖLDÜRMEK olarak tanımlayan, “Allah’ın indirdikleri ile hükmetmeyenler kafirlerin, fasıkların, zalimlerin ta kendileridir” diyen bir dinin ( hayat nizamının ) Peygamberini kimle aynı kefeye koyduğuna bir bakar mısın?
Tabii ki, M Kemal ya da herhangi bir siyasi lider istediğini seçebilir, istediğine inanabilir ya da inanmaz bu kimseyi ilgilendirmez, herkes hesabını Allah’a verecektir. Amma ve lakin senin yaptığın ikisine de ihanettir, ikisi içinde iftira atmaktır ve bunu yaparken dini kullanmaktır yani aldatmak ve saptırmaktır.
Bak kitabına alıntıladığın sözün de ne diyor İmam-ı Azam : “…., Kaldı ki, onlar bir insanın zulmen katline hükmedecek ben de mühür basacağım ha? Allah’a yemin ederim ki bu mümkün değil. Bu dünyada kırbaç yemek benim için ahirette yanmaktan daha evladır”
Sence Cumhuriyet Kurulduğunda, “hayali gerçekleşti” dediğin İmam-ı Azam, İstiklal Mahkemelerinin “önce idam, sonra yargılama” ya da “verilmiş karara kılıf olsun diyerekten yaptığı mahkemelerin” BAŞ KADISI ya da Cumhuriyet Tabiri ile söyleyelim YARGITAY BAŞKANI olup onaylar mıydı o kararları? Gördün mü gene saçmalamışsın.
Y a da devrimleri kabul etmedi diye sürülen, işkence edilen, üzerlerine ordu gönderilen, asılan kesilen binlerce masumu? Mesela İskilipli Atıf Hoca’nın idamını onaylar mıydı ya da Erbilli Esad’a yapılan işkenceyi ya da Menemen denen provokasyondan sonra, hayatlarında Menemen’in adını bile duymadıkları halde Kars’tan, Erzurum’dan, Rize’den getirilip suçlu diye asılan yüzlerce adamın idamlarını onaylar mıydı?
Sosyalist diye tuzak kurularak öldürülmelerine “KATLİ VACİPTİR” fetvası verir miydi Suphi’lerin. Ya da mağaralara doldurulup, kapısındaki otlar tutuşturularak boğulan bazı Dersim Alevi aşiretlerinin bu şekilde katledilmelerine “ CAİZDİR” mührünü basar mıydı? Hala saçmalıyorsun bak, elini vicdanına koy ve düşün.
Burada susuyorum, daha fazlasına değmez, eskilerin dediği gibi zırva tevil kaldırmaz.
Ey Yaşar Nuri ÖZTÜRK,
Kendi siyasi amaçların, dünyevi çıkarların için istediğin haltı yiyebilirsin, istediğin kılığa girebilirsin, buna kimse karışamaz, ama çoğunlukla haklı olarak SUÇLADIKLARIN gibi eğer sen de Allah’ı, Peygamberi, İslam’ın sevilen şahsiyetlerini bu dünyevi emellerine alet edersen karşına dikilirim. Seni teşhir ederim. Allah’ı, İslam’ı, Rasulleri, Şehitleri savunacak kimse yok mu sanıyorsun sen bu topraklarda, hem sağdan istismarcı ve tağutlaşanlara hem soldakilere karşı.
Sen alemi kör herkesi sersem mi sanıyorsun, senin karşındakilerin hepsi dinlerini mahalle hocalarından, tarihi orta okul kitaplarından öğrenmedi, yalnız Allah’a kulluk eden, Allah’ın Dinini, Kitabını, Rasullerini hayatının merkezine yerleştirmiş kulları var ve onları aldatamazsın, onlar Rablerinden bir Nur yani Furkan üzeredirler ve ne insi ne cinni şeytanların onlar üzerinde bir tahakkümü yoktur, Allah’ın izni ve dilemesi ile.
Sana, tevbe etmeni, sağ yanındakilerden arınmaya çalıştığın gibi sol yanındaki şirklerinden de ve benliğinin heva ve heveslerinden de arınmaya çalışmanı, Allah’ın sana verdiği akıl ve ilmini yalnız ve yalnız Allah’a ve O’nun dinine davette kullanmanı hatırlatıyorum, tebliğ ediyorum, buna imkanın var her insan gibi. İster tut ister tutma, umurumda bile değil ben sana tebliğ ve şahitliğimi yapmış bulunuyorum.
Not : Yukarıda yazdıklarımı istediğin yerde ve istediğin mekanda yüz yüze konuşmaya hazırım. Daha onda birini bile yazmadım, beyyinatımla ve belgelerimle karşındayım, eğer cesaretin varsa çık karşıma. İstersen mahkemeye de verebilirsin, merak etme kıvırmam, orada da arkasındayım dediklerimin, Allah’ın izni ve dilemesi ile.
Selam sana.
( Not : Bu reddiye ve tebliğ Yaşar Nuri ÖZTÜRK'ün kendisine altına isim telefon ve adres yazılarak gönderilmiştir )
__________________ yalnız Allah'a teslim ol ve şahitliği dosdoğru yap...
|