Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Bilgi işlemci olmam hasebiyle zihin tanımlamalarım bilgisayar örneklemeleri üzerinden olacaktır.
Zihnimizi bir bilgisayar gibi düşünelim.
Kendi belleğinde birçok bilgi barındırır.
Bu bilgiler bizim içine koyduğumuz bilgiler ya da dışardan aktardığımız bilgilerdir.
Bilgisayar ancak bu verilen bilgileri kendi işletim sisteminin işelmcisinin ve belleğinin yeterliliği düzeyinde işleyebilir.Yani belli bir kapasitesi vardır.
Fakat bilgisayarlar sürekli upgrade olur.Yeni parçalar eklenir.Böylece yeni bazı programları da çalıştırır hale gelebilir. Bilgisayarın sistematik ve matematiksel bir yani vardır.
Bizim zihnimizinde aslında matematiksel bir yanı vardır. İçerisinde mantık denen algoritmalar çalışır. Sürekli üretir, aynı anda bir çok düşünceyi işler.
Zihnimiz deneyimlerimizi kendi belleğinde taşır. elimizin sıcak bir çaydanlığa dokunduğumuzda yanması bir deneyimdir. Birdahaki sefere zihnimizin güvenlik duvarı devreye girer ve sıcak çaydanlıktan uzak durur.
Böylece sürekli öğrenir gelişir. Bir süre sonra bu deneyimler zihnin bir üst versiyonuna upgrade etmeyi gerektirir.Çünkü artık kapasite dolmuştur ve yeni programlar çalıştırmak isteyen zihin yeni deneyimler için bilinç düzeyini artırır.
Birde bahsetmemiz gereken ana bilgisayar vardır. Üst benlik deriz biz ona.Ana bilgisayarda tüm bilgiler vardır. Ana bilgisayarla bir network kurmayı başarabilirsek zihin bilgisayarımızı kolaylıkla ugrade edip yeni bilgilere ulaşabiliriz. Hatta onun üzerinden internete bile çıkabiliriz.
Zihnimiz bizi kendi bilgi ve kapasite düzeyinde mantıksal ve matematiksel düzlemde sorgular yapmaya ve çıktılar almaya yöneltir.Çünkü zihnin kökeni matematikseldir.
Bu şekilde kurgulanmıştır.
Fakat her zihnin kapasitesi ve matematiği farklıdır. Kendine özgüdür. İşletim sistemleri farklıdır. Fakat her seferinde kendi içindeki buglar elenerek yeni ve daha iyi işletim sistemlerine upgrade olmak üzere tasarlanmış bir sistemin içindedir.
Bir takım işletim sistemleri vardır ki sadece komutlarla çalışır, siz bir komut girersiniz o bilgileri vermeye başlar, bir takım işletim sistemleri ise komutlar girmeye gerek kalmadan direk mouse'un bir tıklamasıyla kendiliğinden o bilgileri size kolaylıkla sunar. Sadece mouse'un tıklamasıyla bilgiye ulaşabilen insanlar bu işletim sisteminin arkasında çalışan o matematiksel sistemi hiç bilmezler. Sadece sonuçları görürler.
Fakat bazı kişiler bu sistemi çok iyi bilirler. mouse 'u tıklayınca o bilgiye ulaşamıyorsanız, ulaşabilmeniz için gerekli komutu biliyorsanız gene o bilgiye ulaşmanız mümkün olur.
Bizler zihinlerimizin matematiksel kodlama sistemini ne kadar iyi bilirsek işletim sistemimiz hakkında o kadar çok bilgiye sahip oluruz.Böylece belkide işletim sistemimizi tamamen yenileyebilir hatta yeniden programlayabiliriz.
Zihnimizde yarattığımız düşüncelerimizin realitemize yansımalarını farkettiğimizde düşüncelerimizi programlamaya başlamamız gibi.
Not: Umarım anlatmak istediklerimi anlatabilmişimdir. Sanırım bilgisayarla ilgili kişiler dediklerimi daha iyi anlayacaktır. Elimden geldiğince sade anlatmaya çalıştım.
Sevgilerle..
__________________ BİLİNÇSİZ BİR ŞEKİLDE ORTAYA ÇIKAN ALIŞKANLIKLARIN BEDELİNİ HİSSİZLEŞEREK ÖDERİZ...
Herşeyden önce bulunduğumuz ikilik alemini ancak karşılaştırarak anlayabiliriz.
Rabb'in sistemini Kainat kitabındaki çift sistemle daha iyi anlayabiliriz.
Böylelikle birçoklarınca saptırılan Adalet ve kader kavramlarınında anlaşılmasını ve üzerindeki perdelerin kaldırılıp hakikatin ortaya çıkarılmasını sağlar.
Zihnin varoluş amacını yerine getirebilmesi icin ihtiyac duydugu algı boyutu ana bilgisayarla bir network kurmayı başarabildiğin ölçüde mümkün hale gelir.
Buda Varoluş amacında ki gizi kaldırmak için Kainat kitabını gözlem ve analizle mümkün hale gelir.
Rabb'in ayetlerini Kainat kitabından okumalıyızki Elçilerin anlattıkları bir çok ifadede yerli yerine oturmuş olabilsin.
Ne mutlu bütünlüğü görüp kucaklayanlara...
__________________ BİLİNÇSİZ BİR ŞEKİLDE ORTAYA ÇIKAN ALIŞKANLIKLARIN BEDELİNİ HİSSİZLEŞEREK ÖDERİZ...
Senin ilgili başlık altındaki yorumlarını okumuştum.Ama bu sürecin bayrama denk gelmesi ve benim bir süre netten uzak kalmam hasebiyle tamamen unutuldu denilebilir.
Esasında bu konunun irdelenmesini senin açtığın başlık altında devam ettirmem gerekirken,farklı bir başlık altında bunları sunmam bir yönüyle unutkanlık olarak da görülebilir.
Ben bu konuyu dahada kapsamlı şekilde karşılıklı paylaşımlara girerek, İnsanın Evrendeki konumunu anlamak adına gerek Kainat gerekse Elçilerin okumalarında ki çözümlemeleri'nin yapılması adına senin açtığın başlık altında da bunları sürdürebiliriz.
Yalnız düşüncelerimi tam anlamıyla yazmadığımı ve karşılıklı paylaşımlarla yapılacak sorgulamaların, konunun akışı içerisinde değerlendirmelerimi sunacağımı bilmeni isterim.
Değerli Metehan Abim,
İnanki başlıkların hiçbir önemi yok.Önemli olan hakikatin farklı başlık altındada olsa aranıyor olmasını göz önünde bulundurarak paylaşımları sürdürmek olacaktır.
Ayrıca Kur'anda ki bir çok kavramın teşbih yüklü olması hasebiyle,yapılan yorumlamaların kalbimde tam olarak yer bulmadığını ve her yapılan yorumun kişinin zihinsel süreci ile alakalı birşey olduğunu bilmeni istiyorum.
Ben bir çok konunun doğru bir şekilde ele alındığını sanmıyorum.
Çünkü;geleneksel gözlüklerin halen etkisi altında bu toplum.Bir takım kişiler her ne kadar bu gözlükleri attığını iddia etsede yapılan yorumlarda ki anlatım bunun halen sürdürüldüğünü gösteriyor.
Sadece salat değil kur'ansal bir çok kavram yanlış anlaşılıyor.
Cebrail,ruh,vahiy vs buna benzer bir çok konu halen netliğe kavuşturulmuş değil maalesef.
Zaman içerisinde farklı sorular ve cevaplarım olacaktır.
Şimdilik bana müsaade
sağlıcakla kal...
__________________ BİLİNÇSİZ BİR ŞEKİLDE ORTAYA ÇIKAN ALIŞKANLIKLARIN BEDELİNİ HİSSİZLEŞEREK ÖDERİZ...
Kur'anda ki bir çok kavramın doğru anlaşılması Kainatı doğru okumakla mümkündür.İnsan ilk oluşundan günümüze değin nasıl bir süreç içerisinden geçti bunu irdelemek gerekiyor.
Eğer Evreni,Doğayı,insanı doğru okuyabilirsek geçmişten günümüze gelen süreci doğru tanımlamalarla okuyabiliriz.Sorularla başlayalım;
İnsan Kainat içerisinde nasıl zihinsel yollardan geçti?
İlk insanlık oluşurken elçiler mevcutmuydu?
İnsanlığın serüvenini nasıl okumalıyız?vs gibi...
Bu sebeple insanlığın gelişim ve bu gelişim içerisindeki zihinsel melekelerinin üstüne açmak istediğim, nasıl oluştuğu ile ilgili bir çalışmam oldu şöyleki;doğa, insanı belli bir seviyeye kadar getirip birakiyor...
Ondan sonrası bilinçli bir çaba gerektiriyor...
Her insan tek tek çabalama durumunda!
İnsan denilen canlı şu an bilebildiğimiz kadarıyla son birkaç onbin yıldır şimdiki görüntüsünde ve beyinsel kapasite olarak şimdikinden çok farklı olmayan biyolojik yeterliliklere sahip. (tabi kümülatif bilgi hergeçen gün eskisinin üzerine ekleniyor ve günümüzde, şimdiye kadar olmadığı kadar yoğun seviyede ve kolay ulaşılabilir düzeyde).
Mağaralarda yaşayıp taştan, odundan, kemikten ilkel alet edevat kullanmaya başladığı, temel güdülerinin sadece doymak, üremek ve hayatta kalmak olduğu zamanlardan bugünlere kadar inanılmaz yol katetmiş bir canlı türü insan.Gerçi Mağaralarda yaşamadı diyenlerde var.Oraları sığınma yerleri olarak kullandıklarını dillendiren kişilerde var. 6-7 bin yıl önce şu anın mimari teknolojisiyle ve salt insan gücüyle üretilmesi mümkün görünmeyen yapıtlar yapmasından tutun, doğanın dengesiyle ilgili bağıntıları formülize etmeye, gökyüzünü izleyip şaşmaz takvimler üretmekten, müzik ve diğer sanat dalları vasıtasıyla hislerini ifade etmeye çalışmaya kadar çok ciddi yollar katetmiş.
Toplumların düzen içinde kimsenin hakkının yenmeyeceği ideal yönetim sistemleri kurgulamış, asırlarca kas gücünden faydalandıktan sonra, son birkaç yüzyıldır doğal enerji kaynaklarından faydalanmanın yolunu keşfetmiş, atomu parçalamış, aya astronot göndermiş, marsa insansız uydular göndermiş, sadece dünyada olup bitenle yetinmek yerine gözünü o sonsuz boşluğa dikmiş, uzaya açılma planları içine girmiş ve kısmen becermiş.
velhasılı kelam insanoğlu yerinde durmamış çalışmış çabalamış ve bu güne kadar gelmiş.
Buraya kadar herşey yolunda, sorun yok gibi, fakat kafamı kurcalayan şey şu: nasıl olmuş ta böylesine gelişmiş teknolojik kapasiteye ulaşabilen insan zekası, evrenin gerçek düzenini kavrayabilme konusunda, kendini tanıma, özünü keşfetme, Tanrısallığın her yerde olduğunun farkına varma ve ortak akılla ahenk içinde yaşama konusunda bu kadar aciz kalmış?
Cevabını bilenlerinizin olduğuna eminim :)
Bence;insanın yaratılışında bu öz mevcuttu.Sonradan ona bunları unutturacak birtakım şeyler sistematik biçimde başına geldi.
Evrim basamağında bir aşamaya sıçratılan insanoğlu, kazandığı yeni beyin fonksiyonları, öğrettiği yaşamsal bilgiler ve Tanrı tarafından kurgulanan toplumsal düzenler içinde bugüne kadar geldi. Arada kendi gerçek kökenleri ile bildiği her şey unutturuldu kendisine, tüm inanç sistemleri, ilah'a bağlantı sağlayan tüm bakış şekilleri zorla ve vahşice anlamsız ve içi boş sembolik ritüellerle değiştirildi. Direnenler acımasızca öldürüldü, yok edildi, yeryüzünden silindi.
Kendi haline kalsa işi çok zordur insanın. İçine doğduğu sistem müsaade etmemektedir kaybettiği bağını tekrar kurmasına. Bırakın tekrar o bağı kurmayı, öyle bir bağdan bile habersiz yaşamaktadır malesef.
Bence insanın şu an içinde bulunduğu tüm açmazlarının çözümü gerçek mazisini bilmesinde yatmaktadır.
Durumu özetle anlatmaya çalıştım.Örtüşemediğimiz yerler olursa lütfen tartışalım...
Devam edecek...
__________________ BİLİNÇSİZ BİR ŞEKİLDE ORTAYA ÇIKAN ALIŞKANLIKLARIN BEDELİNİ HİSSİZLEŞEREK ÖDERİZ...
Evet, iyi özetlemissin. Izninle bir kaç noktanın altını çizmek isterim:
Anahtar kavramlarla bende bişeyler ifade edip kollektif akla sunayım o zaman.
Karşılıklı devam ederiz kardeşim.
Ademle başlayıp o sürecin devamında ki olayları irdelemeye çalıştım.
Yaratılış bölümünün başını oluşturan hikayenin içindeki sembolik anlamları çözmeye çalışınca ortaya enteresan bir hikaye çıkıyor.
Burada bahsedilen adem ve eşinin veya "kalabalığının" tanrının onları yerleştirdiği bahçede çıplak dolaşmalarının altında yatan anlam, fiziksel olarak çıplaklık değil, elbise giymemişlik değil, kendileri için çok büyük önem arz eden bir bilgiden uzak yaşamalarıdır. Bu bilgi de tabi ki yasak ağaçların yasak meyveleri şeklinde sembolize edilmiştir.
Bu bilgi nasıl bir bilgidir ki insanın mecazen kör gözlerini açıyor ve ona tanrısal bir varlık olduğunu hatırlatıyor?
Hayat ağacının meyvesini yemeleri halinde insanın ölümsüz olmasıyla ne anlatılmıştır acaba?
Ölümsüzlük, “bedensel ölümsüzlük” değil de, ilahla sağlıklı ruhsal irtibatın getirdiği ruhsal tekamül sonucu kişinin bedensel ölümünden sonra da bilincinin, ruhunun , varoluşun temeli olan, bilinçlerin toplamı olan tanrıya , ilahi birliğe karışması ve bu şekilde yakalanan ölümsüzlük mü kastedilmiştir?
İnsanın bu halen devam eden kafakarışıklığı ve özünü unutma hali bu hikayeden mi mirastır?
Öğretilerde anlatılan bu hikayeleri soyutlamak yerine gerçekten yaşanmış olayların üstü kapalı anlamları olarak mı ele almalıyız yoksa?
Güney Amerika antik medeniyetlerinden, antik asya halklarına, kelt mitlerinden Afrika yerlilerine, Kızılderilileriler, aborjinlere kadar dünyanın heryanından birçok medeniyet gökyüzünden gelen üstün güçlere sahip tanrılar tarafından yaratıldığına inanmış, ve ellerindeki birtakım bilgilerin o tanrılar tarafından kendilerine öğretildiğine dair hikayeler anlatmış ve destanlar yazmış .Bu hikayelerin doğruluk şekilleri baskın olan kişiler tarafından empoze edilmiş olabilirmi acaba?
Evet bir çok doğru zaman içerisinde yanlışlarla yer değiştirdi.Baskın olan güç rakibin öğretilerini ortadan kaldırdı bazı coğrafyalarda.Bazı coğrafyalarda ise içine su katılmış görünümü ile elimizde olsada gerçeği ifade etmiyor.Zaman içerisinde o topluluklar kendi elleriyle hakikatlerin üzerini örtmüşlerdir.
Bu konuda detaylı ve şaşırtıcı bilgiler ortaya koyan meraklılarının olacağınıda biliyorum.
Bu kısa girişten sonra Anahtar kavramlar üzerinden diğer düşüncelerimi ifade etmeye çalışacağım.
Bir sonraki yazım Diğer Anahtar kavramların(Metehan kardeşin maddeledikleri)nin açılımı olacaktır inşaallah...
saygılarımla...
__________________ BİLİNÇSİZ BİR ŞEKİLDE ORTAYA ÇIKAN ALIŞKANLIKLARIN BEDELİNİ HİSSİZLEŞEREK ÖDERİZ...
Kur'andaki melekler hakkında anlatılanlar ve bazı yerlerdeki kanatlar anlamını insanlar anlayamadıkları için mitolojik resimler ile anlatım yoluna girdiler.Bu islam coğrafyasındada kendisini gösterdi ve zihinler dumura uğradı.Bununda sebebi bir takım kaynakların kur'anın önüne konulmuş olmasındandır.
Kur'anı bir bütün olarak ele aldığımızda sanıldığının aksine Melekler'in ayrı varlıklar olduğunu görmüyoruz.
O ifadeler sembolik anlatımlarla doludur.Bütünden yoksun bakış açısı Melekleri ortada gezen varlıklar olarak resm ederler.
Ölüm meleğini sanki biri gelip onun canını alıyor zannediyor.
İşin aslı öyle değildir.
Melekler Allah'ın Evrendeki işleyiş yasalarıdır.Bunu melekler'in elleriyle yaptırması onların ayrı varlıklar olduğunu değil Evrendeki sebep sonuç etkisiyle belirlenmiş yasaların devreye sokulmuş olmasıdır.
Bakınız Kur'anda ''O'nu sen atmadın biz attık''deniliyor.Tüm eylemlerde Rabb'in birebir müdahalesi vardır.Bu evrendeki işleyen tüm süreçlerdede geçerlidir.Allah dünyayı yarattıktan sonra dinlenmeye çekilip tahtına oturan kral gibi birilerine işini yaptırmaz.Bu yüzden insanın ölümünü belli işleyiş yasalarına bağlamış ve vakti geldiğindede yine o yasalar gereğince canını alıyor.Ölüm meleğinden kasıt(ölüm yasasıdır)
Yaradan da o..
Öldüren de o...
Yaşatan da o...
Öğretende o..(Errahman allamel kur'an)
Heryerde onun etkisi var.Yaşamdan ayrı değil birebir içkin ayrıca aşkın...
Kur'an bir çok şeyi melekler üzerinden anlatırken ayrı varlıklar'ı değil birebir Allah'ın Evrendeki yasalarını anlatır.
Şeytanda bu Evrendeki bir yasa.Zihin onu tam anlamıyla kavrayamadığı için de cin'dir.Onunda bir görevi var.Evrendeki çift yasa gereği kötülüğün yasasıdır.Eğer bu yasalar gereği zihnimizi işeletip arındırır hale gelir isek işte o zaman varlığın efendisi haline gelebiliriz.Aksi takdirde diğer şeytani yasaların etkisinde kalır isek aşağıların aşağısı durumuna gelmek durumunda kalırız.İşletir isek zihnimizi O varlık artık düştüğü cennetine yeniden kavuşacak ve Yaradanıyla,bir olacaktır.Aldatıcının aldanmasına maruz kalmayacaktır.Kişi özüyle bağlatıyı sağlayamadıkça ve bu sayede bilinçaltını özüyle bir kodlamadıkça aydınlanması ve sevgi varlık olabilmesi,mümkün değildir !
Her şey etki ve tepki ile oluşuyor.Ne ekersen o yasa sana onu veriyor.
O'nu yanlış tasavvur söylemlerinden tesbih etmeliyiz.Bu tür yakıştırmalardan onu çıkartıp layık olduğu söylem içerisinde değerlendirmek zorundayız.
__________________ BİLİNÇSİZ BİR ŞEKİLDE ORTAYA ÇIKAN ALIŞKANLIKLARIN BEDELİNİ HİSSİZLEŞEREK ÖDERİZ...
Kendi adima yaratilis bahsini cok kereler kafami patlacak sekilde dusunmusumdur. Elma'yi cok seven biri olmadigimdan olsa gerek, butun bir evrenin de bu Elma uzerine planlanmadigini dusunurum.
Bence ilk yaratilanlar malum meyvayi yediklerinde, bir miktar aydinlanma bilgisine sahip olmuslardir.
Fakat enteresan olan, henuz ulasmadiklari bilgeliklerinin onlara hatiri sayilir bir dersle ustu kapali gosterilmesi ve hatirlatilmasi dikkat cekicidir.
Bu yolda Iblis'in bile feda edildigini, ama bu feda ediliste(sahnedeki rolunde diyelim) insana agir ve ciddi bir mesaj verildigini dusunuyorum. Cunku Iblis Rabbini cok seven, O'na secde etmekten tipki digerleri gibi gocunmayan, ama Allah'tan gayrisina,(aldigi gorev geregi) secde etmeyi reddeden bir melek.. Burada kucucuk ama keskin, cift tarafli bir nuans var. Hem sadakat, hem kibir girift halde..
Yanisira;
Yasamin icinde, binlerce insanin tanri rolune soyunma hasleti her daim sakli durmustur. Tarihin icinde ve hali hazirda daima bu tip insanlar vardir.
Oysa kisi , kendi icre dondugunde ancak kendisine ulasir. Bilirsiniz (tesbihte hata olmaz) kopekler daima kendi kuyruk uclarina donerler, tutamayacaklarini bile bile.. Arada tutanlari varsa da, ilk hissettikleri hizli agiz hamlesiyle isirdiklari kuyruklarinin acisidir.
Insan da bir nevi boyledir. Kendi gundelik dongusunde doner durur.
Ancak kisi, kendi icine tepeden bakmayi, pencereleri, kapilari havalandirmayi, kirlenmis yerleri temizlemeyi pek denemez.Veya cok gec farkina varir, kimin de ise bu icine bakis, hic dokunulmadan, hic bilinmeden kapali zarf usulu hayata veda eder.
Oysa bu verilen beden ve icindekinin anlami bu kadar basit olmamalidir. Benim Allah anlayisimda, yaraticim dunyevi dille ifade etmem gerekirse, yillarca fici icinde oturmus bir filozof olmamalidir.
Delilik ve dahilik arasindaki sac kili kadar ince farktan dolayi olsa gerek, benim yaraticim, Allah'im ilk gruptakileri hicbir seyden sorumlu tutmaz. Bir de bu kisim hep dikkatimi cekmistir!
Daglarin ve taslarin dahi reddettigi bu degerli, ama bir o kadar da sorumluluk ve sevgi isteyen emanet bu kadar basite indirgenmemelidir. Bir ayricaligi olmalidir mutlaka..
Bu baglamda, ben elma yenmesiyle ortaya cikan tilsim'in, insana verilen ruh'un bir sekilde aktive edilmesi ve akabinde unutturulmasi olarak dusunurum hep..
Cunku insan,baslangictan beri alismamaya alisamayan seklinde programlanmistir.Varsayalim ki, bu bir oyunsa, oyunun en kritik noktasi da budur bana gore..
Cunku ne zaman agiz ve burnumu ayni anda kapasam, hep beynime basinc birikmistir, soluksuz kalmisimdir. Bu benim insan olarak en muhtesem gercegimdir.
Oyleyse beden sadece bir bildik makine, icindeki guzel de fis cekilince cikip gidecek asil oyuncudur.
Bu kadar muhtesem planlanmis ve verilmis bir kamuflaj, beni sasirtiyor dogrusu..
Bu, bir nevi denklem gibi gorunumu bize veren Allah, en iyi ihtimalle belki birgun ters denklem kurabilme ihtimalimizi dusunerek, boyle bir ozelligi insana bahsetmis olabilir diye dusunuyorum.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma