Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Merhaba. Şu an kutsal topraklar sıcaktan cayır cayır yanıyor. Bir esinti olduğunda dahi alevdir yüzünüzü yalayan; hava değil. Böyle bir iklimin hüküm sürdüğü Medine'de bir hurma bahçesine gittik. Aklımda hesabı sağdan verilenlerin ödülü olan o uhrevî bahçe. Acaba Medine'nin hurma bahçeleri ona benziyor mu?
Vâkıa sûresi:
27.Ve sağın insanları... 28.dikensiz kiraz ağaçlarının altındadır 29.salkım salkım hurmalar 30.uzamış gölgeler 31.dökülen su 32.ve bol bol öteki meyveler. 33.Tükenmez, yasak edilmez.
34.Ve yükseltilmiş döşekler.
35.Öyle bir var ederiz ki ONLARI 36.hiç kullanılmamış 37.kusursuz uyum içinde. 38.Sağın insanları için.
Ve dökülen su (ve mâin meskûb)… Bizi gerçekten dökülen su sesi karşıladı. Bir karış çapında kocaman bir borudan büyükçe bir havuza akıyor. Yeraltı suyuymuş. Motorla çekiliyor.
Havuzun başında yanları açık, üstü kapalı bir yapı. Biz buna çardak deriz. Ama çardağın üstü çalı çımkıdır. Bunun üstü düzenli çatıydı. Yerler halı döşeli. Kenarlarda yükseltilmiş döşekler (furuşin merfûa). Onların üzerine oturduk.
Etrafta kelebekler uçuşuyor. Ve kuş cıvıltıları. Ark boyunca suyu izleyerek bahçeye indim. Aman Allah’ım! Sıcaktan kavrulan Medine’nin size uzattığı avucunda yemyeşil bir serinlik. Domates, biber, maydanoz, marul, mısır, kocaman yapraklarıyla tanıdık canım kabak göverisi. Ve çiçekler. Bizimkiler "Maydanoz koparabilir miyiz?" dediler. Bahçenin sahibi: “Helal! Helal!”
Soldaki minarelerin arasına bakar mısınız. Yeşil kubbe görünüyor. Onun altında Hz Ayşe’nin evi var. Mescidi Nebevi'ye bitişik. Allah’ın elçisi ölünce oraya gömülmüş. BULUT MESCİDİ onun 500 m güney batısında. Resmin sağında görülen mescid.
Neden BULUT? Değişik açıklamalar var. Örneğin Hz Muhammed’in başının üstünde sürekli bir bulut durur, onu güneşin öfkeli sıcağından korurmuş. Ama bu noktadan öteye geçmezmiş. Allah’ın elçisi evine gider; bulut orada beklermiş.
İlginç. Bu mescidin hemen dibinde başlayan bir duvar, genişçe bir alanı çevreliyor ve üzerinde belli aralıklarla SÛK EL-MEDİNET EL-KADÎM yazısını taşıyor. Demek ki KADÎM MEDİNE'NİN ÇARŞISI burası. Hz Muhammed'in içinde dolaştığı ve alış veriş ettiği çarşı.
Çarşı: sûk
Çarşılar: esvâk
Furkân 7: Dediler ki "Bu ne biçim elçi?! Yemek yiyor, ÇARŞILARDA yürüyor.Onun üzerine bir melek indirilse ya, yanında bir ikazcı olsa ya."
İsrâ 95: De ki onların üzerine gökten melek-elçiler indirirdik eğer yeryüzünde mutlu mesut melekler dolaşıyor olsaydı.
İsrâ 59: Bizi mucizeler yollamaktan alıkoyan tek neden eskilerin onları hep yalanlamış olmasıdır... Biz mucizeleri yalnızca korkutmak için yollarız, ve mâ nursilu bi'l âyâti illâ tahvîfâ.
Yani Allah, elçisine vahyin dışında mucize yollamıyor (29:50-51). Neden? Çünkü yararı olmuyor. Eskiler mucizeleri hep yalanladılar ve görülmedik cezalara uğradılar; Allah yine mucize yollasa insanlar yine yalanlayacak.
Mucizeler istismar edildiğinde Muhammed, insanoğlunun o zaafından ve kanıvermesinden uzak dururdu.
Mucize düşkünlerine şöyle der ve kestirip atardı: mucize arıyorsan Muhammed’in değil Allah’ın büyüklüğünü gösterenleri ara. Ama bunun için gözlerini zorlamana gerek yok.
Yaradılış yalnızca onları sergileyip dururken mucize aramak şaşkınlığın ta kendisidir.
Kaldı ki, Allah mucizeyi insanları korkutmak için yollar. Korkutmak ise zorlamaktır ve münafık üretir. Yani zorla müslümanolunmaz; olsa olsa münafık olunur. O yüzden Allah'ın Muhammed aracılığı ile bize ulaştırdığı hükmü odur ki budin kimseye dayatılmayacak, lâ ikrâhe fî'd dîn. (2:256).
İnsan, ödü koptuğu için değil aklı yattığı için iman edecek. İslamda akla seslenen vahyin dışında mucize yok.
Burası Mekke'nin 16 km güney-doğusundaki Huneyn. Fetihten 8-10 gün sonra oranın müşrikleriyle yapılan muharebenin "cephe"si. Can pazarı. İnanan ordunun şehidleri bu mezarlarda yatıyor.
İnananlar, sabahleyin bu dar boğaza yaklaşırken "1 kıyam + 1 secde"lik salâtlarını yerine getirmek suretiyle Allah'a sığınmışlardı (Nisâ 102). "Kafirler bir baskınla üzerinize çullanmak istiyor!" diyen ilahî uyarıyı gönül kulaklarıyla dinleye dinleye.
Bunun hemen yakınında Cirane bölgesi var. Muharebeden sonra Allah'ın elçisi gazilerine harp ganimetlerini orada dağıtmış. Kırkbin koyun ve keçi, yirmidörtbin deve, yüzotuz kilo gümüş... (http://en.wikipedia.org/wiki/Battle_of_Hunayn#Preparations).
Sonradan oraya yapılan bu mescid mîkad noktasıdır. Biz Mekke'deki otelimizde ihrama girdikten sonra Cirane mescidine gidip iki rekat namaz kıldık ve "cirane umresi"ne niyet ettik.
Ardından rehberimiz bize Huneyn muharebesini anlattı, ilgili ayetlere yollama yaparak:
And olsun, Allah size birçok yerde yardım etti. Huneyn gününde de. Hani, çokluğunuz sizi böbürlendirmişti de bu hiçbir işinize yaramamıştı. Yeryüzü, tüm genişliğine rağmen, size dar gelmişti. Sonra sırtınızı dönüp kaçmıştınız (Tevbe 25).
Sonra Allah, elçisinin üzerine de inananların üzerine de sükunet indirdi; ayrıca sizin görmediğiniz ordular gönderip küfre sapanları cezalandırdı. Kafirlerin cezası budur işte (Tevbe 26).
Merhaba Hayrullah kardeşim. İhram konusundaki görüşüm daha önce açıkladığım gibidir. Yani umre Allah'ın emri olmadığı gibi ihram da Allah'ın emri değil Araplara ait geleneksel bir giysidir. Ve ihramın altında don yok. Allah'ın gerçeği bu.
Umreyi gelenek adına yerine getirdim; ihrama gelenek adına girdim. Bunların Kuran'la, "Allah'ın dini"yle ilgisi yok. Yararları, zararları ise ayrı bir konu.
Ama umrenin Allah için yapılıyor olduğu iddiası Allah adına hüküm vermek olup şirktir ve mevcut uygulama Allah'ın dininin amansızca çarpıtıldığının apaçık kanıtıdır. "Umre düşünceleri"nde bunu dile getirmeye çalışıyorum.
Kabe’nin aşağı yukarı 2 km kuzeyinde Cin Mescidi var. Bugün yüksek yapılar arasında zorlukla görülüyor. Neden cin? Çünkü bir gün elçi orada Kuran okumuş. Onu cinler dinlemiş ve Kuran’a iman etmişler.
Cin sûresi 1-2:
Bana vahyedildi ki cinlerden bir topluluk Kuran’ı dinleyip şöyle dediler: "Doğruya ileten, hayran olunacak bir okuma dinledik biz. Ve ona iman ettik. "
Görüldüğü gibi Hz Muhammed cinleri kendisi görmemiş, olayı ise Rabbinden vahyen öğrenmiştir. Ama rehberler umrecilere orada tamamen farklı şeyler anlatıyor. İşte onlardan birisi:
Allah Resulü bir akşam İbni Mesud’la Hacana tepesine gitti. Bir daire çizdi. “Bunun dışına çıkma!” dedi. Sonra ordan uzaklaştı ve cinlerle toplantı yaptı. Kur'an okuyup onları imana çağırdı. Şafak atınca Peygamberimiz İbni Mesud'un yanına geri geldi. İbni Mesud: “Ya resulullah! Burada gürültüler, haykırışlar duydum. Neydi?” Allah’ın elçisi: “İman eden cinler iman etmeyenlerle savaştı. Onların gürültüsüydü. Eğer çizginin dışına çıksaydın mahvolurdun.
Kıssadan hisse: Çizginin dışına çıkarsanız mahvolursunuz. Çizgi emirdir. Emredileni yapacak, onun ötesine karışmayacaksınız. Örneğin rehberinizin size yapın dediğini yapacak, yapmayın dediğini yapmıyacaksınız. Yoksa mahvolursunuz.”
"Kıssadan hisse: rehberinizin sözünden milim çıkmıyacaksınız. Yoksa mahvolursunuz." Allah elçisinin emri, dolayısıyla dinin gereği bu imiş. Komik? Komik momik. Kendi kulaklarımla duydum.
Asıl önemlisi, cinler konusunda Allah’ın vahyen anlattığı ile rehberlerin umrecilere anlattığı arasındaki fark önemsiz mi, masum mu?
Mutaffifîn 25-26: Cennet ehline katkısız, mühürlü bir içecek verilir ki sonu "misk"tir, HİTAMUHU MİSK…
SONU MİSKTİR "bu içmenin sonunda misk kokusu belirir" demek. MİSK bir ceylan türünün erkeğinden elde edilen güzel koku. Ama şimdilerde yapay olarak ta üretiliyor.
Söylendiğine göre Hz Muhammed’in vücudu sürekli misk kokardı ve gittiği her yere o güzel kokuyu bırakırdı. Örneğin inananlar Uhud savaşında bir ara bozulunca Allah'ın elçisi ordaki mağaraya sığındı. O yüzden Uhud mağarası misk kokar.
Mağaraya tırmanış çok zor. İnsanların çoğu oraya ayaklarını ve ellerini birlikte kullanarak tırmanabiliyor. Öylesine dik. Allah'ın elçisi o tırmanışı neden ve hangi duygular içinde yaptı, onu düşünün. Ziyaretinizin asıl yararı her halde bundan alacağınız derstir.
Ben oraya ulaştığımda içerde genç bir adam vardı. Başını ellerinin arasına almış, alnını kayaya dayamıştı. Sanırım ağlıyordu. Hani, Ağlama Duvarı'nda yahudilerin yaptığı gibi. Allah’ın o zor durumdaki elçisi geldi gözlerimin önüne. Ben de ağladım.
Mağara gerçekten misk kokuyordu. Belli ki "efsane turizmi"nden nemalanan birileri daha çok insan gelsin diye mağaraya sürekli misk sıkıyor. Ve söylendiğine göre sakalını kaptıranların çoğu Türkiyeli. Akın akın geliyorlar.
Suudiler akını durdurmak için mağarının ağzına duvar bile örmüşler ama boşuna. "Ahhhhh Uhud!Peygamberimin kokusunu yüzyıllardır muhafaza edenUhud! Ben sana gelebilecek miyim?"
Yamaçta soluklanırken aşağıya baktım. Dağın dibindeki caddenin karşısında tek katlı evler var. En az bir dönümlük arsalar içinde. Bizdeki bahçeli evlere benziyorlar ama bunlarda pencere ya yok ya çok küçük; görünmüyor. Bir de bunlarda damlar düz ve kiremitsiz. Her halde yağış olmadığı için.
Hz Peygamberin Yesrib'deki evi de böyleymiş. Şimdi mezarı orada, "Hz Ayşe'nin evi" denen odada.
Allah'ın elçisi sağken orada da bulundu, yemek yedi, uyudu, eşiyle konuştu... Ama odanın içinde ve dışında zerrece misk kokusu yok. Çünkü Suudi polis, ziyaretçileri gözetliyor. Kimse misk sıkamaz.
İndik. Bir kadın, evinin kapısına oturmuş. Önünde bir sürahi, bir de bardak. Ayran satıyor. Ayranı sürahisiyle aldık ve bolca para verdik. Çok güzeldi. Buz gibi ve ekşi.
-Hacerül Esved bir melekti (taşa dönüşüp oraya yerleşti). Allah ona kıyamet günü dil verecek, insanlar için tanıklık ettirecek.
-Kabeyi ilk gördüğünüzde yaptığınız dua kabul olur. Bunun için tavaf alanına biriyle gidin. Alana inen merdivenlere kadar başınız yerde onun yardımıyla yürüyün, o "Tamam!" deyince başınızı kaldırın; bütün ihtişamıyla karşınızda duran Kabe'ye bakarak duanızı edin.
-Abdulmuttalib, develerini Ebrehe’den geri isterken, Kabe’yi niye dert etmediğini şöyle açıkladı: "Kabe’nin sahibi var; onu O korur. Ben develerin sahibiyim."
-Hz. ALI KABENIN ICINDE DOGMUSTUR ve ondandir ki namaz kilinirken o yöne dönülür…
Mekke'de güneş fena vurdu. Hastalandım. Hastaneye gittim. Suudi doktor nasıl olsa İngilizce bilir diye "I drank icy water!" dedim. (Buzlu su içtim).
"Ağzını aç. Aaagh!"
Aaagh.
"Hımm. Neden içtin buzlu suyu?"
Farkına varmadım. Zaten çok az içtim.
İlaç yazdı. Hap map. Ve injection (iğne).
Doktor, ilaç parasız. İlacı aldım. İğne vurulacak odaya geçtim. İçerde iki Arap hemşire. İkisi de torunum yaşında. Kendi aralarında konuşup kıkır kıkır ediyorlar. O kadar tatlılar ki. Birisi iğneyi hazırladı.
"Pull down your pants!" (Pantolonunu indir!)
Anlaşıldı, iğne kalçadan.
Sağ, sol?
"Farketmez."
İndirdim. O, peçeli. Ama benim herşeyim ortada.
Bir tür üçlü koltuktayım. Sol kalçamın üzerine yaslandım. İğneyi sağ kalçama batırdı; ilacı boşalttı; sonra orayı sıvazlayıp ilacın yayılmasını sağladı.
Geçmiş olsun?
Yok, geçmedi. Ateşim düştü çıktı, düştü çıktı. Üç gün sonra "Yetti gari!" dedim. Aynı hastaneye gittim. Vermiş oldukları bir ilacın dozunu artırdılar. Ve aynı iğneyi bir daha vurdular. Bu kez sol kalçama.
__________________ De ki: «Ey ehl-i kitap! Tevrat'ı ve İncil'i ve size Rabbiniz tarafından indirilmiş olanı ikame edinceye kadar hiçbir şey üzerinde değilsinizdir.» ALLAH HERŞEYİN EN DOĞRUSUNU BİLİR.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma