Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
M.İslamoğlu yazdı :
kitap, mücerred söylenince Kur'an'a delalet eder. hidayet ve rahmet kaynağı olmasına rağmen onun hidayet ve rahmet oluşu herkes için değildir.(2/2) yalnızca onu okuyor olmak, onu elinde, evinde, hafizasında, kitaplığında bulunduruyor olmak, hidayet ve rahmete nail olmanın garantisi olamaz.
o, " hüden lil- müttakin " dir. yani Allah'tan gereği gibi sakınanlar için, .........................mü'minler için şifa olan Kur'an, zalimlerin ise yalnızca hüsranlarını arttırır.(17/82)
............................
Kur'an'ın yaşantımızda layık olduğu mevkii alması için gereken birşey : Kur'an'a başka kültürlerin istilasına uğramış bir kafa ve kalple yaklaşmak yerine " ümmi " bir kafayla, ünlü tabiriyle" salim bir kafa ve kalple" yaklaşmak... " kab " bulaşık ve pis ise, içine konulan yiyecek ne kadar mükemmel olursa olsun kokuşacaktır.
kitaplı bir dinin, kitaplı bir medeniyetin çocuklarıyız.
teknolojinin ürünlerini toteme,
müziği ve sporu yarı çıplak rahiplerin yönettiği bir ayine dönüştüren modern zihniyetin ürünü olan " kitapsız " kuşaklar yetiştiriliyor.
kitap, bilginin tek taşıyıcısı değilse de en kâdim ve en kalıcı taşıyıcısı olma vasfını hâla üzerinde bulunduruyor. tamir gücüne sahip olduğu gibi tahrip gücünü de koruyor. elbette her kitap her zaman " bilgi " taşımıyor. cehalet de bazen kitaplarla taşınıyor. çağdaş cahiliyye ile kadim cahiliyye arasındaki fark belkide bu. biri kitapsız cahiliyye diğeri ise kitaplı cahiliyye. kimi zaman kitaplı cahiliyyenin kitapsız cahiliyyeden daha ürkütücü olduğunun en çarpıcı örneğini çağımızda yaşıyoruz.
biz, batılın okumuşu ve okumamışı, kitaplısı ve kitapsızıyla tümünü bir yana bırakarak kitaplı bir dinin salikleri olan müslümanlardan kimilerinin kitap konusunda düştükleri dengesizliğe bir göz atalım :
kültürün taşıyıcısı olan kitap, okuma eylemiyle birlikte anılır. okumak ve yaşamak, bilmek ve amel etmek arasındaki tüm köprüler atılmışsa bunun suçlusu elbette kitaplar olamaz. kitabı dengesizliğine bir suç aleti kılanlara kızıp tüm Kur'an'ları yasaklamaya benzetiyorum. ya da hap içerek intihar eden birine kızıp tüm hapları yasaklamaya...
bu hap benzetmesi, " kitap kurbanları " için yerinde bir teşbih. bu kesim, kitabı, işinin ehli bir doktor nezaretinde tedavi gören bir hastanın bilinçlice kulandığı bir hap gibi değil, hap adına ne bulursa midesine indiren bir hapkolik( hapçı) gibi kullanır.
kitap bu tipler için okunup üretilecek bir kaynak değil, okunup tüketilecek bir meta'dır. bu anlayışta, kişi kaç kitap okumuşsa o kadar insandır. en son ne düşündüğünü bilmek istiyorsanız son okuduğu kitabın adını sorun, kâfi...( veya site'de son okuduğu iletiyi sorun kâfi...h.öktem)
okuduklarını sindirememenin fikri kabızlığını yaşamaktadır kurban. amele dönüştüremediği bilgi ya da daha doğru bir tabirle " malumat " yığınının altında kalmıştır. insanlararası ilişkileri üçüncü hamur düzeyindedir. hayat karşısında genellikle lakayttır. hayatın bilgisini hayatın kendisinden öğrenmek yerine kitaplardan kıraat eder. bu nedenle de ilişkilerinde çoğunlukla isabetsiz davranır.
hayat bilgisi zayıftır. bu dengesizliğin, tam tersi bir başka dengesizliğe de dönüştüğü çok görülür : kitabı hayatta ve insanların arasında yaşamak yerine hayatı kitaplarda ve kitapların arasında yaşar. selülozdan bir dünya kurmuştur kendisine.
bu mantık kitab'daki ayetleri okusa da - ki bizzat kendisi Allah'ın en büyük ayetlerinden bir ayettir - kendisindeki ayetleri, kâinattaki ayetleri, eşya ve hadiselerdeki ayetleri okuyup kitab'la çakıştıramadığından ( hikmet) hayat karşısındaki konumu off-side'dır.
konuşmayı diline teksif etmiştir. ayetlere yaklaşımı çoğunlukla bir doktorun kadavrasına yaklaşımı gibidir. onları bir bilmece gibi çözmekten gizli bir zevk duyar, düşünmeyi bir imtiyaz sanır. tüm enerjisini kafasına ( dolayısıyla diline) taksif ettiğinden bu organları çok gelişmiştir. bir tür mallarme psikozuna tutulmuştur. öyle diyordu ya bu fransız düşünürü : " biz yalnızca düşünürüz. yaşamak mı? kölelerimiz ne güne duruyor?"
gözüne bakarsınız gözü bir şey söylemez. gözlerinin derinliklerinde boşuna bir kıpırtı ararsınız. ilmin irfana dönüşmeyişi sebebiyle sizi ötelere taşıyan bir pencere değildir. yüzüne bakarsınız yüzü bir şey söylemez. yüreğinizin radarlarını çevirerek yüreğinin hangi frekanstan yayın yaptığını bulmaya çalışırsınız, öz'ü bir şey söylemez. dahası habersizdir içinde nükleer bir güç merkezi taşıdığından. ilişkiye girdiğinizde diplomasi kurallarının tümüyle geçerli olduğunu görürsünüz.
kitapların arasında bir keklik gibi sektiğini gördüğünüz bu tavrın sahibi, hayatın realiteleri karşısında ya duyarsız ve ilgisiz ya da şaşkın ve bilgisizdir.
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
|