Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

selam selam dostLar merak ettiğim bir konu var

aşağıda ki ayetlerde Hz. Hızır a.s. anlatıldığını biliyoruz. Yanlız Kullarımızdan bir kul.... deniliyor. yani bu Hızır gibi bilinmeyen nice Kullar var demek mi? Hızır gibi leri varmı varsa onlar kim? şimdiden teş.ler

slm slm

Ali Bulaç	65- Derken, katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan kendisine bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu buldular.
Diyanet Vakfı	65. Derken, kullarımızdan bir kul buldular ki, ona katımızdan bir rahmet (vahiy ve peygamberlik) vermiş, yine ona tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.
Edip Yüksel	65. Katımızdan kendisine rahmet verdiğimiz ve bilgimizden öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu buldular.
Elmalılı Hamdi Yazır	65-derken kullarımızdan bir kul buldular ki, Biz ona katımızdan bir rahmet vermiş ve tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.
Süleyman Ateş	65. (Orada) kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiştik ve ona katımızdan bir ilim öğretmiştik.
Yaşar Nuri Öztürk	65 Orada, kullarımızdan öyle bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş, lütfumuzdan bir ilim öğretmiştik.

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Mircan Yazdı: Selam blindpoint, Aslında biliyor ve seni tanıyorum ama neyse)

selam selam

öncelikle yazıların için teş. ederim. sölemeden yapamıcam. Mircan sen beni hayal ettiğin gibi tanımışsın. bu da seni bağlar beni değil.açık sözlü olduğumu farketmişsindir mesajlarımdan.Neysem onu sölerim çekinmem saklamam.

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Slm Blindpoint

Sadece "Hızır" ismiyle bilenen zat bu konuda tek örnek değil bir de hatırlarsan şu ayetler:

38-(Süleyman kendi adamlarına dönerek): Ey Heyet kendileri teslimiyyet gösterip bana gelmeden önce, o kadının tahtını bana kim getirir? dedi. 39-Cinlerden bir ifrit: Sen makamından kalkmadan önce ben onu sana getiririm. Ve gerçekten bunu yapmaya hem gücüm, hem de güvenim var. dedi.

40-Yanında kitaptan bir ilim bulunan zat ise: Ben onu sana gözünü kırpmadan önce getiririm. dedi. Derken onu yanında duruyor görünce: Bu, Rabbimin bir lutfudur; beni imtihan için ki, şükredecek miyim, yoksa nankörlük mü edeceğim. Kim şükrederse ancak kendisi için şükreder, her kim de nankörlük ederse, şüphe yok ki, Rabbim herşeyden müstağnidir, büyük ihsan sahibidir dedi.

Ayrıca Yukarıdaki Neml/40 içinde senin diğer sorunun da yanıtı var. Hani sormuştun ya bu gibiler var mıdır varsa KIMlerdir? ayete dikkat edersen, Süleyman Peygamber'in emri altında bulunan (Görünen) bu zattan Peygamberin dahi haberi YOK. Ben de bu örneklerden yola çıkarak diyorum ki; TAM hızır gibi yada TAM Belkıs'ın tahtını getirenler gibi olmasa dahi, Allah'ın kendi rahmetiyle ilim verdikleri her asırda/devirde mutlaka vardı/vardır/varolacaktır. Ama Bunlar KİM sorusunun karşılığı ASLA bilinmeyecektir. Bırak bizlerin bilmesini, Şayet bu ilim sahipleri evli iseler, eşinin ve çocuklarının dahi haberlerinin olduğunu sanımıyorum.

Şimdi yine tekamulü gelişmemiş biri bu yazıları evirip çevirip, AKik bir hanif olarak her asırda ilim sahip zatlar var deyip kendi menfi duygularına bu cümleleri alet ederse şaşmam  Her zaman söyledim bir daha söylüyorum. Bu konular IMAN ESASLARI ile ilgili değildir. Dileyen inanır dileyen inanmaz. Ama Ben Kur'andaki 2 örneğin sadece o döneme ait örnekle kayıtlı olduğuna dair ip ucu göremedim. Ayrıca bizimde vaktaki yaptığımız araştırmalardan edindiğimiz sonuç da bizi, bu konudaki inancımızın doğruluğuna inandırdı.

Not: Bu konuda daha önceki çalışmalarımızı sitemizdeki şu linkten okuyabilirsiniz:

http://k.1asphost.com/hanifislam/hizir.htm

http://k.1asphost.com/hanifislam/yaratilis.htm

En Doğruyu Allah Bilir!

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Selam Blind (Ben ZuL ) ;

Bakara / 286 ayetindende anlaşılacağı üzere ALLAH hiç bir benliğe yaratılış kapasitesi üzerinde yük yüklemez , İLİM ise yaratılmış olan insanın hakikati algılamasında , idrak etmesinde ve yaşamasında yegane kaynaktır. Hele ki bu kaynağın özü direk YARATANDAN geliyor ise...

Fakat iş sadece İLİM sahibi olmakla bitiyor mu ? Kendilerine İLİM verildikten sonra sapıtanlar ve kendi aralarında anlaşmazlığa düşenler / kendi nefislerini ilah edinenler / verilen İLİMLE iğreti dünya hayatını tercih edenler ... Verilen İLMİ taşıyabilmekte bir takva , iman ve derece meselesi , buda tamamen ALLAH ın tasarrufunda olan bir şey.Sonuçta İlim'DE bir imtihan aracı aynı zamanda, Verilen İLİM bazen madalyonun öbür yüzüde olabilir...

Ve İLİM sahiplerini anlayabilmek , idrak edebilmek kolay mı ?

18.68 "Havsalanın almadığı bir şeye nasıl dayanacaksın?"

Belkide bütün ömrü boyunca , kendisine verilen ilmi sadece bir tek kez Süleyman ss önünde kullanma imkanı verilmiş olan zata karşı , Süleyman ss nin ağzından dökülen kelimeler ; (Benim yorumum )

27.40 Kendinde Kitap'tan bir ilim olan kişi de şöyle dedi: "Ben onu sana, gözünü açıp yumuncaya kadar getiririm." Derken Süleyman, tahtı, yanında kurulmuş görünce şöyle konuştu: "Rabbimin lütfundandır bu. Şükür mü edeceğim, nankörlük mü diye beni denemek istiyor. Esasında, şükreden, kendisi lehine şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse bilsin ki, Rabbim Ganî'dir, cömerttir."

Ve ALLAH kimilerini kimilerine üstün kılmıştır.

17.21 Bak nasıl, kimini kimine üstün kıldık! Ama âhiret, dereceler bakımından elbette daha büyük, lütuflandırma bakımından daha yücedir.

12.76 Bunun üzerine Yûsuf öz kardeşinin heybesinden önce, öteki kardeşlerin heybelerini aramaya başladı. Nihayet su kabını, öz kardeşinin heybesinden çıkardı. Yûsuf'a böyle bir tuzak öğretmiştik. Yoksa Yûsuf, Allah'ın dilemesi dışında, kralın dinine göre öz kardeşini alamazdı. Dilediklerimizi derece derece yükseltiriz biz. Her bilgi sahibinin üstünde bir başka bilen vardır.

70.3 Yükselme boyutlarının/derecelerinin sahibi Allah'tandır o.

58.11 Ey iman edenler! Size, "Meclislerde yer açın!" dendiğinde, yer açın ki Allah da sizin için genişlik sağlasın. "Kalkın!" dendiğinde de kalkın ki Allah, içinizden inananlarla kendilerine ilim verilmiş olanların derecelerini yükseltsin. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.

40.15 O Refî'dir, dereceleri yükseltendir; arşın sahibidir. Buluşma günü hakkında uyarmak için emrinden olan Rûh'u kullarından dilediğine indirir.

Kendilerine İLİM verilenlerin ise ; ALLAH ın ayetlerine ve ipine yapışıp ,Onu hamd ile tesbih ederek , salih ameller işlemek için niyette bulunup , buğulu gözlerle ALEME bakıp ;

HAMD OLSUN ALEMLERİN RABBINA demekten başka niyetleri olmasa gerektir. En azından işin akibeti açısından, elbetteki sonuç takva sahiplerinindir ve akibet olarak hayırlsı ahiret hayatıdır.

Bazen bir şeyleri isterken , insanın en azından kendine karşı dürüst olması gerekir, İLİM herkesin sahip olmak isteyeceği bir nimet fakat isteyenin her şeyden önce gelen İLME uygun yaratılışta olması gerekir... Bir başka mesele ise kendisine verilen İLİM , sadece ALLAH 'IN BİR lütfu ve ikramı ise , o kişinin aynalara bakıp bakışını kendi öz benliğine çevirmekten başka yapacak bir şeyi yoktur belki de...

75.14 Gerçek şu ki insan, öz benliği üzerine yönelmiş keskin ve derin bir bakıştır;

Bırak İLİM sahiplerini anlamayı ve idrak etmeyi , çoğu zaman kendilerine İLİM verilmiş olanlar bile acaba kendilerini ne kadar anlıyabiliyorlar orası bile muamma ...

Sonuç olarak her bilgi sahibinin üstünde bir bilen varsa , Ve ALLAH sonsuz İLİM sahibi ise , bu işinde sonu yok... Elbette Kehf suresinde Ledun İlmini temsil eden kul gibi niceleri vardır , fakat o kulların kim olduklarını bilenler , yine O İLME sahip olanlardır ki ; neticede buda bir İLİMDİR...

Sorduğun sorunun cevabı İLİM SAHİPLERİNDE ,

Cevabı öğrenmek ve yaşamak ise :  İLİM sahibi olmakta...

Bu vesile ile RABBİM İLMİMİZİ ARTTIRSIN .

BİZLERE İSTEDİĞİMİZ HER ŞEYDEN HAYIRLI BİRER SEBEP VE SONUÇ VERSİN. (Zulkarneyn'e bahşedilen )

Tüm dostlara saygılar ;

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Allah razı olsun hepinizden.

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

sElAm dOsTlAr

[018.082] [E0] Gelelim duvara: şehirde iki yetîm oğlanın idi, altında onlar için saklanmış bir defîne vardı ve babaları salih bir zat idi, onun için rabbın irade buyurdu ki ikisi de rüştlerine ersinler ve defînelerini çıkarsınlar, hep bunlar rabbından bir rahmet olaraktır ve ben hiç birini kendi re'yimden yapmadım ve işte senin sabredemediğin şeylerin te'vili..

1) Rabb C.C Hazretlerinin, irade ettiği emri alan bir zat

2) Rabb C.C Hazretlerinin, rahmet buyurması emrini alan bir zat

3) Rabbimizin "kullarımızdan bir kul" dediği bu zatın, tüm bu fiilerini kendi reyi adına yapmadığı bildiriliyor! üstelik bu zat için; "nebi" veya "resûl" ifadesi de kullanılmamaktadır!

Ayette; a) Rahmet edilen(verilen)lerden ve de b) İlim verilenlerden "bir KUL" olduğu açıkca bildirilmiştir. Wahy(emir) alıyor ve gereğini hemen icra ediyor!

Alim bir zat olduğu da kesinlikle belli durumdadır herhalde!...

Şimdi bu yazılanları bir mutasavvıf kişi değerlendirmiş olsa idi! kesinlikle bu zatın kendi ekollerinden birisi olduğunu iddia ederdi  kimbilir belki de "veli resûl" bile deyiverirdi!! ama dostlar kazın ayağı hiç de öyle değil maalesef!!

Hizbuşşeytan liginin bu tatlı cücelerinin "rahmete" muhatab oldukları sadece kendi zannlarından başka bir şey değil!. Kulluk işi; ciddiyeti gerektiren çook önemli bir müessese!! hal böyle iken, aşuk-maşuk masalları ile kendi zannlarını ilah edinen bu ahmakların zannları da bizleri sıfır derece dahi bağlamamalıdır derim..

Şimdi de, şu alim zata bakalım! ne kadar da ciddi bir kişilik değil mi?? Üstelik kızdığı kişi de, Allah C.C Hazretlerinin "gerçekten konuştuğu" bir nebi ve elçisi olan, hz Musa SvS'dan başkası değil!!

Şimdi de sadede gelme bab'ından! elçilerimizi(SvS) de tenzih ederek! şu tavrı beraberce tesbit edelim dostlar; gayri ciddi ve peygamber yalakası pozisyonunda olan bir tasavvufî kişilik ile! bu yukarıdaki(diğer yazılan ayetler) hitabların sahibi olan ciddi kişilik arasında sıradağlar ötesi bir farkın olduğu açıkca belli değil mi???

Tüm elçilerimize içten ve gerçekten; "Salat ve Selam" olsun, biz kardeşlerinden inşaAllah!

RZi,,, Amin

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

.................... hepimizden. (amin)

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Alperen Yazdı: Rabbimiz Hz. Musa’ya ilim vermişti. Mûsa, yiğitlik çağına ulaşıp olgunlaşınca ona hikmet ve ilim verdik. Biz, güzel düşünüp güzel davrananları böyle ödüllendiririz. (Kasas 14) Evet Hz. Musa’ya Rabbimiz ilim vermişti ama ona vermediği birbaşka tür ilim daha vardı. Hz. Musa yol arkadaşı ile birlikte çok farklı bir kişiyle karşılaştı. Orada, kullarımızdan öyle bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş, lütfumuzdan bir ilim öğretmiştik. Mûsa ona dedi ki: "Sana öğretilenden bana da bir olgunluk/bir bilgi öğretmen şartıyla sana tâbi olayım mı?" Dedi: "Doğrusu sen benimle beraberliğe dayanamazsın." "Havsalanın almadığı bir şeye nasıl dayanacaksın?" Mûsa dedi ki: "Allah dilerse beni sabırlı bulacaksın; hiçbir işte sana karşı gelmeyeceğim." (Kehf 65/69) Hz. Musa Rabbimizin Katından İlim Verdiği bir kuldan bilgilenmek istiyor. Bu nedenle o şahıs ile bir sözleşme yapıyor ve yolculuğa çıkıyor. Peygamberde bile olmayan bu ilim neydi?  Bu ilim Peygambere neden verilmemişti? Rabbimiz neden kullarından bir kuluna tarihin akışına ve insanların kaderine direkt müdahale etme yetkisi vermişti? Bugün de aramızda böyle kullar var mıdır acaba? Benzer bir kul, Hz. Süleyman sözkonusu olduğunda da karşımıza çıkıyor. O kul bir Cin değil. Bir insan. Şimdi bu kısmı da üstteki gibi inceleyelim. Önce Rabbimizin Hz. Süleyman’a da bir ilim verdiğini görelim. Allah Hz. Süleyman’a bir ilim verdiğini şu ayette bildiriyor: Yemin olsun, biz, Davûd'a da Süleyman'a da bir ilim verdik. Onlar şöyle dediler: "Bizi, mümin kullarının bir çoğundan üstün kılan Allah'a hamd olsun." (Neml 15) Gördüğümüz gibi Rabbimiz Hz. Süleyman’a da bir ilim vermiş. Bu ilimle Cinlere ve Rüzgara hükmetmiş. Cinleri emrinde çalıştırmış ve Uzak mesafeleri belki hava taşıtları tasarlayarak çok kısa bir sürede almış. Hatta hayvanlarla konuşabilme gibi çok enteresan bir ilim de verilmiş Hz. Süleymana. Ama ona verilmeyen, onun yanındaki başka bir kişiye verilmiş olan bir ilim var. Kendinde Kitap'tan bir ilim olan kişi de şöyle dedi: "Ben onu sana, gözünü açıp yumuncaya kadar getiririm." Derken Süleyman, tahtı, yanında kurulmuş görünce şöyle konuştu: "Rabbimin lütfundandır bu. Şükür mü edeceğim, nankörlük mü diye beni denemek istiyor. Esasında, şükreden, kendisi lehine şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse bilsin ki, Rabbim Ganî'dir, cömerttir." (Neml 40) Rabbimiz tarafından kullarına verilen iki farklı tür ilim mi var? İlm-ü Ledün konusunda siz ne düşünüyorsunuz? “Kitaptan bir ilim”  denilerek kitapların anası olan levhi mahfuzdan ilim almış olan kişiler mi kastediliyor? Fazlaca suistimal edilen bu mevzu hakkında sizlerin görüşü nedir? Ayrıca, bu konunun Kur’anı daha iyi anlayıp anlayamamakla bir ilgisi var mı? Ankebut 43 ile bu konunun bir alakası var mı? (Bunlar bizim, insanlara vermekte olduğumuz örneklerdir ki ilim sahiplerinden başkası onlara akıl erdiremez. (Ankebut 43))

http://63.231.71.139/forum_posts.asp?TID=446&PN=3

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Selam ;

Amin güzel kardeşim , cümlemizden ...

ALLAH yolumuzu hayırlı kılsın .

Tüm dostlara saygılar ;