Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 09 mart 2005 Yer: Antigua And Barbuda Gönderilenler: 362
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Ceviz Kabugu
mİkaİl bayram’in cevİz kabuğu proğramindakİ konuşmasi 27-28 nisan 2002 atv
profesör dr. mikail bayram: selçuk üniversitesi tarih bölümü başkanı
mikail bayram: efendim, anladığım kadarıyla, özellikle ordaki konuşmacı arkadaşları selamlıyorum. ve anladığım kadarıyla bana daha çok mevlana ve mevlana etrafındaki oluşumlarla ilgili sorular tevcih ediliyor. bu munasebetle adımdan söz edildi. onun için ben bu konuya yönelmek durumundayım.
tabi bu konuyu işlerkende, tarihci olmam hasebiyle tarihi olaylarla paralel olarak konuyu izah etmeye çalışacağım. az önce konuşmacılarda söylediler. 1243 yılında moğollar kösedağı zaferini kazandıktan sonra anadoluyu istila ettiler. hatta erzurum’da, erzincan’da, tokat’ta, sivas’ta, kayseri’de büyük katliamlar yaptılar. yağma hareketleri yaptılar. ve özellikle tokat’ta moğol ordu komutanı bayancar noyan kayseri’yi muhasare ettiği zaman, kayseri çevresinde toplanmış olan moğol askerleri arasında mevlana’nın hocası şemsi tebrizi’nin müridleride mevcut idi. bunlara kalenderiler tabiriyle, şemşi tebrizi bir kalenderi dervişidir. bir kalenderi şeyhidir.
hatta bu kalenderiler, mogollarla birlikte kayseri surlarından gedik açıp şehre girmeye çalışıyorlardı. ve şehre girdikten sonrada moğollar burada çok büyük bir katliam yaptılar. eğer tarihciler mübalağa etmiyorlarsa onbinlerle ifade edilen ahi ve türkmenler burada katliama tabi tutuldular. ahiler ve türkmenler burada katliama tabi tutulurlarken, mevlana’nın hocası olan kayseri’deki seyyid burhaneddinin eteğine paralar-altınlar saçtılar.
burdan şunu demek istiyorum. kalenderi dervişler ve mevlana’nın hocaları olan kişiler çok daha önceden moğollarla irtibat halinde idiler. birbirleriyle, moğollarla teşrikimesai ediyorlardı. ve özelliklede şemşi tebrizi ve şemşi tebrizi gibi olan bazı kişileride ajan olarak istihdam ediyorlardı. olay sadece mevlana ile sınırlı değil
hulki cevizoğlu: anlayamadım. anlayamadım, son cümlenizi anlayamadım.
mikail bayram: moğollar sadece mevlana değil, şemşi tebriziyide ajan olarak kullanıyorlardı. şemşi tebrizi moğol ajanı idi. ve moğol ordularının içinde idi. kösedağ yenilgisinden hemen sonra 1243 yılında
hulki cevizoğlu: sayın bayram, siz kocaman bir üniversitenin tarih bölümü başkanısınız. tarihi bir bilgiyi veriyorsunuz. kaynağınızı verin lütfen.
mikail bayram: kaynaklarınıda veriyorum. İbn bibi cevleti dervişleri moğollarla birlikte kayseri surlarından gedik açmaya çalıştıklarını İbn bibi söyler. tarihi vesikalarıda yeri geldikçe söyleyeyim. ben gene mevlevi kaynaklar, kayseride böyle büyük bir katliam yaptıktan sonra seyyid burhaneddin’e paralar verdiler. ve nitekim seyyid burhaneddinin türbesinide bu olaydan iki sene sonra seyyid burhaneddin vefat etti. seyyid burhanedddinin türbesinide moğollar inşa ettiler.
hulki cevizoğlu: şemşi tebrizinin moğolların ajanı olduğunu söylediniz. onun kaynağını sormuştum.
mikail bayram: şimdi ona geleceğim. kaynağını soruyorsanız hemen söyleyeyim. bakın şemşi tebrizinin makalat diye bir eseri var. şemşi tebrizinin makalat’ını okursanız orda bir çok yerlerde moğollarla ilgili olarak şemşi tebrizi moğollara muhalif olanlarla mücadele etmektedir. hatta
hulki cevizoğlu: ama bu ajan olmasınımı gerektiriyor.
mikail bayram: evet. moğolların aleyhinde bulunanlara şiddetle hakaret ederek, onları susturmaya çalışmaktadır.
hulki cevizoğlu: ama, bu mu kaynağınız.
mikail bayram: evet. budur kaynağım. ama ilerde yine kaynaklarımız söyleyeceğim. mevlana’ya gelince kaynakları daha detaylandıracağım.
hulki cevizoğlu: ama yapmayın. bugünde işte avrupa birliği konusunda bilim adamları, gazeteciler farklı görüş savunuyor. birbirlerini eleştiriyorlar. suçlayanlar var. o zaman birbirini eleştiren insanlara hep ajan mı diyeceksiniz. tarih bölümü başkanı bir profesör olarak şemşi tebrizi’nin makalat eserinde moğollara övgüler var. ve onlara karşı çıkanlara ağır eleştiriler var diye siz buradan yola çıkarak bilim adamı duyarlılığıyla-sorumluluğuyla şemşi tebrizi’ye ajan olarak mı değerlendiriyorsunuz?
mikail bayram: . . . moğolların ajanıdır demektir. nitekim bakın bir kaynak da söyleyeyim size . . .
... adlı bir esirimiz var. bunu yazan anadolulu bir kadıdir. o kadı bazı şeyhlerin, bazı dervişlerin özelliklede kalenderi dervişlerin moğollara ajanlık görevi yaptıklarını söylüyor.
hulki cevizoğlu: ama bazılarının diyor. yani o zaman bazı insanlar kötüdür deyince mesala siz mi kötü oluyorsunuz.
mikail bayram: ama bazılarının adlarını da veriyor. mesala barak baba’yı söylüyor. adını vererek barak babayı söylüyor. bu kalenderi derviş moğollarının ajanıydı, gazan mahmud han’ın ajanıydı diyor.
hulki cevizoğlu: şemşi tebriziyi konuşuyoruz.
mikail bayram: şemşi tebriziyi konuşalım. şemşi tebrizi makalatında bir çok yerlerde, bir yerde değil, bir çok yerlerde moğolların aleyhinde konuşanları susturuyor. moğollara altyapı yapmaya çalışıyor. anadolu insanını moğollara itaat etmeye çağırıyor. mevlana’da bunu yapıyor. dolayısıyla mevlana moğol ajanı olamaz çırpınışları, bu çırpınışlar boşa. hiç kimse inkar edemez. bakın mevlana fîhİ mâ-fîh adlı eserde adlı eserde elinizde varsa açın okuyun. ben türcümesinden söyleyim. sayfa 103, 100 sayfaları. orada mevlana moğolların reisi cengiz han için diyor ki mevlana “cengiz han allahdan mesaj aldı ve allahdan aldığı mesajla, cenabı allh cengiz han’a demişki; halkını kavmini topla şu zalim haremşahlar ülkesine yürü onları kahret.” dolayısıyla bakın bu olay mevlanın kendisi anlatıyor. başkaları mevlana hakkında anlatmış değil bunu. ve az önce siz söylediniz. mevlana hakkında, mevlanın moğollar hakkında söylediği bir söz söyleyin dediniz işte ben onu söylüyorum. bu sadece bir tanesidir.
hulki cevizoğlu: peki bu nasıl oluyor sayın bayram. bu dediğinizi belki başka kaynaklarla destekleyecekmisiniz, ikna olmazsa sayın zeybek’de sorar size, bende şimdi soruyorum. peki bunların doğru olduğunu var saysanız bile. nasıl oluyorda bu kadar tutulabiliyor, mevlana bu kadar gönüllerde yer edebiliyor. bunun açıklaması şu mudur? biz 2002 yılında yaşıyoruz. bu olay 1243 yılında yada ne bileyim 13. yy’da olmuştur. yani o güne bakarak bu gün değerlendirme yapmak yanlıştır diyerek mi cevap veriyorsunuz?
mikail bayram: efendim orayada geleyim. eğer imkan verirseniz o konuyada geleyim. fakat özellikle elimize aldığımız bu konuyu, bu meseleyi bir halledelim. çünkü çok itirazlar oldu. bu meseleyi biraz ... kavuşturayım. şemşi tebrizi 1244 yılında konya’ya geldi. mevlana ile görüşmeleri oldu.
hulki cevizoğlu: bir şey sorayım pardon. bu görüşlerinizi ve şu an söylediklerinizi-söyleyeceklerinizi bilimsel platformlarda daha önce tartıştınız mı?
mikail bayram: tabii defalarca yazdım.
hulki cevizoğlu: yani ilk defa söylemiyorsunuz.
mikail bayram: İlk defa söylemiyorum.
hulki cevizoğlu: diğer bilim adamlarından ne gibi tepki geldi
mikail bayram: 30 senedir ben bunları yazıyorum. bugüne kadar bir allahın kulu bir satır cümle ile bana itiraz edemedi. İtiraz etmeleride mümkün değildir. katiyen mümkün değildir. şimdi bakın mevlananın nefes’inden örnekler vereyim.
çok önemli bir örnek vereyim. moğol hükümdarı, İlhanlı hükümdarı hülâgü han bağdat’ı fetettikten sonra, bağdat’ta son halifenin oğlu mustansır billah mısır’a kaçtı. ve baybars ile birlikte mısır’da halifeliğini ilan etti. şimdi mevlana mesnevİ’sinde mısır halifesinin hikayesi diye bir hikaye anlatır. ve çok terbiyesizce bir hikayedir. ben burda ifade etmiyorum. çünkü o kabak hikayesinden daha edep dışı bir hikayedir. orda mevlana sultan baybars’ı ve mısır’a kaçan mustansır billah’ı tahkir ediyor ve rezil etmeye çalışıyor. hülâgü han’ı desteklemeye çalışıyor. bakın yine mevlevi eserlerden menâkıb ül-arifin’de anlatıyor. bun teyiden başka bir şeyde var. menâkıb ül-arifin de diyorki mevlana etrafındakilere şu mesajı veriyordu diyorduki “hülâgü han bağdat’ı muhasara ettiği zaman askerlerine emir verdi. üç gün-üç gece atlarına ve askerlere yemek yedirmediler, atlara su ve ot yedirmediler, yem vermediler. atların tutmuş olduğu bu oruç hürmetine cenabı allh bağdat’ın fethini hülâgü han’a müyesser kıldı.” bunu mevlana anlatıyor. mevlanadan naklen veriyor. başkaları bunları yazıpta mevlana’ya ve mevlanın çevresine iftira etmiş yada hakaret etmiş değil. bunları kendi eserlerinde yazıyorlar. sonra mevlanın kişiliği ve şahsiyetiyle ilgili bir şeyde söylendi. mevlana mansur hallac-ı gibi, bayezid bistami gibi, ebü’l-hasani’l harakanî gibi şakik-i belhî gibi İranlı, İran kültürünün ürünü olan mutasavvufların yolundan olan bir mutasavvuftır. ve bu mutasavvuflar hulûliyye mezhebindendir. ve mevlana’da hulûliyye mezhebindendir. bakın ben mesnevİ’sinde bayezid bistami hikayesi var. orda mevlana hulûl felsefesini anlatır.
hulki cevizoğlu: ne demek hulûl felsefesi?
mikail bayram: hulûl felsefesi yani allah insanlara hulûl eder. bu hıristiyanlıktan gelme bir inançtır. çünkü biliyorsunuz hıristiyanlıkta ... hıristiyan mezheplerde diyorlar ki özellikle nasturiler diyorlar ki, hz İsa bir beşer olarak dünyaya geldi, fakat sonra cenabı allah hz. İsa’ya hulûl etti. ve hz İsa’nın şahsiyeti ilah oldu, allah oluverdi. böyle bir mezhep var. İşte bu anlayışın İslam dünyasındaki uzantısıda hulûliyecilerdir.
hulki cevizoğlu: sayın bayram bakın mevlanın bir rübai’ası var. bakın ne söylüyor. belki bu günleri görerek söylemiş. belki o günler için söyledi. diyorki;
“ben hep yaşadım kul olarak kur’an’a topraktım ömrümce muhammed yoluna
mikail bayram: (devamını farsça olarak okuyor) bana bunları okumayın. ben bunları farsçada okudum. ...
hulki cevizoğlu: İzin verinde sayın bayram türkçesini okuyayım.
__________________
43/44 Dogrusu o Kur'an, senin için de, kavmin için de bir ögüttür ve siz ondan sorguya çekileceksiniz.
Katılma Tarihi: 09 mart 2005 Yer: Antigua And Barbuda Gönderilenler: 362
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
namık kemal zeybek: siz cağırtınız bunu, sizi desteklesin deyi (mikail bayram’ı proğrama İsmail nacar’ın çağırtığını söylüyor)
hulki cevizoğlu: hayır hayır, müsade edinde, ben türkçesini okuyayım size, devamınıda okuyayam size, izin verin. siz biliyorsunuz ama, sizin bildiğinizi izleyiciler bilmiyor. baştan okuyorum. diyor ki mevlana; “ben hep yaşadım kul olarak kur’an’a topraktım ömrümce muhammed yoluna gerçeklerden apayrı anlam cıkaran haksızdır usanç verir bu sözlerle bana”
diyor. acaba gerçeklerden farklı bir anlam mı çıkarıyorsunuz?
mikail bayram: şimdi cevap vereyim efendim. önce bu dörtlük mevlanın dîvân-ı kebîr’indendir. bakın bu dîvân-ı kebîr denilen eser mevlana’ya ait bir eser değildir. ben dîvân-ı kebîr’in orjinal başlığıyla söyleyeyim. ben d dîvân-ı kebîr’in orjinal başlığıyla söyleyeyim dîvân-ı kebîr ... mevlana ... başlığıyla dîvân-ı kebîr mevlana’nın esiri değildir başlığıyla İran’da bir teblig sundum. ve İran’lı bilim adamları, bilim cevreleri benim bu tezimi kabullendiler. ve sonra kendileri, özellikle İran’da çok tanınan abdulkerim suruş bey benim bu telkinlerimden sonra dîvân-ı kebîr’inde mevlana ait olan şiirlerin miktarı 30-40% miktarındadır. dolayısıyla dîvân-ı kebîr’inden bazı şeyleri okudukları zaman dîvân-ı kebîr’in mevlana’ya ait olmadığınıda bilmeleri gerekir.
hulki cevizoğlu: yani benim şu okuduğum sözler ona ait değil mi? demin okuduğum sözler ona ait değil mi?
mikail bayram: hayır. dîvân-ı kebîr’in ona ait değil.
hulki cevizoğlu: peki şu sözler mi ona ait değil. bakın diyor ki, sizin eleştirilerinize burada olmadığı için sözleriyle-eseriyle cevap verecek tabiki. diyor ki “ ülkem bu benim, yerim bu, yurdum işte geldim nicedir kök saldım memlekete düşman gibi görsenizde düşman değilim ben hintce konuşsamda türküm yinede.”
mikail bayram: efendim hele o hiç mevlana’ya ait değil. çünkü mevlananın orjinal dîvân-ı kebîr’ nüshalarında da bu hiç mevcut değil.
hulki cevizoğlu: ha bunu da yazan kim onuda söyleyeyim size. şimdi bunu yazan türkiye’nin sayın zeybek’inde eski meslektaşı türkiyenin ilk kültür bakanı talat halman’ın türkiye İş bankasından çıkan “candan cana” isimli kitabı. sayın halman yazıyor bunu.
mikail bayram: efendim ben biliyorum bunu.
hulki cevizoğlu: türkiye’nin ilk kültür bakanı şu anda bilkent öğretim üyesi, İş bankası, kocaman İş bankası bir yayın yapıyor bunları bilmiyorda. mevlananın eseri diye mi bize yutturuyor.
mikail bayram: evet. malesef, malesef çok üzülerek söyleyeyim. bugüne kadar mevlana hakkında hep yalanlar uyduruldu.
hulki cevizoğlu: şimdi bakın
. . .
hulki cevizoğlu: ben onu soracaktım. şimdi tamam bir dakika. sizin mi doğru söylediğiniz? talat halman’ın mı? İş bankası yayınların mı? bugüne kadar okuduğumuz mevlana kitaplarının mı? hangisinin yanlış hangisinin doğru olduğunu nasıl anlayacağız.
mikail bayram: efendim, ben diyorum ki, mevlanın divanının orjinal nüshası mevlana dergahında bulunuyor. İki tane dîvân-ı kebîr’in, iki tane orjinal nüshası orda var. bu rübai o orjinal nüshalarda mevcut değil. sonradan mevlana’ya uydurulmuş, izafe edilmiş şiirlerdir. dîvân-ı kebîr böyle oluşmuş. dîvân-ı kebîr aslında bir antilojidir. ben dîvân-ı kebîr’de 18 ayrı şairin şiirleri olduğunu tespit ettim. bu şairler arasında mevlana’dan sonra yaşamış olan şairlerde var. hatta dîvân-ı kebîr’de mevlana’dan sonraki olaylara, mevlanın ölümünden 7 sene, 10 sene sonraki olaylara değinen şiirler var. o şiirler mevlana’ya ait değildir. bunları her bilen konuştuğu için, malesef ayaklarıda yere basmadığı için, bu sefer mevlana hakkında uydurma haberler, uydurma bilgiler yaydılar. malesef türkiye işte o yalan bilgilerle hayatiyetini sürdürmeye çalışıyor. ve bilim çevreleri o yalanlarla hayatiyetlerini sürdürmeye çalışıyor.
hulki cevizoğlu: bir şey soracağım şimdi. şimdi diyelimki bunların hepsi yalan. bir tek siz doğrusunuz. öyle bir varsayımda bulunalım. bunun neresi kötü. diyelim ki mevlana diye biriside yok. bunun hepsi mitolojik bir hikaye. öyle olduğunu var sayalım. bugün herkes buna inanıyor. hem mevlana’ya inanıyor. hem mevlana’nın bu sözleri söylediğine inanıyor. diyelim ki size göre mevlana yok. veyahut var ama o dönemde 13.yy moğolların ajanıydı. ama bugün bizim toplum olarak inandığımız mevlana’nın yeri yüce bir yerde. bunun ne sakıncası var. toplumsal birlik-bütünlük sağlayıcı bir unsur değil mi? yabancılar hep bizim değerlerimiz alıp ... ... sahip çıkıp hep elimizden alıyorlar. bunun etrafında birleşsek bu yalanda olsa güzel sözler değil mi? bunun ne sakıncası var?
mikail bayram: efendim, ben esas onu tebarüz ettirmeye çalışıyorum. şimdi mevlana zamanında anadoluda bir grup insanlar, bir grup aydınlar moğolları destekliyorlar.
hulki cevizoğlu: ben bugünü soruyorum?
mikail bayram: oraya geleceğim. bugün gelmek için mukaddeme yapıyorum. o dönemde bir kısım insanlar mevlana’da dahil olmak üzere moğol iktidarını, moğol emperyalizmini destekliyorlardı.
hulki cevizoğlu: bunlar geçmişte kaldı, bugünü soruyorum.
mikail bayram: bir kısım insanlarda moğol emperyalizmine karşı isyan ediyorlar. genellikle ahiler ve türkmenler. moğol iktidarına karşı isyan durumunda idiler. dolayısıyla mevlana o dönemde moğolların yanında yer alarak türkmenlerle mücadele etmiştir. hacı bektaş’a ağır hakaretlerde bulunmuştur. nasreddin hoca’ya ağır hakaretlerde bulunmuştur. sadreddin-i konavî’ye ağır ağır hakaretlerde bulunmuştur. bütün bunları yaparken amacı moğollara hizmet etmekti. moğollarda kendisine para veriyorlardı. bakın bir defasında moğol veziri taceddin mûtez bir defasında mevlana’ya 700 dinar para gönderdi. ve bu gönderdiği paralarda türkmenlerin mallarını müsadere etmiş, türkmenlerin müsadere ettiği mallarından mevlana’ya 700 dinar göndermiş, 700 dinar 70 deve parası.
hulki cevizoğlu: sayın bayram bugünü soruyorum. 13.yy bırakılım. 800-900 sene geçmiş aradan.
mikail bayram: ha bugüne gelirsek moğollar mevlana’yı destekledi. onu söylemek istedim. moğollar mevlana’yı desteklediler. mevlana’yı anadolunun şeyhi, şeyh-i rum yaptılar. mevlana’ya intisap etmeyenlerin şeyhliğini kabul etmediler.
hulki cevizoğlu: sayın bayram bir daha soruyorum. olmazsa sözü alacağım sizden. bugüne gelin. moğolları bıraktık 800 sene önceden.
mikail bayram: bugüne gelince ben bugünüde söyleyeyim. mademki ısrar ediyorsunuz. mevlana’yı bugün reklama eden, mevlana’yı anlatan bizim yerli ulema değildir. mevlanayı avrupalılar lanse ediyorlar.
hulki cevizoğlu: avrupalılar moğol soyundan mı geliyor?
__________________
43/44 Dogrusu o Kur'an, senin için de, kavmin için de bir ögüttür ve siz ondan sorguya çekileceksiniz.
Katılma Tarihi: 09 mart 2005 Yer: Antigua And Barbuda Gönderilenler: 362
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
mikail bayram: şundan dolayı. çünkü mevlana’nın felsefesinde emperyalizme yatkın insan yetiştirme mevlana’nın hedefidir. o dönemde moğolların, moğol emperyalizmine yatkın insan tipi yetiştiriyordu, yetiştirmeye çalışıyordu. dolayısıyla mevlana’nın felsefesi bu yönü ile anadolu insanını moğol, batı emperyalizmine yatkın hale getirme çalışmalarıdır. . . . bunu nik..lsen gayet iyi biliyor. annamarie schimmel gayet iyi biliyor. dolayısıyla avrupalıların mevlana sahip çıkmaları anadoluyu sömürgeleştirme felsefesinin bir uzantısıdır.
hulki cevizoğlu: yapmayın. çok şaşırtıcı şeyler söylediniz sayın bayram.
mikail bayram: evet efendim. bizimkilerin kafasından çıkmış şeyler değildir bunlar.
hulki cevizoğlu: bir dakikanızı rica ediyorum. şimdi avrupalı olmayan türk olan birisi var hattımızda. sayın bayraktar bayraklı. zannediyorum bu görüşlere katılmıyor. buyrun sayın bayraklı cevap rica ediyorum sizden.
. . .
mikail bayram: efendim, bayraktar bayraklı arkadaşım kendisini tasavvufcu adlediyor. tasavvufı bildiğini söylüyor. fakat konuşmalarından öyle anlıyorum ki, tasavvufdan hiç haberi yok. mevlana İrancıdır, İranlıdır. ve İranlı tasavvufın mümessilidir. bakın ahmed yesevi’den söz ediyor. ahmed yesevi türkmendir. türk mutasavvuf. türk kültürüne uyumlu olan bir mutasavvuf harekettir. dolayısıyla mevlana İranlıdır. . . .
efendim, bayraktar bayraklı arkadaşım kendisini tasavvufcu adlediyor. tasavvufı bildiğini söylüyor. fakat görüyorum ki tasavvufdan hiçde haberi yok. İslam kültürü içerisinde tasavvuf kültürünün yerine tespit edebilmiş değil. bir kere mevlana celaleddin rum-i İranlıdır. türkçe bilmez. kendisi türkçe bilmediği gibi, oğulları, oğluda türkçe bilmiyor. müteaddit yerlerde de söylerler.
hulki cevizoğlu: ne sakıncası var bunun. ne sakıncası var bunun sayın bayram.
mikail bayram: yani türk mutasavvuf değil. İranlıdır. İran tasavvuffının anadoludaki temsilcisidir.
hulki cevizoğlu: sayın bayram işi bu tarafa götürürseniz hz muhammed’de türk değil. o da arapça konuşuyordu.
mikail bayram: onun için söylemiyorum. İran .... yani İran kültürünün mahsülü olan bir mutasavvufdır onu söylemek istiyorum. anadoluya geldiği zamanda çevresinde İrani bir çevre vardı. o İranı çevrelere hitap ediyordu. daha sonra moğollara hitap etti. moğollara hizmet etti. hayati boyunca moğollara hizmet etti. sadece kendiside değil, oğullarıda oğuluda ... bakın şimdi çok önemli bir şey söyleyeyim ondan sonra siz söyleyin.
bakın mevlana oğlu alaeddin çelebi moğollara karşı isyan ettiği için, oğlu alaeddin çelebiyi bir müridine öldürttü, oğlunun cenaze namazını dahi kılmadı. bakın bunu biliyorlar mı? öyle mevlana havarisi kesiliyorlar. mevlana oğlunu öldürtmüş, oğlunun cenaze namazını dahi kılmamıştır. bunu mevlevi kaynaklarının hepsi yazar.
hulki cevizoğlu: peki şimdi ben sorumu sorayım. bu da önemli bir şey. bugün dünya üzerinde moğolların devamı olan bir ırk, bir devlet var mı? yoksa bu bir mitolojik tartışmadan ibaret mi? şu anda konuştuğumuz.
mikail bayram: bugünkü moğolistan moğolların devamıdır.
. . .
mikail bayram: mevlana büyük bir filozoftur. mevlana büyük bir şairdir. ben bunlara hiç bir şey demiyorum. mevlana hayal gücü son derece yüksek olan bir şairdir. ben mevlanayı 18 yaşından beri orjinal eserlerinden okuyorum. öyle yamalı bohça gibi de değildir. tertipli olarak, düzenli olarak okumuşumdur. dolayısıyla mevlananın felsefesine gelince, mevlananın felsefesi az önce dedim hulûluliye felsefesine mensuptur. birinci husus bu. tasavvuf yolunda ise, tasavvufi meslek ve meşrebinde ise ... ... yolunu tutan bir mutasavvuftur.
hulki cevizoğlu: nedir bunun türkçesi?
mikail bayram: ... ... anlamı şudur. İnsanların, müridlerin kendi benliklerini düşünerek ruhlarındaki derinlikleri teşhis etmeye çalışmak suretiyle, onlara o yönde zikirler ... yaptırmak suretiyle onlara belli bir kıvam vermeye çalışan tasavvufu mekteptir. tasavvufu eğitim mektebidir.
hulki cevizoğlu: tarikat diyebilir misiniz?
mikail bayram: hayır tarikat değil. mevlana bir tarikat kurmadı. mevlana bir filozof olarak mevlevi tarikatının fikir birikimini yapmış bir adamdır. sadece kendiside değil, babasıda öyledir. şemşi tebrizi’de öyledir.
hulki cevizoğlu: şu anda nedir mevlevilik?
mikail bayram: mevlevilik şuanda bir tarikattır. ayini-tertibi-düzeni olan bir tarikattır. sonra hulki bir hususu ihmal etmememiz lazım. daha sonraki asırlarda, osmanlılar çağında mevlevi tarikatı bir türk tarikatı haline dönüştü. çünkü mevlevi tarikatına giren türk mütefekkirler, türk fikir adamları mevlevi tarikatının yolunu-yöntemini değiştirdiler. hatta nakşibendiliğe yaklaştırdılar. bu ayrı bir şey. fakat ben mevlananın fikriyati üzerinde duruyorum. mevlananın düşüncesi üzerinde duruyorum. ben mevlananın anadoluya ne verdiğini neler sunduğunu belirlemeye savunuyorum.
hulki cevizoğlu: şu anda mevlanacılık, mevletivilik zararlı bir felsefemi?
mikail bayram: evet zararlı bir felsefedir. çünkü bakın az önce gazalıyı tenkit ettiler haklı olarak tenkit ettiler. mevlana işte o yolun adamıdır. sezgici bir filozoftur. akla muhaliftir. mevlana aklı kur’an ... mustafa dediği zaman. aklı mustafanın yoluna kurban et dediği zaman, akliyeciliği yermektedir. mesnevİ’sindeki kel papağan hikayesinde akliyecileri yermektedir. bunları okuyanlar anlamıyorlar. bakın bayraklı bunu okumalıdır. mevlana mesnevİ’sinde isminide vererek fahreddin-i râzi’ye hakaret etmektedir. fahreddin-i râzi’yi tahkir etmektedir. neden dolayı? aklı-akliyeci olmasından dolayıdır. dolayısıyla anadolunun fikren geri kalmasında, anadolunun bilmen geri kalmasında, ahiliğin dağılmasında, mevlananın adamları ahi evran’ı öldürdüler. oğluyla beraber, oğlu aleaddin çelebiyle birlikte, ahi evran, nasreddin mahmud’u mevlana öldürttü. bakın bunları bilmiyorlar. dolayısıyla mevlana anadoluya ne vermiş dediğiniz zaman bunları gözönünde bulundurmamız lazım. felsefe olarak anadoluya ne getirmiştir? bunları bilmemiz lazım. ayakları yere basmadan konuşan arkadaşlar, önce bu meselede ayaklarırı yere basmalıdırlar. mevlanayı mevlananın eserlerinden öğrenmelidirler.
prof dr mikail bayram selçuk üniversitesi tarih bölümü başkanı 04-05 mayıs 2002 atv
mikail bayram: ben önce bir yanlışı düzeltmekle başlayacağım söze. mesnevİ yazıldığı zaman önce kurafalar (sayfalar) halinde yazılıyor ve çevresinde okunuyordu.
hulki cevizoğlu: ne olarak yazılıyor?
mikail bayram: (kurafalar) halinde yazılıyor. yani sayifeler halinde, parça parça yazılıyor ve mevlana’nın çevresindeki insanlar tarafından okunuyordu. yani o devrin bir magazin eseri idi. ve mesnevİ’nin yazım işlemi hicri tarihle söyleyeyim 665 senesinde tamamlandı. mesnevİ tamamlandıktan sonra mevlana ve iki yakını, birisi oğlu sultan veled, diğeride halifesi olan hüsameddin çelebi ile birlikte ile mesnevİ yeniden derlendi ve bir kitap haline getirildi.
fakat mesnevİ yazıldığı dönemde, o dönemin olaylarıyla ilgili olarak mesnevİ’nin hikayeleri seçilmiştir. her ne kadar mevlana kendisinden önceki eserlerden bu hikayeleri derlemiş ise de, mevlana kendi amacına, kendi maksadına uygun hikayeler seçmiş ve o devirde bir takım insanları bir takım çevreleri hicvetmek amacıyla mesnevİ’yi yazmıştır.
ben örnekler vereyim. mesela kötü huylu debbağ ve kardeşinin, arkadaşının hikayesi adlı hikayede gadvavların piri olan ahi evran ile sadreddin konavi’yi kastetmekte ve onları hicvetmektedir.
az önce okuduğunuz o müstehcem hikalerin birinde, oğlancı hikayesinde mevlana (muhannes) diye bahsettiği adam ahi evran’ın ta kendisidir. bunu eflaki’de belirtiyor şeyh nasreddin-i kastetmekte ve bu oğlan durumunda olan şahsin belinde de kaması vardır. çünkü kama o dönemde ahilerin üniformasıydı ve onun belinde de kama olduğunu ifade ediyor ve onun ahi olduğunu da belirtiyor.
ayrıca eflaki’de bu hikayeyi ele alır ve bu hikayenin (tab... muktebi) adlı eserin yazarı olan nasreddin hakkında olduğunu ifade eder.
ve dolayısıyla da mevlana bu hikayede ahi evran dediğimiz nasreddin-i konavi, nasreddin mahmud’u hicvetmektedir ve onu kendisine göre rezil etmektedir.
bunun gibi mesnevİ’de mevcut olan hikayelerin hepsi o devrin olaylarıyla, o devrin şahislarıyla ilgilidir.
mesala 6. ciltte cuha’nın karısı ile kadı arasındaki gizli aşk ilişkilerini anlatır. yine mühtescem manzaralar tasvir eder. oralarda cuha dediğide ahi evrandır. veya nasreddin'dir. nasreddin hoca’dır. ve burada cuha’nın karısı’da fatma bacı’dır. türkmen bir evhededdin-i kirmânî kızı olan fatma bacı’dır. dolayısıyla mevlana mesnevİ’de cuha hikayesi, cuha ile karısının macerasıyla ilgili hikayede onları hicvetmekte ve onları kendisine göre rezil etmeye çalışmaktadır.
orada sayın dostum adnan karaismailoğlu, mesnevİ’de 4 tane müstemcem hikaye olduğunu söylüyor. ben de söylüyorum 20 tane hikaye var öyle. kendisi farsçacıdır. mevnevİ’yi alsın bir kere daha okusun 20 tane hikaye var öyle.
ben bir hususa daha değinmek istiyorum. sözü fazla uzatmayayım. mevlana’nın mesnevİ’sini okumak için doğrudur, orda konuşmacılarda ifade ettiler, mevlanın felsefesini, düşünce tarzını, düşünce fikrini bilmek lazım.
mevlana bir hululliye mezhebine bağlı bir kişidir. dolayısıyla mesnevİ’yi hululliye akidesiyle yazmıştır. ve bu bakımdanda bunu, onun yakını olan, onun müridlerinden olan eflaki bir çok yerlerde mevlana’nın ve şems-i tebrizi’nin hululliye mezhebinden olduğunu belirtirler.
hatta, yine eflaki, mevlana’nın yakınlarından naklen anlattığı bazı hikayelerde, mevlana’nın ve şemsin bu hululliye anlayışlarıyla ilgili bazı örnekler verir. mesela bunlardan bir tanesini vereyim. çok müstescem ve çok çirken bir şeydir.
eflaki’nin iddiasına göre şems-i tebrizi mevlana’ya demişki; cenabı allah kimya hatun suretine girdi. ben kimya hatun ile değilde, kimya hatun suretine girmiş olan cenabı allah’la ... yapıyorum ...
hulki cevizoğlu: böyle şeyleri söz etmeyin. bu hangi kitapta yazıyor. bunlar ne türlü saçmalar ...
hulki cevizoğlu: anladım da bunlar size göre ne kadar bilimsel? hangi kitapta? hangi ünlü yazarın-düşünürün-bilim adamının kitabında olursa olsun. bizim programımız hakkaten kaldıramıyor. böyle bir anlayışta bende kabul edemiyorum. yani bu çağda bu anlayışı kabul edimiyoruz. yok o onun kılığına girmiş. sizin söylediğiniz söyleri bile tekrar etmekten doğrusu utanıyorum.
mikail bayram: evet gerçekten haklısınız. ama bu program insanı mecbur ediyor. bazı sahneleri, bazı kavramları izah etmek için bizi mecbur ediyor. onun için mesnevİ’deki hikayelerede onun için bu örneği verdim. mesnevİ’de az önce okuduğunuz hikayeleride bu mantik içerisinde, bu felsefe istikametinde yorumlamak gerekiyor. aksi halde mesnevİ’yi anlamakta mümkün değildir.
Ben de bir alıntı vermek istiyorum Mevlana hakkında yapılan iddialara karşı çıkan biri tarafından yapılmış bilimsel bir yaklaşımla ne kadar incelenebilir,Tanrı'nın gerçek bir eri olarak düşünülmesi ne kadar tanıtlanabilir ,onu gene tarihi bakışaçısıyla insanların ona neden bu kadar sevgi seli vermesine sebep olduğunu ne kadar inceleyebiliriz,ben yalnızca tarihi gerçekleri arıyorum.
Dr. Mehmet Nadir ÖZDEMİR*
Son yıllarda televizyon programlarında ve gazetelerde
Hz.Mevlâna hakkında birtakım uygunsuz haberler ve iddialar yer almaktadır. Bu
haberler Mevlâna’yı seven ve Mevlâna’yı eserlerinden tanıyan milletimizi
derinden üzmektedir.
Ortaya atılan başlıca iddialar şunlardır:
1-“Mevlâna bir Moğol ajanıydı.”
2-“Mevlâna’nın Mesnevisi’nde yer alan bazı hikayeler son derece
müstehcen olduğundan okunamaz.
3-“Mevlâna Türkler düşmandı.”
4-“Mesnevi’yi Mevlâna yazmamıştır.”
5-“Mevlâna Mesnevisi’nin önsözünde ‘Bu kitap asılların
asılıdır.’demek suretiyle kendi kitabını Kur’an-ı Kerim’den de üstün
tutmuştur.
Biz de 2007 Dünya Mevlana Yılı münasebetiyle bu yazımızda söz
konusu iddialara cevap vermeye çalıştık:
1-“Mevlâna bir Moğol ajanıydı.”
Bu cümle sadece kuru bir iddiadan ibarettir.Neden?
Çünkü
Mevlâna’nın yaşadığı döneme bakarsak Anadolu’da siyasi birliğin olmadığı,yöresel
beyliklerin olduğu,siyasi ve toplumsal karışıklıkların had safhada olduğu ve
nihayet Moğol işgalinin yaşandığı bir dönem olduğunu görürüz.İşte böyle bir
zamanda Anadolu’da yaşayan ve çevresine sevgi ve hoşgörü ışıkları saçan birkişi
için ajan suçlaması gerçekten en son söylenebilecek söz olsa gerek. Mevlâna
hakkındaki bu iddia Selçuklu tarihinin önemli kaynaklarından olan Kerimuddin
Aksarayi’nin “Müsameretu’l-Ahbar adlı eserinde Moğol istilasından söz
edilmekle beraber Mevlâna’nın tutumu hakkında açık bir bilgi yer
almamaktadır.
Ayrıca böyle ciddi iddiaları kanıtlamak için Eflakî’nin
“Menakıbu’l-Arifin” adlı eserin kullanılması da doğru değildir.Zira söz konusu
eser tarihi bir değere sahip olmakla beraber evliya menkıbelerini ve birtakım
abartılı haberleri de içeren bir eserdir.Bu yüzden bu eserden yararlanırken
dikkatli olmak gerekir. Söz konusu eserde Moğol istilasından şöyle söz
edilmektedir: “Moğol komutanı Baçu’nun askerleri Konya’nın etrafınıkuşatınca
halk birbirleriyle helalleşti ve Mevlâna hazretlerine gelip feryat ederek yardım
dilediler.Mevlânahazretleri,kalenin halka bakan kapısından dışarı çıktı.
Konya
meydanının arkasında bulunan birtepeye çıkıp kuşlak namazı kıldı.Baçu’nun
çadırının o tepenin altında kurulu olduğunu söylediler.Baçu’nun noyinlerinden
bazıları,halk korkudan birbirine girdiği halde yüzü örtülü ve duman renkli
sarıklı bir şahsın o tepenin üzerine çıkmış tam bir feragatle namaz kıldığını
gördüler.O zaman Moğol askerinin İslam nurundan ve imanın emanından haberleri
yoktu.Hatta kaç tane İslam şehrinin medreselerin,mescitlerin ve minarelerini
yıkmışlardı.Hep birlikte Mevlâna Hazretlerini ok yağmuruna tutmağa niyet
ettiler.Fakat hepsinin elleri bağlandı.Ne kadar çalıştılarsa da yayı çekmek
mümkün olmadı. Atlarına binip üzerine atıldılar,atları mahmuzladılar;fakat
atlardan hiçbiri bir adım ileri atmadı.Şehir halkıbu kudreti burcun tepesinden
seyrediyor,tekbir ve feryatları ayyuka çıkıyordu.Baçu’ya bu haberi arz
ettiklerivakit, bizzat kalkıp çadırın kapısından dışarı çıktı.Ok ve yay
isteyerek Mevlâna’nın bulunduğu tarafa birokattı.Ok üç defa da geri dönerek
askerin ortasına düştü.Bunun üzerine ata bindi ve ileri sürdü.Fakat atın
hiçilerlemediğini gördü.Kin ve gazabının çokluğundan attan inip yürüdü ise de
iki ayağı bağlanıpyürüyemedi.Bunun üzerine: “O adam hakikaten Tanrı eridir,
dedi.Her şehirde böyle bir adam olsa,buraların halkı bize asla yenilmezdi.”
dedi.
Mevlâna hazretleri Baçu hakkında defalarca “Baçu veli idi,fakat,o bunu
bilmezdi.” derdi.O azamet ve kerameti görünce Baçu: “Bugünden sonra savaşıp
döğüşmesinler” diye emirverdi.Moğol askeri, şehri bırakıp Filubat sahrasına
kondu.Şehrin bütün büyükleri ve ileri gelenleri İslamsultanının huzuruna gelip
birlikte Mevlâna hazretlerine gittiler,özürler dileyerek
Allah’aşükürlerettiler.Para,mal topladılar.Baçu’ya itaat ettiler.Baçu razı olup
şehri bağışladı.Şehrin büyüklerine “Onasıl bir büyüktür ve neredendir” diye
Mevlâna hazretlerini sordu:Ona, Baha Veled’in hikayesini ve onlarınBelh’ten
çıkışını baştan sonuna kadar anlattılar.Baçu “Namusum ve hatırım için şehrin
burçlarını yıkınız,çünkü and içmiştim” dedi.Şehrin büyükleri, şehir kalesinin
şerefelerini yıkmağa başladıkları zaman şehriniçinden bir çığlık
yükseldi.Dostlar, bu meseleyi Mevlâna’ya bildirdiler.Mevlâna: “Yıksınlar da
Konya’lılar,Konya şehrinin hafif bir zelzele ile yıkılan taştan yapılmış burçtan
ve bedenden başka bir bedenle veburçla muhafaza edilmiş olduğunu ve dikkatle
saklandığını gerçek olarak bilsinler.” dedi.
Görüldüğü gibiEflâkî’nin naklettiği
rivayet Mevlâna’nın Moğolların Konya’ya zarar vermesinin
önünegeçtiğinigöstermektedir.Ancak Mevlâna’nın müridi olan vezir Muineddin
Pervane, kendisinin Moğollarlailişkisini ve onlara yardımını “bekayı İslam ve
kesreti İslam için çalışmak” diye açıklıyor.Mevlâna onunŞam’lı ve Mısır”lıları
karşı Tatarlara yardım etmesini de, Allah’ın rahmetinden ümitli olarak yapılan
bir işdiyegöstermiş ve bunda menetmemiştir. Buradan Mevlâna’nın Moğol ajanı
olduğu sonucu çıkmaz.AnadoluSelçuklu Devleti’nin parçalanması sonrasında kurulan
beylikler döneminde yukarıda ifadeettiğimiz karışıklar sebebiyle bu dönemi
yeterince aydınlatacak tarihi belge ve bilgilerden henüz yoksunuz.Peki
Mevlâna’nın Moğollara karşı tavrı ne olmuştur?Mevlâna Konya’da Şems-i Tebrizî
ile tanışmadanönceki yıllarda dönemin en önde gelen medreselerinde müderrislik
yapmış bir kişiydi.Konya’da busebeple Mevlâna ilmi kişiliği ile sözü dinlenen
bir şahsiyet olmuştu.
Mevlâna’nın Mektubat’ında yer alan Moğolyöneticilerine
yazılmış birkaç mektup,onun halkın şefaatçi olarak başvurduğu ve Moğol
yöneticilerinin,ricalarına boyun eğdikleri bir şahsiyet olduğuna işaret
etmektedir. Mevlâna,Anadolu’yu Moğollarınişgal ve hakimiyetleri altına
almalarını Allah’ın iradesinin bir sonucu olarak görmüştür.Onun bu tutumuMoğol
ajanı olduğunu göstermez.Kaldı ki yukarıda Konya halkının onun Moğollara kendi
adlarına şefaatçiolmasını istediklerini belirtmiştik.İşte bu şefaat sayesinde
bir miktar vergi karşılığında Anadolu SelçukluDevleti’nin başkenti Konya Moğol
işgalinden kurtulabilmiştir.Bunda Moğolların çeşitli mezhep vetarikatlara karşı
da ilgisizliklerinden kaynaklandığını söyleyebiliriz.Öte yandan Mevlâna’nın,
Moğollara karşısavaşırken şehit olan oğlunun cenaze namazını asi olduğu
gerekçesiyle kılmadığı iddiaları da kanaatimizcedoğru değildir. Çünkü,Mevlâna
Anadolu Selçuklu Devletinin merkezi olan Konya’da ikamet ediyordu ve Selçuklu
idarecileri ile münasebet halindeydi.Karaman’dan Konya’ya gelişlerinde babası ve
kendisinizamanın Anadolu Selçuklu Sultanı karşılamıştı.Yani Mevlâna, meşru
yönetici olarak Moğolları değil,Selçukluları görüyordu.
Şems-i
Tebrizî’nin Moğollara çalıştığı iddiasına gelince, Şems hakkındakaynaklardaki
bilgiler kısıtlıdır.Gizemli bir kişidir.Bir garip “derviş” olduğu
anlaşılmaktadır. BöylebirisininMoğol ajanlığıyla nasıl ilgisi olabilir.Onun
düşmanla işbirliği yaptığı gerekçesiyle Ahi Teşkilatı üyesiTürkmenler tarafından
öldürüldüğü ve kuyuya atıldığı iddiaları da doğru değildir.Zira son
zamanlardabulunan ve Mevlana’nın vefatından 40 yıl sonra yazıldığı anlaşılan
Sefine-i Tebriz adlı yazmadaŞems-i Tebrizi’nin sırra kadem bastıktan sonra
memleketi Tebriz yakınlarındaki köyüne döndüğü ve üç-dört yıl yaşadıktan sonra
vefat ettiği kaydedilmektedir.Bu durumda Şems’e meftun olan Mevlâna
nedenöldürülmedi? Mevlâna da Moğollara çalışıyordu ise o da öldürülmeli değil
miydi?İddia sahipleri tarafındanbu soruların cevapları verilmelidir.
2- “Mevlâna’nın Mesnevisinde yer alan bazı hikayeler son
derecemüstehcen olduğu için okunamaz.”
Bu iddiaya cevap verebilmek için Mesnevi’nin dikkatle baştan
sonaokunmuş olması gerekir.Mesnevi’yi baştan sona okuyan bir kişi altı ciltlik
eser içerisinde yaklaşık on-onbeşkadar müstehcen içerikli hikayenin yer aldığını
görür.Mevlâna bu hikayeleri vermek istediği mesajı daha iyi ifadeetmek için
kullanmıştır.Bu bağlamda diyebiliriz ki Mesnevi bir tefsirdir. Mesnevi aynı
zamanda bir terbiyekitabıdır.O, anlattığı hikayeler ve vardığı sonuçlarla insan
nefsinin en çirkin tuzaklarını ortaya çıkarır. Biranlamda insan nefsini deşifre
eder. Mesnevi bir tasavvuf kitabıdır. İnsanın nasıl Hakk’a yakın
olacağınıanlatır.Mesnevi bir aşk kitabıdır.İlahi aşkın namelerini terennüm
eder…Mesnevi’nin çok dahafarklıyönlerivardır. Biz burada sadece bazı yönlerine
değinmekle yetiniyoruz.Durum bu olunca Mesnevihakkında olumsuz bir kanaat
belirtmek mümkün görünmüyor.Aslında Mevlâna’nın söz konusuhikayelerinde
anlattığı olaylar her devirde az veya çok karşılaşılan türden
olaylardır.Günümüzde hemenher gün televizyonlarda hatta sokaklarda iğrenerek
karşılayıp hemen geçtiğimiz böylesi onlarca olaymevcuttur.Öte yandan siyasi ve
sosyal çalkantı içerisinde olan o dönemin Anadolu’sunda bu tür
çirkinliklerinartmış olması da pekala mümkündür.Sonuç olarak bunları abartmak
yersizdir.
3-“Mevlâna Türklere düşmandı.”
Bu iddia tamamen asılsızdır.Bir beytinde kendisi “Her ne kadar
Hindu dili (o dönemde OrtaAsya’daki dillere verilen ortak ad) konuşsam da aslen
Türküm.”der. Onun Türk düşmanı olması asladüşünülemez.Onun Türk düşmanı olduğunu
söyleyebilmek için Mevlâna’dan tamamen habersiz olabilmekgerekir.Allah aşkını
tadan,sevgiyi, hoşgörüyü daima ön planda tutan bir şahsiyet değil Türklere,
hiçkimseye düşman değildi. “Ne olursan ol gel” sözü onu anlatmaya herhalde
yeterlidir.O dönemde Mevlana’nınmeclislerine her ırktan her soydan insanlar
katılmıştır.Hatta Moğollardan bile katılanlarvardıŞunuifade etmek yerinde olur.
“Mevlâna düşmanlığa düşmandı.” Herhalde bizim deanlayamadığımız bu.
4-“Mesnevi’yi Mevlâna yazmamıştır.”
Mesnevi’nin ilk on sekiz beytini Mevlâna kendisiyazmış geri
kalanını kendisi söylemiş Çelebi Hüsameddin yazmıştır. Mesnevi hakkındaki bu
dedikodularonun değerini azaltmak şöyle dursun kanaatimce Mesnevi’nin ne kadar
kıymetli bir eser olduğunugün geçtikçe daha iyi ortaya koymaktadır.Ayrıca
Mesnevi diğer mutasavvıfların yazdıkları kitaplardanfarklı olarak tüm tasavvufi
meşreplerce kabul görmüş ve okunmuş,okunmaya da devam eden bireserdir.Osmanlı
Devleti zamanında büyük camilerde Mesnevihanlar vardı ve bunlar halka
Mesneviokutuyorlardı. Yüzlerce yıldır Anadolu’da Kur’an’dan ve Hadis
kitaplarından sonra en çok okunan kitapMesnevi olagelmiştir.Bu durum dikkate
değerdir.Tasavvuf geleneği Türkler arasında yaygındır.Türklerinİslam’a
girişlerinde diğer milletlerden farklı olarak en müessir faktörlerden
birisitasavvuftur.Bu iddia milletimizi bu değerlerden uzaklaştırmaya hizmet
etmektedir ki bu, fayda değil zarargetirir.
5-“Mevlâna Mesnevisi’nin önsözünde bu
kitap asılların asılıdır” demek suretiyle kendi kitabınıKur’an’dan üstün
tutmuştur.Tasavvufi içerikli eserler sezgilerle yazıldığı için kimi cümleleri
din nazarındakabul edilemez. Ama Mevlâna’yı konu ettiğimizde durum
farklılaşır.Çünkü o, açıkça şöyle demişti;“Ben Kur’an’ın kölesiyim.Ben
Muhammed(a.s)in ayağının tozuyum.” demek suretiyle Kur’an’ın dışına
veHz.Peygamber’in sünnetinin dışına çıkmadığını ifade etmiştir.Kanaatimce bu söz
yukarıdaki iddiaya konu olansözden daha bağlayıcıdır ve daha dikkat
çekicidir.Mesnevi’nin ilham ile yazıldığı,farklı bir kitap olduğu
inkaredilemez.Herkes bir şeyler yazabilir ama herkesin yazdığı yüzlerce yıl
okunmaz.Herkesin yazdığı kitap herokunuşunda insanda farklı çağrışımlar ve izler
bırakmaz. İşte bu özellikler Mevlâna’nın Mesnevi’sinde vardır.Konuya günümüzün
sosyo-politik, sosyo-kültürel durumu bağlamında bakacak olursak;Anadolu
Türkkültürünün temel taşlarından biri olan Mevlâna hakkında durup dururken bu
iddiaların ortaya atılması,televizyonlarda zaman zaman gündeme getirilmesinin
amacı nedir acaba? Mevlâna’nın Moğol ajanıolduğu şeklinde kaynaklarda herhangi
bir ibare yokken sadece kimi araştırmacıların şahsi kanaatlerinin buyönde olması
acaba bizi ne kadar bağlar?
Mevlâna’nın “Moğol ajanı” olarak nitelendirilmesi
yaşadığımız dünyada Türkiye’mizin çıkarlarına acaba hangi noktalarda hizmet
etmektedir? Bugün Türkiye’ninçevresinde Moğol bir sınır komşusu yoktur. Hem
Türkiye’de bu komşusuyla kavgalı değildir. AksineTürkiye kendisi ile sınır
komşusu olmadığı gibi binlerce km. uzaktaki Moğolistan ile ilişkilerini
geliştirmekiçin üst düzeyde temaslarda bulunmaktadır.Mevlâna’nın adının
“Muhammed Celaleddin Rumi”olduğunu unutmayalım.Bunun anlamı o dönemde bilinen
adıyla “Diyar-ı Rum” lu yani Anadolu’luolmasıvebir İslam bilgini ve mutasavvıfı
olmasıdır. Yani Mevlâna bize ait bir değerdir. Ama o bilindiğiüzere yaşamı ve
öğrettikleriyle artık dünyaya malolmuş bir değerdir.Bir öğretmen olarak bu
konuda bazıöğrencilerimin zihin bulanıklığı yaşadığını görüyorum. Buna hakkımız
var mı?
Mevlâna’da bir insandı. Onunda elbette kusurları olmuş olabilir. Ama biz
tarihi şahsiyetlerimizi değerlendirirken herhalde kantarıntopuzunu biraz
kaçırıyoruz! Hem ilim adına hem milli birliğimiz adına dikkatli
olmalıyız.Mevlânaeserlerinde kullandığı üslup ile ve anlattığı hikayeler ile
bugün bile hangi milletten olursaolsuninsanları etkilemektedir.Gelişen
teknolojiye ve artan refah düzeyine rağmen huzuru yakalayamayançağımız insanı
için Mevlana öze dönüşü,Hakka yönelişi haykırmaktadır.O, bildik bir
mollaedasıyla değil,söylenmesi gerekeni söylemekten çekinmeyen bir mutasavvıf ve
aşk adamı portresiçizmektedir. Bu yönüyle o, bizden birisidir.Çabucak Anadolu’yu
Türk yurdu yapmaya azmetmiş bir ilahilütuftur o…Hoca Ahmed Yesevi ve müridleri
bir taraftan,Hz.Mevlâna ve dervişleri bir taraftan
Anadolu’yukucaklayıvermişlerdir. Nefes olmuşlar,can olmuşlardır.Milletçe o
insanlara çok şeylerborçluyuz.Osevgiadamıydı ,aşk adamıydı ,hakk adamıydı.Sevgi
derelim hakka erelim.Bugün dünya“Mevlâna” diyor. Ona ilgi duyuyor. Farklı
milletlerden insanlar onun eserlerini okuyarak İslamilebuluşuyor.
Dileriz “Dünya Mevlana Yılı” insanların onu anlamalarına ve
hayatlarını yeniden inşa etmelerine vesile olur…
__________________ Kuday/Hüda/ilâh yoktur, Allah vardır. O bütün varlıkların çalabıdır.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma