Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
İnsanlardan kimi, kendi ile Allah arasında aracılık yapacağını hayal ettiği şeylere tutulur. Oysa bu boş bir kuruntudur. Allah Teâlâ şöyle buyurur: "Biz bu Kitabı sana gerçeklerle dolu olarak indirdik. Öyle ise sen bu dini, Allah için saf ve duru halde tutarak Allah’a kul ol."(Zümer 39/2)
Dini, Allah için saf ve duru tutmak, Kur’ân’a uymakla olur. Bunu, dini kullanarak dünyalık elde etmeyi d
üşünmeyenler yapabilirler. Onlar, din tebliği yaptıkları kişilere, peygamberlerin söyledikleri şu sözü söylerler:
“Sizden, bu yaptığıma bir karşılık beklemem. Bu he
rkese, sadece görevini hatırlatmadır, o kadar”. (En’am 6/90)
Dini kullanarak dünyalık elde etmek isteyenler, dini kendilerine uydururlar. Bunu ancak o din hakkında yeterli bilgiye sahip olanlar yapabilirler. Onların hedef kitlesi, doğru yolda olanlardır.
Her insan gibi, doğru yola girenlerin de bazı istekleri ve gelecekle ilgili endişeleri vardır. Tuzakçılar, asıl oyunu burada oynarlar. Din büyüklerine, Allah’a ait bazı özellikler yükler, onların aracılığı ile sunulan iste
klerin kabul edileceğini ve Ahirette şefaatlerinden yararlanılacağını, üstüne basa basa söylerler. Allah’ın kitabını da buna uygun yorumlar, aykırı gelen ayetleri başka tarafa çekerler.
Hepsi de ölmüş olan o büyükleri, kendileri temsil
ederler. Buna layık olduklarını göstermek için farklı giyinir, farklı konuşur ve farklı davranırlar. Büyüklere ait olduğunu söyledikleri hayali hikayelerle kendilerine destek ararlar.
Aklını kullanan herkes, bunun bir oyun olduğunu a
nlar, ama arzuları okşadığı için bir çok kimse bundan etkilenir. Böyle kimseler başlangıçta, akıllarıyla duyguları arasında çatışma yaşarlar. Sonra duyguları ağır basar ve tuzağa düşerler. Daha sonra en küçük tesadüfü tuzakçıların kerameti sayar, onlara kul-köle olurlar. Hepsi de bu oyunun farkında olduğu için bir suç çetesi gibi birbirlerine kenetlenirler.
Allah’a yönelen her insan bu tuzaklarla karşılaşır. Bu gibiler çoğunlukla duygu yüklü olurlar. Onların duyg
uları, çevrelerinde oluşturulan yoğun hurafe bombardımanı ile birleşince tuzağa düşmeleri kolaylaşır. Nesilden nesile yapılan eklemelerle Allah’ın dininden uzak, ama onu istismar eden büyük bir cemaat ortaya çıkar.
Müşrikleri biraz yakından görmeye çalışalım.
a- Müşrik
, Allah’a İnanır
Müşrik, ortak koşan anlamınadır. Ortaklık en az iki şey arasında olur. Müşrik için bunların birincisi daima Allah’tır. Onun müşrik olması; bir varlığı, Allah’a has özeliklerden bazısına sahip görmesi sebebiyledir.
Hiç kimse, şirke sağlam bir gerekçe bulamaz. Ama Allah’a yakın olduğuna ve manevi yardım yapacağına inanılan kimselerin etrafında bir cemaat oluşur. Onlara katılanlar orada olmanın bazı faydalarını görebilirler. Bunları oraya bağlayan, bu menfaat ilişkisidir. Şu ayet, ona dikkat çekmektedir:
(İbrahim şöyle)
"demişti: “Allah ile aranıza koyduğunuz putlara tutulmanız sadece bu hayatta birbirinize karşı bir sevgi ortamı oluşsun diyedir. Sonra, kıyamet gününde biriniz diğerini tanımayacak ve biriniz diğerine lanet edecektir. Varacağınız yer o ateştir; size yardım eden de olmayacaktır.” (Ankebût 29/25)
Bunlar, din adı altında, menfaate dayalı bir örgüte katıldıklarının farkındadırlar. Bu sebeple, yarın Allah’a karşı şunu diyemeyeceklerdir:
"Önceden ortak
koşanlar babalarımızdı. Biz ise onlardan sonra gelen bir nesil idik. Şimdi o batıla sapanların işlediklerinden ötürü bizi yok mu edeceksin?" (Araf 7/174)
Çünkü şirke düşenler;
"...Allah’a verdikleri sözün kesinleşmesinden sonra caymış, Allah’ın birleştirilmesini emrettiği şeyi (yani Allah ile ilişkilerini) kesmiş olurlar.” (Bakara 2/27)
Bunlar kendilerini Allah ile aldatmış olurlar. Çünkü hedeflerinin Allah’a yaklaşmak olduğunu söylerler. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“İyi bil ki, saf din All
ah’ın dinidir. Onun yakınından veliler edinenler şöyle derler: “Bizim onlara kul olmamız, sadece bizi Allah’a iyice yaklaştırsınlar diyedir.” (Zümer 39/3)
Fakat bunların onları, Allah’a yaklaştıracağına dair belgeleri yoktur.
b. Müşrik
Allah’a İbadet Eder
Hac ve umre, İbrahim aleyhisselamla birlikte başlamıştır. 9. hicri senede Mina’da, Ali tarafından halka hitaben şu ayet okununcaya kadar Mekke müşrikleri bu ibadetleri, kesintisiz yapmışlardı.
“Ey inananlar! Müşrikler sadece bir pisliktir. Artık bu yıldan sonra Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar.” (Tevbe 9/ 28)
Arafat’ta vakfe, hac ibadetinin ana direğidir. Ama Mekkeli müşrikler hac için Arafat’a çıkmazlardı. Arafat, “hill” denen Mekke sınırlarının dışındadır. Diyorlardı ki, “Biz İbrahim’in oğullarıyız, saygın bir topluluğuz, K
abe’nin idarecileri ve Mekke’nin yerlileriyiz. Araplar içinde bize denk olan yoktur. Kimse bizim yerimize denk bir yere sahip değildir. Bizimle ilgili söylenenler hiçbir Arap için söylenmemiştir. Öyleyse hiçbir yere Harem kadar değer veremeyiz, yoksa Arapların bize olan saygıları azalır." Allah Teâlâ bunu yasaklamış ve o eksiğin tamamlanmasını emretmiştir:
“Haccı ve umreyi Allah
için, eksiksiz yerine getirin...." (Bakara 2/196)
Hac mevsimi ile ilgili bir değişikliğin yapılmadığını da şu ayetten öğreniyoruz:
"Hac bilinen aylarda olur. Her kim o aylarda hac ibade
tine başlarsa artık hac sırasında onun için eşine yaklaşmak, yoldan çıkmak ve dövüşme diye bir şey olamaz...." (Bakara 2/197)
Daha önce anlatıldığı gibi müşrikler hacılara su ve
rmek ve Mescid-i haram’ı ibadete açık tutmak gibi şeylerle övünürlerdi.
c- Müşrik
Aracılara İnanır
Müşrik, Allah’ı yeryüzü krallarına benzeterek kendi
nden uzak sayar. Krala ulaşmak isteyenin, ona yakınlığı olan biri aracılığı ile ulaşmak istemesi gibi müşrik de Allah’a ulaşmak için ona yakın olduğuna inandığı birini aracı yapmak ister. Hıristiyanların İsa’yı Allah’ın oğlu, Mekkeli müşriklerin putlarını Allah’ın kızları, büyüklerinin ruhlarından yardım umanların da onları, Allah’ın özel dostları saymaları bundandır.
Müşrik aracıyı, manevi gücü olan bir varlık sayar, ona yakınlık için kurbanlar sunar, hatırası karşısında saygı ile eğilir. Onunla ilişkilerini canlı tutar ki, o da onun, Allah ile ilişkilerini canlı tutsun. Allah Teâlâ şöyle buy
urur:
“İnsanlar arasında Allah’ın yakınınd
an endâd edinenler vardır. Onları, Allah’ı sever gibi severler.” (Bakara 2/165)
Endâd, nidd
’in çoğuludur. Nidd, Allah’a benzer bazıniteliklere sahip görülen ve aykırı şeyleri savunabileceğine inanılan varlıktır. Allah’ın onları kırmayacağına, gerekirse Allah’a, onun istemediği bir şeyi kabul ettirebileceklerine, onların bu gücü Allah’tan aldıklarına inanılır.
Bir de müşrikler, bu arabulucuların kendilerine şef
aatçi olacaklarına inanırlar. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"
Allah’a karşı yalan uydurandan veya onun ayetleri karşısında yalan söyleyenden daha zalim kim olabilir? Bu suçu işleyenler umduklarını bulamazlar.
Onlar, Allah’tan önce öyle şeye kul olurlar ki, o
nlara ne faydası olur ne de zararı. Derler ki, ‘Bunlar, Allah katında bizim şefaatçilerimizdir.’ De ki: “Göklerde ve yerde, Allah’ın bilmediği bir şeyi mi ona haber veriyorsunuz?” Allah, onların şirkinden uzaktır ve yücedir." (Yunus 10/17-18)
Peygamberler insanları, yalnız Allah’a kul olmaya çağırmışlardır. Yalnız Allah’a kul olan, yardımı yalnız ondan ister. Müslümanlar, namazların her rekatında
"Yalnız sana kul olur ve yalnız senden yardım dileriz." (Fatiha 1/4) derler.
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“De ki: “Allah ile kendi aranıza koyup yardıma çağırdıklarınıza kul olmam bana yasaklandı. Bu y
asak, Rabbimden bana, açık âyetler geldiği vakit kondu. Ben varlıkların sahibine teslim olmam için emir aldım.
Sizi yaratan odur. O, önce topraktan, sonra nutfeden, sonra da alakadan
yaratır; sonra sizi bir bebek olarak dışarı çıkarır ki güçlü kuvvetli hale gelesiniz ve nihayet ihtiyar kişilere dönüşesiniz. Kiminiz daha önce ölür, kiminiz de, belirli bir süreye kadar yaşar. Belki aklınızı kullanırsınız.
Can veren odur; öldüren de o. O bir işe karar v
erirse, sadece "Ol" der, hemen oluverir.
Allah’ın ayetleri karşısında haklı çıkmaya çalışa
nları görmez misin? Bunlar nereden destek alarak halden hale giriyorlar?
Bunlar öyle kimselerdir ki, hem Kitap karşısında, hem de elçilerimize gönderdiğimiz şeyler karşısı
nda yalan söylerler. Ama elbette öğreneceklerdir.
Hem de boyunlarında halkalar varken ve zinci
rlerle sürüklenirken öğreneceklerdir.
Kaynar suyun içinde sürüklenirken…Sonra ate
şte kızartılacaklardır.
Sonra onlara şöyle denecek: O şirk koştuğunuz şeyler nerede? Allah ile kendi aranıza koyduklarınız vardı ya işte onlar? Diyecekler ki, “Onlar bi
zden ayrıldılar. Aslında biz, eskiden de Allah’tan başka bir şeyden yardım istemezdik.” Allah, o kâfirleri, işte bu tavırlarından dolayı sapık sayar.
Başınıza gelen bu şeyler, yeryüzünde haksız yere şımarmanıza ve böbürlenmenize karşılıktır.
“Girin Cehennemin kapılarından; hiç çıkmamak üzere girin!” Kendini büyük görenlerin yeri gerçe
kten ne kötüymüş!” (Mümin 40/66-76)
İslam’ın dışındaki bütün dinlerde aracılık inancı va
rdır. Aracıların adının değişmesi ile dinlerin adı değişir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Şurası bir gerçek ki, insanı yaratan biziz. Ona şahdamarından da yakınız. Bu sebeple içinin ona ne fısıldadığını biliriz." (Kaf 50/16)
d- Müşrik,
Aracıların Şefaatine İnanır
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"Onlar Allah’tan önce, kendilerine ne zarar ne de fayda verecek durumda olmayan şeylere kul olurlar. Derler ki,“Onlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir”. De ki; göklerde ve yerde Allah’ın bilmediği bir şey var da siz onu mu haber veriyorsunuz? Öyle şey olur mu! Allah, onların şirklerinden uzaktır." (Yunus 10/18)
e- Müşrik
Şirki Reddeder
Müşrikler, asıl hedeflerinin Allah’a yaklaşmak old
uğunu söylerler. Allah’a yakın saydıkları bir kısım varlıklara, aracılık ve şefaatçilik görevi yüklemeleri bundandır. Bu sebeple, hiçbir şeyi Allah’a, tam ortak saymadıklarını düşünürler. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Onların hepsini bir araya toplayacağımız gün, ortak koşmuş olanlara şunu diyeceğiz: “Hani n
erede o sizin kuruntusunu ettiğiniz şeyler?”
Onların kaçamak cevabı şu olacaktır: “Rabbimiz A
llah’a and olsun ki bizler müşrik değildik.”
Bak işte, kendilerini nasıl da yalanladılar. Allah’a karşı eş koştukları şeyler kendilerinden nasıl da uzaklaştı.”
(En’am 6/22-24)
Müşrikler bu kaçamak tutumu dünyada da sergile
rler. Mekkeli müşriklerin, Kabe’yi tavaf ederken söyledikleri şu söz de onların bu tutumlarını ele veriyor. “Emret Allah’ım, Senin hiçbir ortağın yoktur. Yalnız bir ortağın vardır ki, onun da bütün yetkilerinin de sahibi sensin. "
Müşriklerin kafası çok karışık olur. “O ortağın ve b
ütün yetkilerinin sahibi Allah’tır" demekle kendilerini kurtaracaklarını sanırlar. Kutup, gavs, evtad vs. adlarla andıkları kişilere olağanüstü yetkiler yakıştıran tarikatlar da öyledir. Onlar da bu yetkiyi Allah’ın verdiğini söyleyince işin içinden sıyrılacaklarını sanırlar.
Müşriklerin kendilerini hak yolda gördükleri ile ilgili şu ayetler üzerinde de düşünmek gerekir.
"Allah
insanların bir takımını yola getirdi, bir takımı da sapkınlığa düşmeyi hak etti. Çünkü bunlar Allah’tan önce o şeytanları kendilerine evliya edindiler. Üstelik bir de kendilerini doğru yolu tutmuş sanırlar.” (Araf 7/30)
“Kim Rahman’ın Zikri’ni (Kur’ân’ı) görmezlikten gelirse onun başına bir şeytan sararız. O onun a
rkadaşı olur.
Onlar bunları yoldan çevirirler ama bunlar doğru yola girdiklerini hesap ederler.”
(Zuhruf 43/36 37)
“O insanlar bir araya getirildiği gün, bunlar onl
ara düşman olacak, onlara kulluk ettiklerini kabul etmeyeceklerdir." (Ahkaf 46/6)
“O saat geldiği gün suçlular ümitsizliğe gömüleceklerdir.
Ortakları arasında kendilerine arka çıkan olmayacak, onlar da ortaklarını kabul etmez olacaklardır.”
(Rum 30/12-13)
f- Tanrı
Edinilen Aracılar Müşrikleri Kabul Etmez
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Onların hepsini toplayacağımız gün, o müşriklere şunu diyeceğiz: “Haydi yerlerinize! Hem siz hem de ortak saydıklarınız…” Artık onların aralarını ayırmışızdır. O ortak saydıkları şöyle diyeceklerdir: “Siz sadece bize tapmıyordunuz ki! Bizimle sizin aranızda tanık olarak Allah yeter. Doğrusu sizin bize taptığınızın farkında bile değildik.” (Yunus 10/27-28)
"Kendilerine dayanak olsun diye, Allah’ın yakınından tanrılar edindiler. Tam tersi; onlar bunların ibadetlerini tanımayacak ve bunlara düşman olacaklardır.” (Meryem 19/81-82)
g- Akıl Şirki Reddeder
Aklını kullanan hiç kimse şirki kabul etmez. Müşrikl
erin tek dayanağı, büyüklerden duydukları şeyler, yani gelenektir. Bu sebeple Kur’ân, insanı aklını kullanmaya çağırır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"Allah
o pisliği aklını kullanmayanların üstüne bırakır.” (Yunus 10/100)
Kur’ân
bir de atalardan gelenleri akıl süzgecinden geçirmeye çağırır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"Onlara, ‘Allah
ne indirmişse ona ve o Elçi’ye gelin.’ Denince; ‘atalarımızda ne bulmuşsak o bize yeter’ derler. Ya ataları bir şey bilmez, doğru yolu da tutmaz kimseler idiyse?..” (Maide 5/104)
Müşriklik boş bir kuruntudur. Allah Teâlâ şö
yle buyurur: "Allah’ın yakınından ortaklar çağıranlar aslında o ortaklara uymazlar; onlar sadece kendi kuruntularına uyarlar. Onlar sadece kendi ölçüleriyle ölçer, yalan söylerler.” (Yunus 10/65)
“Şunu bilin ki, göklerde kim var, yerde kim v
arsa hepsi Allah’ındır. Allah’ın yakınından ortaklar çağıranlar neyin peşindeler? Onlar kendilerini sadece bir kuruntuya kaptırmışlardır. Onlarınki sadece saçmalamadır.” (Yunus 10/66)
Şirk konusunda Muhammed
sallallahu aleyhi ve sellem bile uyarılmıştır. Allah Teâlâ şöyle buyurur: "Allah’ın âyetleri sana indirildikten sonra sakın seni onlardan çevirmesinler. Sen Rabbine çağır; sakın ha! Müşriklerden olma. Allah’la beraber başka bir tanrı çağırma. Ondan başka tanrı yoktur. Her şey yok olacak yalnız onun zatı kalacaktır. Hüküm onundur ve ona döndürüleceksiniz."(Kasas 28/87-88)
Bu konuda, birikimi olan herkes uyarılmıştır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"Sizden önceki devirlerde yaşayanlardan birikimi olanlar, ortalıktaki kokuşmuşluğa karşı çıkmalı değiller miydi? Kendilerini kurtardığımız pek azı bunu yapmıştır. O zalimler, kendilerine verilen refahın peşine takıldılar da suçlu kimseler oldular. Yoksa senin Rabbin, halkı iyi duruma gelmişken, o ülkeleri zulüm yüzünden helak edecek değildi ya?” (Hud 11/116-117)
“Rablerinin huzurunda toplanacakları günden korka
nları Kur’ân ile uyar; onların Allah’tan başka ne bir dostları ne de şefaatçileri vardır. Belki kendilerini korurlar." (En’am 6/51)
"Allah’ın indirdiği Kitap ile aralarında hükmet. Sakın onların heveslerine uyma. Dikkatli ol, yoksa seni, Allah’ın sana indirdiğinin bir kısmından saptırırlar. Eğer yüz çevirirlerse bilesin ki, Allah bazı günahlarına karşılık onların başına bir kötülük gelmesini istiyordur. İnsanlardan çoğu, gerçekten yoldan çıkmıştır.
Yoksa cahiliye devri
hükmünü mü arıyorlar? İyi bilen bir millet için kimin hükmü Allah’ın hükmünden güzel olabilir?” (Mâide 5/49,50)
“İnananların gönüllerinin Allah’ı anması ve ondan inen gerçeğe içten bağlanması zamanı henüz ge
lmedi mi? Sakın daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar; üzerlerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı. Onlardan çoğu yoldan çıkmıştır.” (Hadîd 57/16)
Allah kitabinda musrikleri tanimlamis, musriklerin ozelliklerini saymis. Tarikatcilarin da, Kuranda sayilan bu ozellikleri alip kendi seyhlerine uygunluguna bakmalari gerekiyor.
Birinci maddeden basyabilirsiniz. Bi rbakalim
sufidede Yazdı:
a- Müşrik, Allah’a İnanır
Müşrik, ortak koşan anlamınadır. Ortaklık en az iki şey arasında olur. Müşrik için bunların birincisi daima Allah’tır. Onun müşrik olması; bir varlığı, Allah’a has özeliklerden bazısına sahip görmesi sebebiyledir.
Hadi simdi cevabiniz nedir ? Sizin seyhler bu ozellige uymuyor mu ?
sufidede Yazdı:
b. Müşrik Allah’a İbadet Eder
Hac ve umre, İbrahim aleyhisselamla birlikte başlamıştır. 9. hicri senede Mina’da, Ali tarafından halka hitaben şu ayet okununcaya kadar Mekke müşrikleri bu ibadetleri, kesintisiz yapmışlardı.
“Ey inananlar! Müşrikler sadece bir pisliktir. Artık bu yıldan sonra Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar.” (Tevbe 9/ 28) ...
Varmi bunlar ile seyhlerin farki.
Iste bu sekilde butun maddeleri seyhlerinize uygulayin, bakin neler bulacaksiniz.
Yok diyorsaniz sailmasrin dedigi gibi buyrun getirin Kurandan delilinizi
__________________ Müslümanim diye hic utanmiyorum.... Mevsim Bahar..Ben artık özgur bir müslümanım. Bir elimde KURAN, Bir elimde bahar çiçekleri ve arkamda 1400 yıllık hurafe, hadis, mezhep ve şeyhlerın enkazı.
Katılma Tarihi: 18 mart 2006 Yer: United States Gönderilenler: 75
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Bu aksam hafta sonu oldugu icin musrikler ile ilgili yaziyi tekrar okudum. Musriklerin ozelliklerini anlatan maddeleri tek uyguladiginizda gerceken tarikatcilar icin pek parlak bir sonuc cikmiyor.
Sufi Dede'nin alıntısını okudum vi ziyadesiyle istifade ettim. Ve gördüm ki içimizdekilerden bazılarının Hz. Muhammed zamanında yaşayan ve onunla mücadele eden şahıslardan farkı yok.
Bizler nedense hep başkalarını şirke bulaşmış sayarız. Nedense Son Peygamberimiz zamanındaki müşrikleri hep ahmak ve budala sanırız. "Nasıl olur da bir insan bu apaçık mesajı algılayamaz da putlara tapar" diye onları küçümseriz. Halbuki aynı yanlışın ta odağında olduğumuzu sürekli gözardı ederiz.
Evet, tarikatçılık hem müşrikliğin zirve noktasıdır, hem onurlu bir yaşam sürmeyi hakeden insanoğlunun başının belasıdır hem de sorgulamayı ve araştırmayı tıkadığından ötürü maddi-manevi ilerlemenin önünde bir takozdur.
Müslümanlar olarak öncelikle bu "kılıf değiştirmiş şirk" itikadına tekmeyi vurmalıyız.
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Hiç kimse ben müşriktim demeyecek, demiyor. Herkes birbirinden daha dindar olduğunu iddia ediyor. Bize göre bizim içimizde müşrik yok. Bize göre bu vasıf dışımızdakileri kapsıyor. Sapkınlıkları dışımızdakilere özgülemek bizim en temel özelliğimiz. Bu bize büyük bir rahatlık, huzur ve güven veriyor. Kısacası bize göre biz müşrik değiliz. Dolayısıyla müşriklerle ilgili ayetler de bizi bağlamıyor. Allah bu ayetlerde başkalarına sesleniyor. Acaba gerçekler öyle mi???
//////////////
Müşrikler Müşrik olmadığını sanmaya ahirette bile devam edecek.
Müşrikler, müşrik olmadıklarını iddia hususunda “Allah adına yemin edebilecek” kadar dindar insanlardır.
Müşrikler “Allah’a yemin ederiz ki biz müşrik değildik” diyecekler:
Onların tümünü toplayacağımız gün; sonra şirk koşanlara diyeceğiz ki: "Nerede (o bir şey) sanıp da ortak koştuklarınız?" (Bundan) Sonra onların: "Rabbimiz olan Allah'a and olsun ki, biz müşriklerden değildik" demelerinden başka bir fitneleri olmadı. Bak, kendilerine karşı nasıl yalan söylediler ve düzmekte oldukları da kendilerinden kaybolup-uzaklaştı. (Enam Suresi, 22-24)
Müşrikler dünyadayken en doğru yolda olduklarına mutlak emin olan insanlardır. Bu yüzden ahirette Allah adına yemin ederek asla şirk koşmadıklarını iddia edeceklerdir:
Onların tümünü toplayacağımız gün; sonra şirk koşanlara diyeceğiz ki: "Nerede (o bir şey) sanıp da ortak koştuklarınız?" Sonra onların: "Rabbimiz olan Allah'a and olsun ki, biz müşriklerden değildik" demelerinden başka bir fitneleri olmadı. (Enam Suresi, 22-23)
Ne büyük gaflet. Ne büyük aldanmışlık.
İnsanın kendisine karşı yalan söylemesi… Kendi kendini aldatması… Ama farkına bile varamaması… En dindar geçinirken En müşrik olduğunun farkına bile varamaması…
//////////////////
En büyük hatalarımızdan birisi de şu; Bizler Allah’ın Kur’anda yerdiği kimseleri hep dışımızdakiler sanıyoruz. Yerdiği sıfatların bizde değil dışımızdakilerde olduğunu sanıyoruz. Bununla birlikte Allah’ın Kur’anda övdüğü kimseleri kendimiz sanıyoruz. Övdüğü vasıfları da bizim kendi vasıflarımız sayıyoruz.
Bu keyfi varsayımı yaparak en büyük yanlışlarımızdan birisini yapıyoruz.
Örneğin Müşrikler kimlerdir? Bize göre, Asla bizler değiliz. Müşrik olanlar Yahudiler, Hristiyanlar ve diğerleridir. Pekala onları müşrik yapan sıfatlar bizlerde yok mu? Bu sıfatlar bizlerde de olduğu halde neden onlar müşrik de biz müminiz?
Hristiyanlarda teslis var da bizde yok mu? Yahudiler tanrılarını peygamberleriyle güreştirdi ve peygamberleri kazandı. Biz de aynısını yapmadık mı? Bizde hadis ile ayetin hükmünü çürüttük. Peygamberimizi “Allah’tan daha iyi biliyor” ilan etmedik mi?
Onlar kitaplarının lafzını tahrif etti. Bizler de kitabımızın kelimelerinin anlamını tahrif etmedik mi? Kitabımızın kelimelerinin anlamlarını yaşantılarımızla tahrifata uğratmadık mı? Onlar lafızda kaydırma yaptı, bizler anlamda. Sonuçta kitaplarını onlar da diskalifiye etti bizler de. Tahrifatçılık bağlamında onlardan ne farkımız var?
/////////////////
Kendilerini asla müşrik sanmayan toplumlara geldi Elçiler.
Şimdi bize bir Peygamber gelse ve mezheplerin koyduğu helal haramları çöpe atsa ne tepki verirdik o Resule?
Şimdi bize bir peygamber gelse ve bizim teslisimiz olan “Allah+Peygamber+Şeyhlerimiz, İmamlarımız, Efendi Hazretlerimiz” anlayışını çöpe atsa ne tepki verirdik o Resule?
Biz insanlar aynıyız. Müşriklerin rolünü biz dindarlar oynayacaktık. Sadece sahne ve dekor değişmiş olacaktı o kadar. Ebu Cehil birimiz olacaktık. Velid Bin Mugire bir diğerimiz.
Eğer bize şimdi bir peygamber gelse biz o peygambere “bizim dinimizi bozuyorsun”, “biz atalarımızdan böyle görmedik”, “ya çeneni kaparsın yada seni öldürürüz” diyecektik.
Şu ayet şimdi inseydi acaba Allah bizlere nasıl hitap ederdi dersiniz? Şeyhlerimiz ve İmamlarımız işin içine katılmaz mıydı acaba?
Onlar, Allah'ı bırakıp bilginlerini ve rahiplerini rablar (ilahlar) edindiler ve Meryem oğlu Mesih'i de... Oysa onlar, tek olan bir ilah'a ibadet etmekten başka bir şeyle emrolunmadılar. O'ndan başka ilah yoktur. O, bunların şirk koştukları şeylerden yücedir. (Tevbe Suresi, 31)
Lütfen şu alttaki ayeti “Acaba hitap bana mı? Bize mi?” diyerek okuyunuz.
Şirk koşanlar diyecekler ki: "Allah dileseydi ne biz şirk koşardık, ne atalarımız ve hiçbir şeyi de haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de, bizim zorlu-azabımızı tadıncaya kadar böyle yalanladılar. De ki: "Sizin yanınızda, bize çıkarabileceğiniz bir ilim mi var? Siz ancak zanna uymaktasınız ve siz ancak "zan ve tahminle yalan söylersiniz." (Enam Suresi, 148)
“Şeyh Efendilerimiz bize şefaat edecekler” diyenler biz değil miyiz?
Allah'ı bırakıp kendilerine zarar vermeyecek ve yararları dokunmayacak şeylere kulluk ederler ve: "Bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir" derler. De ki: "Siz, Allah'a, göklerde ve yerde bilmediği bir şey mi haber veriyorsunuz? O, sizin şirk koştuklarınızdan uzak ve yücedir." (Yunus Suresi, 18)
Bir İbrahim’de şimdi gelse bizim sevgi bağı kurduklarımız hakkında ne derdi acaba?
(İbrahim) Dedi ki: "Siz gerçekten, Allah'ı bırakıp dünya hayatında aranızda bir sevgi-bağı olarak putları (ilahlar) edindiniz. Sonra kıyamet günü, kiminiz kiminizi inkar edip-tanımayacak ve kiminiz kiminize lanet edeceksiniz. Sizin barınma yeriniz ateştir ve hiçbir yardımcınız yoktur." (Ankebut Suresi, 25)
Dünyada ve ahirette “yardım görme umuduyla” bir takım efendilere bel bağlamadık mı?
Yardım görürler umuduyla, Allah'tan başka ilahlar edindiler. Onların (o ilahların) kendilerine yardım etmeye güçleri yetmez; oysa kendileri onlar için hazır bulundurulmuş askerlerdir. (Yasin Suresi, 74-75)
Bakalım bizim evliyalarımız bizi kurtarabilecek mi?
İnkâr edenler, Beni bırakıp kullarımı veliler edindiklerini mi sandılar? Gerçekten Biz cehennemi kafirler için bir durak olarak hazırlamışız. (Kehf Suresi, 102)
Rabbimiz bizleri Kur’an ile dosdoğru yoluna iletsin. Karanlıklardan aydınlığa Kur’an ile çıkarsın. AMİN
Allah, rızasına uyanları bununla (Kuran ile) kurtuluş yollarına ulaştırır ve onları Kendi izniyle karanlıklardan nura çıkarır. Onları dosdoğru yola yöneltip-iletir. (Maide Suresi, 16)
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Ne tuhaftır ki tarih boyunca hemen hiç kimse "Allah'a ortak koşacağım" diyerek ortak koşmamıştır. Açık açık bunu yapsalardı, belki insanların çoğunun böylesine sapması mümkün olmayabilirdi. Lakin hemen her ortak koşan, yaptığı işi Allah için yapmış, Allah'ı razı etmek için yaptığını iddia etmiştir.
Mekkeliler melekleri Allah'ın kızları yaparken bunu Allah için yapmış, İsa (a.s)'ya inananlar İsa'yı Allah'ın oğlu(!)yaparken de yine Allah için Allah'ın dinini kendilerine getireni gereğinden fazla sevmişler(!) ve bu sevgileri sonucu Allah'ın kulu ve elçisi olarak sevmeleri gereken İsa (a..s)'yı, Allah'ın oğlu yapıvermişlerdi...
Her kavimdeki ŞİRK'e bakınız, gerekce olarak söylediklerimizden başkasını göremezsiniz. Eski dinlerinden getirdiklerinin de yeni kabul ettikleri tevhid dinine taşınması, taşınanların tevhide zıt hususları içermesi de yine aynı gerekçelerle olmuştur. Bu yüzden insanların çoğu ortak koşmadan Allah'a inanmamışlardır. Tasavvufun yaptığı ise İSLAM'I akidesinden bozarak değer yargılarının anlamlarına, içeriklerine kadar hemen herşeyiyle oynamış ve bozmuş olmalarıdır.
Kur’an’ın en önemli ve aynı zamanda çetrefil anahtar kavramlarından biri de hiç şüphesiz ‘şirk’tir. Çetrefildir, zira şirk daima kendisini tevhidden bir perde ile gizlemesini bilmekte, kendisini olabildiğince ‘hak’ suretinde göstermektedir. Bir başka adlandırmayla şirk koşanlar, bir biçimde dinle ilintili insanlardır. Bunlar ‘dinsiz’ değil, ‘dindar’ insanlardır. Allah’a inanma iddiasında olan ‘dindarlar’ ancak şirk koşmaktadırlar. İşte şirkin çetrefilliği buradan kaynaklanmaktadır. Peygamberlerin, müşrik/kafir kavimlerine tevhîdi anlatmak, şirkle tevhîdin farkını kavratabilmek için verdikleri mücadele, kastettiğimiz bu çetrefilliği yeteri kadar izah etmektedir.
İnsanların çoğunluğu şirk koşarak iman etmiştir
Tarih boyunca ne yazık ki insanların çoğunluğu Allah’a şirk koşarak iman etmişlerdir. (12/Yusuf, 106). Fakat bu insanlar yaptıklarının hep doğru olduğu zannına sahip olmuşlar, şirklerinde haklılık iddia edegelmişlerdir. Allah’ın uluhiyyetini ve rububiyyetini hakkı ile takdir edemeyen insanlar, değişik biçimlerde Allah’a ortaklar koşmuşlar ve müşrik olmuşlardır. Bu hallerini ise yine de dindarlık zannetmişlerdir.
Zümer 3. Gözünüzü açıp kendinize gelin! Arı-duru din yalnız ve yalnız Allah'ındır! O'ndan başkasını veliler edinerek, "biz onlara, bizi Allah'a yaklaştırmaları dışında bir şey için kulluk etmiyoruz." diyenlere gelince, hiç kuşkusuz Allah onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü verecektir. Şu bir gerçek ki, Allah, yalancı ve nankör kişiyi iyiye ve güzele kılavuzlamaz.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma