Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Şimdi çok karmaşık olan tasavvuf konusunu ele alalım : Tasavvuf, kur’an ahlakıyla edeplenmektir. Şirkten temizlenmeye , kur’anın hükümleriyle yaşamaya çalışmadan ;! zikir yapmak , tespih çekmek , dönmek , gerçek tasavvuf anlayışından uzak tavırlardır. Kulun asıl vazifesi “ Yarın bundan sorulacaksınız” denen Kur’an a bağlı yaşamaya çalışmaktır.
Allahu tealanın en çok değer verdiği , indirdiği geceye bin aydan hayırlıdır dediği, doğru ile yanlışı bir birinden ayıran hükümleri bir kıyıya bırakıp , içinde binlerce tuzak bulunan , manevi makam mevki sevdasına düşüren, körü körüne şirke dahi bulaştıran , herkes tarafından doğru algılanmamış bir yolda gitmek , nekadar akıl kârıdır . Bu gün islam dünyasının birinci derece acil ihtiyacı olan konuları önemsemeyip , birilerinin himmetine bağlı olarak , yaşamını “ teslim ol kurtulursun” zihniyetiyle sürdürmeye çalışmak , islam dininin özüyle ne kadar bağdaşmaktadır ?
Tarikat mensuplarının hiçbir dini eğitim almadan , temelsiz bir anlayışla ve taklitçilik ruhuyla ,dinin geneline yaydıkları bu sistem , islam dininin en mühim unsuru olarak aşılanmaktadır. Durum böyle olunca , gereği gibi uygulanmasında sakınca olmayan konular , yanlış itikatlardan ötürü faydasından çok zarara yol açmaktadırlar.
Mü’min in zikri namazdır , kişilerin namazdan alamadıkları manevi lezzeti , her tarikat tarafından farklı uygulanan ve kur an a muhalif olan bazı yöntemlerle , namaz da bulmaları gereken huşu yu bulamayıp , değişik yöntem arayışlarına girilmesi yanlıştır. Namaz ın sadece Allah a olan borcun ödenmesi ve müslümanlığın en temel ve birinci gereği gibi görülmesi , hem namaz ın itibarını yaralamış ,hemde müslümanlığın kalitesini düşürmüştür. Çünkü müslümanlığın yükü namazın üzerine yüklenmiş , daha önemli hususlar zamanla erozyona uğratılarak , günümüze kadar gelinmiş ve müslümanlık bireyselleştirilmiştir. Hepimizin bildiği bir rivayette Hz . Ali ayağına batan oku , namaza durduğu esnada çıkartmıştır , artık nasıl namaz kıldığını siz düşünün . Bu tür yöntemlerin sahabelerin döneminden itibaren başladığı iddiası uydurmadır. Hz peygamber ve arkadaşları , aradıkları manevi lezzeti namazda buluyorlardı.
Namaz kılmayan kimselerin dinsiz olarak nitelendirilmeleri yanlıştır . Namaz kılan kimselerin de yobaz olduğu görüşü yersizdir . Yobazlığın , dindarlığın ve dinsizliğin ölçüsü , namaz ile ilişkilendirilmemelidir. Bu konular tamamen dine bakış açısı , algılama ve itikat ile alâkalıdır.
Sadece namaz kılıp dinin önem verdiği diğer konulara fazla değer vermeyen kimseler , kalbi müslümanlığa ısınmaya çalışan kimselerin dinden soğumalarına sebep olmuşlardır. Kısacası dinde tahrip edilmeyen hiçbir nokta bırakılmamıştır.
Cemeatle kılınan namazlarda bile , dinimizin cemeate vermiş olduğu önem yanlış algılanmış ve günümüzdeki gibi duyarsız , parçalanmış , bencil , ezilen ve sömürülen bir toplum haline gelinmiştir. Müslümanlar kur’an da geçen “ Dosdoğru namaz ” bilincinin kıvamına gelmeden veya getirilmeden namaz dayatılmıştır . Kalbi islamiyeti yaşama arzusu içinde olan kimseler dahi , bu sebepten dolayı dinden soğumuşlar ve tümünden uzaklaşmışlardır. Tarikatlerın içinde yer alanlar, çarpıklığın bir yönüne , diğer kısım da öteki yönüne doğru itilmiştir. Artık birbirini sevmeyen ,aldatan ve düşman bir islam alemi oluşturulmuştur. Balıkçıl kuşunun kurumak üzere olan göldeki balıkları , dağın arkasındaki olmayan göle götürmek vaadiyle hepsini teker teker yemesinin misali , bu gün müslümanların vazgeçilmez kaderi haline gelmiş ve göldeki balıklardan farkı kalmamıştır. Artık uyanmanın , yanlışları bırakıp doğruları aramanın zamanı çoktan gelmiştir. Gerçek cemeat ve müslüman kardeşliği bilinciyle , dinimizi yaşamaya çalışmamız bizim için şart olmuştur. İslam dini birilerini taklit ederek yaşanmaz , örnek kişilerin karakterlerinin özü , zamanın ihtiyaçlarına göre rehber edinilir. Yozlaşmış ve geri kalmış din anlayışları , bizleri üstün olmamız gereken dinlerin yemi ve oyuncağı haline getirememelidir.
Türban meseleside aynı çarpıklıkların uzantısı olarak , günümüzün en büyük sorunu olarak algılanmış , problemleri temelinden aşma arayışı olmadığı için başarı elde edilememiştir. Dinini samimiyetle yaşama gayreti içersinde olan kimselerinde yaşantıları zorlaştırılmış , toplumun her kesimine büyük zararlar verilmiştir. Modernliğe dini entegre edememiş kesimle , dini yozlaşmış şekilde yaşamaya çalışan zihniyetlerin , arasına sıkışan gerçek islam bilincinin kendini bulup , aralarından sıyrılıp yükselmesi gerçekleşememiştir. Ancak bıçağın kemiğe dayandığı bugün , imkansız gibi görülsede , haklı olduğu için galip olacak olan bu anlayış, kesinlikle hak ettiği yeri bulacaktır.
Geçmişte , birtakım kişilerin maneviyat tabakalarındaki seyirlerini yazıya dökmeleri ve insanlarla paylaşmaları ,halk arasında özentiye yol açmış ve doğru olan din anlayışından uzaklaşmalar olmuştur. Oysaki halkın arasında katmanlar oluşmasına , halkında bu durumu kabullenmesine hiç gerek yoktu . Kur’an ın rehberliğinde batın i anlayıştan ziyade , zahir e yönelinmesi islamiyetin nesiller boyu yücelmesine vesile olabilirdi. Maneviyat insanların sadece iç dünyalarında kalıp , kur’an ın topluluklara verdiği mesajlarda çözülmelerin olmamasına özen gösterilmeli , eğitim kişilerin iç dünyalarından daha fazla olarak , toplum ilişkilerine yönlendirilmeliydi. Böylelikle kişilere endeksli din yaşantısından uzaklaşmak mümkün olacaktı , bizim için rehber olan yöntem budur. Bizler tarihi taklit etmekle değil , tarihten ders alıp kendimizi geliştirmekle mükellefiz .Elbette toplum bireylerden oluşur ve geliştirilmesi şarttır , ancak bunu toplumla entegre olacak şekilde yapmak , kur’an ışığında güçlü nesillerin oluşmasına , günümüzde çok büyük katkılar sağlayacaktır.
Tasavvufta fenafişeyh , fenafiresul ve fenafiallah metoduyla , Allah ın rızasını kazanma yöntemi uygulanmaktadır. Ancak uygulanan sistem , kur anı anlamamanın uzantısı olarak , şeyhinde fani olmanın ötesine geçememiştir. Şeyhini her namazdan sonra rabıta eden kimseler , peygamberlerini neden rabıta etmezler ? çok merak ederim .Madem ilk olarak şeyh te fani olunuyor , bu iş Allah ve Resulune ne zaman geliyor acaba ? Ömrünün sonuna kadar şeyhini rabıta eden bu zihniyetler , şeyhinden öteye geçemediği için , farkında olmadan şeyhini rab edinmiş olmaktadır.
Uygulanan bu yöntemle , gerçek anlamda Allah ta fani olan tarikat mensubu olunması mümkün değildir. Mevcut sistem , islam dininin özüyle bağdaşmadığından , Allah ve Resulu nu , karmaşık bir yöntemle tanımak mümkün değildir. Bu konuda kabuğunu kırıp , şeyhini Allah a ulaşmak için basamak yapanlar , bu işten kazançlı çıkmışlar ve bir ömür olduğu yerinde saymanın vehametini kavramış ve kurtuluşa ermişlerdir. Kişi şeyhi tarafından eğitilmek suretiyle dinini tanır , peygamberini anlayabilirse , rabbini de tanımış olur . Sistemi bu çerçevenin dışına çıkarmamak gerekmektedir.
Allah yolunda , Onun dinini tebliğ etmek için çektiği tarifi imkansız sıkıntılarla ,bizlere emanet etmiş oldukları yüce dinimiz İslamı yüceltmek , hepimizin ortak vazifesidir. Peygamberimizi ve beraberindekileri sevmemizin nedeni : Emanet ettikleri , ebedi mutluluğa giden yolda çekmiş oldukları , uzun yıllar süren zorluklardır. Boş ve tam olarak belli olmayan bir muhabbetle oluşturulan sanal aşkın ve sevginin tasavvufla alâkası asla olamaz. O na yardım eden beraberindekileride , ayrımcı ve tutarsız bir yaklaşımla rencide etmemeliyiz. Sonra büyük kayıplara uğrar , bedelini asla ödemek istemeyeceğimiz durumlarla karşılaşabiliriz. Bizler peygamber ve beraberindekilere hak etmiş oldukları gerçek değeri !! vermiş olsaydık , eminimki güzel dinimiz islam bu durumlarda olmazdı.
Tarikatlerdeki çarpıklıklara devam edecek olursak ; uydurma birçok maneviyat makamıyla memleket karış karış parsellenmiş, gavs her dönem bir tanedir dünyayı korur, kutup yedi tanedir belli bölgelerden sorumludur, biri öldüğündede yerine yenisi gelir, daha bir sürü kırkı , yedisi, üçüyle şu güzelim din perişan edilmiştir . İslam dininde bu tür şeylerin kesinlikle yeri yoktur, bu meselelerle uğraşan kişiler manevi hastalığa yakalanmışlardır . Veya doğruyu yanlış yerde aramaya çalışmaktadırlar.
Yusuf suresinin 40. ayetinde konu ile ilgili bir ayet bulunmaktadır. “ Sizin O nu bırakıp taptığınız şeyler bir takım kuru isimlerden ibarettir ki , onları siz ve atalarınız takmışsınızdır. Yoksa Allah onlara hiçbir bürhan (delil) indirmemiştir, hüküm ancak Allah ındır. O yalnız kendisine ibadet etmenizi emir buyurmuştur. İşte doğru ve sabit din budur velakin insanların çoğu bilmezler”.
Bu tür maneviyat makamları sizin uydurduğunuz anlamsız şeylerdir. Allah ın kitabında , Resulullah ın sünnetinde bununla ilgili veya uzaktanda olsa imalı hangi ayet varki , siz bu tür yollarla dini yaşamaya kalkıyorsunuz ?
Bunlar tamamen uydurma , boş ve insanı rahatsız eden luzumsuz işlerdendir. Bu tür işler doğru ve sabit dinin dışına çıkmaktır. Makamlarla mevkilerle ilgilenmeyi bırakıp , Allah ın rızası kazanılmaya çalışılmalı . Bu gibi konular şeytanların ve cinlerin dinimizi karmakarışık etmek için , sizin peşinden gittiğiniz bir kısım insanlara öğretilmiş şeylerdir. Bu konu ile alakalı olaraktan
Cin suresi 6. ayette “ Doğrusu insanlardan bazı adamlar , cinlerden bazı adamlara sığınıyordu da cinlerin azgınlıklarını artırıyorlardı” .
En am suresi 128. ayette “ O gün , onların hepsini bir araya toplayacak ve “Ey cinler cemaatı insanlara hakikaten çok ettiniz ” ! diye seslenecek . Cinlerin insanlardan olan dostlarıda , “ Ey Rabbimiz biz birbirimizden faydalandık ve bizim için taktir buyurduğun ecele erdik ” diyecekler . Buyuracak ki “Allah ın diledikleri hariç olmak üzere içinde ebedi kalıcı olduğunuz yeriniz ateştir ” . Şüphesiz Rabbin hikmet sahibidir , her şeyi bilendir ”
129 ve 130. ayettede “ İşte biz zalimlerin bazısını , kazandıkları sebebiyle bazısına böyle dost ederiz. Ey ins ve cin toplulukları ! içinizden , size benim ayetlerimi anlatan ve bu gününüzün gelip çatacağını haber veren peygamberler gelmedi mi ? “Biz kendi alleyhimizde şahitlik ediyoruz” diye cevap verecekler . Dünya hayatı onları aldattıda , kafir olduklarına dair kendi aleyhlerine kendileri şahit oldular.
Ayetler ne kadar açık değilmi ? yoruma dahi gerek bırakmıyor.
Bu gibi işlerle uğraşan insanların ne kendilerine nede başkalarına asla faydası olamaz , ama uğrattığı zarar o kadar büyük olur ki kimsede sizi kurtaramaz.
|