İnsanları taat ve ibadet için yaratan Allah'a hamdolsun. O'na -subhanehu- nibadet yollarını kolaylaştırdığı için şükreder ve hamdederim. Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur. O, tektir ve ortağı yoktur.Mü'minlere hüsnayı (cenneti) ve ziyadeyi (cemalini seyretmeyi) vadetmiştir. Ve şehadet ederim ki Muhammed O'nun kulu ve rasulüdür. Her türlü hayra teşvik etmiş ve sapıklıktan sakındırmıştır. Allah O'na ailesine ve ashabına salat ve selam eylesin.
Selef alimlerinden biri şöyle der:"Allah azze ve celle kullarına nimetler vermiş ve onları güçleri yettiğince şükretmekle sorumlu tutmuştur. Az da olsa şükretmek, her hediyeye karşılık çok da olsa iyilikte bulunmak gerekir. Kul şükretmezse nimeti ortadan kalkmaya terketmiş ve onu dalalet nişanıyla nitelemiştir."
Mü'minin nefsi hiç durmaz ve arzusu azalmaz. Nefsi her duruşunda ona yeni bir gayret verir ve şöyle der: "Ey nefis, müjde! Varılacak yer yaklaştı ve kavuşmaya az kaldı. Oraya ulaşmadan yarı yolda kalma ve seninle sevdiklerinin bulunduğu yer arasına engel girmesin."
Nâfi' rahimehullah ,İbni Ömer radyallahu anhumâ'nın, yaptığından sorulunca şöyle der:"Her namaz için evinde abdest alır ve arasında Kur'an okurdu." Hasan el-Basri rahimehullah selefin ibadet etmeye olan gayretini anlatırken şöyle der:"Öyle insanlar gördüm ve öyle kimselerle birlikte oldum ki kendilerine gelen bir dünya nimetine sevinmez ve kendilerinden giden bir şeye üzülmezlerdi.Onların gözünde bunlar bastıkları topraktan daha değersizdi. Rablerinin Kitabıyla ve Nebilerinin sünnetiyle amel ederlerdi. Gece olunca ayakları üzerine kalkar,yüzlerini yere sererlerdi. Gözyaşları yanaklarından akardı."
İbni Ömer bir vakit cemaatle namazı kaçırırsa bir gün oruç tutar, geceyi ihyâ eder ve bir köle âzât ederdi. Emiru'l Mü'minîn Ömer b. Abdülaziz'in hanımı Fatıma binti Abdülmelik şöyle der: "Ondan daha çok namaz kılan ve oruç tutanı görmedim. Ondan daha çok Allah'tan korkanı görmedim.Yatsı namazını kılar ve gözleri kapanıncaya kadar Allah'ı zikretmek üzere otururdu. Sonra yeniden uyanırdı.Bazen yatakta iken ahiretle ilgili birşey hatırlardı da serçenin sudan ürktüğü gibi ürkerdi ve oturur ağlardı. Üzerine yorganı örterdim." Veki'in şöyle dediği rivayet edilir: "A'meş yetmiş yaşına yaklaşmıştı ve hiçbir zaman imamla birlikte iftitah tekbirini kaçırmamıştı. Altmış yıldan fazla yanına gidip geldim, bir rekatı bile kaza ettiğini görmedim." Süleymen b. Hamza el-Makdisi şöyle der: "İki kere hariç hiçbir farz namazını yalnız kılmadım. Onları da sanki kılmamış gibiyim." Öldüğü zaman doksanına yaklaşmıştı. Allah Teâlâ, onlara rahmet eylesin.
Bunlar; yürekleri Allah sevgisiyle dolan ve kalpleri ferahlayan, nefisleri sükunete eren ve âzâları mutmain olan insanlara ait ibretli işaretler ve onların hayatından derlenmiş örneklerdir. Sevgi düşüncesi, isyan düşüncesinin yerini; Allah'a yaklaşma isteği, O'na karşı çıkma ve isyanın yerini; dilin ve âzâların ibadet ile hareketi, günah ile hareketinin yerini almıştır.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'e gelince; ibadet sevgisi O'nun kalbine iyice işlemişti. İbadetinin en büyük göstergesi, her halukarda Allah azze ve celle'ye teslimiyeti idi. Allah Teâlâ şöyle buyurur: (İhsan ile yüzünü Allah'a teslim edenden din olarak daha iyi kim vardır?) Her anında Allah'tan korkar, daima O'nu zikreder ve O'ndan bağışlanma dilerdi. Şöyle buyurdu: "Allah'a yemin olsun ki, hergün Allah'a yetmiş kereden fazla tevbe eder ve O'ndan bağışlanma dilerim." Bu hadisi, Buhari rivayet eder. Geceleri Allah'a ibadet eder, bir gecede onüç rekat namaz kılardı. Namazda, ayakları şişene kadar kıyamda dururdu. O'na, "Ey Allah'ın Rasulü! Geçmiş ve gelecek bütün günahlarını Allah bağışladığı halde bunu neden yapıyorsun?" denilince, "Şükreden bir kul olmayayım mı?" buyurdu. Bu hadisi, Buhari ve Müslim rivayet eder. Oruç tutar ve sadaka verirdi. İki dağ arasını dolduran bir sürüyü dahi verirdi.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in ibadetine hayret! O, en yüce ibadet mertebeleri ile ümmetin idaresini birlikte yapardı. Şöyle buyurur: "Allah'a yemin olsun ki; ben sizin Allah'tan en çok korkan ve O'na karşı en çok takvalı olanınızım. Fakat ben, oruç tutarım ve iftar ederim. Namaz kılarım ve uyurum. Kadınlarla evlenirim. Kim benim sünnetimden yüz çevirirse, benden değildir." Bunu, Buhari rivayet eder.
İbni Teymiyye rahimehullah şöyle der: "Kalp, tek Allah'a ibadetten başka bir şeyle ıslah olmaz ve kurtulmaz. Şevinç ve huzur bulmaz, lezzet ve tat almaz. Sakin ve mutmain olmaz. Yaratılmış bütün lezzetleri elde etse bile tatmin olmaz ve sükunet bulmaz. Çünkü fıtratı gereği Rabbine özellikle ihtiyacı vardır. O; onun ilahı, sevdiği ve istediğidir."
İbadet çeşitlerinin en büyüğü; Allah'ın farz kıldığını yerine getirmek ve Allah Teâlâ'nın haram kıldığından kaçınmaktır. Ebu Hureyre radıyallahu anh'tan rivayet edilen bir hadiste Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: "Allah azze ve celle buyurur ki: ..Kulum bana, kendisine farz kıldığımdan daha sevimli bir şeyle yaklaşmaz.." Bunu, Buhari rivayet eder.
Selefin hayatının tümü ibadet etmek olunca ve yaptıkları bir çok ibadet çeşidi olunca; acaba ne ile başlarlardı? Neyi öne çıkarırlardı? Rabbani alim İbnu'l Kayyım rahimehullah, bunu şöyle cevaplandırır: "Amellerin en faziletlisi, o vakitte Allah'a en sevimli olanı ve Allah azze ve celle'nin razı olduğudur." Sonra bunu şöyle açıklar: "Misafirlerin varlığında en faziletli amel; onların hakkını yerine getirmek, müstehap zikirler yerine misafir ile meşgul olmaktır. Eş ve ailenin haklarını yerine getirirken de bu böyledir. Seher vakitlerinde en faziletli amel; namazla ve Kur'an'la, dua ve zikirle meşgul olmaktır. Ezan vakitlerinde en faziletli amel, yaptığı zikri bırakıp müezzinin sözlerine karşılık vermektir. Beş vakit namaz vakitlerinde en faziletli amel; namazı, ciddiyet ve samimiyetle eda etmek ve hemen namaza koşmaktır.
İhtiyaç sahibi kimsenin; makamla, bedenle veya malla yardıma muhtaç olduğu vakitlerde en faziletli amel; ona yardım etmek ve sıkıntısını gidermektir. Bunu, günlük zikirlere ve inzivaya tercih etmelidir. Müslüman bir kardeşinin hastalığında ya da ölümünde en faziletli amel; onu ziyaret etmek, cenaze namazında ve defnedilmesinde bulunmak; bunları inzivaya tercih etmektir.
Sıkıntıya uğradığın ve insanların sana eziyet ettiği anda en faziletli amel, onlarla ilişkinde sabır yükümlülüğünü yerine getirmen ve onlardan kaçmamandır."
Sonra şöyle der: "Kul, sürekli ibadet makamları arasında dolaşmaktadır. Alimleri gördüğünde onu da onlarla beraber görürsün. Abidleri gördüğünde, onu da onlarla birlikte görürsün. Allah'ı zikredenleri görürsen, onu da onlarla birlikte görürsün. Sadaka verenleri görürsen, onu da onlarla görürsün. Nefsinin rahatı ve lezzeti başka bir yerde olsa bile o, Rabbinin isteği doğrultusunda yürür." İbnu'l Kayyım'ın açıklaması bu şekilde sona erer. Allah ona rahmet eylesin.
Allah Teâlâ şöyle buyurur: (Cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.) Ayetin anlamı şudur: Bizler ancak ibadet etmek için yaratıldık. Allah, hayatımızı ibadet dışında birşeyle geçirmemizi kabul etmez. Namaz, oruç, zekat, hac ibadettir. Doğru söylemek, emaneti yerine vermek, anne-babaya iyilik ve akrabaları ziyaret etmek, anlaşmalara bağlı kalmak, iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak; komşuya, yetime, fakire, yolda kalmışa iyilikte bulunmak ibadettir. Dua, zikir ve okuma ibadettir. Allah'ı ve rasulü'nü sevmek, Allah'a tevbe etmek ibadettir. Allah'ın hükmüne sabretmek, nimetlerine şükretmek, kaderine rıza göstermek, bağışlamasını ümit etmek ve azabından korkmak; bütün bunların hepsi ibadettir.
Uzun tarihleri boyunca müslümanların başına gelenler ve bugün bizim başımızda olan birçok musibet, sadece ,badet anlayışındaki sapma nedeniyledir. İbadetin iki şartından; Allah için ihlas ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in sünnetine uygunluktan sapmanın sonucudur. İhlasın terki, tek Allah'a yapılması gereken ibadetin -peygamberler, melekler ve veliler olsa bile- başkasına muhtaç yaratılmışlara yapılması sonucunu doğurmuştur. Allah'a yaklaşmak için salih kimseleri aracı koyarlar.
Sünnete uyma noktasındaki sapma ise; Allah'ın izin vermediği ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in ibadet olarak belirlemediği çeşitli ibadetlerin, değişik şekillerde yapılan bid'at zikirlerin ve sözlerin ortaya çıkmasına yolaçmıştır. Bid'atlık, yapılışında veya sayısında, şeklinde veya eda ediliş biçiminde, zamanında veya mekanında olabilir. Bütün bunlar, onu yapan kimseden kabul edilmez. Çünkü bu, Allah'ın izin vermediği bir ibadet koymadır.
Bazıları, ibadet anlayışını belirli şekillere sahip ibadetlerlesınırlı kabul eder. İbadet ederken ameli terkeder. Başka bir amel anında da ibadeti terkeder. Genel ibadet anlayışı budur. Davranışlarıyla ve sözleriyle şu cahiliye sözünü dile getirirler: "Kadının örtüsünden ve çalışmasından dine ne?! Özel hayatımıza din ne karışır?! Kadının elbisesinden İslam'a ne?! Faizle alışverişe din ne karışır?!" İstenilen, dini hayattan çıkarıp mescidin duvarları arasına sıkıştırmaktır. Bu nedenle; namaz kılan, oruç tutan ve Kur'an okuyan birinin sahtekarlık yapmaktan, faizle alışverişten ve zulmetmekten kaçınmadığını görürsün. Namaz kılan ve oruç tutan bir kadının şeriata muhalefet etmekten kaçınmadığını; açılıp saçıldığını, erkeklerle birlikte bulunduğunu ve haram olan şeylerle süslendiğini görürsün.
İslam kardeşleri!
Nefsin istediği ve yaşamak için gerekli ameller, salih niyetle büyür ve ibadet oluncaya kadar yücelir. Aynı şekilde mubahlar da amel defterine ibadet olarak yazılır. Çiftçi tarlasında, işçi fabrikasında, tacir dükkanında, memur işyerinde ve her meslek sahibi kendi mesleğinde yaptığı işi ibadet haline getirebilir. İş, ibadet olunca da; sahibi onu hainlikle kirletmeyecek ve sahtekarlıkla ifsat etmeyecektir. Saflığını; yalan ve hile ile, insanların malını haksız yere yiyerek karartmayacaktır.
İşte bu, ibadetin geniş anlamıdır. Tâatın kapsamlı şekilde tasavvurudur. Müslümanı; hayır ve rahmet çağlayan, fayda ve bereket fışkıran bir pınar haline getirir. Müslümanın azmi kuvvetlenir ve ibadet için, ümmete yardım için gayreti artar.
Üzülenin gözyaşını siler. Sıkıntıda olanın sıkıntısını hafifletir. Felakete uğrayanın yarasını sarar. O, bu davranışında ibadet duygusu hisseder. Aynı şekilde, çaresiz kimsenin açlığını bastırır. Zulme uğrayana arka çıkar. Yenilenin hatasını affeder. Ağır bir borç altında olanın borcunu öder. Yolunu kaybedene yol gösterir. Bilmeyene öğretir. İnsanlardan bir kötülüğü giderir veya yoldan eziyet verici birşeyi kaldırır.
Hergün ümmetin binasına salih bir tuğla koyabilirsin. İbadet ve iyilik hanene -senin tarafından basit ve terazide hafif görünse de- ahiret terazisinde ağırlığı ve değeri olan ameller ekleyebilirsin. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'im şu sözüne kulak ver: "Size orucun, namazın ve sadakanın derecesinden daha üstün bir amel bildireyim mi?" buyurur. "Evet, ey Allah'ın Rasulü!" derler. Şöyle buyurur: "İki kişinin arasını düzeltmektir. İki kişinin arasını bozmak ise (dini) kökünden kazır." Bu hadisi Ebu Davud rivayet eder. Hasta ziyareti hakkında da şöyle buyurur: "Kim bir hastayı ziyaret eder ya da Allah için bir kardeşini ziyaret ederse bir münadi ona şöyle seslenir: Makbul oldun ve yürüyüşün de makbul oldu. Ve cennette bir yer hazırladın." Bu hadisi Tirmizi rivayet eder.
Müslim; Sahihi'nde, Ebu Hureyre radıyallahu anh'tan şunu rivayet eder: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: "Bir adam yolda yürürken, yolun üzerinde dikenli bir dal gördü ve onu yoldan uzaklaştırdı. Allah, yaptığına karşılık olarak onu bağışladı." Yine Sahih-i Müslim'de Ebu Zerr radıyallahu anh'tan rivayet edilen bir hadiste Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: "Ümmetimin amelleri, iyisi ve kötüsü bana gösterildi. Onların güzel amelleri arasında, yoldan eziyet verici bir şeyi kaldırmayı buldum."
Salih amelleri belirli ibadetlerle sınırlamak, takvalı yaşamak isteyenlerin vakitlerini, o amellerin tekrarı ile geçirmelerine yolaçar. Onlar, başka bir ameli, Allah'ın rızasını elde etmek için bir araç olarak görmezler ve yeryüzünün ıslahını terkederler.
İslam kardeşleri! Allah'tan hakkıyla korkun. İbadeti bozan ve sevabını gideren şeylerden sakının. Bunlardan biri de Allah azze ve celle'ye şirk koşmaktır. Riya ve gösteriştir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: (Eğer onlar Allah'a şirk koşsalardı yapmakta oldukları amelleri boşa giderdi.) Dinde bid'at ortaya çıkarmak da bunlardandır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: "Kim bizim emrimiz olmayan bir amel işlerse o reddedilmiştir." Bu hadisi, Müslim rivayet eder. İnsanlara zulmetmek; canlarına, mallarına ve ırzlarına tecavüz etmek de bunlardandır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: "Ümmetimden iflas eden kimse odur ki, Kıyamet günü namazla, oruçla ve zekatla gelir. Buna sövmüş, şuna iftira etmiştir. Bunun hakkını yemiş ve şunun kanını dökmüştür. Bir diğerini ise dövmüştür. Buna, onun sevabından verilir; diğerine de sevabından verilir. Üzerindeki haklar alınmadan önce sevabıı biterse onların günahlarından alınarak ona yüklenir. Sonra da cehenneme atılır." Bu hadisi, Müslim rivayet eder.
İnsanın sonucunu düşünmeden söylediği bazı çirkin sözler de bunlardandır: Ebu Hureyre radıyallahu anh, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu rivayet eder: "Kişi, hiçbir sakınca görmeyerek Allah'ı kızdıracak bir söz söyler de o sözü nedeniyle cehennem ateşinde yetmiş yıllık bir mesafeye aşağıya iner." Bunu, İbni Mace rivayet eder. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: Bir adam şöyle der: "Allah'a yemin olsun ki; Allah, Falan'ı bağışlamaz." Allah Teâlâ da şöyle buyurur: "Falan'ı bağışlamayacağım diye benim adıma yemin eden kim? Şüphesiz ben Falan'ı bağışladım ve senin amelini boşa çıkardım." Bu hadisi, Müslim rivayet eder.
Sahih-i Müslim'de; Ebu Hureyre radıyallahu anh'tan şu rivayet edilir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurur: "Bir adam, yol üzerine uzanan bir ağaç dalının yanından geçerken "Allah'a yemin olsun ki; bunu, eziyet vermemesi için müslümanlardan uzaklaştıracağım" der ve bu yüzden cennete girdirilir."
Allah'a kulluk, bütün âzâların ve hislerin Allah'a ibadetle ve O'nun emrini yerine getirmekle meşgul olmasını gerektirir. Kafirlerin ve dinsizlerin haram kılınan sözlerini dinlemeyi terkederek Allah'a ibadet eder.
Allah'ın haram kıldığı şeylerden bakışlarını koruyarak Allah'a ibadet eder. Bakışlarını, Kur'an'a ve ilmi eserlere bakmak gibi vacip olan yerlerde kullanır. Diliyle Allah'a salih bir şekilde ibadet eder. Onu daima Allah'ı zikirle ve Allah'ın sevdiği güzel sözlerle meşgul eder. Boş sözlerden dilini korur. Yalancı şahitlikten, başkalarını ayıplamaktan ve gıybetten uzak durur. Zikir, iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak, insanların arasını ıslah etmek gibi güzel sözlerle meşgul olur.
Allah Subhanehu ve Teâlâ'ya elleriyle ve ayaklarıyla ibadet eder. Elini ancak Allah için, Allah yolunda ve Allah'ın rızasına uygun bir şekilde kullanır. Ayaklarının, Allah'a kulluğa bağlılığını gözetir. Onlarla ancak Allah'a ibadet için ve O'nun rızası doğrultusunda yürür. Onlarla cuma ve cemaat namazlarını kılmaya, vacibi eda ederek sevap kazanmaya koşar.
Allah Teâlâ şöyle buyurur: (De ki: Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi Alemlerin Rabbi Allah içindir. O'nun ortağı yoktur. Bana sadece bu emrolundu ve ben müslümanların ilkiyim.)