HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Genel Tartışma
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Genel Tartışma
Konu Konu: HARAM AYLARDA HAC İBADETİNİN YAPILMASI .. Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
halukgta
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 25 eylul 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 425
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı halukgta

Hac vaktinin yaklaştığı şu günlerde beni çok ama çok düşündüren bir konuyu sizlerle tekrar konuşmak istiyorum. Bu konuyla ilgili bir yazı yazmıştım doğrusunu isterseniz içimdeki yara o kadar derin ve acıtıyor ki, bu konuyu tekrar gündeme getirmek ve sizleri düşünmeye davet etmek istiyorum. Allah emrettiği ibadetler konusunda örneğin namaz, oruç, zekât ve hac gibi konularda çok ince detaylar vermiştir kuranda. Fakat bazı kişiler ise bunun tam tersini söylemiş ve bu ibadetlerin detaylandırılmadığı, uygulaması ve şeklini peygamberimize bıraktığını savunmuşlardır. İşte en önemli sorunda burada başlamaktadır, gerçekten Allah bu kadar önem verdiği ibadetler konusunda izahat etmeyip, uygulanışını, şartlarını ve detaylarını elçisine mi bırakmıştır? Yani bu ibadetler hakkında kuranda açıklama yok mu, yoksa bizlere öğretilenler mi kuranda yok? İşte cevabını aramamız gereken soru sanırım bu olsa gerek. Önce yukarıda saydığım ibadetler için kısaca kuranı hatırlayalım gerçekten detaylar yok mu? Namazın, orucun, haccın İbrahim peygamberden bu yana farz olduğunu söyler kuran. Böyle ibadetlerin kuranda izah edilmemesi mümkün mü sizce? Yaratan hem sizleri kurandan hesaba çekeceğim diyecek, hem de iman adına koyduğu farzları kuranda açıklamayacak, detaylandırmayacak bunları söylemek akla uymadığı gibi kurana da uymaz. Önce namaz konusuna bakalım, kuran namazın olmazsa olmaz şeklini birçok ayetinde anlatarak kıyam, rükû ve secdeden oluştuğunu belirtmiştir. Namazda kolayımıza gelen ayeti okuyabileceğimizi hatta namazda, Allah tan yardım isteyebileceğimizi de söylemiştir bizlere. Hatırlayın namazlarımızda okuyacağımız duaların ses tonunun nasıl olacağını bile açıklayan bir kitap için, nasıl olur özet bir kitap deriz? Ama bizler bize öğretilenleri kuranda bulamayınca ne yazık ki bakın kuranda yok deme cesaretini göstermişiz. Örneğin bakın rekât sayıları yok diyerek, Allahın serbest bıraktığı rekât sayısını sanki eksik gibi görmüşüz. Namazı nasıl kılacağımızı hatta kısaltılmış namazın bizzat tarifini veren rahman, eğer isteseydi kaç rekât olacağını da söylemez miydi diye hiç düşünmemişiz. Oruç konusunu düşünün lütfen, oruca ne zaman başlayacağımızı ve bitireceğimizi o çok basit anlaşılır şekliyle izah edişini nasıl unuturuz? Orucu bozan şeylerin açıklaması detay değil de nedir? Oruç geceleri daha önce cinsel ilişkinin yasak olduğu, ama şimdi bizlere serbest bırakıldığını açıklayan ayetler, sizce detay değil midir? Buna benzer daha birçok detayları da vermiştir kuran. Hac konusunda da o kadar detaya girmiştir ki, düşünün sefa ve Merve tepelerini ziyaret etmenizde sakınca yoktur diyerek bile izahın ve anlatımın ilerisine geçmiştir. Bir konu anlatılırken ne yapılması gerektiği ya da yapılmaması gerekenler anlatılır. Burada dikkat edin sakıncası olmayan detaya bile girmiştir. Siz şimdi bu kitapta her şeyin açıklanmadığını nasıl söylersiniz? Burada cinsel ilişkinin olamayacağı, tıraş olunması ve tertemiz bir şekilde ziyaretin yapılması, dönerek tavaf edilip hep birlikte Allahın anılması gibi çok daha detayına girip, bu ziyareti iki günde bitirmenizde sakınca yoktur diyecek kadar, ince ve hassas açıklamalar yapmıştır rabbim kuranda. Günümüzde yapılan şeytan taşlamak ya da ziyaret edilip yüz sürülen bir taşı kutsallaştırmak kuranda yok diye, nasıl onu özet ve yetersiz görürüz? Bizler bize öğretilenleri kuranda bulamayınca, bakın işte demek ki kuranda her şey yazmıyormuş diyecek kadar İslam ı beşerileştirmişiz. Sanırım bizlere düşen görev bu güzel dini, beşerin dini olmaktan kurtarıp, gerçek İslam’ın yaşandığı bir dine dönüştürmek olmalıdır.

   Hac konusu ve Haram aylar konusunu kurana bakmadan önce günümüzde inanış ve uygulanış şekline bakalım. Sizlere önce bu konu ile ilgili benim Diyanet İşleri Başkanlığına sorduğum soru ve ona verdikleri cevaba bakarak, sizlerin hiç etki altında kalmadan önce aklınız ve mantığınızda değerlendirme yaparak, daha sonrada bu bilgileri kuran ile karşılaştırıp, ondan sonra değerlendirmenizi rica edeceğim. Bu konu İslam âleminin içler acısı bir durumudur. Artık birilerinin bazı Kuran gerçeklerini, beşerin rivayetlerinden üstün olduğunu haykırması zamanının geldiğini düşünüyorum. Bakın Haram aylarda hac yapılabilir mi sorusuna Diyanetin verdiği cevaptan, bazı önemli alıntılar alıyorum.

Kuran'da mücmel olan hususlar Hz. Peygamber tarafından açıklanmıştır. Bu aylardan Muharrem ayında hac ibadetinin yapılması Hz. peygamber’in uygulamasıyla sabit olmuştur. İbadetler konusunda Hz. Peygambere uymak farzdır. O nasıl yaptı ise öyle yapılır. Bunun için Hz. Peygamber (as) "Ben nasıl namaz kılıyorsam öyle kılınız" buyurduğu gibi "Haccın menasikini (hac ibadetini içeren esasları ve yapılış şekillerini) benden öğreniniz" buyurmuşlardır. Bu itibarla Kuran'da mücmel olan yani detaylı olarak açıklanmamış hususlar Hz. Peygamber tarafından açıklanmış ve uygulamalı olarak gösterilmiştir.
"Haram Aylar" kamerî aylardan Zi'l-Ka'de, Zi'l-Hicce, Muharrem ve Recep aylarıdır. İnsanların güven içinde Hac ibadetini yapabilmeleri için "Haram ayları"yla ilgili hükümler ta Hz. İbrahim(a.s.) zamanında konulmuştur. Hz. İbrahim(a.s.) ve oğlu Hz. İsmail(a.s.) den bu hükümleri alan halk onları devam ettirmiştir. Bu sebeple Cahiliye dönemi Arapları da haram aylar girdiği zaman bunların kutsallığına karşı gösterilmesi gereken saygının bir işareti olarak savaştan ve her türlü saldırıdan kaçınırlardı.


İslam dini prensip olarak ulaştığı toplumlarda var olan iyi ve güzel uygulamalara dokunmaz. Aslı Hz. İbrahim(a.s.)'e dayanan temel amacından uzaklaştırılmış olsa da bu aylarda savaşmamak gibi güzel uygulamaları İslam dini sürdürmüş, bu aylarda kendilerine savaş açılmadığı sürece Müslümanlar müşriklerle savaşa girmemişlerdir. Kur'an-ı Kerim'de "Haram Aylara saygı gösterilmesi emredilmektedir.(Maide, 5: 2;97)
Bu aylarda her Müslüman’ın yapması gereken belirli ve zorunlu görevler yoktur. Ancak İslam ın beş şartından birisi olan Hac ibadeti Haram aylardan biri olan Zi'l-Hicce ayında yerine getirilmektedir. Hac yapacak kişinin, hac ayları içerisinde ihrama girerek hacca başlaması gerekir. Hac ayları, Hicrî takvime göre Şevval, Zilkade ayları ile Zilhicce ayının ilk 10 günüdür.

    Diyanetin yazdığı açıklamalara birlikte bakalım. Önce mücmel yani özet olarak anlatılmış sözlerine cevap arayalım. Gerçekten rahman bizleri iman adına ilgilendiren muhkem ayetleri açıkça yazmayıp peygamberimize mi bırakmıştır? Her zaman bıkmadan usanmadan yazdığım ayetleri yine tekrar yazmak istiyorum, gerçekten rabbim ayetlerini mücmel mi yani özet olarak mı vermiştir? Bu konuyu çözmeden asla doğruya yönelemeyeceğimizi düşündüğüm için, bu konuya açıklık getirmemiz gerekiyor. Bir işte başarılı olabilmemiz için o işe doğru başlamamız şarttır. Eğer yanlış yerden başlamışsak o işi doğru yapmamız ve başarılı olmamız asla beklenemez. Bakın Allah kuran için ne diyor?

Kalem 52: Hâlbuki o (Kuran) bütün akıllı âlemler için bir öğüttür.

Bakara 99: Yemin olsun, biz sana açık-seçik ayetler indirdik. Onları, sapmış olanlardan başkası inkâr etmez.

Bakara 209: Size apaçık deliller geldikten sonra yine yan çizerseniz, şunu bilin ki Allah, tüm yüceliklerin, tüm hikmetlerin sahibidir.

Hud sur.1; Elif, Lâm, Râ. Hakîm ve Habîr olandan bir kitaptır ki bu, ayetleri önce muhkem kılınmış( Sağlamlaştırılmış), sonra ayrıntılı hale getirilmiştir

Araf Sur.174. ayet: Biz, ayetleri işte bu şekilde ayrıntılı kılıyoruz ki, hakka dönebilsinler.

Araf Suresi 52 . Yemin olsun ki, biz onlara, ilme uygun biçimde, ayrıntılı kıldığımız bir Kitap getirdik. İnanan bir topluluk için bir kılavuz, bir rahmettir o.

Nisa Suresi 174. ayet; Ey insanlar! Size Rabbinizden apaçık, çok parlak ve güçlü bir kanıt gelmiştir. Biz size, her şeyi açık seçik gösteren bir ışık gönderdik. 175. ayet; Allah'a inanıp O'na sarılanları O, kendisinden bir rahmetin ve lütfun içine sokacak ve onları kendisine ulaşan dosdoğru bir yola kılavuzlayacaktır.

  Yukarıdaki ayetlere ekleyecek daha onlarca ayet var, önemli olan onları görebilmek ve hissedebilmektir sanırım. Diyanetin kuran ile ilgili sözlerini tekrar hatırlayalım.( Kuran'da mücmel olan hususlar Hz. Peygamber tarafından açıklanmıştır.) Yani kuranda özet olarak, açıklanmadan verilen ayetlerin olduğu söyleniyor. Bu konularda da açıklama ve uygulama yetkisini peygamberimize verildiği anlatılıyor. Yukarıda yazdığım ayetlere baktığınızda kuranın anlatımının açık olmadığını mı anlıyorsunuz? Kuranın akıllı insanlar için öğüt olduğunu, ayetlerin açık seçik indirildiğini, delillerin açık ve anlaşılır olduğunu, önce muhkem kılındığını, daha sonrada ayrıntılı hale getirildiğini, ayrıntılı yazmasının sebebi olarakta hakka dönmeleri için olduğu, kuranın ilme uygun ve ayrıntılı olduğunu apaçık söylüyor. Daha da güzel bir örnekle Rabbinizden apaçık çok parlak güçlü bir kanıt geldiğini belirtiyor ve bakın burası çok önemli, ona yani KURANA sarılanlar Allahın doğru yolunu bulacaklardır diyor. Şimdi düşünelim eğer Allah anlaşılması zor özet anlatılmış, detayları verilmemiş bir kitap olsaydı bu sözleri KURAN için kullanır mıydı? Söylenenleri doğru kabul ettiğimizde nasıl olurda her şeyin açıklanmadığı uygulaması bile belli olmayan bir kitaba sarılır insan. Anlaşılan ve açıklanan kitaplara bakmak daha akılcı değil mi? Peki, apaçık bu ayetler dururken neden böyle söyleniyor dersiniz? Allah kurana sarılın derken açıklanmamış özet bilgilerin olduğu kitaba sarılın sizi bana ulaştıracak der mi dostlar? Aklınızın ve mantığınızın sesini dinleyin o sizi doğruya mutlaka götürecektir. Doğrusu ben çözemedim, sanırım bu işin sonu karakolda(mahşerde) bitecek gibi görünüyor. Tabi bizlere düşen pes etmeden sabırla Kuran gerçeklerini anlamaya çalışmak ve anlatmaktır.

  Şimdi de bu söylenenler doğrultusunda düşünmeye devam edelim ve diyelim ki evet, kuran özet bilgidir(HÂŞÂ)bazı konuları günümüze kadar gelen hadislerden öğrenmeliyiz. Peki, Rabbim ne diyordu ayetinde (Sizi bu kitaptan sorumlu tutacağım.) Şimdi doğrusu benim kafam daha da karıştı. Allah sizleri sorumlu tutacağım kitap kurandır, ona sarılırsanız sizi dosdoğru bana ulaştırır diyor, bizlere ise öğretilen kuranda her şey yazmaz o özet anlatılmıştır, detaylarını ve uygulama şeklini peygamberimizden öğrenmeliyiz diyorlar. Burada çok büyük bir çelişki yok mu sizce? Diyelim ki yok yine düşünmeye devam edelim. Bizlere gelen hadisleri incelediğimizde kuranın vermediği birçok konuda hükümler verildiğini görüyoruz. Yine kurandan ayetleri karşılaştırdığımda Rabbim tek hüküm verici benim, söyle onlara bilsinler diyordu, tabi bu durumda insan şüpheye düşmüyor mu? Bizlere iletilenlerle ayetlerde bir uyumsuzluk yok mu sizce? Belki ben yanlış anlamışımdır dedim devam ettim araştırmaya. Hadisler kuranın açıklanmasıdır izahıdır dediler, araştırdım her mezhep aynı konuda değişik hadisler edinmişler, hepside benim hadisim daha doğru düşüncesini savunuyorlar. Yine kafam karıştı, hadislerin günümüze gelişine baktığımda rivayetlerle intikal ettiğini gördüm. Her mezhebin aynı konuya bile değişik iman etmesine o zaman hiç yadırgamadım. Peki, kuranı ve İslam ı anlayabilmek ve yaşayabilmek için hangi mezhebin hadislerini doğru kabul etmeliydim diye düşündüm. Birden Rabbimin uyarısı geldi aklıma. Emin olmadığın sözlerin ardına düşme sorumlu olursun diye uyarıyordu bizleri. Allah kuranı ben koruyorum diyordu kuranda, acaba bu bilgileri, sözleri koruyan var mıydı? Allah sizlere indirilen kuran yetmiyor mu diye daha peygamberimiz devrindeki insanlara kızıyordu uyarıyordu onları, eğer bende kuran dışından gelen sözlere kuran gibi değer verip inanırsam aynı duruma düşmüş olmaz mıyım diye düşündüm. Madem kuran yetiyor nasıl olurda bu kitapta her şey yazmaz özet bilgidir diyerek bizleri ciltlerce dolusu kitaplara yönlendirirler, buna hiç akıl erdiremedim. Bakın sizlerle birkaç dakika Rabbin sözleri ile beşerin sözlerini karşılaştırdık ne aklımıza, mantığımıza uydu nede kurana uyum gösterdi. Ne dersiniz sizler hala kuranın özet bilgiler içerdiğini ve her şeyin olmadığını, diğer birçok yetkileri peygamberimize bıraktığını ve bu bilgilerin peygamberimizin sağlığında yazdırmadığı ama bu eksiklik görülerek 150–200 yıl sonra mezhep imamlarının aklına gelerek toplamaya başladığını, günümüzdeki hadisler olmadan da kuranı asla anlayamayacağımıza inanmak doğru olabilir mi dersiniz? Düşündüğünüzde ve Rabbin söylediği gibi aklımızı kullandığımızda, garanti yolun Rabbin kitabına sarılmak olduğunu çok daha iyi anlıyor insan. Çünkü eğer kuranda her şey açıklanmamış ve detaysız olsaydı Allahın elçisi başöğretmenimiz bizlere kuranı açık ve anlaşılır bir şekilde iletirdi. Hem Allah neden anlaşılmayan bir kitap göndersin de sonra bizleri sorumlu tutsun? Buna inanmak bile rabbin adaletini sorgulamaktır Allah korusun. Peygamberimiz sağlığında böyle bir şey yapmadığına göre buna inanmak kurana ter düşer. Eğer kuranda anlayamayacağımız bir şey görseydi Allahın elçisi bizlere yine kuranı aktarırken neden anlayamayacağımız şekilde aktarsın ki?  Bakın yazacağım bu ayete de ters düşer.

Bakara 176: Bu böyledir. Çünkü Allah, Kitap'ı hak olarak indirmiştir. Kitap'ta çekişmeye girenler, bütünden uzaklaştırıcı bir kopuşun tam içindedirler..

  Hak olarak indirilen kitaba özet ve detaysız dersek, onun üzerinde çekişmeye girmiş oluruz. Kuranın bütününden uzaklaşıp kurandan koskoca bir kopuşun içinde buluruz kendimizi.

   Demek ki kuran için özet bilgidir demek kuran gerçeklerine asla uymuyormuş bunu anladım. Diyanetin verdiği cevap arasında bir cümle vardı ki beni çok düşündürdü bakın ne diyor.( İbadetler konusunda Hz. Peygambere uymak farzdır.) Kuran farz kelimesini öyle kolay kullanmaz çünkü anlamı, Müslümanlıkta, özür olmadıkça yapılması zorunlu, yapılmaması günah sayılan ibadetlerdir. Günah ya da sevabın kuralını da koymaya tek yetkili, Yüceler Yücesi RABBİMDİR. İşte İslam dini kurandan bu kadar pervasızca uzaklaştığında ne hale geldiğinin açık delilidir.

    Diyanetin verdiği cevap üzerine düşünmeye devam edelim. Verilen cevapta şöyle bir cümle vardı.( O nasıl yaptı ise öyle yapılır.) Gerçektende peygamberimiz devrinde bende olsam o ne yapıyorsa bende aynısını yapardım. Acaba bu sözden ne anlamalıyız, birileri ne anlıyor? Konumuz hacca gitmek ve haram aylar. Peygamberimiz hayatında bir kez hacca gitmiş ve oda bugün günümüzde yapılan zilhicce ayında gerçekleşmiş ve onun 9. günü olan kurban bayramının arifesine rastlamıştır. İşte bizler peygamberimize uyun sözünden koskoca Kuranı ve ayetlerini bir kenara bırakıp, bugün haricinde diğer haram aylarda yapılan haccın kabul olmayacağını söylemişiz. Sizce peygamberimize uymak, o ne yaparsa yaparız demekle bu yaptığımız aynı şeyler mi? Hemen Kurban bayramı arifesi vakfesi yapılmayan haccın kabul edilmez sözü üzerine bir an düşünelim. Kurban bayramı ve onun bir gün öncesi olan arife günü Kuranda tek bir kelimesi bile geçiyor mu onu düşünelim? Allah oruç tutun der ama bayram yapın demez, kurban kesin der ama bayram yapın dememiştir kurbanı da hacca gittiğinizde kesilmesini emreder. Günümüzde bayram yaptığımız ve kestiğimiz kurban, farz değil zaten vacip olarak adlandırılır. Dini bayramlarımızın ikisi de Peygamberimizin bizlere bir hediyesi yani İslam âleminin BİR GELENEĞİDİR. Bakın ne dedim geleneğidir. Bizler gelenekleri öyle bir hale getirmişiz ki kuranın emirlerini bile göremez olmuşuz, adeta düşünmeyi bir kenara bırakmışız. Allahın emri dahi olmayan kuranın hiç bahsetmediği bir gün kutsallaştırılıp o gün olmaz ise hac kabul edilmez deme yanlışlığına öyle bir düşmüşüz ki, sanırım hem gözler kapanmış hem de gönüller susmuş. Rabbin mahşer gününde bizlere hatırlattığı ve peygamberimizin söyleyeceği bir sözü hatırladım birden, bakın Allahın elçisi bizlerin toplandığı ve şahit olarak çağrılacağı gün bizlere hitaben ne söyleyecekmiş?

  Furkan Suresi 30 ayet; Ey Rabbim! Benim toplumum bu Kuran' ı devre dışı tuttular.

 Sizce peygamberimiz neden bu sözü söyleyecek lütfen herkes kendi nefsinde bunu düşünsün. Acaba kuranda her şey olmasa, o özet bilgileri yazmış olsa, bizler İslam ı öğrenmek için günümüze kadar gelen rivayetlere muhtaç olsak böylemi söylerdi? Şimdi bu söylenenlere inananlara bir sorum olacak. Yukarıdaki sözü söyleyen peygamberimize, günümüzde söylenenlere inanan bir âdem kulu çıkıp ta, mahşer gününde kendisine; Ey Allahın elçisi kuranın tam açıklanmayan özet bilgiler olan ayetlerini, senin hadislerinden sözlerinden öğrendim bende kabahat yok, bende o sözlere göre dinimi yaşadım diyecek bir babayiğit var mı aramızda? Yorum sizlerin.

  Şimdi Diyanetin verdiği cevaba bakmaya devam edelim.

("Haram Aylar" kamerî aylardan Zi'l-Ka'de, Zi'l-Hicce, Muharrem ve Recep aylarıdır. İnsanların güven içinde Hac ibadetini yapabilmeleri için "Haram ayları"yla ilgili hükümler ta Hz. İbrahim(a.s.) zamanında konulmuştur.

 Yukarıdaki sözleri okuyunca sanırım şaşırdınız değil mi? Haram aylar sayılıyor ve İnsanların güven içinde hac ibadetini yapabilmesi için bu ayların, İbrahim peygamberden bu yana bu hükümlerin o devirlerde konulduğunu söylüyor. Peki, o devirlerde hac ibadeti rahatça geniş bir zamana yayılıp yapılıyordu da, peygamberimiz mi bize zorluk olsun diye birkaç güne sığdırdı? Bunu düşünmek ve söylemek Peygamberimize atılan koskoca bir hakaret ve iftiradır. Peygamberimiz kuran ışığıyla aydınlanmış, onun nuruyla mayalanmış örnek bir insandır. Asla dinde zorluk çıkarmak değil, kolaylıklar sağlanacağını rabbin ayetlerinden öğrenen ve uygulayan bir insandı. Böyle bir insan tüm Dünya Müslümanlarını yılın birkaç gününe asla hapsetmez, çünkü Rahman buna izin vermezdi. Bundan 100 yıl öncesini düşünün, bakın 500 yıl ya da 1000 yıl demiyorum. Acaba atların sırtında ya da at arabalarıyla, insanları Dünyanın çeşitli yerlerinden bahsettikleri zilhiccenin 9. günü tüm Müslümanları toplayabilir misiniz? Çünkü o gün orada değilseniz hac kabul olmuyor söylenene göre. Düşünün atın sırtında yola çıkıyorsunuz sırf o günün birkaç gün sonrasına yetiştiniz diye haccınız kabul olmuyor. Birde kış kıyamet günleri düşünün nasıl insanlar yılın o bir gününde zilhiccenin 9 günü yani arife günü orada olsunlar bunu hiç düşünmüyor muyuz? Düşündüğümüzde mantığımız ve aklımız onaylıyor mu? Eğer onaylamıyorsa aklın onaylamadığını kuranda onaylamaz bunu unutmayalım.

 Diyanetin verdiği cevaba bakmaya devam edelim.

(Ancak İslam ın beş şartından birisi olan Hac ibadeti Haram aylardan biri olan Zi'l-Hicce ayında yerine getirilmektedir. Hac yapacak kişinin, hac ayları içerisinde ihrama girerek hacca başlaması gerekir.)

Daha önce verdiği cevapla bu sözleri karşılaştırmanızı rica edeceğim sizlerden. Bakın burada ne diyor? Hac ibadetinin haram aylardan biri olan zilhicce ayında yerine getirilmelidir diyor. Peki neden? Kuran mı öyle söylüyor? Elbette hayır, hatta Diyanet cevabında İbrahim peygamberden bu yana haram aylarda hac görevini rahatça yapabilmeleri için barış yapıldığını, Diyanet söylüyordu, ne oldu da birden bir aya indi ve onun ilk on gününde yapılmalıdır diye de açıklanıyor. Son cümlede çok ilginç, aktardığım paragraf kendi içinde nasılda çelişiyor. Başında hac ayı olarak bir aydan bahsederken son cümlede ise haram aylarda sözüyle yani kurandaki çoğul aylara hitaben, hac ayları içerisinde ihrama girerek hacca başlaması gerekir. Denebiliyor. Hac aylarında ihrama gireceğiz ama Zilhicce ayında olan kabul olacak öylemi? Bu nasıl bir cümle ve anlatım şekli sizler bir şey anladınız mı?

Bu konuda Eski Diyanet İşleri başkanı Sayın Süleyman Ateşin sözlerinden kısa bir paragraf aktarmak istiyorum.

(Ama hac sadece senenin bir gününde olur: Zilhiccenin 9. günü. Yani Arafat’ta durma günü. İşte hac odur. Peygamberimiz “Hac, Arefe’dir” buyurmuştur.)

   Şimdide sizlere bu konularda değişik fikirlerden örnekler vermek istiyorum. Örneğin Prof.Dr. Ali AKPINAR bakın neler söylemiş özet olarak.

 (Haram Ay Uygulaması İnsanları Barışa Hazırlamaya Yöneliktir. Tevhidî gelenekte var olan ve Kur'ân'ın da sürdürdüğü Haram aylar uygulaması, insanlığı barışa alıştırmak ve ulaştırmak içindir. Şeâirden sayılan, dört haram ay, Zilka'de, Zilhicce, Muharrem, Receb'dir. Bunların ilk üçü hac ayı, dördüncüsü umre ayıdır. Bu aylar, 'haram ay' ilan edilerek insanlar, barış içerisinde ya-şamaya alıştırılmışlar; Şam, Mezopotamya ve Irak'tan hac ve umre için Mekke'ye gelen insanların güvenle gelip memleketlerine dönmeleri sağlanmıştır. Dolayısıyla haram aylar ile hac ayları arasında sıkı bir ilişki vardır.)

 Aynı kişi kendi sitesinde yer verdiği Raşit Rıza ismiyle aktardığı hac konusuna şöyle yer vermiş onu da aktarmalıyım diye düşünüyorum. (Aynı şekilde Zilhicce’nin sayılı günlerinde haccı meşru kılmıştır. Yine hac için gidiş geliş ayları olan haram aylarda savaşı yasaklamıştır. Savaşı olabildiğince azaltıp barışı yaygınlaştırmak ve güvenli bir ortamda umre yapılmasını sağlamak için, senenin ortasında olan Recebi de haram aylardan saymıştır.)

  Şimdide yukarıdaki yazıyı değerlendirelim. Sayın Akpınar haram ayların ilk üçü hac ayı diğeri ise umre ayı olduğunu söylemiş. Doğrusu haram ayların birini alıp umre ayı yapmak diğer aylarda umre yapılamayacağı kanısına varmaktır, bu durum Müslümanları daha da sıkışık ve dar bir sahaya hapsetmek anlamına gelir. Kuran haccın haram aylarda yapılması gerektiği söylemiştir ama umre konusunu serbest bırakmış ve herhangi bir zaman belirtmemiştir. Zaten günümüzde de böyle uygulanmaktadır. Fakat işin ilginci Sayın Prof. Akpınar diğer üç ayı hac ayı olduğunu söyleyebilmiş. Diğer yerlerden hac ve umreye gelenlerin bu aylarda rahatça gelip gitmeleri sağlandığını belirtmiş. Daha da güzeli haram aylar ile hac ayları arasında sıkı bir ilişki vardır diyerek de, bazı gerçeklerin açığa çıkmasını sağlamaya çalışmış kendi üslubuyla.

  Yazının devamında alıntı yaptığı sözleri kabul ediyor olmalı ki, bakın orada ne yazıyor. Zilhiccenin sayılı günlerinde haccı meşru kılmıştır diyor yazıda. Acaba bunu meşru kılan kim? Kuran mı diye baktığımızda asla böyle bir hüküm yoktur. Peki, kim meşru kılıyor o zaman? İşte bu sorunun cevabını mutlaka aramalıyız. Yazıda hac aylarından bahsederken bu ayların bu kadar uzunluğunu geliş gidiş zamanı olarak açıklamış. Bunu izah ettiğinizde üç ayın birbirini takip ettiğini fakat birisinin diğerleriyle arasının farklı olduğunu kendiside görmüş ki, bu açıklamalarına uygun düşmesi için, Rabbin hiç bahsetmemesine rağmen Recep ayını da hac ayı değil, umre ayı olduğunu söylüyor. Bakın sizlere değişik düşünce ve inançların kurana uymak yerine, kuranı kendilerine uydurmanın örneklerinin acı sonucunu göstermeye çalışıyorum. Yukarıda söylenenlerin yani recep ayının umre ayı, diğerlerinin hacca gidiş geliş zamanlarında geçen mühlet olduğu ve hac gününün yalnız zilhiccenin 9. günü kabul edildiği bilgilerin hiç birisini KURANDA BULAMAZSINIZ. Peki, Rahman bunları söylemiyorsa nereden çıkıyor tüm bunlar o zaman? İşte yazımın başında sizlere anlatmaya çalıştığım ve kuranın asla desteklemediği, hatta karşı çıktığı bilgilere inandığınızda, yani kuran özet bilgi verir, onu hadis ve fıkıh kitaplarından öğreniriz sözlerine inandığımızda sonuç buralara geliyor.

  Şimdide Diyanet İslam ansiklopedisinden alınan Hüseyin Algül ün bu konu ile ilgili yazısından bir alıntı yapmak istiyorum.

(Tefsir ve tarih kitaplarında, haram aylarla ilgili hükümlerin hac ibadetiyle birlikte Hz. İbrahim zamanında teşri' kılındığı, insanların bu aylarda sağlanan güven ortamı içinde hac ibadetini rahatça yaptıkları, Mekke ve çevresinde oturanların da bu vesileyle geçimlerini sağladıkları belirtilmektedir.

HÜSEYİN ALGÜL / Diyanet İslam Ansiklopedisi)

  Yukarıdaki yazıdan da anlaşıldığı gibi peygamberimizden önceki dönemlerde de haram aylar önemsenir ve uygulanırmış. Bu ayların bazen yerlerini değiştirme girişimlerinin olduğunu da kurandan öğreniyoruz ve Rabbin bunu hoş karşılamadığı da açıklanıyor. Peki, İbrahim peygamberden peygamberimiz devrine kadar haram aylarda rahat ve huzur içinde geniş bir zamanda hac görevini yapanlara ayrılan bu aylar, peygamberimiz tarafından bir aya indirildiğini hatta Zilhicce ayının 9. günü yani arife günü yapılmayan haccın kabul olmayacağını mı söylemiştir sizce Peygamberimiz? Bunu yatığına ya da yapabileceğine aklınız ve mantığınız kabul ediyor mu? Yani peygamberimiz bu dört ayda rahat ve huzur içinde hac yapabilmemizi zorlaştırdığına nasıl inanabiliriz? Bu İslam ı zorlaştırmak değil mi sizce? Allah yemin billâh ederek bu kitabı,  dini sizler için kolaylaştırdım diye boşuna mı bizlere ayetlerinde söylüyor, bunu düşünen var mı? Acaba peygamberimiz benim hac yaptığım o gün haricinde hac görevini yapamazsınız mı demiştir? Yorum ve karar sizlerin.

  Şimdide sizleri bir başka kişiden alınan düşünceyi aktarmak istiyorum. Mustafa İslamoğlu nun bu konudaki yazısından alıntıdır.

  Taberani'nin naklettiği iki rivayette, Hz. Peygamber "malum ayları kameri yılın son ayları olan Şevval, Zilka'de ve Zilhicce olarak açıklamıştır." (ed-Dürrü'l-Mensur 1/524) Ne ki bu haberlerin sıhhati sabit değildir. Buna karşılık Taberi "malum aylar"ın Şevval, Zilka'da ve Zilhicce'nin ilk on günü olduğunu, İbn Mes'ud, İbn Ömer, İbn Abbas, Mücahid, Katade, Ebu Hanife, Şafii, Ahmed b. Hanbel ve daha birçok ismin bu görüşte olduğunu aktarır. Bu ayların "haram aylar" olarak bilinen Zilka'de, Zilhicce ve Muharrem olması da kuvvetle muhtemeldir.

"Bilinen aylar"ı, "haccı bu aylar içinde canının çektiği zaman yap" şeklinde anlamak Kur'an'a aykırıdır. A) 2:199'daki "insanların çağlayıp geldiği yerden" ibaresi ve Hz. Peygamberin fiili sünneti haccın topluca yapılacağını amirdir. B) 2.203. ayette "sayılı günler" ibaresi açıktır. Bu, hac menasikinin zamanını ifade eder. C) Hac suresinin 28. ayeti de "bilinen günler"e işaret eder. Bunlar, menasikin ifa edildiği Zilhicce'nin 8-12. günleridir. Bilinen aylar, bilinen günleri içeren hac aylarıdır.

(Mustafa İslamoğlu)

    Sayın İslamoğlu önce bu bilgilerin bizlere gelişi konusunda kısa bir açıklama yapmış. Sıhhatli bilgiler olmadığını da söylemesi ilginçtir. Bu ayların haram aylar olarak zilkade, zilhicce ve muharrem olması da kuvvetle muhtemeldir diyor. Düşünebiliyor musunuz kuvvetle muhtemel diyerek kesin ve emin olunamadığını böylece her işi rivayetlere nasıl bağladığımızın apaçık delilidir. Sayın İslamoğlu son paragrafında ise, kuranda geçen bazı ayetleri örnek gösterip haram aylar içinde canının çektiği zaman hac görevini yapamazsınız diyor. Gelin birlikte örnek verdiği ayetlere bakalım, acaba gerçekten o ayetlerde yalnız bir kez tüm İslam âlemi hac görevini yapsın mı diyor. Yoksa hac görevini yapacaklara nasıl yapmalarını mı anlatıyor birlikte bakalım.

 Bakara suresi 199. ayeti örnek vererek bakın nasıl anladığını söylüyor?( insanların çağlayıp geldiği yerden" ibaresi ve Hz. Peygamberin fiili sünneti haccın topluca yapılacağını amirdir.) Bu ayeti ve bundan bir önceki ayeti yazalım, bakalım sizlerde tüm İslam âlemi bir seferde yapsın hac görevini anlamını mı çıkaracaksınız?

Bakara 198: Rabbinizden bir lütuf ve bereket istemenizde hiçbir sakınca yoktur. Arafat'tan ayrılıp akın ettiğinizde Meş'a-i Haram'da Allah'ı zikredin. O'nu, O'nun size gösterdiği gibi anın. Siz bundan önce gerçekten sapıklardan idiniz.

Bakara 199: Sonra, insanların akın edip döndüğü yerden siz de dönün ve Allah'tan af dileyin. Çünkü Allah çok affedicidir, çok merhametlidir.

  Yukarıdaki iki ayete tarafsız ve yansız bakan bir insan asla ve asla tüm İslam âleminin bir seferde hac görevini yapsın dediğini bu iki ayetten çıkarması mümkün değildir. Burada anlatılan hac görevini nasıl yerine getireceğimizin en ince detaylarıdır, hani özet bilgi demişlerdi ya, işte apaçık haccın detaylarını bakın Allah nasıl anlatıyor. Hac görevini yapmaya gidenlere hep birlikte topluca Arafat tan ayrılıp Meş a -i haram da Allah ı hep birlikte zikredin. Günümüzde her isteyenin gidemediği, gideninde sıkışmalarla ezilenleri de hesaba kattığınızda, eğer haram aylarda serbest bir imkân olduğunda yine kalabalık guruplar oluşacak ve huzur içinde haç görevi yapılacaktır. Allah ı en güzel bir şekilde oradaki olanlarla topluca anın diyor. Daha sonrada yine, hac görevine gelen Müslümanlarla akın akın döndüğü yerden birlikte dönün. Siz bu ayetlerden başka bir şey anladınız mı? Ya da siz bu ayetlerden, hac görevini yılda yalnız bir kez ve tüm Dünya Müslümanları birlikte yapın diye mi anladınız? Sayın İslamoğlunun örnek verdiği diğer ayetlere bakmaya devam edelim.

Bakara 203: Bir de sayılı günlerde Allah'ı zikredin, tekbir getirin. Bunlardan iki gün içinde dönüş için acele edene günah yoktur, geç dönene de günah yoktur; fakat korunan için. Allah'tan korkun ve bilin ki, O'nun huzurunda toplanacaksınız.

  Sayın İslamoğlu yukarıdaki ayeti örnek vererek bakın ne demiş? (sayılı günler" ibaresi açıktır. Bu, hac menasikinin zamanını ifade eder.) Şimdide birlikte ayete bakalım gerçekten bu ayet sayılı günler sözünden neyi anlatmak istiyor? Gerçekten bu ayetten sizler haccın sayılı günler dışında yapılamayacağını mı anladınız? Yoksa rabbim hac görevini anlatırken, o en ince detaylarına mı giriyor bizlerin anlaması için? Ayetin başında sayılı günlerde Allah ı zikredin diyor ve bakın o sayılı günleri ne maksatla söylüyor? Hac görevini yerine getirmek, bitirmek için acele eden varsa bunu iki gün içinde yerine getirebilirsiniz diyor. Demek ki sayılı gün hac görevinin en az iki günde bitebileceği ve o günlerde Allah ı bol bol zikretmemizi öneriyor Rabbim. Allah en az iki gün veriyor ama bakın haram aylar içinde, hangi iki gün diye bahsedip sınırlıyor mu bizleri? Şimdi size tekrar soruyorum bu ayetten sayılı günler sözünden, haccın yalnız tek bir zamanda yapılmasını mı anladınız, yoksa rahman hac konusunda hiç eksiksiz detaylarını mı veriyor bizlere? Allah ayetlerimi böyle detaylı açıklıyorum ki anlayasınız diyor. Sanırım biz kurana uymak yerine, kuranı kendimize uydurmayı çok güzel başarmışız.

   Örnek verilen ayetlere bakmaya devam edelim. Yine Sayın İslamoğlu (bilinen günlere işaret eder. Bunlar, menasikin ifa edildiği Zilhicce'nin 8–12. günleridir.) Daha iyi anlayabilmemiz için ayete birlikte bakalım.

Hac 28: Kendileri için bir takım yararlara şahit olsunlar ve kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde (kurban adarken) Allah'ın adını ansınlar. Artık bunlardan yiyin ve zorluk çeken yoksulu da doyurun.

   Yukarıda yine aynı kelime geçmişti hatırlarsanız, sayılı günlerde Allah ı zikredin diyordu ve iki gün içinde hac görevini bitirmelerinde bir sakınca yoktu diye de açıklama yapıyordu. İşte burada da belli günlerde kurban kessinler sözünden nasıl olurda başka bir anlam çıkarabiliriz? Siz bu sözcükten tüm Müslüman âlemi hep birlikte yalnız bir kez hac yapsın diye mi anladınız? Dikkat edin belli günlerde diyor belirlenen günde değil. Düşünün hac görevinin en kısa ne kadar zamanda yapılabileceğini bile açıklayan rahman, eğer yalnız bir seferde yapılmasını istese açıkça söyleyemez miydi? Yukarıdaki ayet sayılı günler, belli günler sözüyle, hacca gelen ve kısıtlı bir zamanda hac görevini yapan Müslümanlardan bahsediyor. İşin daha da ilginci yukarıdaki ayet öne sürülerek, bu ayetin zilhiccenin 8–12. günlerine işaret ettiğini söylemek, bana göre müneccimlikten öte bir görüşün ürünüdür. Sayın İslamoğlunun son cümlesine de bakalım.( Bilinen aylar, bilinen günleri içeren hac aylarıdır.) Bu cümle sanırım anlatmakta zorlanılan bir fikrin, karmaşık tezahürü olsa gerek. Bilinen aylar bilinen günleri içeren haç aylarıdır diyor. Ben cümlenin mantıklı bir dizimini yapamadım. Sanırım şöyle demek istiyor, dikkat edin sanırım diyorum emin değilim. Burada ne kadar bilinen aylar sözüyle çoğul kullanılmışsa da, bu ayların içinde saklı sayılı günler de hac görevini yapabiliriz gibi bir anlam çıkardım. Bu anlamı da yukarıdaki anlatımdan yola çıkarak söylüyorum. Sanırım bazı inançlarımızı sağlam delillere, temellere oturtmadığımızda, izahı zor bir durumla karşılaşıyoruz.

  Yukarıda sizlere bazı hac konularıyla ilgili örnek ayetler verdim. Bu ayetlerde hac konusu hakkında ne güzel açıklamalar yapılıyordu. Şimdide Kurandan bazı ayet örnekleri de vermek istiyorum sizlere. Lütfen bu ayetlere bakarak haram ayların barışın ve dostluğun, huzurun tesis edilmesi dışında ne maksatla konduğunu anlamaya çalışalım.

Tevbe 36: Gökleri ve yeri yarattığı gündeki yazısına göre, Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. Eskimez din işte budur. Artık o aylar içinde benliklerinize zulmetmeyin. Müşrikler sizinle nasıl topyekün savaşıyorlarsa siz de onlarla topyekün savaşın. Şunu bilin ki, Allah, takva sahipleriyle beraberdir

Bakara 197: Hac, bilinen aylardadır. Kim o aylarda haccı kendisine gerekli kılarsa hacda kadına yaklaşmak, kötülüğe sapmak, kavga ve çekişmeye girmek yoktur. İyilik olarak yaptığınızı Allah bilir. Azık edinin. Hiç kuşkusuz azığın en güzeli takvadır. Ey akıl ve gönül sahipleri, benden sakının.

Bakara 217: Sana haram olan ayı, onda savaşmayı sorarlar. De ki: 'Onda savaşmak büyük (bir günahtır). Ancak Allah katında, Allah'ın yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek, Mescid-i Haram'a engel olmak ve halkını oradan çıkarmak daha büyük (bir günahtır)…….

Maide 2: Ey iman edenler! Allah'ın ibadet, iyilik ve güzellik alâmeti kıldığı şeylere, çarpışmanın yasak olduğu haram aya, kurbanlık hediyelere, gerdanlıklara, Rablerinden bir lütuf ve rıza niyaz ederek Mescid-i haram'a gelmiş olanlara saygısızlık etmeyin! İhramdan çıktığınız vakit avlanın. Bir topluluğun, sizi Mescid-i haram'dan uzak tutmak için sergilediği kötülük, sizi saldırganlık ve düşmanlığa sakın itmesin!

Tevbe 37: Haram ayları ertelemek, küfürde bir artırmadır ki, onunla inkâr edenler saptırılır. Onu bir yıl helal sayarlar, bir yıl haramlaştırırlar ki, Allah'ın yasakladığının sayısını denkleştirip Allah'ın haram kıldığını helalleştirsinler. Amellerinin kötülüğü kendilerine süslü gösterilmiştir. Allah, küfre batan bir topluluğu iyiye ve güzele kılavuzlamaz

Hac 26–27: Bir zamanlar İbrahim için, o evin yerini, şöyle diyerek hazırlamıştık: Bana hiçbir şeyi ortak koşma, evimi; tavaf edenler, kıyamda duranlar, rükû-secde edenler için temizle. 'İnsanlar içinde haccı duyur; gerek yaya, gerek uzak yollardan (derin vadilerden) gelen yorgun düşmüş develer üstünde sana gelsinler.

   Yukarıda sizlere aktardığım ayetleri lütfen dikkatlice okumanızı rica ediyorum. Bakara suresi 197. ayette sizce her şey çok açık belirtmiyor mu?( Hac, bilinen aylardadır. Kim o aylarda haccı kendisine gerekli kılarsa) Gerçekten bizler gözlerimizi kapamış, bir meçhule yelken açmış gidiyoruz, Allah yardımcımız olsun. Olmadık ayetleri kendi çıkarlarımıza alet etmeye çalışıyor ve kendimizce olmayan anlamlar çıkarıyoruz. Allah boşuna kuranın ipine sarılın demiyor. Bizler sağlam ipi bırakmış, garantisi olmayan bir ipe sarılmış gidiyoruz. Apaçık ayetleri gönderdim diyen rabbim e inatla, hayır kuran açık değildir, o özet bilgidir deme saygısızlığını hala hiç düşünmeden göstermekteyiz. Yukarıdaki ayeti ilkokul beşinci sınıftaki bir öğrenciye göstersek ve desek ki ardından, hac görevini yalnız zilhiccenin 9. günü yaparsak kabul olur. Sizce o öğrenci nasıl cevap verir? Herhalde evet doğru bir kez yapılabilir diye anlaşılıyor diye asla demez. Peki, ne der sizce? Hayır, öyle olur mu nereden çıkartıyorsunuz?  Bilinen aylar sözüyle bahsedilen aylarda hac yapma niyetine girenler, haç ibadetini yapabilir diye anlaşılıyor der. Düşünebiliyor musunuz bu aylarda gün ve zaman belirtmeden, kendisine gerekli gördüğünde hac görevini yapar diyor Rahman, bizler ise hala nelerin peşindeyiz? Peki, bizler o ilkokul öğrencisi kadar düşünemiyor muyuz dersiniz?

Şunu da hatırlayalım Suudi Arabistan la ülkemiz ne ramazanın başlangıcı nede kurban bayramı ve de haccın olmazsa olmazı olduğunu söyledikleri arife günü konusunda genellikle anlaşamaz ve bir gün önce ya da sonra kutlarız. Düşünün lütfen arifeyi bizler bir gün önce kutluyor da Araplar bir gün sonra kutluyorsa durum ne olacak? Ya bizim kutladığımız yanlış ya da onlarınki. Bu duruma göre Araplarınki yanlış ise orada bulunan tüm hacıların haccı kabul olmayacak mı dersiniz? İşte kurana uymayan bir düşüncenin soruları, bunlara cevap verecekte bunlara inananlardır. Yorum ve karar sizlerin. Ben Rabbin verdiği aklı ve mantığı kullanarak günümüzde uygulanan yöntemin asla kurana uymadığını anladım. Bunu da söylemek üzerime bir borç olduğunu düşündüğümden sizlerle paylaşıyorum. Elbette bende bir beşerim her zaman yanılabilirim. Yukarıda verdiğim günümüzdeki uygulanış biçimi ve kuranın apaçık ayetlerini lütfen karşılaştırınız, sizlerde özgür iradenizle Allahın verdiği aklı kullanıp Hac suresi 27. ayetinde Rabbin söylediği gibi;( gerek yaya, gerek uzak yollardan (derin vadilerden) gelen yorgun düşmüş develer üstünde sana gelsinler.) açıklamalarından, sizler bahsedilen gün, ( ama Kuranda hiç geçmeyen arife günü) zilhiccenin 9. günü haricinde, haç yapılmayacağını anlıyorsanız, bu kadar uzak yollardan gelen insanlara, geçmiş yılları da hesaba katarak, bu denli zorluklar içinde Rabbim in kullarına haç görevini yaptıracağını düşünüyorsanız, yazdığım bu yazıyı lütfen dikkate almayınız ve unutunuz. Yazdıklarım kurana, akla ve mantığa uygun değilse, bir aklı evvel İslam a nifak sokmak istiyor herhalde deyip yazıyı lütfen silip atınız. Yok, eğer kurana, akla ve mantığa uyuyor diyorsanız başta İslam a kendisini adadığını söyleyen herkes ve bu konuda yıllarca eğitim görmüş kişilerin artık bu gerçekleri haykırmasının zamanı gelmiştir diyorum.

Bu gerçekleri bilipte, sırf kendi rahatı ve huzuru kaçacak diye söylemeyenlerin, açıklamayanların yarın Rabbin huzurunda asla hesap veremeyeceklerini bilmesini isterim. Rabbim gönül gözlerimizi açık ve aklı ile iman eden kulları arasına bizleri alması dileklerimle. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK

Yukarı dön Göster halukgta's Profil Diğer Mesajlarını Ara: halukgta
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

Selam,

emeklerine sağlık kardeşim.

Fakat benim kafama takılan ayetleri UYGULAYAMAMAK.

Öyleki bakara 196. ayette, hac ve ümre için engellenirseniz, kolayınıza gelen bir hediye (kurban) gönderin ve hediye mahalline varıncaya kadar SAÇLARINIZI (diğer ayetlerde geçtiği şekilde bakılınca BAŞLARINIZI) traş etmeyin....olarak çevirliyor.

Bu ayeti YAŞIYOR MUSUNUZ, ANLADINIZ MI, NASIL yaşıyorsunuz?

bu forumu takip eden kuran dostları anladığımız şekilde hacca veya ümreye gidemediğimize göre :

1.hediyeyi nasıl göndereceğiz?

2. hediye yerine varıncaya kadar başlarımızı traş etmiyecek miyiz?

konu ayette geçen

ve lâ tahlikû : ve traş etmeyin

oalarak çevrilen تَحْلِ

fiilini  diğer ayetlerde taradığımızda traş etmekten ziyade, meşrulaştırmak, uygulamaya koymak, gerçekleştirmek anlamları çıkıyor.

 

bakınız :

Bakara 230.: lâ tahıllu : helâl olmaz

helal olmak ne demek? meşru olma, yapılabilir olmak, uygulanabilir olmak demek.

Maide 2. : lâ tuhıllû : size helâl kılınmadı, helal saymayın, (saygısızlık yapmayın)

Rad 31. : tehullu : gelir, iner, girer, hulul eder

felaketlerin, azabın evlerinin yakınında GERÇEKLEŞMESİ, VUKUU bulması, oluşması, meydana gelmesi, meşru duruma gelmesi...

Tahrim 2. : tehillete : çözülmesi

Kesin bir şekilde verilen söz (yemin)ün yerine getirilmesi, uygulanması gerekir. benim anladığım budur. parantezler ile bu kelimeye çözülmek, terk etmek anlamı yüklenmiş. Nitekim Maide 89. bu durumun bir sorumluluk olduğunu belirtir.

 

şimdi bakara 196. ayeti NASIL anlayacağız ve daha ÖNEMLİSİ nasıl uygulayacağız?

bunu başka başlık altında da sormuştum ancak bu konu üzerinde pek durulmadı.

Bizim derdimiz ayetlerin HEPSİNİ yaşamak olmalı ve yaşamdan önce ANLAMALIYIZ...

196. ayeti TAM olarak anlayan var mı?

selam ile,

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
hakka dogru
Katilimci Uye
Katilimci Uye
Simge

Katılma Tarihi: 04 ocak 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 78
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı hakka dogru

Selam

Haccı tartışmak müzakere etmek  umreyi ziyaret olarak alırsak bu ortamda bulunamayanlar(Çeşitli nedenlerle) iyi niyetlerinin karşılığı hiç olmazsa bir ihsan yapmalı yakınlığını desteğini bildirmeli.Bu da yapılmazsa davaya bağlılık yerine getirilmiş sayılmaz.



__________________
İlim Çinde de olsa alınız.
Yukarı dön Göster hakka dogru's Profil Diğer Mesajlarını Ara: hakka dogru
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

selam hakka doğru,

anladığınız şekilde bakara 196. ayetin tam bir çevirisini yapabilir misiniz?

selam ile,

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
hasakcay
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 22 ocak 2008
Gönderilenler: 1236
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı hasakcay

Haccın en özlü anlatımı bence Bakara 196 ("Hac İzlenimleri"nden alıntıdır):
 
HACCI VE UMREYİ tam olarak Allah için yerine getirin. Eğer engel olunursanız kolayınıza geleni sunun. O sunulan, yerine ulaşıncaya kadar başınızı traş etmeyin. Hasta ya da başından rahatsız olanlarınız onun yerine ya oruç tutsun ya sadaka versin ya da ibadet etsin. Güvene kavuştuğunuzda umreyi hacca tamamlamak isteyenler kolayına geleni sunsun; bulamayanlar, üç günü hacta yedi günü dönüşte olmak üzere, toplam on gün oruç tutsunlar. Ailesi Mescidi’l-Harâm’da bulunmayanlar içindir bu. Allah’tan sakının ve bilin ki Allah öc almada en şiddetli olandır.
 
Bundan benim anladığım, bu ibadet hac ve umreden oluşur.
 
UMRE, tevhidi tefekkür etmek için İbrahim nebinin mescidine yapılan ziyarettir. Tevhid, İbrahim nebinin anısına sırt çevirerek değil saygı gösterip önem vererek canlı tutulabilir.
 
HAC ise yoksullar için yapılan hayvan bağışını o ziyarete eklemek suretiyle gerçekleşir. Yani umre ve hac bir bütündür.
 
Salgın hastalık, savaş, Müslüman nüfusun aşırı artmış olması gibi bir nedenle umre ve hacdan alıkonanlar mutlaka hayvan bağışında bulunurlar. Haccın ana amacı hayvan bağışıdır (2:196, 22:28, 33, 34, 36, 37). Hac engellense dahi o bağış yapılır.
 
 
Bir de HZ PEYGAMBER’in HACCI var. O, haccını nasıl yapmış; onu görelim:



Arefeden bir gün önce deve sırtında Mekke’den yola çıkıp Mina‘ya varmış...

Sevgi ile,

Hasan Akçay

_______________________________

 

Merhaba Hayrullah kardeşim. Sorularınıza elimden geldiğince cevap vermeye çalışayım.

Saçımı traş etmemek ile sunduğumun kabeye ulaşması için geçen süre arasında nasıl bir ilişki var? Sunduğunuz hayvan yerine ulaşınca İŞLEM TAMAM oluyor. Traşın anlamı bu. Suduğunuz hayvan, daha önce değil, yerine varınca İŞLEM TAMAM oluyor; o zaman traş olacaksınız.

Hasta veya BAŞLARINDAN rahatsızlığı olanlar oruç tutacak, fidye verecek veya ibadet edecek. İyi de, hasta olanlar oruçtan muaf ediliyordu? Oruç, seçeneklerden yalnızca birisi. FİDYE var, İBADET var. Hasta olan onları yerine getirecek.   

burada SAĞLIKLI olana bir TORPİL olmuyor mu? Yani "ORUÇ, en kolay keffarettir, sağlıklı olanlar oruç tutup kurtuluverecek!" mi diyorsunuz? Eğer dediğiniz bu ise yanılıyorsunuz. İBADET oruçtan daha kolaydır bence.

ayrıca saçını traş edebileceklere de etmeyin derken, devamında başlarından rahatsız olanlar şöyle yapsın diye çevirildiğinde zaten traş edemedikleri için artı olarak yapmaları gerekenlerin söylenmesi? Saçın kesilmemesi gereken zaman hayvanın henüz yerine varmadığı zamandır. Ondan sonra saç kesilecek; İŞLEM TAMAM anlamında o, şart. Hayvan yerine vardıktan sonra saçı olan saçını kesecek, hasta olan ibadet edecek ya da FİDYE verecek. Ben burada çelişki göremiyorum.

Ben bağışladığım hayvanın bedelini yetkiliye verdim. O, bankaya teslim etti. "Tamam," dedi; "işlem tamam!" Bağış, yerine böyle varmış oldu. Saçımı o zaman kestirdim.

Ya da siz dekont elinize geçince İŞLEM TAMAM dersiniz; saçınızı o zaman kestirirsiniz. 



__________________
hasanakcay.net
allahindini.net
Yukarı dön Göster hasakcay's Profil Diğer Mesajlarını Ara: hasakcay
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

Selam hasan abi,

öncelikle şu anda akşam seherinde okurken denk geldiğim şu ayetleri hepimize hatırlatmak istiyorum. Sanırım ki, sadece kuran diyenlerin ihtilaflarının sebeplerini özetliyor :

"Al-i imran 19:

ALLAH tarafından onaylanan biricik din, Teslim Olmak (islam) dır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine bilgi geldikten sonra sırf aralarındaki kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. ALLAH'ın ayetlerini inkar edenler için ALLAH hesabı çabuk görür.

Rahman, bizleri heva ve heveslerimizin, esiri olmaktan uzak tutsun...

Hasan abim,

yukarıdaki çeviride yine diğer çevirilerdeki gibi çelişkiler mevcut.

1. Engellenenler (örneğin ben gidemiyorum) kolayına geleni sunsun ve bu sundukları (çevirilere göre kabe civarına) ulaşıncaya kadar BAŞLARINI (saç ve/veya sakal) TRAŞ etmesinler.

Şimdi YAPILMASI gereken, SAÇLARIN TRAŞ EDİLMEMESİ..engellenenler için, örneğin ben...peki NE MANAYA geliyor? Saçımı traş etmemek ile sunduğumun kabeye ulaşması için geçen süre arasında nasıl bir ilişki var?

Çelişkiye gelince, hasta veya BAŞLARINDAN rahatsızlığı olanlar oruç tutacak, fidye verecek veya ibadet edecek.

İyi de, hasta olanlar oruçtan muaf ediliyordu? burada SAĞLIKLI olana bir TORPİL olmuyor mu?

ayrıca saçını traş edebileceklere de etmeyin derken, devamında başlarından rahatsız olanlar şöyle yapsın diye çevirildiğinde zaten traş edemedikleri için artı olarak yapmaları gerekenlerin söylenmesi?

Yani zaten başından rahatsız olan traş olamıyorken ve öncesinde traş etmeyin emrine karşılık, zaten traş OLAMAYANLARA öyleyse onun yerine bunu yapın demek çelişki değil midir?

Bu çelişki BÜTÜN çevirilerde var..

Rahman yar ve yardımcımız olsun,

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

hasakcay Yazdı:

Merhaba Hayrullah kardeşim. Sorularınıza elimden geldiğince cevap vermeye çalışayım.

Saçımı traş etmemek ile sunduğumun kabeye ulaşması için geçen süre arasında nasıl bir ilişki var? Sunduğunuz hayvan yerine ulaşınca İŞLEM TAMAM oluyor. Traşın anlamı bu. Suduğunuz hayvan, daha önce değil, yerine varınca İŞLEM TAMAM oluyor; o zaman traş olacaksınız.


Hasta veya BAŞLARINDAN rahatsızlığı olanlar oruç tutacak, fidye verecek veya ibadet edecek. İyi de, hasta olanlar oruçtan muaf ediliyordu? Oruç, seçeneklerden yalnızca birisi. FİDYE var, İBADET var. Hasta olan onları yerine getirecek.   

burada SAĞLIKLI olana bir TORPİL olmuyor mu? Yani "ORUÇ, en kolay keffarettir, sağlıklı olanlar oruç tutup kurtuluverecek!" mi diyorsunuz? Eğer dediğiniz bu ise yanılıyorsunuz. İBADET oruçtan daha kolaydır bence.

ayrıca saçını traş edebileceklere de etmeyin derken, devamında başlarından rahatsız olanlar şöyle yapsın diye çevirildiğinde zaten traş edemedikleri için artı olarak yapmaları gerekenlerin söylenmesi? Saçın kesilmemesi gereken zaman hayvanın henüz yerine varmadığı zamandır. Ondan sonra saç kesilecek; İŞLEM TAMAM anlamında o, şart. Hayvan yerine vardıktan sonra saçı olan saçını kesecek, hasta olan ibadet edecek ya da FİDYE verecek. Ben burada çelişki göremiyorum.

Ben bağışladığım hayvanın bedelini yetkiliye verdim. O, bankaya teslim etti. "Tamam," dedi; "işlem tamam!" Bağış, yerine böyle varmış oldu. Saçımı o zaman kestirdim.

Ya da siz dekont elinize geçince İŞLEM TAMAM dersiniz; saçınızı o zaman kestirirsiniz. 



MErhaba hasan abi,

Adam almanyadan at ile çıktı yola, arkasında da 50 adet komşularının kurbanlıkları kabeye gönderdikleri, bulgaristan dolaylarında bu kervan yağmalandı, adamlar da öldürüldü. o zaman bankacılık sistemi, telefon falan da yok.

Kurbanlar hiç bir şekilde kabeye ulaşamayacağı için bu adamlar ömür boyu TRAŞ OLMAYACAK MI?

Veya tarş olup, olmaması sorun değil. Sadece bu emiri yerine getirmek için OLMAYACAKLAR MI?

Bunlardan başından hasta olanlar, sadece bunun için mi fidye verip, oruç tutup veya ibadet edecekler?

Abi çelişki yok mu?

selamlar,

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
hasakcay
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 22 ocak 2008
Gönderilenler: 1236
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı hasakcay

Merhaba Hayrullah kardeşim.

Ayetlerden benim anladığım, "adam"ın hayvan bağışlama sorumluluğu Müzdelife'den sonra başlar. Çünkü haccı oluşturan eylemler (menasık) kronolojik bir sıra* izliyor:

Arafat vakfesi -> Müzdelife vakfesi ->  Hayvan bağışı -> Kabe tavafı 

"Adam" hayvanını nerden itibaren yanında bulundurursa bulundursun fark etmez. Almanya'dan itibaren, Türkiye'den, Mekke'den... kendi keyfine kalmış. Hayvanını, kendisine eziyet etmekten keyif alıyorsa Almanya'dan itibaren yanında bulundurur; aklı başında biriyse Mekke'de satın alır.

Ondan istenen, hayvan bağışlama eylemini Müzdelife'den itibaren yapması.

Bağışın yönü Kabe'ye dönüktür. Ama Kabe bu bağlamda yalnızca İbrahimî-tevhidî bir simgedir; bağışın asıl hedefi ihtiyaç sahipleridir. Kabe'ye yapılmıyor bağış. Akıl var izan var. O hayvanları Kabe yemiyecek; aç insanlar yiyecek. Onlar nerede ise hedef orasıdır.

Bu, haccını engellenmeksizin yapabilenler için. Engellenenler nerdeyseler hayvan bağışını orada yaparlar.

Kurbanlar hiç bir şekilde kabeye ulaşamayacağı için bu adamlar ömür boyu TRAŞ OLMAYACAK MI?

"Kurbanlar Kabe'ye ulaşmazsa?" diye kurmanın lüzümu yok. Kabe bu bağlamda yalnızca bir simge. 

Bankacılık sisteminin olmadığı eski zamanlar...

O zamanların koşulları kendilerine özgüydü. İnsanlar o koşullarda yaşadılar; o koşullarda hac yaptılar.

Örneğin bağışlayacakları hayvanları alamanyalardan itibaren yanlarında bulundurmadılar. Zaten eşkiya buna izin vermezdi; engellenme durumu kendini gösterirdi.

"Eğer engellenirseniz..." denerek ona göre davranmaları isteniyor onlardan.

O günlere bugünün koşulları açısından değil o günlerin koşulları açısından bakın ki armudun sapı üzümün çöpü mızmızlığına lüzum kalmasın. Çünkü benim gördüğüm, sizin yaptığınız o. Armudun sapı üzümün çöpü mızmızlığı. Kusura bakmayın; genele konuştuğum için bunu demek zorunda kalıyorum.

Haccın odağında ALLAH BİR ilkesinin gereği olan İNFAK var yani yoksulları doyurmak. Orman orası. Tek tek ağaçlara dalıp gitmeyin. Ormanı görün.

Sevgi ile.

_______________________________

* KURAN’DAKİ HAC ("Hac İzlenimleri"nden alıntı):

Hac, evlerin kapıları gibi meŞHuR olan dolunayın teŞHiRiyle  başlayıp onun "hilal"e dönmesiyle sona erer (2:189). Bu demektir ki haccın normal süresi on gündür çünkü dolunayın hilale dönmesi 10 gün alır.
 
Ama acelesi olana iki gün yeter (2:203). Şöyle ki:
 
Dolunayın göründüğü geceyi izleyen sabah hac süresinin başladığı andır. Adaylar o gün Arafat'ta Allah’a hesap verir, bilinçlenip arınırlar (22:29). ARAFAT VAKFESİ denen bu etkinliği dile getiren ayet:
 
Arafat’tan "Meş’ari’l-Harâm"a akın ettiğinizde Allah’ı O’nun sizi yola ilettiği gibi anın; من قبله -O’ndan önce şaşırmış durumdaydınız (2:198)


Arafat ovasında Rahmet tepesi.
 
Allah’ım! Arkama baktığımda iyi bir Müslüman olamadığımı görüyorum… Ama bundan sonra yönüm Sana dönük olacak. Sen "tevvab"sın: doğrulana kucak açarsın.

 
Aynı günün akşamı "Meş’ari’l-Harâm"da Allah’a şükrederler, kendilerini Arafat’ta bilinçlendirip arındırdığı için. Bu da MÜZDELİFE VAKFESİ (2:198).


Müzdelife

İkinci günün sabahı Kâbe’nin yoluna düşerler. O yönde yoksullara HAYVAN BAĞIŞINDA bulunurlar (2:196, 22:28) ve bağışın, yerine vardığına dair "İşlem tamam!" anlamında SAÇ TRAŞI olurlar.




Ardından Kâbe’yi ziyaret ederler (3:97). Buna İFADE TAVAFI deniyor (22:29).

.
İçinde İbrahim nebinin namaz kıldırdığı mescid. Ve intizam uğruna TAVAF şeklini alan ZİYARET

Özetle, haccın "menasık"ı yani farzları: (1)Arafat vakfesinde bilinçleniş, (2)Müzdelife vakfesinde şükür, (3)Kâbe yönünde hayvan bağışı, (4)İfade tavafı olarak uygulanan Kâbe ziyareti.
 
Hac bu. Kuran'daki hacda ihrama girmek yok; şeytanı taşlamak yok; o kara taşı öpmek yok…
 
İhrama girmek, şeytanı taşlamak, o kara taşı öpmek, Sefa ile Merve arasında gidip gelmek, Mescid-i Nebevi'de 40 vakit namaz kılmak, muharebe alanlarını görmek... gelenektir. Bakara 158'de "لا جناح" denerek açıklandığı üzere onlara farz muamelesi yapmamak koşuluyla insanlar o gelenekleri yerine getirmekte ya da getirmemekte özgürdür.



__________________
hasanakcay.net
allahindini.net
Yukarı dön Göster hasakcay's Profil Diğer Mesajlarını Ara: hasakcay
 
mistikbalim
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 17 agustos 2009
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 401
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı mistikbalim

SEVGİLİ HASAN AKÇAY
hayrullah abim senden ayetlerle yorum istiyor
yoksa ikna olmayacak
en azından ben olmayacağım
geleneği yıkmaya çalışan sizsiniz ya...


__________________
bekir
dediğin gibi Allah'ım
aynen; yar, rab...
Yukarı dön Göster mistikbalim's Profil Diğer Mesajlarını Ara: mistikbalim Ziyaret mistikbalim's Ana Sayfa
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

Merhaba Hasan abi,

mekke civarında hayvancılık yok.

ikincisi para, alışverişte kullanılan bir araçtır.

Hediye, kurban, ne olursa olsun, kendinden verilenlerdir.

ve ilgili ayet HAC ve UMREDEN ENGELLENENLEREDİR.

Ben müslümanım ve hac bana farz ise, bu sene hacca GİDEMİYOR İSEM, bu ayete muhatap olan BENİM.

Mekkedeyken değil, MEKKEDE DEĞİL İKEN.

günümüzde FIRSATÇILIK ekonomosinde, bu ayet SANKİ UYGULANABİLİRMİŞ gibi gözüküyor. ancak bir önceki notta verdiğim örnek bu ayetin mealinin DOĞRU olmadığının GÖSTERGESİDİR.

hele hele, AKILA sürekli vurgu yapan bir ANLAYIŞ, saça traşına ENDEKSLEMEZ, hediyenin yerine ulaşmasını.

Bunu ancak KENDİ öğretilerimiz MEŞRULAŞTIRIR. Temiz AKIL bunu kabul etmez. Şeytan taşlamayı KABUL etmediği gibi.

Kurban bayramı yaklaşıyor. Bakın TEZGAHLARDA ET fiyatları arttı hemen. Neden?

Çünkü toptan satacaklar ve ET FİYATLARI arttı...

şehirlere getirilen hayvanların hemen hepsi otlaklarda büyüyen hayvanlar.

Geçen sene KITLIK mı oldu, kuraklık mı oldu da hayvan fiyatları arttı yine?

Aynı şekilde mekkeye uçuş bileti (ümre ve hacc bedelinin BÜYÜK bir kısmı UÇAK biletidir) nerede ise amerikaya uçuş bileti ile aynı ???

Biz de hala saçlarımızı traş etmeyi mi düşünücez. Yoksa AYETİ TERTEMİZ akıl ile DOSOĞRU nasıl yorumlamalıyız ki UYGULAYABİLELİMİ mi?

abi çabalarını anlıyorum. aynaya bakıyorum, kendimi görüyorum. Peki bu çabamız ne için? DİNİMİZİ kaybetmemek için.

İyi de ben zaten İYİ bir insan olmak ve Allah'ın hudutları içerisinde yaşayabilmek için ÇABA gösteriyorum. suudi & turk havayollarına daha ÇOK para kazandırdığım zaman DAHA doğru bir Müslüman mı olacağım?

Son gelinen durum itibari ile konu ayetin DOSDOĞRU çevirisine, ANLAMLANDIRMASINA ki yaşamak için, henüz ulaşamadım.

bir simyacı gibi bu yolda arayışıma devam ediyorum inşaallah..

selam ile,

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 

Sayfa Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats