HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Kur'an'da Dinde Olanlar/Olmayanlar
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Kur'an'da Dinde Olanlar/Olmayanlar
Konu Konu: cilbab Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
akarkadir
Newbie
Newbie
Simge

Katılma Tarihi: 13 mart 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 36
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı akarkadir

Selam Kardeşlerim,

67 sayfanın hepsini okumaya gayret ederek, aralarda atlamak zorunda kalarak, -üzgünüm zira kendini tekrar eden o kadar çok yazı var ki- forumu gözden geçirdim. Cilbab konusundaki tartışma bin yıl daha sürer sanırım. Diyalogdan ziyade 2. sıffın ve cebel savaşına dönmüş :)...

 

lütfen devamını okuyunuz... Uzun oldu ama sanırım sıkıcı olmadı. Lütfen hakkınızı helal ederek okuyun :)

 

İlahi Dinlerde Tesettür

Tesettür, kadın ve erkeğin namazda ve namaz dışında avret mahallini örtmesi demektir.

Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Ey Ademoğulları! Size avret yerlerinizi örtecek bir elbise, bir de giyinip süsleneceğniz elbise indirdik. Takva elbisesi ise, o hepsinden daha hayırlıdır. Bu Allah'ın ayetlerindendir. Ta ki iyice düşünsünler."
(Araf Suresi 26)

"Şeytan Adem ile Havvanın avret yerlerini açmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki: Rabbinizin size bu ağaca yaklaşmanızı yasaklamış olması yalnızca sizin iki melek olmanız ve ebedi yaşayanlardan bulunmamanız içindir ve "Gerçekten ben size öğüt verenlerdenim "diye yemin etti. Böylece onları aldattı, ağaca tattıkları anda ise avret yerleri kendilerine beliriverdi ve üstlerine cennet yapraklarından yamalar örtmeye başladılar. Rableri seslendi: "Bensizi bu ağaçtan menetmemişmiydim? Ve şeytanın da size düşmanınız olduğunu söylememişmiydim?" Dediler ki "Rabbimiz, biz nefislerimize zulmettik, eğer bizi bağışlamazsan ve bize merhamet etmezsen gerçekten hüsrana uğrayanlardan olacağız."
(Araf Suresi20-23)

"Ey Adem Oğulları! şeytan ana ve babanızı, avret yerlerini kendilerine göstermek için, elbiselerini soyarak nasıl cennetden çıkardıysa, sakın size de bir fitne (tuzak) kurmasın. Çünkü o da, kabilesinden olanlar da sizi, sizin kendilerini görmeyeceğiniz yerlerden muhakkak görürler. Biz şeytanları, iman etmeyenlerin dostları yaptık"
(Araf suresi 27)

Allah, Hz.Adem ve Hz.Havva'nın çıplaklığını örtmüştü, yasağın ihlalinden sonra ise örtüyü kaldırmış, çıplaklıklarının utancını gidermede onları kendi çabalarıyla bırakmıştı. Kur'an'a göre Hz.adem ile Hz.Havva, örtünme güdüleri ve bu yüzden örtünme çabalarıyla birlikte yeryüzüne indirilmişlerdi.

İnsanlar yeryüzündeki görevlerini unutarak dinlerinden saptıkça, kadının örtünme olgusuda saptırılmıştır.

Yahudiler, tesettürü kadına zulmetme ve buyurma aracı olarak gördüler. Talmut'a göre, başına örtü örtmeden sokaklarda dolaşan bir kadını kocası mehir ödemeden boşama hakkına sahiptir. Talmut müfessirleri kadının kaburga kemiğinden yaratıldığı kabulünü olduğu gibi, onun örtülü oluşunu da mütevazi, alçakbaşlı ve haddini bilir olması gerekliliğiyle açıklıyorlardı. Böylece kadının örtünmüşlüğü bu inanışla ezilmişliği ifade eden bir araç olmaktan ileri geçmiyordu.

İncil'de ise, "Kadınların örtünmelerini, erkeklerin kadınlar karşısındaki üstünlüğünü ifade etmesiyle açıklamıştır. "Pavlus'a göre, son derece alımlı bir şey olan kadının uzun saçı, ona örtülmesi için verilmiştir." (İncil, Korintoslulara Mektuplar : 39)

Bu konudaki görüşlerini Korintoslular'a yazdığı bir mektupta açıklayan Pavlus, Tarsus'lu ve yahudi kökenli bir havaridir. Pavlus'a göre her erkeğin başı Hz.İsa'yı, bir kadının başı ise kocasını temsil etmektedir. Bu yüzden, başına bir şey koyarak ibadet eden erkek ile başına bir şey koymadan ibadet eden kadın, başlarını kirletmektedir. "Çünkü böyle bir kadın, sdaçları kökünden kazınmıi bir kadının ta kendisidir. bir kadın başını örtmüyorsa, saçını kestirsin. Ama saçını kısa kestirmek veya kazıtmak, bir kadın için aynı şekilde utanç verici bir şeydir. Kadın başını da örtmelidir. Erkek tanrının kopyesi ve onun yansımış ışığı olduğu için, başını örtmez. Ama kadın örtünmeli, çünkü o erkeğin yansımış ışığıdır. Başlangıçta erkek kadından yaratılmadı, tersine kadın erkekten yaratıldı. Kadın, erkek için yaratıldı. Ama, erkek kadın için yaratılmadı. Kadın bu sebepten de başının üzerine bir şeyler örtmelidir. Meleklerden ötürü, onlara karşı koruyucu bir güç olarak ve şimdi siz kendinizi yargılayın, kadının örtünmeden tanrıya ibadeti yakışır mı? (İncil, Korintoslulara Mektuplar : 393)

Başörtüsü Yahudiler için, putperest kadınlarda olmayan bir ar ve namus simgesi idi. ayrıca, ibadet ederlerken de başlarının örtülü olmasına dikkat ediyorlardı. Hatta sabah duasını tallit denilen, ipek ya da yünden yapılmış kenarları püsküllü dörtgen biçiminde özel bir kumaş örtüyü örtme geleneği Yahudiler de devam etmektedir.

Baş örtüsü Hristiyan kadınlar arasında yaygındı. Başörtüsünün dindar Hristiyanlar için taşıdığı anlam, Hristiyan bilgini, Tetulinin kadınlarrın başlarını örtmeye çağrısında tanımını bulmaktadır. "Bakire yalvarırım başını bir örtüyle ört! İffetli edep silahına sarıl, etrafını hicab duvarıyla çevir, cinsiyetine ne kendi bakışlarının, ne de glip geçen bakışlarının sızmayacağı bir duvar ör, kadınlara ait bu giysiyi bakireliğini korumak için taşı.

Hristiyan toplumlarda başörtüsü, asırlar boyu kadının evli olduğunu gösteren işaretti. Evli olan bir kadının başı şöyle örtülürdü: saçını içine toplamış olduğu ağın üzerine, yüzünü de kapatan bir baş örtüsü örter, bu baş örtüsü kalçaya kadar iner, bazen önden açık bırakılır veya çene altında bir iğne ile tutturulurdu.

 

 

 

Sevgili Hasan kardeşim, Cilbabı üniformaya benzetin, ayyıldıza, benzettin, eziyete çevirdin, mahpusluk olarak tanımladın, hepsini yaptın da neden olduğu gibi algılayıp, mahrem yerlerinin örtülmesi olarak algılamadın? Israrla bunun böyle algılanmasının Allah'a saygısızlık atfedeceğini iddia ediyorsun. Oysa ki Kur'an önümüzdeyken çarpıtıp başka anlamlar yüklemeye kalkıyorsun.

 

Dediğini bir an kabul edelim ve cilbabın sadece tanınmak için olduğunu düşünelim. O zaman bu devirde örtünen kadının çektiği eziyetleri düşünürsek -ki bu eziyet sadece cilbab giymeyi salt Kur'an'daki anlamıyla algılamalarından kaynaklanmaktadır- o halde tanınmaktan daha çok tanınmamak gerekir ki rahat etsinler. Bugün bir kadının müslüman olup olmadığını örtüsü belirlemez tabi ki ancak örtülü bir kadının -en azından şekilde- inandığını söyleyebiliriz. (Lütfen cilbabın müslüman olmayan kadınlar tarafından da giyilebileceğini ifade eden ayet meallerini kopyala yapıştır yapma. İçim onları okuya okuya kalktı. O kadar çok kopyalayıp yapıştırmışsın ki) Biz islam devletinde yaşamıyoruz. Ve kişinin müslüman kimliğini (Erkek ya da kadın farketmez) açığa vuracak kıyafetler giymesi yasak. (Kadın başörtü takamaz, Erkek de sarık ve cübbeyle gezemez. Burada şu polemiğe girmeyelim ben cübbe sarık taraftarı değilim :)) O halde ne yapacağız? Tanınmak için ne yapacağız? Ayeti kafamıza takmayalım mı? Tanınmak sorunumuz olsun mu, olmasın mı? Müslüman, kimliğini ifade edecek mi etmeyecek mi? O zaman gerekiyordu şimdi gerekmiyor mu? Şimdi islam devleti olduk da bizim mi haberimiz yok? Yoksa sen ayetlerin zamanla kendini nesh edeceğini mi düşünüyorsun? Ya da Kur'an tüm zamanlara hitap etmiyor mu?

 

Sana Nur sûresini değil başka bir ayeti tavsiye ediyorum. (Aşağıda en beğendiğim haliyle, M. Esed tarafından çevrilmiş haliyle mevcut)İnsanların iffetlerini nasıl algılamaları gerektiği senin insafına bırakılmadığı için Allah'a teşekkür ediyorum. Bir kadının iffeti ile bir erkeğin iffetini karşılaştırırken de bir peygamberin kıssasını bile örnek vererek karşılaştırmışsın ki yazık... Orada bahsedilen kıssadaki anlamı salt fiziksel etkilenme olarak algılamak gafletini de bırak lütfen.

 

Âl-i İmrân 7  

İlahî kelâmın özü olan açık ve kesin hükümlü mesajlar ile müteşabihleri kapsayan bu ilahî kelâmı sana bahşeden O'dur. Kalpleri hakikatten sapmaya meyilli olanlar, sırf kafaları karıştır[acak şeyler bul]mak  için ve ona [keyfî] anlamlar yüklemek amacıyla ilahî kelâmın müteşabih olarak ifade edilen kısmına  uyarlar; oysa Allah'tan başka kimse onun kesin anlamını bilemez.  Bu yüzden bilgide derinleşenler şöyle derler: “Biz ona inanırız: [ilahî kelâmın] tümü Rabbimizdendir; derin kavrayış sahipleri dışında kimse bundan ders almasa da.”

Çok uzun olduğunun farkındayım ancak 67 sayfayı okurken çok doldum ve inanın çok zamanımı aldı. O yüzden içimdekileri yazma ihtiyacı duydum.

 

Kadının da erkeğin de cinsel obje olarak kullanılmasını yasaklayan Allah, kadının örtünmesini emrederken akla abes bir emir vermiyor. Duru insan aklı, (ki bu iman etmiş bir akıldır) şunu algılıyor.

DEKOLTE...

 

Bunun erkek için birşey ifade etmediğini, kadın için çok şey ifade ettiğini yadsıyacak hangi akıl var? DEKOLTE konusu magazin programlarında tartışılıyor. Diyorlar ki göğüs dekoltesi, sırt dekoltesi... Dekolte ne kadar olmalı? Nereye kadar dekolte, nereden sonra teşhircilik? Nereden aşağısı uzun nereden sonrası kısa? Tartışıyorlar. Peki sonuç? Sonuca ulaşamıyorlar. Sonuç şu: Allah sınırı koymuş diyorki, cilbablarını üzerlerine alsınlar... Sınır bu. Siz ister kabul edin ister etmeyin.

 

Bu arada birkan kardeşimin kafası biraz karışık olmakla birlikte doğru bir tespit yapmış, Allah'ın emirlerini hangi adalet kavramına göre tartıyorsunuz? Neyin eza olduğuna karar verme hakkını Rab'bim size devretti de bizim mi haberimiz olmadı?

 

Arkadaşlar yukarıdaki ayet mealini tekrar tekrar okuyun ve lütfen bahsetiği muhatap olup olmadığınızdan emin olun.

 

Dua ile...

Yukarı dön Göster akarkadir's Profil Diğer Mesajlarını Ara: akarkadir
 
Hasan Akcay
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 11 ekim 2005
Gönderilenler: 767
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Hasan Akcay

Âl-i İmran 7'de geçen müteşabih kelimesinin "tesettür"ü çağrıştıran hiçbir yanı yok. 

MÜTEŞABİH, teşbih yani sözlü benzetme ile ilgilidir. Kıyamet, cennet, cehennem gibi "gaybî kavramlar"ı anlamamızı sağlamak için Kuran'da kullanılan bir anlatım yöntemi. Cennet şuna benzer ki... diye başlanır örneğin.

Dikkat. Müteşabih olan, örneğin cennet kavramıdır; cennetteki içeceklerin, yiyeceklerin, gölgeli ve meyvalı ağaçların, o gölgelerdeki koltukların... anlatımı değil. Anlatım mübîn yani açık ve net olup muğlak sayılabilecek hiçbir kusurla malul değildir. Dolayısıyla Kuran'ın bütün ayetleri muhkemdir.

Ardına düşülmesi sakıncalı olan şey ise müteşabih olduğu öne sürülen ilahî sözler değil, onların dile getirdiği soyut kavramlardır.  Örneğin cehennemin ondokuz meleği. "Neden ondokuz da ondokuz milyon değil; ondokuz tanecik zebani koskoca cehenneme yeter mi?" deyip o soruya kendiniz kaptırarak aklınızı kilitlemenizdir sakıncalı olan; cehennemde ondokuz melek bulunduğunu bildiren ilahî sözler değil.

Sayın akarkadir, siz tesettür zulmünü allayıp pullayıp Allah'ın güzelim dinine yamamak için bunu bile istismar ediyorsunuz. Sizi niye ciddiye alayım? Lütfen bir neden gösterin sizi ciddiye almam için?

Sevgi ile, Hasan Akçay

Yukarı dön Göster Hasan Akcay's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Hasan Akcay
 
akarkadir
Newbie
Newbie
Simge

Katılma Tarihi: 13 mart 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 36
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı akarkadir

Selam,

 

‘Clbab’, türban ya da baş örtüsü konusu ve bununla birlikte, Allah’ın ayetlerini nasıl anlamamız gerektiğine dair çok uzun bir tartışma oldu. Faydalı olup olmadığını ise ancak Allah bilir. Kişiselleştirmeden ve ‘nefs’ mücadelesine girmeden –tekrar- yanıt vereceğim.

 

Kuran ayetlerinden örnek verirken, Al-i İmran 7. Ayeti özellikle seçtik. Burada bahsedilen ve vurgulanmaya çalışılan konu, ‘müteşabih’ ayetler ile ilgili kısım değildi. Zaten ayet mealini yazarken de bunu belirterek yazdık. Konu sadece ayetleri bilgiye dayanmadan yorumlama üzerine idi. Ayet mealini tekrar verelim.

 

 

İlahî kelâmın özü olan açık ve kesin hükümlü mesajlar ile müteşabihleri kapsayan bu ilahî kelâmı sana bahşeden O'dur. Kalpleri hakikatten sapmaya meyilli olanlar, sırf kafaları karıştır[acak şeyler bul]mak  için ve ona [keyfî] anlamlar yüklemek amacıyla ilahî kelâmın müteşabih olarak ifade edilen kısmına  uyarlar; oysa Allah'tan başka kimse onun kesin anlamını bilemez. Bu yüzden bilgide derinleşenler şöyle derler: “Biz ona inanırız: [ilahî kelâmın] tümü Rabbimizdendir; derin kavrayış sahipleri dışında kimse bundan ders almasa da.” Al-i İmran 7

 

Eleştirdiğimiz gibi olmasın diye başka açıdan olaya netlik vermeye çalışalım. Burada bahsedilen müteşabihler mesajlar değildir kuşkusuz. Mesaj olarak verilenler, ‘muhkem’ olarak adlandırılan, kesin hükümlü ayetlerdir. Müteşabihler ise aynen Sayın Hasan Akçay kardeşimizin bahsetiği kavramlardır. Zaten müteşabihler olarak adlandırılan sözcükleri anlamlandırmaya çalışmak abesle iştigaldir. Adı bile müteşabih olan kavramların neler olduğunu açıklamaya çalışmak da zaten bizim işimiz değildir. Bizim işimiz iman etmek ve hepsinin Allah tarafından olduğunu söylemektir. Algılasak bile… Buradaki konu aslında bize cilbab dahil, Kuran’ı nasıl anlamamız gerektiğini anlatıyor. Ancak konu cilbab olunca tartışma doğal olarak onun etrafına geliyor.

 

Cilbab müteşabih değildir. Müteşabih olan anlamlandırmadaki zafiyetinizdir. Zira sizden alıntılarla devam edelim.

Alıntı:

“…Bakın, sahilde yürüyorum bazan. Cilbablı cilbabsız kızlar görüyorum. Erkek arkadaşlarıyla el ele, kucak kucağa, dudak dudağa. Aynı davranış içindeki o kızların cilbablıları mümine de cilbabsızları kafire mi?...”

Hasan Akçay

 

Sevgili Hasan Akçay,

İslam, Musevilik ve Hristiyanlık olarak adlandırılan İbrahimî dinlerin ve Kuran’da bahsedilen tüm mesajların ortak özelliklerinden bir tanesi, aynen geçmiştekiler gibi yüce ahlak sahibi iffetli peygamberlerle ifade edilmiş olmasıdır. Nitekim Allah; ahlaklı, iffetli, imanlı olmayı şeref saymış ve bu bağlamda ‘eşref-i mahlukat’ olma mertebesine Adem evladını yükseltmiştir. Muhtelif ayetlerde tanımlanan iffet, ahlaklı olmayı da kapsayan yüce bir erdemdir. Allah’ın seçkin kıldığı kulları için kullandığı sözcüktür. Tartıştığımız Nur sûresinde de ilk olarak bahsedilen olgu iffeti korumakla ilgilidir. İffeti korumak bahsedildiği gibi:”… sahilde erkek arkadaşıyla el ele, kucak kucağa, dudak dudağa…” olmaz. Bu sözcüklerin hiçbiri bana iffetli olmayı tanımlamıyor. Cilbablı ya da cilbabsız. İffeti korumak gözleri de haramdan korumayı ifade eder. Peki nasıl korunacak gözler haramdan? Helal olmayana bakmayarak. Bunun erkeği kadını yok. Adem evladı iffetli olmak istiyorsa gözlerini haramdan koruyacak. Senin düşündüğün bu sistemde iffeti de namusu da korumaya olanak yok. Adam utanmıyor, karısı (ya da sevgilisi her neyse sonuçta onun mahremi bizim namahremimiz) ile dudak dudağa oturuyor ya da ayakta, biz de yazlık sinema gibi seyrediyoruz bunun da adı iffetli olmak oluyor. Burada durup kendimize gelelim.

 

Alıntı:

“…Cilbabın gerekçesi işte bu. İnananların kadınlarını inananların kadınları olarak tanıtmak ve dinî-ideolojik ya da cinsel tacizi önlemek –en yu’rafne ve lâ yu’zeyn.
Cilbabın namusla, namussuzlukla, tesettürle ilgisi yok…”

 

Cilbabı tartışırken bile iffetin dozunu kaçırdıktan sonra pardon kardeşim ama sen hangi hükmü vermeye çalışıyorsun? Senin vereceğin hüküm olsa olsa bozuk saatin doğru zamanda doğruyu göstermesi olabilir. Kendinden başka yorumları dinlemeyecek ve küçümseyecek kadar kibirli, Allah’ı taraftar yapacak denli de pervasızsın. Tebrik ederim. Buradaki şu inanan kadınlar ve inananların kadınları öyküsünü o kadar uzatmışsın ki pes dedim. Bir mümin erkek ya da kadın sadece mümin olanla evlenebilir. Kafirler ve müşriklerle evlenmesi yasaktır. Bu taraflar ister İsevi, ister Musevi olsunlar inanmışlardır. Onlardan müşrikler diye bahsedilmez. Kafir? Asla… O yüzden ister inanan kadınlar de ister inananların kadınları… Hiçbir şey değişmez… Onlar inanmıştır. Ayrıca cilbab tabi ki namusla alakalı değildir. Namus ayrı cilbab ayrı. Bunu kimse inkar etmedi ki. Sen neden birleştirdin şimdi bunu? Anlaşılmaz şekilde tekzip edilmesi gereken yazıların var. Ama dedim ya 68 sayfa dolmuş. Sen beni dikkate almasan da ben seni dikkate alacağım.

 

Alıntı:

“Cilbabın nesi evrensel? Ya da son peygamber Japonya’da yaşasaydı nolurdu? Cevap: eşleri kimono giyerdi.
Sonra?
Şimdilerde Arap cilbabını tesettür diye dayatan gardrop müslümanları o zaman da aynı inatla Japon kimonosunu dayatırlardı.
Oysa evrensellik Arab
ın cilbabında, Japonun kimonosunda ya da Osmanlının türbanında olamaz. Evrensellik ihtiyaçtadır çünkü mekan ve zaman aşırı olan odur.
Her ulusun kad
ınları kendilerini tanıtma ihtiyacını örneğin hacda duyarlar ve o ihtiyacı karşılamak için kendilerine özgü giysilere bürünürler. Cilbab odur.
Cilbab, tan
ınma ihtiyacının ortaya çıktığı her yer ve zamanda Allah’ın emri olup farzdır. Hacda, kışlada, hastanede, karakolda…
O halde cilbab ayy
ıldızlı hac giysisidir; asker, polis üniformasıdır; doktor önlüğüdür; hattâ piyango biletçisinin güvercinli şapkasıdır. Biletçi o şapkayı giymezse insanlar, "Ya sahte bilet satıyorsa?" diye kuşkulanacağı ve zabıta işlem yapacağı için.”

Şu tanımların döktürdüğü yaldızlı anlamlar daha bir iştah açıcı. J İffetle birlikte anılan cilbab oldu mu sana üniforma? Eh be Hasan Akçay, piyangocunun şapkasını da bu tartışma içine soktun ya helal olsun. Demek ki sadece tanınma ihtiyacı hasıl olduğunda cilbab yani üniforma farz… Hele şu tanınma, İslam devleti, sahiplenilme ile ilgili yazdıklarını ise buraya alma gereğini bile duymadım. Özetle kalpleri çürük olanlara bu kadınlar sahipli imajı verilmesi içinmiş cilbab. O zaman çürüktü de şimdi çok mu sağlam o insanların kalpleri? Onlar tükendi gitti ortadan kalktı yerlerine yenileri gelmedi mi? O zaman hukuk devleti yoktu, taciz edilenler korunamıyordu da şimdi çok mu iyi korunuyor? Ne demek bunlar? Hele ki şu peygamber japonyada yaşasaydı örneğine de hasta oldum… Tam cahil insanların yazdığı, ateistlerin sayfalarında ifade ettikleri tanımlamalar bunlar. Tanınmak için bir ihtiyaç olsa idi sadece kadınlara izafe edilmez, tüm insanlara emredilirdi. Ama sen bunu yine algıları açık birisi olarak bu şekilde algılamış, başka türlü düşünmenin Allah’ın dinini kirletmek olarak da nitelemişsin… Kalburcuların yaklaşımı bile daha naif ve kabul edilebilir.

 

Alıntı: (Büyük harfle yazmışsın o yüzden büyük harfle yazdım)

Çünkü tahrik olma hakkı kötü huylu bir ur gibidir. Yayılır, yayılır; değil İslamı, dünyayı kaplar.

 

Şehvet ve tahrik olma hakkı diye bir tabirin ne anlattığını bilmiyorum. Bildiğim şey şu: Meşru sınırlar içinde olduğu müddetçe şehvet Allah’ın bize hediyesidir. Şimdi asıl süper yoruma geçiyoruz ki orası zaten zurnanın son deliği. Şehvetle hareket etmek cezayı gerektiriyor ve devletin bunu kesip atması gerekiyor demişsin. İyi de komik olduğunun farkında değil misin? Sen şehveti kamulaştır… Sonra da insanlar tahrik oldu diye ceza kes. İşte bu yorum tam da sana göre olmuş.

 

Şehvet, kadın ve erkeğin içinde olduğu, cinselliği içeren uyarılmayı ifade eder. Diğer türleri sapıklıktır. Erkeğin erkeğe şehvetle yaklaşması gibi sapıklıklar Allah tarafından yasaklanmıştır. Buradaki şehvet ağırlıklı olarak bir erkeğin kadına olan yaklaşımını ifade eder. Yazında anlattığın Yusuf’un hikayesinde kadının şehvetinden bahsedilmez. Yusuf şehvetlidir, kadın onun nefsinden yararlanmak ister. Ancak Yusuf Rabbinin ikazıyla kadından uzaklaşır. Tartışma uzamasın diye söylüyorum ki bu ayeti bile buraya alet etmen hoş değil. Hatta demişsin ki Yusuf diğer erkeklerden daha alımlı değil. Ancak Allah Kuran’da mealen diyor ki: Kadın, onların dedikodusunu duyunca, onlara davetçi gönderdi; onlar için dayanacak yastıklar hazırladı. Herbirine bir bıçak verdi. (Kadınlar meyveleri soyarken Yusufa): "Çık karşılarına!" dedi. Kadınlar onu görünce, onun büyüklüğünü anladılar. (Şaşkınlıklarından) ellerini kestiler ve dediler ki: Haşa Rabbimiz! Bu bir beşer değil... Bu ancak üstün bir melektir!Yusuf 31 Demek ki Yusuf normalden daha yakışıklı, normalden daha etkileyici. İddia ettiğiniz gibi normal biri kadardan öte yani J

 

Benim gayem sadece beni neden dikkate alman gerektiğini hatırlatmaktı. Ben gerçek hanif bir Müslüman olarak ve Rabbimin kulu olarak senden daha üstün değilim. Üstünlük takva iledir. Sadece konuyu daha geniş bir zeminde ele almak ve gerçek anlamda önce iffeti, ahlakı, şerefi tanımak gerekir. Kuran bütün bir mesajdır. Parça parça edilmez, Muhkemdir, hükümler içerir. Hükümler ise kesindir ve bütünlük ifade eder. Cilbab kadının şehveti kamulaştırmasını önleyerek onu olası haram bakışlardan korur. Onun için bir kalkandır. Diyeceksin ki kadını cinsel bir obje olarak görüyorsun. Evet. Öyledir. Kadın cinselliğin ve şehvetin kaynağıdır. O yüzden şehvet uyandırmayacak şekilde giyinmesi, avret yerlerini saklaması gerekir. Delil mi istersin?

 

  1. Dekolte deyince neden sadece kadınlar anlaşılır? Erkeklerin dekoltesi olmaz? Çünkü dekolte ile kadının tahrik etmesi muhtemel bölgeler ustaca açılır. Kimin için? Erkekler için tabi ki. Şimdi iddia edenler de olacaktır aaa kadınlar sadece erkekler için mi giyinir diye. Bilmem belki başka bir cins daha vardır bilinmeyen.
  2. Kapak güzeli deyince 90-60-90 ölçülerine en yakın fıstık gibi mankenler algılanır değil mi. Peki ideal erkeğin ölçülerini bilen var mı? Kadını biliyoruz 36 beden J
  3. Açın haberleri, istatistiklere bakın. Taciz, tecavüz vb başlıklarla ilgili. Kim daha çok kimin tacizine daha çok maruz kalmış? Neden sizce? Mesela birkaç kadın ellerinde silahla bir erkeği ormana götürüyor ve sonra……. J komik değil mi

 

Bunu sonsuza kadar uzatabilirim. Ben reklamcıyım. Kadın cinselliğinin algı boyutunda neleri harekete geçirdiğini çok iyi bilirim. Şimdi konuyla ilgili lütfen darılmayın ben kadının cinselliğini teşhir etmesine karşıyım. Yoksa dediğim gibi meşru sınırlar içinde kalan şehvet ve cinsellik için diyecek bir şeyim yok.

 

Tesettür sözcüğünü doğru bulmuyorum. Doğru olan Şehvetin teşhir edilmemesidir. İffetin korunmasıdır. Bunun sınırı ile ilgili sorulan sorulara ısrarla kayıtsız kalmışsınız ve bunu insanlara bırakmışsınız ki bu daha da çelişkili olmuş. Sitede yapılan genel bir çağrı var ki bu da size rehber olmuş, ayetin çevirisindeki ziyneti ziynet yerleri olarak algıladığımızda sanki İslam zinaya davet ediyormuş gibi bir dizi saçmalık var. Burada ziynet ya ziynet yeri kavramından ziyade görünen yerleri müstesna kavramı önemli. Mecburen görünen yerleri açık olacak. Saçlarla ilgili açık bir hüküm yok. Ama göğüslerin üzerinden kapatılması emredilen dış giysidir ve şehvet uyandırmayacak bir kıyafettir. Saçla elle ayakla sınırlanamayacak bir iffet duygusudur anlatılmak istenen. Şeklen sınırı da Cilbab dır. T.C. devletinde bunun modasını gelenek, kültür belirler.

 

Konuyla ilgili Rabbim bilmeyerek işlediğim günahlarımı affetsin.

Muhakkak O çok affedicidir.

Kadir.

Dua ve selam ile.

Yukarı dön Göster akarkadir's Profil Diğer Mesajlarını Ara: akarkadir
 
Hasan Akcay
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 11 ekim 2005
Gönderilenler: 767
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Hasan Akcay

Bu taraflar ister İsevi, ister Musevi olsunlar inanmışlardır. Onlardan müşrikler diye bahsedilmez. 

İsevî ve Musevîlerin inanmamış ve müşrik olduğunu söylemedim. "Cilbab, onu giyenleri (Müslüman kadınlar olarak) tanıtır," iddiasına cevaben şunu belirtmeye çalıştım:

5:5'teki icazet gereğince her halde bazı sahabeler Yahudi kadınlarla, bazıları da Hristiyan kadınlarla evliydi. Sırtlarında cilbab var diye "nisâi'l müminîn"in o gayrimüslim kadınları Müslüman mı oluverdi; (Müslüman kadınlar olarak) mı tanınıverdi?

Eğer Ahzab 59'da "inanan kadınlar"ın yani "müminat"ın cilbab giymesi isteniyor olsaydı onların Yahudiliği ya da Hristiyanlığı fartketmezdi çünkü, haklısınız, onlar da müminat. Ama ayette inananların kadınları yani nisâil müminîn cilbab giysin, deniyor. Evet müminat onlar ama aynı zamanda Yahudi ve Hristiyan yani gayrimüslim

Konuyu sizin gibi saptıran kimselerle çok uğraştım. Lütfen anlayın. Aslında anlıyacak durumdasınız. Çünkü yazınızın başlarında ben sizin "Sayın Hasan Akçay kardeş"inizim. Sonra "Yetti gari!" diyecek duruma geliyorsunuz; o nktadan itibaren artık "Kendinden başka yorumları dinlemeyecek ve küçümseyecek kadar kibirli, Allah’ı taraftar yapacak denli de pervasız"ım ben. Yani şimdi ne oldu size? Ne olduysa bana da o oluyor. Kendinizi benim yerime koyun.

Öteki iddialarınızı da cevaplardım ama tekrarlar daha önce okuyanlara haksızlık olmasaydı. Yine de nasip. Onları da düşünerek elimden geleni yapayım, Allah isterse.

Sevgi ile, Hasan Akçay

Yukarı dön Göster Hasan Akcay's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Hasan Akcay
 
akarkadir
Newbie
Newbie
Simge

Katılma Tarihi: 13 mart 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 36
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı akarkadir

         Sevgili kardeşim Hasan Akçay,

         Siz tabi ki kardeşim(iz)siniz. Hatalarınızı dile getirmemize müsaade edin lütfen. O kadar hırçın yazmışsınız ki... Ben size veya başka bir kardeşime asla hakaret etmeyi düşünemem. O tamamen nefsimden kaynaklanır. Yaparsam da hemen özür dilemem gerekir. Böyle algılandıysa affınızı dilerim.


         Ben kalburcu zihniyete tamamen karşı, onların zihniyetini yıllarca eleştiren bir bireyim. Aynı zamanda yaşamımın önemli bir kısmında da Kuran'ı yanlış yorumlayanlarla mücadele ettim. Yaşam öykümü anlatmak için değil ama beni doğru anlamanız için söylüyorum. Hafızlık kursu öğrencisi olarak başladığım dînî yaşamıma, bana doğru yolu gösterdiği ve hanif olarak yüzümü O'na çevirmemi sağladığı için Rabbime dua ederek geçiriyorum. Yıllar yılı bize 'din bu' diye sunulan safsatalara inandım. Kalan hayatımda ise hem safsatalarla, hem de Kuran'ı anladığını sanıp yanlış yorumlayanlarla mücadele etmeye karar verdim. Buraya yazı yazmamın nedeni de bu. Olayın kişiselleştirilecek bir tarafı yok. Tesettürü kara çarşaf olarak algılamak ne kadar yanlışsa, cilbab tanımını üniforma basitliğine indirgemek o denli zayıf bir yorumdur.


         Cilbabla ilgili şunu söylemek mümkündür. Cilbab kelime anlamıyla bedeni örten örtü anlamındadır. Ancak ayetin tarzında bunun bir emir kipi olarak kullanılmadığı anlaşılmaktadır. Yapmayanların kınandığına ait bir ayet de yoktur. O yüzden bu kadar üzerine gidilecek bir mevzu değildir. Zaten konuyla ilgili çıkarılan tartışmalar, imanın gölgelenmesine yöneliktir. İman gölgelenecek ki, ibadetler tartışılır hale gelsin. Tartışılsın ki ayrılıklar çoğalsın ve ayrılıklarla Allah’ın asıl emrine karşı gelinerek ‘fitnenin’ yayılması devam etsin.


         İbadetler geleneklerle iç içedir. Gelenekler ise kültür, zaman ve mekana göre farklılaşır. Aztek, inka ve maya topluluklarının tarihteki kültür yapılarını incelediğimizde de, kültürlerinde; secde etmek, kurban kesmek, oruç tutmak gibi ibadetler en ilkel halleriyle yer almaktadır. Bu bize en ‘ilkel’ topluluklarda bile ibadet hükümlerinin bulunduğunu gösterir. Aynı toplumlarda kadınların örtündüğünü değil ama en azından ‘avret’ yeri olarak tanımlanan yerlerini örttüğünü görürüz. ( Afrika’daki bazı kabilelerde tersi durumun söz konusu olduğunu biliyoruz. Bu bizim anlam bütünlüğümüzü bozmaz. Tam tersine “kendilerine peygamber gönderilmeyen kavimler” hükmünü hatırlatır.) Özetle ibadet noktasında insanların genel olarak aynı eylemleri, farklı şekillerde de olsa yaptıklarını görüyoruz. Bu bize aynı kaynaktan ilham alındığını, zamanla farklılaştığını anlatmaktadır.


         Örtünmek; imanı tamamlayıcı unsur ya da imandan bir parça değildir. Konuyu bu şekilde algılayıp, “saçının tek bir telinin görünmesi bile haramdır” noktasına getirmek, Rabbimizin “Allah sizin için zorluk dilemez” hükmüne ters düşmek demektir. Allah’ın emrettiğinin tersine hüküm vermek ise zulümdür. Ancak lütfen Allah’ın hükümlerini “ne zorlaştıralım, ne de hafife alalım”. Zira zorlaştırmak ne kadar büyük zulüm ise hafife almak da o kadar zalimliktir. Örtünmek ibadet değildir ya da imandan bir parça değildir. Ancak şehveti örtmek emirdir. İffetli olmak emirdir. İster cilbabınızla, ister ipek şalınızla, ister başka bir şekilde ama en güzel şekilde şehvetimizi örtmekle mükellefiz. Çok basit ama bir o kadar da anlamlı. “Zinanın sınırına yaklaşmayın” hükmünü anlayabilmek ne kadar büyük bir azizlik ise aynı şekilde “iffetinizi koruyun” hükmünü algılayabilmek de o denli yüce bir bahtiyarlıktır.


         Sevgi, saygı, dua ile…

 

Yukarı dön Göster akarkadir's Profil Diğer Mesajlarını Ara: akarkadir
 
savana
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 30 nisan 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 1235
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı savana

Dediğini bir an kabul edelim ve cilbabın sadece tanınmak için olduğunu düşünelim. O zaman bu devirde örtünen kadının çektiği eziyetleri düşünürsek -ki bu eziyet sadece cilbab giymeyi salt Kur'an'daki anlamıyla algılamalarından kaynaklanmaktadır- o halde tanınmaktan daha çok tanınmamak gerekir ki rahat etsinler. Bugün bir kadının müslüman olup olmadığını örtüsü belirlemez tabi ki ancak örtülü bir kadının -en azından şekilde- inandığını söyleyebiliriz. (Lütfen cilbabın müslüman olmayan kadınlar tarafından da giyilebileceğini ifade eden ayet meallerini kopyala yapıştır yapma. İçim onları okuya okuya kalktı. O kadar çok kopyalayıp yapıştırmışsın ki) Biz islam devletinde yaşamıyoruz. Ve kişinin müslüman kimliğini (Erkek ya da kadın farketmez) açığa vuracak kıyafetler giymesi yasak. (Kadın başörtü takamaz, Erkek de sarık ve cübbeyle gezemez. Burada şu polemiğe girmeyelim ben cübbe sarık taraftarı değilim :)) O halde ne yapacağız? Tanınmak için ne yapacağız? Ayeti kafamıza takmayalım mı? Tanınmak sorunumuz olsun mu, olmasın mı? Müslüman, kimliğini ifade edecek mi etmeyecek mi? O zaman gerekiyordu şimdi gerekmiyor mu? Şimdi islam devleti olduk da bizim mi haberimiz yok? Yoksa sen ayetlerin zamanla kendini nesh edeceğini mi düşünüyorsun? Ya da Kur'an tüm zamanlara hitap etmiyor mu?(akarkadir yazdı)

Selam akarkadir

yukarıda alıntıladığım yazdıklarınıza binaen sorduğum sorulara cilbapla ilgili ayetlere bağlı kalarak cevap yazarsanız sizi daha iyi anlayacağımı düşünüyorum.

Allah’ı ve Elçisini incitenlere Allah dünyada ve ahirette lanet etmiş ve alçaltıcı bir ceza hazırlamıştır (57). İnanan erkekleri ve kadınları haksız yere incitenler açık açık iftira edip günaha giriyorlar (58).

Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve inananların kadınlarına söyle, cilbablarını sıkıca giysinler. Onların tanınması için ve incitilmekten kurtulması için uygun olan budur. Allah esirger ve bağışlar (59).

Münafıklar, kalplerinde çürük bulunanlar ve yalan haberlerle toplumu bulandıranlar eğer geri durmazlarsa seni üzerlerine salarız. Artık çevrende çok az kalabilirler (60). Kovulur, görüldükleri yerde yakalanıp öldürülürler (61).

Öncekiler için de yasamız bu idi Bizim. Sen Allah’ın yasasında bir değişme bulamazsın (62).

 

1-peygamber eşleri kızları ve inananların kadınları cilbap giymek suretiyle kendilerini kimlere tanıtacaklar?

2-ayetlerin konu ettiği bir arada toplum olarak yaşayan 2 grupa dahil insanlar var .bir grup Allaha ve resulünün tebliğ ettiğine iman edenler,diğer grup münafıklar-,iman ettiklerini söyledikleri halde aslında iman etmemiş olanlar- ,iman edenlere karşı olan ve toplumu yalan haberlerle bulandıranlar , iman edenleri ve elçiyi incitenler iftara edenler.Ayetlerde iman etmeyenlere karşı uygulancak yaptırım ( bu yaprtırım -onları toplumdan, sürmek.kovmak veya yakalanıp öldürmesi )onların inançsız olmalarından dolayımı ?yoksa inananların kurduğu toplumda fitne çıkarıp inanları incittiklerinden dolayımı?

3-İnanların kadınları cilbaplarını iffetli oldularını anlatmak için mi giyiyor yoksa 2. soruda bahsini ettiğim 2 gruptan birine dahil olduklarını belirtmek için mi?

4.Bu devirde örtünen kadınların çektiği eziyetler nelerdir?Örtülü olmaktan dolayı yolda çevirilip fiziksel darb veya sözlü saldırlara mı maruz kalıyorlar?Diyelim kalıyorlar bu saldırılar karşısında mensup oldukları TC hukuk yasaları o kadınlara bunları yapanlara karşı cezai müeyde uygulamıyormu?

5-müslüman kimliğini bu devirde ifade edecekmi etmeyecekmi demişsiniz.TC de yaşayan müslümanların kimliklerini deşifre etmelerini gerektirecek şartlar mevcutmu?Ayetlerde bahsedildiği üzere inanan kimseler incitilip, haksız yere eziyetmi görüyorlar. TC de illegal örgütlenmeler yoluyla toplumu kaosa sürükleyen dini ayrımcılık var da TC devleti bu illegal örgütlere dur diyecek güç ve yeterlilğe sahip değilmi?

 

6-62. ayette anlatılan öncekiler içinde yasamız bu idi Sen Allahın yasasında değişiklik bulunamazsın ifadesi ,Allah tarafından tebliğ edilen dine ve peygambere karşı düşmanlık edenlere (diğer peygamberlerin tebliğleri ve o peygamberlere düşmanlık edenlerin sonu)atıfta bulunup 57, 58 ,60 ,61 de bahsedilen kişilerin durumunun ne olduğuna ışık tutmaz mı?

7-Şimdi islam devleti olduk da bizim mi haberimiz yok? demişsiniz.

Ayetlerde anlatılanlar;

- kurulmuş islam devletine tabi olmayanların islamlaştırılması için ,öldürülmesini veya sürülmesini amaçlı mr?

-yoksa kurulmulş olan devlete tabi olduğu halde ,toplumda kargaşa yaratarak ,toplumu bulandıran kişilerin tehditlerini önlemek amaçlı mı?



__________________
O, yaratıp şekillendiren, âhenk veren ve düzene koyandır
Yukarı dön Göster savana's Profil Diğer Mesajlarını Ara: savana
 
Hasan Akcay
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 11 ekim 2005
Gönderilenler: 767
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Hasan Akcay

Akarkadir:

 

1-Bana cevap vermenizi istemiyorum. Ben cevaplarımı Kuran'da zaten buluyorum. Rabbime 'Hamd' olsun ki akıl sorunu yaşamıyorum. En azından şimdilik.

 

Görüldüğü gibi akadir kendisine cevap vermemi istemiyor. Ben de cevap vermedim ama o istemediği için değil, sözleri evinsiz olduğu için. Kendisine aynen iade edilebilecek kadar evinsiz:

 

1-Yazdıklarımın doğru mu yanlış mı olduğunu belirtmenizi istemiyorum. Ben onların  doğru olduğunun kanıtını Kuran’da buluyorum. Övgü Allah’a, akıl sorunu yaşamıyorum. En azından şimdilik.

 

Fesübhanallah, Hasan Akçay

Yukarı dön Göster Hasan Akcay's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Hasan Akcay
 
ofsar
Newbie
Newbie


Katılma Tarihi: 15 ekim 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 3
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı ofsar

Sevgili Hasan!

Kadının örtünmesi konusundaki yani Nur 31. Ayette geçenlerin gerçekte takı malzemeleri olduğunu ifade ediyorsun. Ama yine ayette şöyle bir yerde var:"yahut henüz kadınların mahrem yerlerini anlamayan çocuklara gösterebilir. Gizledikleri süslerin bilinmesi için ayaklarını vurmasınlar." Siz burayı neden es geçiyorsunuz. Burada kadın mahrem yerlerinin ergenliğe ulaşmamış çocuklara gösterilmemesi isteniyor. Bu senin bahsettiğin manada bir takı olsa niye gösterilmesin ki. 15-16 yaşındaki bir kızın veya oğlanın veya bir başka yakının çocuğunun ziynetini görmesine abesle iştikal ne olabilir ki? Üstelik Kur-an süslenme ve takı konusunda bir kısıtlama vede bir engel göstermeden. Hatta kullanılması konusunda bile teşvik sunarken...

Sevgili Hasan burada geçen anlam "Kadın göğsüdür" Ayeti bütün olarak incelediğinde bunu anlamış olman gerekir.

Bir başka ayeti yorumlarken türban yoktur diyorsun, bence son derece sağlıklı bir açıklamada bulunuyorsun. Ama örtünme konusunda ise çelişkini anlaman açısından söylemek istiyorum. Kadının örtünmesini taktığı takılara bağlıyorsun peki sevgili Hasan; Kadın küpe takıyorsa o zaman başınıda kapatmalımıdır diyeceksin. Üstelik başörtüsünün olmadğı senin yorumunda çok net şekilde ortadayken, bu durumu nasıl yorumlayacaksın. Kal sağlıcakla....

Yukarı dön Göster ofsar's Profil Diğer Mesajlarını Ara: ofsar
 
misafir123
Newbie
Newbie
Simge

Katılma Tarihi: 15 ekim 2007
Gönderilenler: 30
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı misafir123

Hasan Akçay

Yanlış mana verdiğin ayet

"Ey Peygamber! hanımlarına, kızlarına ve müminlerin hanımlarına söyle, dışarı çıkarken üstlerine cilbablarını alsınlar. Bu, onların tanınmasını ve bundan dolayı incitilmemelerini sağlar. Allah, Gafûrdur, Rahîmdir. " (Ahzab, 59)

Cilbab; müslüman kadını baştan aşağı örten çarşaf, ferâce ve câr gibi dış kıyafet. Gerek Medine döneminde gerek daha sonraki dönemlerde mümin kadınların evden dışarıya çıktıkları vakit üstlerine giydikleri bol ve geniş bir örtü olup, onları tanınmayacak şekilde örten bir nevi çarşaf demektir. Cilbab mümin kadınların Allah'ın tesettür emrine uymak için giydikleri dış örtünün Kur'an-ı Kerîm'deki adıdır.

Cilbab, mümin hanımların alâmetidir. Bunu giyen bir hanımın tanınması ve hakkında su-i zanna düşülmesi mümkün değildir. Zira cilbablı hanımların böyle bol ve geniş bir örtüye bürünerek saygıyı gerektiren bir dış kıyafetle tam tesettürlü olarak vakarla dolaşmaları, sokaktaki kadınlara sataşmayı huy edinen cahillere çekinme hissi verir. Böyle bir İslâmî dış kıyafet bu gibi kimselerin yapacakları edepsizliğe engel olur.

Bazı müfessirler bu ayetteki tanınma meselesine “(özgür ve iffetli) tanınması” diye, diğer müfesirler ise “tanınıp da eziyet edilmemelerine” diye mana vermiş. Ama herhalde cilbaba üniforma diyen ilk sensin.

 

Hadi yukarıdaki ayeti nefsine göre tefsir ettin şu ayeti nereye çekeceksin?

“Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. (...) " (Nûr, 31.)

Ayet çok açık, yoruma bile gerek yok. Ama buna rağmen bu ayeti de bir tarafa çekip kendi görüşlerini öne çıkarıyorsun. Yok tanınmaymış, yok zinet yeri başka şeylerle de örtülürmüş. Bir önceki ayete bakmayı düşünebilseydin ayetin konusunu anlardın:

Mü'minlere söyle: "Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu, onlar için daha temizdir. Gerçekten Allah, yaptıklarından haberdârdır. (Nûr, 30.)

Bu ayetlerden çıkan kadının zinetlerini örtmesi ve dışarıda kadının çekiciliğini azaltmasıdır. Erkeklerin de gözlerini haramdan korumasıdır. Zaten kadının kadına karşı başını örtmesi söz konusu değildir. Kadın, erkeklerin meylini kesmek, zinaya giden yolu kapatmak için başını örter.

Yukarı dön Göster misafir123's Profil Diğer Mesajlarını Ara: misafir123
 
misafir123
Newbie
Newbie
Simge

Katılma Tarihi: 15 ekim 2007
Gönderilenler: 30
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı misafir123

Tefhimu'l Kur'an / MEVDUDİ

Allah ve Rasûlü'nün bu apaçık hükümlerini öğrendikten sonra, bir müslümanın önüne iki yol açılır. Ya günlük hayatında bu hükümleri uygulayıp kendisini, ailesini ve toplumunu, ortadan kaldırılmaları için Allah ve Rasûlü'nün böylesine ayrıntılı hükümleri koyduğu kötülüklerden temizleyecek, ya da bir takım zaafları nedeniyle bu hükümlerin bir veya bir kaçını çiğneyip, hiç olmazsa günah işlediğini bilecek ve bunu böyle kabul ederek, yaptığına fazilet etiketi vurmayacaktır. Bu seçeneklerin dışında, Kur'an ve Sünnet'in açık hükümlerine aykırı olarak, Batı türü bir hayat tarzını benimseyenler ve sonra da müslümanlığı kimseye bırakmayıp, İslâm'da örtünme diye bir şeyin olmadığını açıkça iddia edenler, yalnızca itaatsızlık suçunu işlemekle kalmazlar, aynı zamanda cahilliklerini ve münafıkça inatlarını da sergilemiş olurlar. Böyle bir tavır, ne dünyada doğru düşünen biri tarafından onaylanabilir, ne de ahirette Allah'ın nimetine hak kazanabilir. Fakat gel gör ki, müslümanlar arasında yer alan ve münafıklıklarında öylesine mesafa katetmiş bulunan birtakım münafıklar, ilahi hükümleri gerçek dışı görerek reddetmekte ve gayrı müslim toplumlardan ödünç aldıkları yaşama biçimlerinin doğru ve gerçeğe dayalı olduğuna inanmaktadırlar. Böyleleri asla müslüman değildirler, eğer müslüman sayılacak olurlarsa, İslâm ve İslâmdışı kelimeler bütün anlam ve önemini yitirecektir. Eğer müslüman adlarını değiştirmiş olsalar ve İslâm'ı terkettiklerini açıkça ifade etseler, o zaman hiç olmazsa medenî ve manevî cesaretlerinin bulunduğunu söyleriz. Ama, bu kişiler tüm yanlış tavırlarına rağmen, kendilerini müslüman olarak sunmaya devam etmektedirler. Dünyada bunlardan daha bayağı bir insan sınıfı herhalde bulunamaz. Böylelerinden, böylesi bir karakter ve ahlâk taşıyanlardan her türlü yalan, hile, aldatma ve iffetsizlik beklemek mümkün değil midir?

 

 

Mevdudi ne güzel söylemiş. Başörtüsünü siz de çağdışı kabul ediyorsunuz ve ayetleri zahir manasından çıkarıp keyfinize göre tevil ediyorsunuz. Siz kitaba uymuyorsunuz, nefsiniz nasıl isterse o şekilde işi kitabına uyduruyorsunuz. Kuran üzerinde mühendislik olmaz. Zorlama tevillerle apaçık ayetler zahir manasına ters yorumlanmaz. Bu apaçık inkardır. Bunun sonu küfre kadar gider.

 

Allah bizi istikametten ayırmasın 

Yukarı dön Göster misafir123's Profil Diğer Mesajlarını Ara: misafir123
 

<< Önceki Sayfa 22 Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats