Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Başörtüsünün farziyyeti (2)
Sami Hocaoğlu, Yenişafak
"Amacım yalnızca rabbimin gerçek yolunu
Kur'an'dan bulmaktır" diyen bir okurunuz varsa, ciddiye alırsınız değil
mi? Ben de, o dinini ciddiye aldığı için onu ciddiye aldım. Bu okur
şöyle diyor:
"Ayette kapatılacak yerin yaka açığı olduğu
söylenir, baştan bahsedilmez. "Arapçada kadınların başlarına örttükleri
şeyin özel adı "hımar" değil "mikna" (doğrusu mikne'a SH) ve
"nasıyf"tır. Hangi Arapça sözlüğe bakılırsa bakılsın "mikna(çoğulu
mekani)" ve "nasıyfın" hanımların başlarını örttükleri kumaşın adı
olduğu yazılıdır." Allah eğer "hımar" kelimesi ile başın örtülmesini
isteseydi "hımarürres" gibi bir vurgulama ile başörtüsü diyebilirdi"
Bunlar, başkalarının kesesinden harcanan
yalan-yanlış paketi sevgili okur. Kimin kesesinden almışsanız dolmuşa
binmişsiniz. Buna, Kur'an'a uymak yerine Kur'an'ı kendinize uydurma
sonucunda düştüğünüz çelişkiler de eklenince, iş içinden çıkılmaz olmuş.
Dert şu: Hımar ile başın örtülmesi kastedilseydi, içinde "baş" kelimesi geçerdi!
Peki, bu durumda bir önceki cümlede hanımların
başlarına örttüğü şeyin adının "mikne'a" ve "nasif" olduğunu nasıl
söyleyebiliyorsunuz? Nerede bunların içinde baş?
Kişi hiçbir şey bilmese de haddini bilecek.
"Hangi sözlüğe bakılırsa bakılsın" iddiası yapacak bir kişinin,
asgariden sözlüklere bakması lazım. Baksaydı ne görürdü?
Tabi ki, Arapça'da kadınların kullandığı örtü
mikna (doğrusu mikne'a) ve nasif'ten ibaret olmadığını. Şöyle ortalama
bir Kur'an talebesi olsaydı, sözlükte şunları görürdü:
1. Burka' (veya burku'): Bütün yüzü örter. (Erkeğin kullandığına kına' denir).
2. Nikab: Bütün yüzü örtmeyip iki gözden birini açarak bağlanan başörtüsüdür.
3. Lifâm: Her iki gözü de burun üstünden itibaren açık bırakan başörtüsüdür.
4. Lisâm: Burun açıkta kalacak şekilde ağız üstünden örtülen örtüdür.
5. Hımar: Yüz hariç başın ve boynun tamamını örten ve Kur'an'da emredilen örtüdür.
6. Nasîf: Hımar'ın daha büyüğü, Anadolu'daki "atkı"ya benzer başörtüsüdür.
7. Mikne'a: Nasif'ten daha büyük olup bel altına kadar uzanan başörtüsüdür.
8. Cilbab: Yüz hariç baştan ayağa her tarafı örten örtüdür.
Hımar, lugat olarak tereddütsüz başla
ilgilidir. İçki'ye de aklı örttüğü için aynı kökten "hamr" denilmiştir.
İkisi arasındaki ortak nokta "baş" ile ilgili olmasıdır. Mesela küfr de
"örtmek" demektir. Ama başa veya akla değil, kalbe nisbet edildiği için
farklı kökten kullanılmıştır.
"Hani bunun içinde baş?" sorusu kasıtlı bir
tahrif ve saptırma amacı taşımıyorsa, cehaletin daniskasıdır. Yukarıda
Arapçada kullanılan tüm başörtüsü isimleri sıralanmıştır. Hiçbirinin
içinde "baş" yoktur. Olmasına gerek de yoktur. Türkçede de bu böyledir:
Yazma, yaşmak, atkı, bürgü, bürümcek, çarşaf, çar, yağlık, eşarp,
tülbent… Bunların tümü de bacağı değil başı örter ve içinde "baş"
geçmez. Hoş Arapçada na'leyn, huffeteyn, cevrabeyn de ayağa giyilirler,
ama içinde "ayak" geçmez. "Hani bunun ayağı?" diyerek bunların ayağa
giyilmediğini söylemek ne kadar ciddi ise, "Hani bunun başı?" sorusu da
o kadar ciddidir.
Okurumun cebinden harcadığı "kitabına uyduranlar" takımı ne diyor: "Hımar başı örtmez, göğüsleri örter?"
Yani? Yanisi şu: Hımar başörtüsü değil, göğüs örtüsüdür.
Peki, aynı mantıkla sormak gerekmez mi: Bir:
Nerede bunun içinde göğüs? İki: Sen, örtü ayeti inmeden kadınların
göğsü açık gezdiğini söylemiş oluyorsun, haberin var mı?
Bir alıntı daha yapalım "tüm maksadım Kur'an'ı
anlamak" diyen okurumuzdan: Ayette kapatılacak yerin yaka açığı olduğu
geçer. Yani hımarın başı kapatması değil, ayette açıkça yaka
dekoltesini örtmesi istenir. (Yaka açığı manasına gelen 'cuub' (doğrusu
"cuyub" SH) kelimesi hem bu ayette kapanılacak.."
Ey sevgili okur! Kur'an tüm âşıklarına önce
haddini bilmeyi öğretir. Çünkü Kur'an haddini bilmezliği "cahiliye"
olarak adlandırır ve ebediyen mahkûm eder. Zaten başörtüsü emrini de
"haddini bilmezlik çağı" ile "Allah'a kayıtsız şartsız teslim olan
insan" anlamındaki "Müslüman" kadına bir kişilik ve kimlik kazandırmak
için emreder. Aynı zamanda O'nun "Rabbimin emri başım gözüm üstüne!"
deyip demeyeceğini imtihan için emreder.
Ceyb; "aralık, açıklık, yırtık, yırtmaç,
kesik, kopuk" anlamlarının tamamını kapsar. Başta aynı kökten
türetilmiş olan "cep" olmak üzere, "açık yerler, göğüs yırtmacı, yaka
açığı, kol açığı, elbise yırtığı", hülasa elbisenin tek parmağın içine
gireceği tüm açık yerlerine denir. Hatta Kur'an, Semud kavminin
kayaları yararak vadi oymasını da aynı kökten (cabu's-sahr) bir
kelimeyle ifade eder. Soruyu zihinden "kesip" attığı için "cevab" da
aynı köktendir.
Nur 31. ayetin başörtüsünü emreden cümlesi aslında neyi emretmektedir?
Açık ve net olarak şunu: Cahiliye döneminde
bir aksesuar olarak başın üzerinden sırta atılan örtüyü bütün bir boynu
ve gerdanı da kapatacak şekilde mazbutça örtmeyi.
Tabiî ki bu emir Allah'ın kitabına uyacaklar
içindir. Kitaba uymak yerine kitabına uydurmaya ne gerek var? Yalan
yanlış türrehatı yayıp vebale girmeye ne gerek var?
Unutmayalım İslam "teslim almak" değil "teslim olmak" manasına gelir. Konu bitmedi, yer bitti. Devamı gelecek yazıya.
|