Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 01 haziran 2010 Gönderilenler: 197
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Güzel ülkemdeki dini yanlışlar 1- Diyanetin varlığı 2- Güya dini öğreten imam hatip liselerinin varlığı 3- Camide maaşlı imamların çalıştırılması 4- Kılık kıyafetin hala dinle alakalı bir olguymuş gibi anılması 5- Dini bölen mezheplerin varlığı 6- Dini yalnız kendine özgülleyen ve kendinden olmayanı din dışı ilan edebilecek kadar ileri giden tarikatların varlığı 7- Hadislerin hala dinin temellerinden oluşu 7- Erkeğe bakışının bir kısmını kısmasını söyleyen Allah a inat güzele bakmak sevaptır sözünü uygulayanların varlığı Bunlar halledilirse herkes zaten istediği gibi giyinip kuşanabilir. Kime ne!! Bu yanlışlar düzeltilecek. Elbet birgün... Selam yalnız Kuran diyenleredir.
__________________ Ancak bir cehennem öğretebilir insana
Kırık ayaklarla cennete girilemeyeceğini...
Hem "çok din"li Türkiye'miz "bir tek din"in devleti olsun hem de öteki dinlere yaşama hakkı versin... ı-ıh. Olllmaz. Eşyanın doğasına ters. Olursa zorunlu din dersleri gibi olur, ki "münafık üretme çiftlikleri"dir.(Bir önceki iletimden).
İmam, Cemaat Olmadığı İçin Camide Tek Başına Namaz Kılıyor
Merkeze bağlı 300 nüfuslu Denizgöründü'de 2005 yılının sonlarında inşaatına başlanan cami, 2007'de tamamlanarak Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu tarafından hizmete açıldı.
Devletin 70 bin lira harcayarak cami yaptırdığı köyde, o açılışın ardından beklenen olmadı. Köylüler, kendilerine sorulmadan yapıldığını söyledikleri camiye uğramaz oldu.
Müftülük tarafından camiye atanan imam Baki Pesen, beş vakit namazı 4 yıl boyunca tek başına kıldı. Müftülük daha sonra Pesen'i haftanın üç günü başka köylerde imamlık yapması için görevlendirdi.
Denizgöründü'de ise dört gün caminin kapılarını açan imamla birlikte ara sıra Muhtar İbrahim Kahya namaz kılmaya başladı. Ancak muhtarın da camiye geliş sayısının haftada 3'ü geçmediği öğrenildi.
YAPARKEN BİZE SORMADILAR
Köy sakinlerinden Hasan Durmuş, caminin köylüye sorulmadan yapıldığını belirterek, ''Devlet kimseye bir şey demeden geldi buraya camiyi dikti. Ancak köyümüzden hiç giden yok. Cami yapılırken bize sorsalardı da karşı çıkmazdık."
"Ama onun yerine cemevini tercih ederdik. Ben hiç gitmedin, gitmem de. Sadece cemevi olursa giderim'' dedi.
*
Hangi devlet, alevî köyüne cami yaptırır?
Bunu kime soralım; ulemaya mı, Diyanet'e mi? Ve burada ben soruyorum diye sakın alevî olduğumu sanmayın. "Kuran'da Allah ne diyorsa o!" demeye çalışan biriyim. Hiçbir mezhebe, tarikata ya da cemaata örgütsel ya da duygusal olarak bağlı değilim.
Bu devlet sünnî köylerimize cemevi yaptırsa ne olur?
İstabul'un Polenezköy ve Kınalıada gibi bazı bölgelerinde Hristiyanlar oturuyor. Devletimiz oralara cemevleri yaptırsa ne olur?
eğer bu istenilen şey zararlı bir şey ise devlet yada toplum bu isteğe kısıtlama koyabilir koymalıdır...
yok eğer herhangi bir zarar bulunmuyorsa bu istek geri çevrilmemelidir...
bireyin bu isteği neden istediği dini amaçla mı yoksa kendi şahsi fikriyle mi olduğu bu aşamada belirleyici değildir...
başörtüsü herhangi bir zararı olan bir şey değildir...
bu yüzden devlet her hangibir yaş yahut hizmet alan veren gibi kısıtlamalar koymaksızın bu konuda özgürlüğü sağlamalıdır...
hah ondan sonra...
baş örtüsü allahın emri mi yoksa kişinin kendi felsefi görüşümüydü bunu sohbet edebiliriz tartışabiliriz...
benim şahsi görüşüm allahın kullarından istediği onların zarar görmemeleridir...
kızına dışarda yağmur var yahut çok sıcak ona göre giyin de hasta olma diyen bir babanın tutumuyla aynıdır kurandaki örtünmeyle ilgili ifade bence...
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
bu yüzden devlet her hangibir yaş yahut hizmet alan veren gibi kısıtlamalar koymaksızın bu konuda özgürlüğü sağlamalıdır...
Haklısınız; size katılıyorum.
Üniversitede sorun sona erdi, biliyorsunuz. Şu anda Türkiye'mizin bütün üniversitelerinde tesettür özgürlüğü sağlanmış durumda. Onu konuşmuyoruz.
Tesettürlü kızlarımız üniversiteyi bitirip meslek hayatına atılınca da, hizmet veren hizmet alan ayırımı yapılmaksızın, elbet özgür olacaklar. Onu da konuşmuyoruz.
Neyi konuşuyoruz? İlköğretimi. Fıkhî açıdan kızlar 9 yaşından itibaren* mükelleftir. O bebelerimizin tesettür özgürlüğü de sağlansın mı? Buna itirazınız var mı?
Bunu sormamın nedeni şu ifadeniz: hah ondan sonra... baş örtüsü allahın emri mi yoksa kişinin kendi felsefi görüşümüydü bunu sohbet edebiliriz tartışabiliriz...
Hz. Âişe (r.anhâ) anlatıyor: Esmâ bint-i Ebî Bekir (r.anhumâ), üzerinde ince bir elbise olduğu halde Rasûlullah (s.a.v.)’in huzuruna girmişti.
Rasûlullah (s.a.v.) ondan yüzünü ters istikamete çevirdi ve;"Ey Esmâ! Kadınhayız yaşına girdi mi, ondan sadece şunun ve şunun dışında hiçbir yerinin görünmesi caiz değildir!" dedi ve yüzü ile ellerline işaret etti.(Ebû Dâvûd, Libâs 34)
Yukarıdaki hadîs-i şeriften anlaşıldığı gibi, kız çocuğuadet görmeye başladığı andanitibaren yüzü ve elleri dışında kalan bütün bedenini örtmesi farzdır.
Ergenlik çağı net olarak, erkek çocuklar için ilk ihtilâm olduğu yaşta; kız çocuklar için ise ilk âdet görmeye başladığı yaşta başlamış olmaktadır. Bunu yaş olarak rakamlara da döken İslâm Hukûkçuları bu konuda bir alt sınır, bir de üst sınır belirlemişler; alt sınırın altındakileri ergen saymamışlar; üst sınırı geçenleri ise, ergen olmadıklarını iddiâ etseler bile ergen saymışlardır. Alt sınır kızlarda dokuz, erkek çocuklarda on ikidir. Üst sınır ise, İmam-ı Azam Ebû Hanîfe’ye göre kızlarda on yedi, erkeklerde on sekiz; İmam-ı Mâlik’e göre her iki cins için on sekiz; Hanefî Fukahasından İmam-ı Ebû Yusuf ile İmam-ı Muhammed’e göre ise her iki cins için on beş yaştır.6
*
Demek ki:
Bir kız
9 yaşından önce ergen değildir.
17 yaşından sonra ergen olmadığını söylese bileergendir.
9-17 arası?
Yukarıdaki açıklamadan anlaşılan:
Fıkhî açıdan
9 yaşından sonra bir kız ergen olduğunu iddia ediyoriseergendir.
herhangi bir yaş sınırlaması koymadan yani isterse bebekkken isterse 3 yada beş yaşındayken ...
bu konuda halk özgür bırakılmalıdır...
bakın çocuklar kaç yaşında olursa olsun camiye gidip namaz kılabilirler...
bu konuda halk özgürdür ...
her hangi bir kısıtlama yoktur...
sonuçta camiler çocuklarla mı doluyor...
isteyen elinden tutup camiye çocuğunu bazen getiriyor...
isteyen çocuğunna baş örtüsü giydiriyor zaten...
bunu okulda yada başka yerde niye yapamasın...
bunu kısıtlamanın bir anlamı yok...
zararlı bir şeyse kısıtlansın...
değilse karışılmasın...
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Devlet 9 yaşındaki bebelerin önce tesettür özgürlüğünü sağlasın, ilköğretim onlara onlar tesettüre bürünmüş olarak verilsin; tesettür Allah'ın emri mi yoksa onların kendi felsefî görüşü müydü ondan sonra konuşabiliriz diyorsunuz.
Görüşünüzü açık ve net olarak ortaya koyduğunuz için teşekkür ederim.
Ama öncelik konusunda size katılamıyorum. Ben önceliği Allah'ın hükmüne vermekten yanayım. Bu hem dinen doğru olandır hem de sorunu derhal çözmenin yolu. Yani tesettür Allah'ın emri değilse ve bu gerçek bugün ortaya konursa sorun bugün çözülür.
Sayfa 40'taki iletimin son iki paragrafında bunu belirttim:
Tesettür alanında yapılması gereken ilk şey doğruyu söyleyip Allah'ın gerçeğini ortaya koymaktır. Ondan sonra isteyen her kadın, üniversite dahil, her yerde istediği gibi giyinebilir. İlköğretimde, orta öğretimde, devlet dairelerinde...
Buna AİHM karışmaz, Anayasa Mahkemesi karışmaz, laik devletten yana olan siyasi partiler karışmaz. Çünkü onlar "laik devlete dinin müdahalesi" anlamındaki giyim kuşama itiraz ediyorlar. Onların itirazı dinsel olduğu öne sürülen giyim kuşamın dayatılmasına.
Zulüm nedir, onu belirlemeye çalışıyoruz ya bence şu soruyla başlamalıyız: O bebelerden sorumlu olan büyüklerin şu iki şeyden öncelikle hangisini yapması zulümdür;
(1)Zulüm, Allah ne diyor o bebelerin önce onu öğrenmesine izin vermek midir?
(2)Zulüm, Allah'ın ne dediğini o bebelerin öğrenmesini beklemeden onları tesettüre* sokmak mıdır?
İlköğretim çağındaki çocuklarını türbanlı olarak okula göndermekte ısrar eden ailelere TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Zafer Üskül’den uyarı geldi. Üskül, "Bu iş daha ileriye giderse, aile çocuğu baskı altına alıp öğrenim özgürlüğünü engelliyorsa devlet o çocuğu alır ve öğrenim görmesini sağlar" dedi.
Adana, Konya ve Mersin’de ilköğretimde yaşanan türban ısrarını değerlendiren, velilerin "Bu çocuk okuyacak" sözünü anımsatan Üskül, şunları söyledi: "Doğru, bu çocuk okuyacak. İlköğretim zorunlu, mutlaka okula gidecek. Ancak devletin koyduğu kurallara uyarak gidecek. 18 yaşını henüz doldurmamış çocuk ve gençlerin gittiği okullarda, ilköğretimde ve ortaöğretimde devlet düzeni kurmakla ve kurallar koymakla yetkilidir. Zaten anne babalara düşen yükümlülük de o kurallara uygun biçimde çocuklarını okula göndermektir. Bu konuda taviz verilemez. Taviz verilmesi demek o çocukların eğitim hakkının engellenmesi demektir. Aileler mevzuata karşı koymakta direnirlerse suç işliyorlar demektir. Valilerin görevlerini yapması gerekir.
Bu iş daha ileriye giderse, aile çocuğu baskı altına alırsa çocuk aileden alınır. Bu yetkiler devletin elindedir. Tabii bunlar aşama aşama uygulanacak şeyler. İdare önce veliyi ikna etmeye çalışır. Şu anda yapılan bu. İkna olmazlarsa cezalar var. Çocuk aynı zamanda aile içinde baskı altındaysa ve öğrenim özgürlüğü engelleniyorsa devlet o çocuğu aileden alır ve öğrenim görmesini sağlar."
Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu da "İlkokullarımızda özellikle örtülü olarak eğitim görme talebiyle karşılaşmış olmamızı zamanlama açısından manidar buluyorum" dedi.
Katılma Tarihi: 01 haziran 2010 Gönderilenler: 197
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
(1)Zulüm, Allah ne diyor o bebelerin
önce onu öğrenmesine izin vermek midir?
(2)Zulüm, Allah'ın ne dediğini o
bebelerin öğrenmesini beklemeden onları tesettüre* sokmak mıdır?
Kesinlikle katılıyorum. Doğrusu da budur. Akletmeyen birinin ne dini vardır ne imanı. Akletmeyen biri, insan öldürse ona ceza veremezsiniz. Peki akletme yaşı kaçtır? Akletme yaşı hayızlı olduğu yaş değil bir insanı öldürdüğü zaman idam cezasıyla yargılanacağı yaştır. Çocuk o ya.
__________________ Ancak bir cehennem öğretebilir insana
Kırık ayaklarla cennete girilemeyeceğini...
şöyle giyinirsen bu okula giremezssin demek zulumdür...
açanda girecek kapatanda...
ama mesela ben silahla okula gelmek istiyorum çünkü silah taşımaktır sünnettir dese buna izin vermeyeceksin...
niye çünkü zararlı...
kim emrederse etsin ister allah ister başka biri emretsin istenen zararlı bir şey ise bunu yapmaya kalkana izin vermek te zulumdür...
yani başörtüsü allahın emri bile olsa eğer zararlı bir şey ise devlet izin vermemelidir...
allahın değil şeytanın isteği bile olsa zararlı değilse izin verilmelidir...
biraz ajite ederek yazmamın sebebi istenen şeydeki zararın yada zararsızlığın en önemli mesele olduğuna dikkat çekmek istememdir...
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Akletmeyen birinin ne dini vardır ne imanı. Allah razı olsun HÜSEYİN dost, bunu söylediğiniz için.
Ve teşekkürler asım dost, "biraz ajite ederek yazıyorum" dediğiniz için. Yoksa 9 yaşındaki bebenin, birileri onu yönlendirip baskılamazsa, tesettüre gireceğini aklı başında hiçbir insan öne sürmez.
9 yaşındaki bebelerin tesettüre girme yaşına ermiş olacağı gibi saçma bir hükmü Kuran'da asla bulamazsınız. Allah'ın dininde TESETTÜR YOK ki tesettüre girme yaşı olsun. Tesettür tamamen beşer uydurması.
Nûr 31'deki "Örtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar" buyruğu UZUN KOLYE denen altın ziynetin örtülmesiyle ilgilidir, göğsün örtülmesiyle değil.
Çünkü daha önce "Açıkta olanların dışındaki ziynetlerini göstermesinler" deniyor. Örtülecek olan işte onlar.
Ve hemen sonra "Ama şu şu şu kimselere başka," deniyor. "Ziynetler"in onlara gösterilmesi caiz. Örneğin inanan kadının güvenilir bulup yakın çevresinde tuttuğu yabancı erkeklere:
ma meleket eymân uhun,
tâbi'iyne gayri ulîl ırbeti miner ricâl,
tılfl illezîne lem yazherû alâ avrâtin nisâ
Eğer örtülmesi gereken, kadının GÖĞÜS misilli vücudu ve amaç ta erkeklerin kışkırtılmaması olsaydı bu yabancı erkeklere caiz ilan edilmezdi. Yoksa İslam fuhuş dini olurdu çünkü bu yabancı erkekler de tahrik olacak durumdalar.
Bu kadar açık ve basit bir gerçek neden görülmez anlamıyorum. En akıllı geçinenler de görmüyor. Örneğin HÜRRİYET yazarı Özdemir İnce'nin bugünkü yazısından:
(O devirde Arap kadınları) başlarını güneş ve kuma karşı bir doğal zorunluluk olarak örtüyorlar; aynı örtüyle memelerini örtmeleri de yeni edep anlayışı dolayısıyla isteniyor. Saç için bir zorunluluk yok. Bu kadar basit.
Ne memeleri Allah aşkına? Ne edebi? İnanan kadın memelerini erkek işçisine gösterirse ortada edep mi kalır, iffet mi kalır? Genç Muhammed o devrin ithalat-ihracatçısı Hatice'nin erkek tâbisiydi. Hatice'nin ona evlenmeden önce memelerini göstermesi caiz mi olur?
Caiz olan, ziynetlerdir. Örneğin genç Muhammed uzak ülkelerin birinde görüp aldığı uzun altın kolyeyi Hatice'ye armağan etmiştir. Hatice onu blüzünün dışına takarak Muhammedil Emîn'in yanında durabilir. Muhammed'in o kolyeye ihtiyacı yoktur; olsaydı kendisine alıkor, armağan etmezdi. İnanan kadınların ihtiyaçsız erkek tâbileri işte bu - tâbî'iyne gayri ulîl ırbeti miner ricâl.
Nûr 31'deki buyruğun kadın vücuduyla, o vücudun örtülüp açılmasıyla, kısacası tesettürle zerre kadar ilgisi yok. Ama yüzyıllardır bu yalan söyleniyor; inanan kadınlara bu zulüm yapılıyor.
Katılma Tarihi: 01 haziran 2010 Gönderilenler: 197
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Akletme
yaşına; hayızlı olduğu yaşa değil bir insanı öldürdüğü zaman idam cezasıyla
yargılanacağı yaşa geldikten ve seçimini hür ve özgür iradesiyle yaptıktan sonra isteyen istediğini istediği yer ve zamanda giyebilir. Hiçkimsenin buna itirazı yok. Olamazda. Ancak itiraz bunu dine dayandırmayadır. Başı örtmek, türban, başörtüsü Allah ın değil, örfün yani beşerin yasasıdır. Allah ın kelamı ziynetlerin örtülmesidir. Bu konuda beni aydınlatan Hasan abi esas ben size teşekkür ederim. Allah sizden de razı olsun.
__________________ Ancak bir cehennem öğretebilir insana
Kırık ayaklarla cennete girilemeyeceğini...
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma