HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Kur'an Çalışmaları
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Kur'an Çalışmaları
Konu Konu: Kur’andaki Kök Kelimeler Sözlüğü Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
medeni0002
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 15 kasim 2010
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 936
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı medeni0002

 

KAYNAĞI

TÜRKÇE  KÖKÜ

ARAPÇA KÖKÜ

M.Ç.K.L.

geçmiş zaman

امس

M.S.M.T.

dün

امس

 



__________________
medeniyet
Yukarı dön Göster medeni0002's Profil Diğer Mesajlarını Ara: medeni0002 Ziyaret medeni0002's Ana Sayfa
 
medeni0002
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 15 kasim 2010
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 936
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı medeni0002

 

KAYNAĞI

TÜRKÇE  KÖKÜ

ARAPÇA KÖKÜ

B.T.K.C.

beklemek

امل

M.S.M.T.

çok ummak

امل

M.S.M.T.

emel

امل

M.S.M.T.

ummak

امل

M.S.M.T.

umut

امل

M.S.M.T.

ümit etmek

امل

 



__________________
medeniyet
Yukarı dön Göster medeni0002's Profil Diğer Mesajlarını Ara: medeni0002 Ziyaret medeni0002's Ana Sayfa
 
medeni0002
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 15 kasim 2010
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 936
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı medeni0002

 

KAYNAĞI

TÜRKÇE  KÖKÜ

ARAPÇA KÖKÜ

M.S.M.T.

ama

امم

M.Ç.K.L.

ana

امم

M.S.M.T.

ana olmak

امم

M.Ç.K.L.

anne

امم

B.T.K.C.

arzu etmek

امم

M.Ç.K.L.

asıl

امم

M.S.M.T.

askerin önündeki bayrak

امم

M.S.M.T.

az söz eden aciz kişi

امم

M.S.M.T.

bağlılık

امم

M.Ç.K.L.

barınak

امم

M.S.M.T.

başını beyne kadar yarmak

امم

M.S.M.T.

belli ve açık şey

امم

M.S.M.T.

bir şeyin mukabili

امم

B.T.K.C.

boy

امم

M.S.M.T.

boy pos

امم

B.T.K.C.

cadde

امم

M.Ç.K.L.

cemaat

امم

M.S.M.T.

çırpı ipi

امم

M.S.M.T.

çocuğa analık yapmak

امم

B.T.K.C.

derin baş yarası

امم

B.T.K.C.

din

امم

M.Ç.K.L.

ebe

امم

M.Ç.K.L.

esas

امم

B.T.K.C.

familya

امم

M.S.M.T.

ferahlık

امم

M.S.M.T.

gelince

امم

M.S.M.T.

geniş açık yol

امم

B.T.K.C.

günlük ders

امم

B.T.K.C.

Halife

امم

M.S.M.T.

hayırlı adam

امم

M.S.M.T.

her hayvan cinsi

امم

M.Ç.K.L.

imam

امم

M.S.M.T.

ister

امم

M.S.M.T.

isterse

امم

M.S.M.T.

itidal

امم

M.S.M.T.

kaba

امم

B.T.K.C.

kastetmek

امم

B.T.K.C.

Kılavuz

امم

M.Ç.K.L.

kitap

امم

M.S.M.T.

kolay şey

امم

B.T.K.C.

kök

امم

B.T.K.C.

kumandan

امم

B.T.K.C.

Kur'an

امم

M.Ç.K.L.

levhi mahfuz

امم

M.Ç.K.L.

merkez

امم

M.S.M.T.

müddet

امم

B.T.K.C.

nesil

امم

M.Ç.K.L.

nine

امم

M.Ç.K.L.

okuma yazma bilmeyen

امم

B.T.K.C.

ön

امم

M.S.M.T.

ön taraf

امم

B.T.K.C.

öne geçmek

امم

M.S.M.T.

önüne bak

امم

M.Ç.K.L.

rehber

امم

B.T.K.C.

sakın

امم

M.Ç.K.L.

süt anne

امم

M.S.M.T.

şahitlik

امم

B.T.K.C.

şart,tafsil ve tekit edatı

امم

M.Ç.K.L.

şehir

امم

B.T.K.C.

tesviye ağacı

امم

B.T.K.C.

tesviye ipi

امم

B.T.K.C.

teyemmüm etti

امم

M.Ç.K.L.

ümmet

امم

M.Ç.K.L.

ümmi

امم

M.S.M.T.

vakit

امم

M.S.M.T.

vasat

امم

M.S.M.T.

yakınlık

امم

B.T.K.C.

yol

امم

B.T.K.C.

yönelmek

امم

M.S.M.T.

yüz

امم

M.S.M.T.

yüzün güzel yeri

امم

B.T.K.C.

zaman

امم

M.S.M.T.

zat

امم

 



__________________
medeniyet
Yukarı dön Göster medeni0002's Profil Diğer Mesajlarını Ara: medeni0002 Ziyaret medeni0002's Ana Sayfa
 
medeni0002
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 15 kasim 2010
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 936
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı medeni0002

                    selamlar,kıymetli dostlarım,
                     ümmi kelimesiyle ilgili bir araştırma yaptım,bu konuda en sağlıklı bilgileri Hakkı Yılmaz Hocamın tefsirinde buldum.Hakkı Yılmaz Hocam(Allah ondan razı olsun)bu konuyu çok güzel incelemiş ve bizlerin istifadesine sunmuştur.benim yazmamı gerektirecek birşey bırakmamış,o bilgileri buraya alıntı yapıyorum:
                    
Rasülüllah`ın okur yazarlığı

Anlamı yanlış bilinen sözcüklerin en önemlilerinden birisi de “ امّىümmî” sözcüğüdür. Kur’an’da peygamberimiz için kullanılmış olan bu sözcüğün yanlış manalandırılması sonucu yüce İslâm dini doğru anlaşılmaz olmuş ve peygamberimiz de yanlış tanıtılmıştır.

“امّى Ümmî” sözcüğü halk arasında “anasından doğduğu gibi bilgisiz, okur yazar olmayan” anlamında kabul edilmiş, toplumlarda bu anlamıyla kullanılır olmuş ve “anasından doğduğu gibi bilgisiz” olmak hep yerilmiştir. Hem de bu yergi, Şair Eşref’in bir hicvinde yer alan;

“Rahm-i maderden (ana rahminden) nasıl çıkmışsa hâlâ o hâldedir,

Gezmeden seyyah-ı âlem bilmeden allâmedir”

beytinde olduğu gibi veya “Ümmînin ümmîye imameti caizdir (Cahilin cahile imam olması sakıncasızdır” deyimindeki gibi alay eder tarzda yapılmıştır.

Hâl böyle iken “امّى ümmî” sıfatının peygamberimiz için “anasından doğduğu gibi bilgisiz” anlamında kullanılması, kaş yaparken göz çıkarma deyiminde olduğu gibi övgü amaçlı çabaları sövgüye dönüştürmekte ve bizim gibi kendisine işin doğrusunu Allah’ın yardımı ile öğrenmek nasip olmuş kimselere de bu doğruları anlatmak bir borç hâline gelmektedir.
Peygamberimizin ümmîliği
Bilindiği üzere, Müslümanların ekserisi tarafından peygamberimizin okur yazar olmadığına inanılmaktadır. Ama başkaları için söz konusu olduğunda kınanan bu özellik için, peygamberimize bir hayli methiye düzülmüştür. Böylece, bilerek veya bilmeyerek hem peygamberimize hem de yüce dinimize lekeler sürülmüştür. Peygamberimizin “anasından doğduğu gibi bilgisiz” anlamında “ümmî” olduğu yolundaki iddiaya ise, konu ile hiç ilgisi bulunmayan Ankebut suresinin 48. ayeti ile ilk vahyi konu alan meşhur Hıra mağarası senaryolu rivayet kanıt gösterilmiştir.
Ankebut; 48:  Ve sen bundan evvel herhangi bir kitaptan okumuyordun; ONU sağ elinle de (kendiliğinden) yazmıyorsun. Eğer böyle olsaydı batılcılar (batıla inananlar) mutlaka kuşku duyacaklardı.
Bu ayette, peygamberimizin Kitap okumak ve yazmakla meşgul olması hâlinde, Tevrat ve İncil’de bozulmuş olarak var olan konuların gerçeğinin Kur’an’da yer alması sebebiyle onun peygamberliği hakkında şüphe uyanacağı bildirilmekte ve peygamberimizin ehl-i kitap hahamları ve papazları gibi kitap okumak ve yazmakla meşgul olmadığı  vurgulanmaktadır.
Aslında bu ayet, iddiacıların iddialarının aksine peygamberimizin okur yazar olduğunun kanıtıdır. Çünkü, okuma yazma bilmeyen birine “onu sağ elinle  (kendin) de yazmıyorsun.” ifadesinin kullanılması anlamsızdır. Yani peygamberimiz okuma yazma biliyordu ki kendisine bu şekilde bir ifade yöneltilmiştir. Ayrıca, peygamberimizin okuma yazma bilmediğine kanıt gösterilen Hıra mağarası rivayetinin de uydurma olduğu ve orada geçen “ma ene bikaiin” ifadesinin de “ben okuma bilmiyorum” demek olmayıp,
“ ما انا بقارئben okuyucu değilim” demek olduğu, tarafımızdan Alak suresinin tebyininde (İşte Kur’an, cilt 1; s: 26-29) açıklanmıştır.
Diğer taraftan, peygamberimizin okuma yazma bilmediğine, uydurma olan Hıra mağarası rivayetini kanıt gösteren rivayetçiler, onun okuryazar olduğunu, hatta yazısının pek iyi olmadığını ileri süren ve Buhari Sulh ve İlim kitaplarında da yer alan şu rivayeti ise görmezden gelmektedirler: Kitab-ül Megazi; 45. Bab: 45- Andlaşması Hükmü İle Yapılan Umre Babı Bunu Enes, Peygamber(S)den zikretmiştir. 263- (Rivayet zinciri; el Berâ- Ubeydüllah b. Musa)…. : “Peygamber (S)  zu`1-ka`de ayı içinde umre yapmak üzere yola çık­tı. Fakat Mekke halkı Peygamber`i Mekke`ye girmeye bırakma­larını kabul etmediler. Nihayet Peygamber Mekkeliler ile gelecek senede üç gün Mekke`de kalmak üzere, bir andlaşma yaptı. Andlaşma hükümlerini yazdıkları zaman, “Bu, Allah’ın Elçisi Muhammed’in üzerinde andlaşmış olduğu şeylerdir” yazmışlardı. Onlar (Mekkeliler): —  “Biz bunu (senin elçiliğini) ikrar etmiyoruz. Eğer biz senin Allah`ın Elçisi olduğunu bilir ve tasdik eder olsaydık, seni hiçbir şeyden men etmezdik. Ama sen Abdullah oğlu Muhammed’sin”  dediler.
Bunun üzerine o (Rasûlullah): —  “Ben Allah `in Elçisiyim ve Abdullah oğlu Muhammed’im” dedi.
Sonra da Alî’ye: —  “Allah’ın elçisini sil!” dedi.
Alî: — “Hayır vallahi ben Seni ebediyyen silmem!” dedi.
Bunun üzerine Rasûlullah, sallallahü aleyhi ve selem kitabı aldı. Rasûlullah kendisi yazı yazmayı güzel yapamıyordu.
Akabinde: “Bu, Abdullah oğlu Muhammed’in üzerinde andlaşma yaptığı şeylerin yazısıdır” diye YAZDI:
- Mekke`ye silâh sokmayacak, yalnız kılıfı içinde kılıç getirecek; - Mekkeliler`den bir kişi Muhammed’e tâbi olmak isterse, Mekke`den çıkamayacak. Muhammed’in sahâbîlerinden birisi Mekke’de kalmak isterse, bunun da Mekke’de ikameti men edilmeye­cektir. Ertesi sene ……
Rivayetin bundan sonraki bölümleri ertesi sene Mekke’de cereyan eden olayları nakletmekte olup, burada konu edilen antlaşma, adı açıkça geçmese de Hudeybiye Antlaşması’dır.

Bu rivayetin altını çizdiğimiz bölümünün orijinal metni de aynen şöyledir: “فأخذ رسول اللّه صلى اللّه عليه و سلّم الكتاب و ليس يحسن يكتب فكتب هذا ما قاضى ….. ”
Bu metindeki
“ كتبketebe (yazdı)” fiili birçok çeviride “yaz(dır)dı” veyahut “yazdırdı” şeklinde yer almıştır. Ayrıca bu rivayetlere göre Siyer ve Tarih yazanlar da her nedense bu rivayetin bizim üzerinde durduğumuz bölümünü görmezden gelmişlerdir. Biz, bu kadar önemli bir konuda, kaynak olarak kabul ettikleri rivayetler arasında yer alan yukarıdaki rivayeti dikkate almayanların bir cinayet işlediklerini düşünüyor ve bu cinayetin ne amaç güttüğünü ise kamu vicdanına havale ediyoruz.
Peygamberimizin “ümmî” olduğu, Kur’an tarafından bildirildiği için tartışmasızdır. Burada tartışılması gereken konu; peygamberimizin hangi anlamda ve nasıl bir “ümmî” olduğu, daha doğrusu “ümmî”liğin ne anlama geldiğidir. Bize göre meselelerin en doğru ve en kısa çözümleri Kur’an’a müracaat ederek bulunacağı için, bu konudaki gerçeklerin de Kur’an ışığında ve akıl yoluyla gözler önüne serilmesi gerekmektedir.
“Ümmî” ne demektir?
“امّى Ümmî” sözcüğü, “ana” anlamındaki “ امّümm” ile “ya-i nisbiyyeden (bağıntı ‘ya’sından, ‘ ىya’ edatından)” oluşturulmuş bir sözcük olup, “anaya mensup “analı” demektir. Çünkü, sözcüklerin sonuna getirilen “ya” bağlantı edatı, genellikle kişilerin hangi şehirli olduklarını ifade etmek için kullanılır. Meselâ; Konevî; Konyalı, Bağdadî; Bağdatlı, Halebî; Halepli, Rumî; Romalı… demektir. Buna göre “ümmî” de; adı “Ümm (Ana)” olan kent mensubu, Analı demektir. Ancak, buradaki “Ana” özel isim olup, cins isim olan “ana (anne)” ile karıştırılmamalıdır. “Ana”nın neresi olduğu konusunda ise rehberimiz her zaman olduğu gibi Kur’an’dır:

 En’âm; 92:  Bu da Bizim, Köylerin (kentlerin) anasını (Anakent’i) ve çevresindekileri uyarman için indirdiğimiz, kendinden öncekini doğrulayıcı mübarek (bereketli, bolluk dolu) bir Kitaptır. Ahirete inananlar ona da inanırlar ve onlar desteklerine de koruyucudurlar (desteklerini de sürdürürler).
Bu ayette peygamberimize önce
“ امّ القرىümm-ül kura”yı, sonra da çevresindekileri uyarma talimatı verilmiştir. Biz biliyoruz ki peygamberimiz Mekke’de elçi seçilip ilk kez Mekkelileri uyarmıştır. O hâlde ayetteki “ümm-ül kura” ifadesi ile Mekke şehrinin kastedildiği açıktır. Nitekim Mekke, tüm yazılı Arap metinlerinde ve çevredeki halkın dilinde “ümm-ül kura”dır. Dolayısıyla Mekke şehrinin Kur’an’da da bu isimle anılması hiç yadırganmamış, bu konuda herhangi bir tartışma olmamıştır.
“Ümm-ül kura”; “köylerin/ kentlerin anası, anakent” demek olup, Mekke’nin Arap toplumunda bu isimle anılmasının sebebi ise, Kâbe çevresinde kurulan ilk yerleşim merkezi olmasından kaynaklanmaktadır. Bazı yerleşim birimlerinin, kendi isimleri ile değil de, özelliklerini yansıtan isimlerle anılması Türkçe’de de vardır. Meselâ;  Ankara yerine Başkent, Türkiye yerine Anayurt veya Anavatan, Kıbrıs yerine Yavruvatan denmesi gibi…
“Anakent” nasıl “Ana” oldu?
Arap dilindeki İzafetlerde (tamlamalarda), bazen “muzafun ileyh hazf olur, ondan bedel olarak da muzafa, lam-ı tarif getirilir”. Yani tamlanan kaldırılarak onun yerine tamlayanı belirgin (özel) hâle getiren bir edat getirilir. Burada da
“ امّ القرىümm-ül kura” tamlamasındaki “ القرىel kura” kaldırılarak yerine lam-ı tarif olan “ الel” konmak suretiyle iki kelimeden oluşan tamlama “ الامّel Ümm (Ana)” şeklinde tek kelime hâline getirilmiş ve “kentlerin anası/ anakent” ifadesi “Ana” olmuştur. Bu gibi durumlarda yeni sözcük özelleşmekte ve artık özel isim hâline gelmiş olan yeni sözcüğün ilk harfinin de büyük harfle yazılması gerekmektedir.

Mekke’nin diğer ismi olan “ امّ القرىümm-ül kura”, yukarıdaki şekilde “ الامّel Ümm” şekline dönüşünce “Mekkeli”yi ifade etmek için de sözcüğün sonuna bağıntı “ ىya”sı getirmek yeterlidir: “ الامّىel Ümmî”. Bir başka ifade ile, “anakent” “Ana”ya, “anakentli” “Analı”ya dönüşmüş olduğu için “الامّى el Ümmî” denince “Anakentli” anlaşılmalıdır.

Yerleşme birimleri ile ilgili olarak bu tarz kısaltmalar Türkçe’de de uygulanmaktadır. Meselâ, Aydın’ın Kuşadası ilçesine, İzmir ve Aydın yöresi halkı tarafından “Ada” denmekte ve halk arasındaki konuşmalarda Kuşadası ile ilgili cümleler; “Ada’ya gittim”, “Ada’dan geliyorum”, “Ada’nın kaymakamı”, “Ada’nın belediyesi”, “Ada’lı Ahmet”, “Ada’lı Mehmet” vs. gibi ifadelerle söylenmektedir.

İşte “Ümmî” sözcüğü de, “ümm-ül kura” ifadesinin yukarıda izah edildiği gibi bir değişime uğramış hâli olup, “Ana’ya mensup, Analı”, yani “Mekkeli” anlamına gelmektedir. Kur’an’da tekil ve çoğul olarak toplam altı ayette geçen “Ümmî” sözcüğü, bu ayetlerin hepsinde de aynı anlamı ifade etmektedir:

Bakara; 78:  Onlardan bir kısmı da Ümmîlerdir/ Anakentliler’dir. Onlar Kitap’ı bilmezler, sadece hayal ve kuruntu bilirler. Ve onlar sadece zannederler (kuşkulanırlar).

Âl-i Imran; 20:  Buna rağmen eğer seninle tartışırlarsa de ki: “Ben kendimi Allah’a teslim ettim. Bana uyanlar da.” Kitap verilenlere ve  Ümmîlere/ Anakentliler’e: “Siz de teslim oldunuz mu?” de. Eğer teslim olurlarsa doğru yola ermişlerdir. Ve eğer sırt çevirirlerse sana düşen sadece tebliğ etmektir/ mesajı iletmektir. Allah, kullarını en iyi şekilde görendir.

Âl-i Imran; 75:  Ve ehl-i kitaptan öylesi vardır ki, eğer onlara yüklerle emanet teslim etsen onu sana geri öder. Onlardan öyleleri de vardır ki,  ona bir tek dinar/ kuruş emanet etsen, üzerine dikilmeden onu sana geri vermez. Bunun sebebi şudur: Onların: “Ümmîlerin/ Anakentlilerin bizim aleyhimize yol bulmaları mümkün değildir.” demelerindendir. Onlar, bilip durdukları hâlde, Allah hakkında yalan söylerler de.

A’râf; 157: Onlar ki, yanlarındaki Tevrat ve İncil’de yazılı buldukları Ümmî/ Anakentli nebi elçiye uyarlar; o, onlara iyiliği emreder, kötülükten onları men eder. Güzel/ temiz/ hoş şeyleri onlara helal kılar, pis şeyleri onlara yasaklar. Sırtlarından ağırlıklarını indirir. Üzerlerindeki zincirleri, bağları söküp atar. Ona inanan, onu destekleyen, ona yardım eden, onunla indirilen Nur’a (Kur’an’a) uyan kişiler, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.

 A’râf; 158:  De ki: “Ey insanlar! Ben, kesinlikle, tümünüze göklerin ve yerin mülkü kendisinin olan,kendisinden başka ilâh diye bir şey olmayan, dirilten ve öldüren Allah’ın gönderdiği bir elçiyim. O hâlde Allah ve Rasülüne iman edin; Allah’a ve onun sözlerine inanan o Ümmî/ Anakentli peygambere iman ediniz ve ona  uyunuz ki, doğru yolu bulabilesiniz.”

Cuma; 2:  O Allah’tır ki Ümmîlere/ Anakentlilere içlerinden bir rasül göndermiştir. O, onlara Allah’ın ayetlerini okur. Onları arıtıp temizler, onlara kitabı ve hikmeti öğretir. Onlar bundan önce tam bir sapıklık içinde idiler.

Yukarıdaki, “ümmî” sözcüklerinin tekil veya çoğul olarak geçtiği ayetler, bulundukları pasaj ile birlikte dikkatli bir şekilde okunup iyi anlaşılırsa, “Ümmî” kavramının; “Kitap ehli olmayan, yani Tevrat ve İncil’i okumayan veya Yahudi ve Hıristiyan olmayan Mekkeliler” demek olduğu kolayca anlaşılmaktadır.

O dönemde, peygamberimizin içinde yaşadığı toplumu; ehl-i kitap olanlar (Yahudi ve Hıristitanlar) ve ehl-i kitap dışındakiler olarak farklı iki zümreye ayırmak mümkündür. Yahudiliğin “millî din” olması sebebiyle, Yahudilerin aslen Mekkeli olmadıkları zaten bilinmektedir. Ehl-i kitap zümresinin diğer bölümü olan Hıristiyanların da, Mekke’nin “anakent” olması dolayısıyla Mekke’de yaşadıkları, Mekke’ye başka yörelerden göç etmiş oldukları, çeşitli kaynaklarla doğrulanmış bir gerçektir. Nitekim Yahudi ve Hıristiyanlardan oluşan ve “zımmî” adı verilen bu yabancıların hukukî varlıkları, peygamberimizin devlet başkanı olduğu dönemde yasalarla belirlenmiştir (Ana Britannica, c: 32, s: 393). Toplumun ehl-i kitap dışında kalan diğer zümresi ise, Kur’an’dan öğrendiğimize göre kitap (Tevrat, İncil) bilmeyen, sadece kuruntu ve zanlarıyla hareket edenlerdir ki bu zümre Mekke’de doğup büyümek suretiyle Mekkeli olanlardır. İşte Kur’an’da bu kesime mensup olanlara, yani Mekke’nin içinde doğmuş, büyümüş, yaşamış olanlara, taşralı olmayanlara, bedevî olmayanlara “Ümmî” denmektedir. Bunun böyle olduğu, hem Kur’an ayetleri hem de tarihî belgelerle sabittir.
Demek oluyor ki, peygamberimizin
“امّى Ümmî” oluşu onun okuma yazma bilmediğini değil, Mekke’nin ehl-i kitap dışındaki zümresine mensup olduğunu göstermektedir.

Konuya aklî olarak yaklaşıldığında da netice aynı olmaktadır: Elçi olarak seçilmeden önce Mekke’de ticaretle uğraşan peygamberimizin,  bir tüccar olarak okuma yazma bilmemesi mümkün değildir. Ayrıca Mekke’nin emini olması dolayısıyla herkesin malının, parasının kaydını, okuması yazması olmadan tutması da imkânsızdır.

Elçilik görevine seçildikten sonra, kendisine gelen ilk vahylerde “Oku! En üstün olan Senin Rabbin ise kalemle öğretendir.” (Alak; 3, 4) talimatı verilmiştir. Bu ifade aslında, peygamberimize aldığı vahyleri yazmasını bildiren dolaylı bir emirdir. Okur yazar olmayana ise böyle bir emir verilmez. Ayrıca, Kur’an’da okuyup yazmayı özendiren, cehaleti yeren onlarca ayet mevcuttur. Eğer peygamberimiz okur yazar olmasa idi, sürekli onun açığını arayan müşrikler bunu kendilerine malzeme yaparlar, kendisi okuma yazma bilmeyen birisinin bunu başkalarına ne yüzle emredebildiğini sorarlar, üstelik bu tip davranışların Bakara suresinin 44. ve Saff suresinin 2. ayetleri ile yasaklandığı için kendisinin çelişki içinde olduğunu söylerlerdi.
Bir an için peygamberimizin elçi seçilmeden önce okuma yazma bilmediği var sayılsa bile, yirmi üç senelik elçilik hayatında da onun okuma yazma öğrenmediğini iddia etmek mümkün değildir. Çünkü, ilimi, bilgilenmeyi emreden ayetler karşısında, bu emirlere ilk muhatap ve ilk teslim olan insan olarak onun bu emirlere kayıtsız kalması ve bu süre içinde okuma yazma öğrenmemesi mantıksızdır. Kaldı ki peygamberimizin, Bedir Savaşı esirlerini, okuma yazma bilmeyen Müslümanlara okuma yazma öğretmeleri  karşılığında serbest bırakması gibi, Kur’an emirleri doğrultusunda ilmi ve irfanı tavsiye eden bir çok önerisi ve uygulaması vardır.
Kısaca söylemek gerekirse; herkese ilim, irfan emredilirken, peygamberimize “Sakın sen okuma yazma öğrenme” diye özel bir emir verilmediğine göre, onun okuma yazma bilmediğini söylemek, mantıksızlığın ötesinde peygamberimize yapılan büyük bir haksızlıktır.

SONUÇ OLARAK: Naklen ve aklen sabittir ki, Kur’an’da geçen ÜMMÎ ifadesi “Anakentli (Mekke’nin içinde doğmuş, büyümüş, yaşamış, taşralı olmayan, bedevî olmayan)” demektir. Bu ifade, Mekkelilere peygamberimizin  kendi içlerinden biri olduğunu, hemşehrileri olduğunu, yakından tanıdıkları ve yabancı olmayan birisi olduğunu vurgulamak için kullanılmıştır. Kur’an’da, peygamberimizin Mekkelilerin kendi içlerinden biri olduğu konusu üzerinde duran daha bir çok ayet vardır (Sad; 4,   Kaf; 2,   Tövbe; 128). Yani peygamberimiz; okuyup yazabilen, Ümmî/ Anakentli (Mekke’nin içinde doğmuş, büyümüş, yaşamış, taşralı olmayan, bedevî olmayan) birisidir.

                     selamlar,sevgiler.

                      

__________________
medeniyet
Yukarı dön Göster medeni0002's Profil Diğer Mesajlarını Ara: medeni0002 Ziyaret medeni0002's Ana Sayfa
 
medeni0002
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 15 kasim 2010
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 936
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı medeni0002

                    selamlar,kıymetli dostlarım,
                    imam kimdir?görevleri nelerdir?.Kur'anda imam kelimesi geçiyor mu,geçiyorsa bunlardan kastedilenler neler olabilir?,imam kelimesinin lügat çağrışımları nelerdir?sizlere bu konularda bilgi vermeye çalışacağım.Kıymetli dostlarım isterseniz önce imam kelimesinin Kur'anda geçen ayet meallerini vereyim:
                   Bakara124:''Bir zaman Rabbi İbrahim’i birtakım emirlerle sınamış,İbrahim onların hepsini yerine getirmiş de Rabbi şöyle buyurmuştu: “Ben seni insanlara önder yapacağım.” İbrahim de, “Soyumdan da (önderler yap,ya Rabbi!)” demişti.Bunun üzerine Rabbi, “Benim ahdim(verdiğim söz) zalimleri kapsamaz”demişti.(Diyanet Meali)
                  Tebyinim(Açıklamam):bu ayette de görüldüğü üzere imam kelimesinin genel anlamı önder demektir.yani müminlerin önderlerine(liderlerine)aynı zamanda ''imam''denmektedir.imam kelimesinin bu ayetteki fonksiyonuna dikkat ettiğimiz zaman imamın görevi de açığa çıkmaktadır.Bunlar:
                  1-imamlar seçimle başa gelir,diktatörlükle değil,burada yüce Rabbimin İbrahim (a.s)'ı imam seçmiş olması,seçime vurgudur.veya talep olmadığı durumda atamanın caizliğine işarettir.müminlerin öndersizliğinin caiz olmadığına delildir.
                  2-herkes imam olamaz,imamlığın özelliklerini üzerinde taşıyanlar imam olabilir.
                  3-zalimlerden yani hakkı hukuku çiğneyenlerden imam seçilmez.                 
                   Hüd17:''Rabbi katından açık bir delile dayanan kimse,yalnız dünyalık isteyen kimse gibi midir? Kaldı ki,bu delili Rabbinden bir şahit (Kur’an) ve bir de ondan (Kur’an’dan) önce bir önder ve bir rahmet olarak (indirilmiş olan) Mûsâ’nın kitabı (Tevrat) desteklemektedir.İşte bunlar ona (Kur’an’a) inanırlar.Gruplardan her kim onu inkâr ederse,ateş onun varacağı yerdir.Ondan hiç şüphen olmasın.Şüphesiz o,Rabbin tarafından (bildirilmiş) gerçektir.Fakat insanların çoğu inanmazlar.(Diyanet meali)
                 Tebyinim:buradaki imam kelimesi bence Kur'andır.Tevratı desteklemekten bahsettiğine göre bu Kur'andır.Kur'an müminlere hayat yasası olması itibariyle de imamdır,önderdir.insanlardan olan imamlarında bunu hayat yasası yapmaları gerektiğinede vurgu yapılmaktadır ve seçecekleri imamların menfaatperest insanlardan değil halklarının iyiliğini düşünen insanlardan olmaları gerektiğine işarette vardır.o halde imamların bir diğer vazifeleri de Kur'anı hayat kuralları kitabı olarak benimsemeleridir..
                    isra71:''Bütün insanları kendi önderleriyle birlikte çağıracağımız günü hatırla. (O gün) her kime kitabı sağından verilirse,işte onlar kitaplarını okurlar ve kıl kadar haksızlığa uğratılmazlar.''(Diyanet meali)
                   Açıklamam:sizce insanlar niçin liderleriyle birlikte yargılanıyor.bu sözden birkaç şey anlıyorum.
                    1-liderler halklarından,halklarda liderlerinden sorumludurlar.burada imama veya devlete hep hesap soran değil,aynı zamanda hesap sorulan işlevi de yüklenmiştir.
                    2-insanlar,mahkemei kübrada liderleriyle birlikte yargılanacaklarını bilerek hareket etmelidirler,yani hizmete en uygun olanı seçmekle mükellef olduklarının bilincinde olmalıdırlar.
                     3-bu seçimde müminler,şahsi menfaatlerini değil,Allah'ımızın kurallarını ön planda tutmalıdırlar.
                     4-piyangodan bilet çeker gibi imam(lider)seçilemeyeceği,bunda vebal ve sorumluluk olduğu hatırlatılmaktadır.
                     5-''kıl kadar haksızlık yapılmayacak''sözü,bu konuda (imam seçiminde)kıl kadar eğriliğe,umursamazlığa saparsanız oradaki mahkemei kübrada canınız yanar anlamıda taşımaktadır.
                    Furkan74:''Onlar, “Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle” diyenlerdir.''(Diyanet Meali)
                    Açıklamam:Bu ayette halkların devlete (imamlarına)karşı bir sorumluluğu hatırlatılıyor.o da kurallara uymaktır.burada aynı zamanda imamlığa(siyasete,liderliğe)teşvikte vardır.
                    Yasin12'de ''imaminmübiyn''diye geçen terimi ben,şeffaf yönetim(demokratik yönetim)olarak anlıyorum.burada demokrasiye işaret edilmektedir.o demokrasinin ''temel kurallar kitabı'' Kur'an olmalıdır.
                    ahgaf12'de''imamevve rahmeten''terimini ben ''sevgi yönetimi'' olarak anlıyorum.Kur'anın yönetim sisteminin sevgi ağırlıklı,şefkat öncelikli bir idari sistem olduğuna vurgu yapılmaktadır.onun temel kurallar kitabında iyiler ödüllendirilir,zararlılar cezalandırılır.böylece rahmet,bereket ve refah oluşur.
                    sevgili dostlarım,
'' امم ''kelimesinin lügat çağrışımları ise şöyledir.bu kök kelime geniş kapsamlı bir kelimedir.çünkü içinde liderlik(siyaseti)çağrıştıran anlamlarında olduğu mesajlar var.''emame''önünde olurken,''imam''önder olmuş.''ümmet''onun halkları olmuş,böyle bir durumda tabiki mesajları da geniş kapsamlı olacaktır.burada bir mesaj daha var:''çocuğa analık yapmak''ifadesi var,sizce bu nedir?bence imamlara(liderlere)burada bir mesaj var,halklarına bir ana gibi sahip çıkıp onları koruyanlar imam olabilir.burada ''ebe''geçiyor.yani imamlar,bir ebe gibi halkın sağlığını korumalıdırlar.burada ''ferahlık''geçiyor.yani imamlar halka ferahlık ve zenginlik getirecek işlerle mükellef tutuluyor.''geniş açık yol''la halkın yollarını ve imar ihtiyaçlarını karşılamayı vurguluyor.''tesviye ağacı''tesviye ipi''nden anladığımız ise imamların tesviye ustaları olması gerektiği..yani müminlerin imamları,kapitalistler değil,eşitlikçiler olmalıdırlar.
                    selamlar,sevgiler.


__________________
medeniyet
Yukarı dön Göster medeni0002's Profil Diğer Mesajlarını Ara: medeni0002 Ziyaret medeni0002's Ana Sayfa
 
medeni0002
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 15 kasim 2010
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 936
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı medeni0002

 

KAYNAĞI

TÜRKÇE  KÖKÜ

ARAPÇA KÖKÜ

M.S.M.T.

addetmek

امن

M.S.M.T.

barış

امن

M.S.M.T.

boyun eğmek

امن

M.S.M.T.

emanet

امن

M.Ç.K.L.

emanet etmek

امن

M.S.M.T.

emin olmak

امن

M.S.M.T.

emniyet

امن

M.Ç.K.L.

esmaül hüsnadan varsayılan

امن

M.S.M.T.

güçlü,kuvvetli deve

امن

M.S.M.T.

güven

امن

M.S.M.T.

güvenilen

امن

B.T.K.C.

güvenilir olmak

امن

M.S.M.T.

güvenilir saymak

امن

M.S.M.T.

güvenli olmak

امن

B.T.K.C.

güvenmek

امن

M.S.M.T.

inanmak

امن

M.S.M.T.

itaat etmek

امن

M.S.M.T.

itimat etmek

امن

M.Ç.K.L.

korkmamak

امن

M.S.M.T.

korkusuz olmak

امن

M.S.M.T.

koruyan

امن

M.S.M.T.

kullara farz kılınan şeyler

امن

M.Ç.K.L.

mükellefiyet

امن

M.S.M.T.

rahat olmak

امن

M.Ç.K.L.

sorumluluk

امن

 



__________________
medeniyet
Yukarı dön Göster medeni0002's Profil Diğer Mesajlarını Ara: medeni0002 Ziyaret medeni0002's Ana Sayfa
 
medeni0002
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 15 kasim 2010
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 936
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı medeni0002

                    selamlar,kıymetli dostlarım,
                    mü'min kelimesi de امن kökünden gelen bir kelimedir.bunun bizlere lügatteki çağrışımları şunlardır.
                    mü'min kimse,korkusuz,cesur kimsedir.
                    mü'min kimse,güvenilen kimsedir.böyle bir durumda şu soruyu soralım,insanlar kimlere güvenir.tabiki zararsız kimselere güvenirler.o halde bunu formülleştirirsek.''mü'min=zararsız kimse''oluyor.pekala sadece zararsızlık yeterli midir?hayır.yeterli değildir,gücünün yettiği oranda kendisine ve çevresine faydalı olmaya çalışan ve buna gayret eden insanda mü'min kelimesinin kapsamı içerisine girer.pekala bizim bu iddiamız Kur'an tarafından desteklenmekte midir?bu görüşümüz yüce Rabbimin beyanlarına uygun mudur?isterseniz birde buna bakalım:
                    Meryem96:''İmân edip İyi yararlı amellerde bulunanları elbette Rahman (olan Allah) sevgili kılar.''(celal yıldırım meali)
                    kıymetli dostlarım,bu ayette de görüldüğü üzere zararsızlık yetmiyor,faydalı olmaya çalışmak,bunun gayreti içinde olmakta gerekiyormuş ve yüce Rabbim böyle insanları sevdiğini açıkça ilan etmiştir ki onlar tabiki mü'min kimseler yani yararlı kimseler oluyorlar.
                   Furkan71:''Kim tevbe eder ve faydalı iş yaparsa o,makbul bir kimse olarak Allah'a döner. ''(Süleyman Ateş Meali)
                    Lokman3:''İyilik ve güzellikte bulunmayı (faydalı iş yapmayı) huy edinenlere doğru yol ve rahmettir.(Celal Yıldırım Meali)
                    mü'min
kişi,emanetlerinin(sorumluluklarının)bilincinde olan kimsedir.
                    mü'min kişi emanetlere ihanet etmeyen kimsedir.
                    mü'min kişi,hakkı ve doğruyu tasdik edip onun yanında yer alan kişidir.
                    sevgili dostlarım,emanet kelimesi de aynı kökten gelir.emanet ne demektir?.isterseniz birazda onu irdeleyelim:
                    Aliimran75 ve 161'de emanet,mal,altın,para olarak ifade edilmiş,demekki mala zarar vermekte emanete ihanet kapsamına giriyor.
                     Soru:mal nasıl ve niçin emanet sayılmaktadır?.
                     Cevap:''emn''kökü,emniyeti ve himaye edip korumayı da ifade etmektedir.o halde şundan geliyor.mallar bizim koruyucumuz,muhafızlarımız olduğu için.mal bizim nasıl muhafızımız oluyor?giydiğimiz elbiseler bizi soğuktan,sıcaktan korumuyor mu?sığındığımız evler,bizi soğuktan sıcaktan korumuyor mu?bindiğimiz merkepler,arabalar bizi bir yerden bir yere taşıyıp hayatımızı kolaylaştırmıyor mu?suyunu içtiğimiz nehirler,ırmaklar,çeşmeler bizim hayatımızın devam etmesine katkı sağlamıyor mu?daha bu misalleri çoğaltmak mümkündür.o halde Allah'ın nimetlerinden olan mallarda bizim emanetlerimizdir.onlar bizi korudukları için bizde onları korumalıyız.
                     Ankebüt18'de emanet Kur'an olarak ifade edilmiş.demekki Kur'andaki kurallara aykırı hareket etmekte emanete ihanet oluyor.Bakara93 ve 121'de Allah'ın kuralları olarak ifade edilmiş
                    yüce Rabbim Hacc38'de emanete ihanet edenleri sevmediğini açıkça beyan etmiştir.
                   Nisa58:''Allah,size,emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor.Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.(Diyanet Meali)
                   Tebyinim(Açıklamam):burada malları kim koruyor diye bir soruyu sormamız lazım,bunun cevabı tabiki ülke yöneticileridir.ülkede arazileriyle,sularıyla,geçim kaynaklarıyla,içindeki mallarla bir mülk değil midir?o halde bu ayette Yüce Rabbimin hedefinde ülke yöneticileri vardır.yani şunu demek istiyor.ülkenin yönetimini bu işe ehil olan emanetine sadık olan kimselere emanet edin diyor.bu Allah'ın bir emridir.bu durum insanların keyfine bırakılmamıştır.insanlar,en ehlini en yararlısını seçmekle mükellef tutulmuştur.
                     emanet kelimesi burada çok manalıdır.mülkün asıl sahiplerinin halk olduğu,yöneticilerin ise bunların asıl sahipleri değil ''bekçileri'' olduğu mesajıda vardır.burada adalet kelimesi de geçtiğine göre bir vazifesi daha ortaya çıkıyor.sadece bekçilik değil birde dağıtıcılık görevi de ortaya çıkıyor.nasıl dağıtıcılık yani?.ülke yöneticilerine ülkenin gelir kaynaklarını,nimetleri halkına adil (eşit)paylaştırma görevi de verilmiştir.insanlar arasında çalışma performansından kaynaklanan gelir dağılımında biraz farklılık olabilir,ancak uçurum olmayacak.2 saat çalışanla 8 saat çalışanın kazancını eşit yaparsanız belki bu eşitlik olur,ancak adil olmaz.demekki burada aslolan adalettir.
                  yüce Rabbimin istediği adalettir.bu şu anlama gelmez.çalışmayan aç kalsın anlamına gelmez.Kur'anda insanları zorla çalıştırmak gibi bir emir verilmemiştir.bu şu anlama gelir,insanların çalışmama hakları da vardır.o halde hiç çalışmayanı veya sağlık durumundan dolayı çalışacak durumda olmayanları aç bırakmak gibi bir hakta verilmemiştir.
                    şimdi böyle bir durumda insanlara çalışmama hakkı verilirse ve ev ve gıda gibi imkanlar ve haklar verilirse kim çalışırki diye bir soru da sorulabilir.bunun cevabı ve çözümü de vardır.örneğin bir işçi fabrikaya çalışmaya gittiği zaman patronuna''patronum,ben bugün çalışmak veya bu işi yapmak istemiyorum''dediği zaman,patronu da''defol git,gözüm seni görmesin''gibi hakaretlerde bulunma hakkına sahip değildir.ona sevdiği,yapabileceği daha kolay işleri teklif etmelidir.daha da olmadı,''tamam yavrum,hiç değilse şuralarda dolaş,bekçilik yap,gelen giden malları kontrol et veya işçilere ara sıra şarkı türkü söyleyip onların morallerini yükselt''gibi işler teklif etmelidir.herkesin mutlaka yapabileceği işler vardır.yüce Rabbim insanları çeşit çeşit yeteneklerle yaratmıştır.mühim olan bu yetenekleri keşfetmektir..örneğin böyle bir durumla bende karşılaştım..askerde iken bizim bölükte bir arkadaş vardı..ne nöbette,ne eğitimde,ne başka işlerde durumu iyi değildi..tabiki komutanımız akıllı birisiydi..hem akıllı hemde merhametliydi.bu arkadaşa başarısızlıklarından dolayı da hiç hakaretlerdede bulunmadı.onun kasten böyle bir şey yapmadığınında farkındaydı..bir gün arkadaş yine eğitime gelmemişti..neyse eğitim bitipte tabura varınca birde baktıkki elinde bir çöp kutusuyla dolaştığını gördük.ona vaziyeti sorunca,komutanımız beni eğitimdende nöbettende muaf tuttu ve bana bu işi verdi''dedi..arkadaşta askerliği bitirene kadar bu işi severek yapmıştı..arasıra taburun etrafındaki göze batan çöpleri topluyor,diğer zamanlardada çay ocağında oturup televizyon seyrediyordu..yani demek istediğim şuki amirler vardır,personeliyle sürekli hırıldaşır,amirler,müdürler vardır personeliyle arkadaş ve dost gibi olur..böyle davranarak hem dost kazanırlar hemde iş performansını artırmış olurlar..onun için amirlere veya müdürlere akıllı olmak ve merhametli olmak kriterleri de getirilmelidir diye düşünüyorum.insanlara sevgiyle yaklaştığınızı hissettirirseniz veya buna inandırırsanız inanıyorumki onlar bunu suistimal etmedikleri gibi daha iyi işler yapmalarına vesile olmuş olursunuz..çalıştırdığınız insanlara köle muamelesi yaparsanız esas o zaman iş performansına zarar vermiş olursunuz..
                    doğan her canlı doğuştan yaşama hakkına sahiptir.bu şu anlama gelir.Kur'anla yönetilen bir ülkede herkes ister çalışsın,ister çalışmasın asgari yaşama standartlarına ve maaş almaya hak sahibidir.asgari geçim standardı ise,ev ve normal beslenmesini sağlayacak kadar gıdadır.ister çalışsın ister çalışmasın veya çalışacak durumda olmayacak kadar sağlığını kaybetmiş olsun herkes ev ve gıda edinme haklarına sahiptir.
                    şimdiki modern,medeni kanun  diye söylenen kanunlar bile Kur'anın çok gerisindedir.ev kadınlarına bile ''onlar,çalışmıyorlar,o halde maaşları da olamaz'' mantığıyla yaklaşmaktadır.çocuklarla ilgilenmeyi işten bile saymamaktadır.oysaki Kur'ana göre iyi şeyler düşünmek,halkın refahını artırıcı projeleri düşünmekte iş kapsamına girer.yani öyle insanlar varki zekalarıyla,öyleleri de vardır bedenleriyle,öyleleri de vardırki hem zekalarıyla hem de bedenleriyle üretime katkı sağlamaktadırlar.tabiki bunlar eşit tutulamaz.ancak en geride ve zayıf olanları da açlıktan öldürme hakları kimseye verilmemiştir.inşaallah ileride bunun Kur'andan delillerini de sunacağız.
              kapitalist,modern hırsızlar evde çocuklarıyla ilgilenmeyi bile işten saymıyor ve ev kadınlarına maaş bağlamıyor.oysaki Kur'an sisteminde herkes doğuştan ev ve gıda edinme haklarına sahiptir.işte Kur'anın asgari geçim standardı budur ve herkes doğuştan bu haklara sahip olarak doğar.
                      emanet ehline verilmezse veya nimetlerin adil paylaşımı yapılmazsa ne gibi felaketler olur,bunu düşündüğümüz zaman bu emrin ne derece ehemmiyetli bir emir olduğunu daha iyi anlarız.yani ülke yöneticileri ehil kimse olmazlarsa,ülkede fakirlikler çoğalır,adalet zayıflar,ülkenin yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynakları düşmanlara peşkeş çekilir,ülke atalete,işsizliğe garkolur.bunun sonucunda da terör,şiddet,rüşvet,kamplaşmalar,mafyacılık kontrol edilemez hale gelir,hak hukuk zayıflar,güçlüler zayıfları ezer,gücü gücü yetene bir ülke haline gelir.vs.vs.say say bitmez..
                    dünya tarihi bunun örnekleriyle doludur.öyle devlet adamları vardır ki ülkesini vezir etmiştir,öyleleride vardırki rezil etmiştir.işte Yüce Rabbim müminlerin rezil olmasını istemediği için,mallarının yağmalanmasını istemediği için onların huzur,barış ve refah içinde yaşamalarını istediği için bu önemli kuralları getirmiştir.
                    Allah'ın bu hükmünden,ilmi siyaseti bilmek ve buna uygun davranmak farzdır diyoruz.
                    selamlar,sevgiler.


__________________
medeniyet
Yukarı dön Göster medeni0002's Profil Diğer Mesajlarını Ara: medeni0002 Ziyaret medeni0002's Ana Sayfa
 
medeni0002
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 15 kasim 2010
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 936
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı medeni0002

 

KAYNAĞI

TÜRKÇE  KÖKÜ

ARAPÇA KÖKÜ

M.S.M.T.

cariye

امو

M.S.M.T.

hür olmayan kadın

امو

 

 



__________________
medeniyet
Yukarı dön Göster medeni0002's Profil Diğer Mesajlarını Ara: medeni0002 Ziyaret medeni0002's Ana Sayfa
 
medeni0002
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 15 kasim 2010
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 936
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı medeni0002

 

KAYNAĞI

TÜRKÇE  KÖKÜ

ARAPÇA KÖKÜ

M.S.M.T.

cansız varlıklar

انث

M.S.M.T.

çok nebatlı ve düz ova

انث

M.S.M.T.

demirin yumuşak olması

انث

B.T.K.C.

dişi

انث

B.T.K.C.

husye

انث

M.S.M.T.

kadının dişi doğurması

انث

M.S.M.T.

katı cisimler

انث

M.S.M.T.

kesmez kılıç

انث

B.T.K.C.

kulak

انث

B.T.K.C.

müennes

انث

B.T.K.C.

yumuşak davranmak

انث

M.S.M.T.

yumuşak demir

انث

M.S.M.T.

yumuşak muamele etmek

انث

B.T.K.C.

yumuşamak

انث

 



__________________
medeniyet
Yukarı dön Göster medeni0002's Profil Diğer Mesajlarını Ara: medeni0002 Ziyaret medeni0002's Ana Sayfa
 
medeni0002
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 15 kasim 2010
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 936
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı medeni0002

 

KAYNAĞI

TÜRKÇE  KÖKÜ

ARAPÇA KÖKÜ

M.Ç.K.L.

anlamak

انس

M.S.M.T.

ateş

انس

M.S.M.T.

azaların vücuda bakan yönü

انس

M.S.M.T.

beşer

انس

M.S.M.T.

bilmek

انس

M.S.M.T.

çok kalabalık

انس

M.S.M.T.

ehli horoz

انس

M.S.M.T.

ekin ekilmedik yer

انس

M.S.M.T.

ev sakinleri

انس

M.S.M.T.

evlenmemiş kız

انس

M.Ç.K.L.

farketmek

انس

M.Ç.K.L.

farkına varmak

انس

M.S.M.T.

görmek

انس

M.Ç.K.L.

gözüne çarpmak

انس

M.S.M.T.

her şeyin sol tarafı

انس

M.S.M.T.

hissetmek

انس

M.Ç.K.L.

ısınmak

انس

M.Ç.K.L.

insan

انس

M.S.M.T.

işitmek

انس

M.Ç.K.L.

izin almak

انس

M.S.M.T.

kimse

انس

M.Ç.K.L.

öğrenmek

انس

M.S.M.T.

temiz

انس

M.Ç.K.L.

ünsiyet etmek

انس

M.S.M.T.

vefakar

انس

 



__________________
medeniyet
Yukarı dön Göster medeni0002's Profil Diğer Mesajlarını Ara: medeni0002 Ziyaret medeni0002's Ana Sayfa
 

<< Önceki Sayfa 16 Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats