Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam,
öncelikle enam 34 ve enam 115 deki "Allah'ın kelimelerini değiştirebilecek bir güç yoktur" ifadesi üzerinde düşününüz...
bakınız tevrata musaya indirilenler olduğu gibi orada? Hangi güç DEĞİŞTİREBİLMİŞ..Öldürmeyeceksin diyor tevratta..kelimeler değişmiş mi? Hayır, ancak uygulamalar değişmiş?
Neden ??? Çünkü kendilerinin allah'ın kitaplarına, kelimelerine ihtiyacı olmadıklarını düşünmüşler...
ve Musa A.s. 'ın Allah ile konuştuğu şeklinde ifade edilen ayet nisa 164.
Rabler çoktur, bizim için Rab alemlerin tek hakimi olan allah'tır ve O kendisini Kuran'da RAHMAN olarak tanımlar...
selam ile
|
mistikbalim Uzman Uye
Katılma Tarihi: 17 agustos 2009 Yer: Turkiye Gönderilenler: 401
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selam sevgili efrayim kasas suresindeki şu ayrıntılar da işine yarar diye düşündüm
29. Sonunda Musa süreyi doldurup ailesiyle yola çıkınca, Tûr
tarafından bir ateş gördü. Ailesine: Siz (burada) bekleyin; ben bir ateş gördüm,
belki oradan size bir haber yahut ısınmanız için bir ateş parçası getiririm,
dedi.
30. Oraya gelince, o mübarek yerdeki vâdinin sağ kıyısından,
(oradaki) ağaç tarafından kendisine şöyle seslenildi: Ey Musa! Bil ki ben, bütün
âlemlerin Rabbi olan Allah'ım.
31. Ve "Asânı at!" (denildi). Musa (attığı) asâyı yılan gibi
deprenir görünce, dönüp arkasına bakmadan kaçtı. "Ey Musa! Beri gel, korkma.
Çünkü sen emniyette olanlardansın" (buyuruldu).
32. "Elini koynuna sok; kusursuz, bembeyaz çıkacaktır. Korkudan
(açılan) kollarını kendine çek. İşte bu ikisi Firavun ve onun adamlarına karşı
Rabbin tarafından iki kesin delildir. Çünkü onlar, yoldan çıkan bir kavim
olmuşlardır" (diye seslenildi).
33. Musa dedi ki: Rabbim! Ben onlardan birini öldürmüştüm, beni
öldürmelerinden korkuyorum.
34. Kardeşim Harun'un dili benimkinden daha düzgündür. Onu da beni
doğrulayan bir yardımcı olarak benimle birlikte gönder. Zira bana yalancılık
ithamında bulunmalarından endişe ediyorum.
35. Allah buyurdu: Seni kardeşinle destekleyeceğiz ve size öyle bir
kudret vereceğiz ki, âyetlerimiz (mucize yardımlarımız) sayesinde onlar size
erişemiyecekler. Siz ve size tâbi olanlar üstün geleceksiniz. ve taha suresindeki bu ayrıntılar sevgili dostum
9. |
Mûsâ'nın haberi sana ulaştı mı? |
|
|
10. |
Hani bir ateş görmüştü de ailesine, "Siz burada kalın, ben bir
ateş gördüm (oraya gidiyorum). Umarım ondan size bir kor ateş getiririm, yahut
ateşin başında, yol gösterecek birini bulurum" demişti. |
|
|
11. |
Ateşin yanına varınca, ona şöyle seslenildi: "Ey Mûsâ!" |
|
|
12. |
"Şüphe yok ki, ben senin Rabbinim. Hemen ayakkabılarını çıkar.
Çünkü sen mukaddes vadi Tuvâ'dasın." |
|
|
13. |
"Ben seni (peygamber olarak) seçtim. Şimdi vahyolunacak şeyleri
dinle." |
|
|
14. |
"Şüphe yok ki ben Allah'ım. Benden başka hiçbir ilah yoktur. O
halde bana ibadet et ve beni anmak için namaz kıl." |
|
|
15. |
"Kıyamet mutlaka gelecektir. Herkes işlediğinin karşılığını
görsün diye, neredeyse onu gizleyecek (geleceğinden hiç söz etmeyecek)tim."
|
|
|
16. |
"Buna inanmayan ve nefsinin arzusuna uyan kimseler seni ondan
(ona hazırlanmaktan) sakın alıkoymasın, sonra helak olursun!" |
|
|
17. |
"Şu sağ elindeki nedir ey Mûsâ?" |
|
|
18. |
Mûsâ dedi ki: "O benim değneğimdir. Ona dayanırım, onunla
koyunlarıma yaprak silkelerim. Onunla başka işlerimi de görürüm." |
|
|
19. |
Allah, "Onu yere at ey Mûsâ!" dedi. |
|
|
20. |
Mûsâ da onu attı. Bir de ne görsün o, hızla akan bir yılan olmuş!
|
|
|
21. |
Allah şöyle dedi: "Tut onu. Korkma! Biz onu yine eski durumuna
döndüreceğiz." |
|
|
22, 23. |
"Sana büyük mucizelerimizden birini daha göstermemiz için elini
koynuna sok ki bir başka mucize olarak, (alaca hastalığı gibi) bir hastalık
sebebiyle olmaksızın bembeyaz bir halde çıksın." |
|
|
24. |
"Firavun'a git, çünkü o azmıştır." |
|
|
25. |
Mûsâ dedi ki: "Rabbim! Gönlüme ferahlık ver." |
|
|
26. |
"İşimi bana kolaylaştır." |
|
|
27, 28. |
"Dilimdeki tutukluğu çöz ki sözümü anlasınlar." |
|
|
29. |
"Bana ailemden birini yardımcı yap," |
|
|
30. |
"Kardeşim Hârûn'u." |
|
|
31. |
"Onunla gücümü artır." |
|
|
32. |
"Onu işime ortak et." |
|
|
33. |
"Seni çok tespih edelim diye", |
|
|
34. |
"Seni çok zikredelim diye." |
|
|
35. |
"Çünkü sen bizi hakkıyla görmektesin." |
|
|
36. |
Allah şöyle dedi: "İstediğin sana verildi ey Mûsâ!" |
|
|
37. |
"Andolsun, biz sana bir kere daha iyilikte bulunmuştuk." |
|
|
38. |
"Hani annene ilham edilmesi gereken şeyleri ilham etmiştik:"
|
|
|
39. |
"Onu (bebek Mûsâ'yı) sandığın içine koy ve denize (Nil'e) bırak
ki, deniz onu kıyıya atsın da kendisini, hem bana düşman, hem de ona düşman olan
birisi (Firavun) alsın. Sana da, ey Mûsâ, sevilesin ve gözetimimizde
yetiştirilesin diye tarafımızdan bir sevgi bırakmıştım." |
|
|
40. |
"Hani kız kardeşin (Firavun ailesine) gidiyor ve "size onun
bakımını üstlenecek kimseyi göstereyim mi?" diyordu. Derken, gözü aydın olsun,
üzülmesin diye seni annene döndürdük. (Sana baktı, büyüdün) ve (kazara) bir cana
kıydın da biz seni kederden kurtardık seni sıkı bir denemeden geçirdik (ve kaçıp
Medyen'e gittin). Medyen halkı içinde yıllarca kaldın sonra (peygamber olman
için) takdir edilmiş bir zamanda (Tûr'a) geldin ey Mûsâ!" |
|
|
41. |
"Ben seni kendim için seçtim." |
|
|
42. |
"Sen ve kardeşin mucizelerim ile (desteklenmiş olarak) gidin ve
beni anmakta gevşeklik göstermeyin." |
|
|
43. |
"Firavun'a gidin. Çünkü o azmıştır." |
|
|
44. |
"Ona yumuşak söz söyleyin. Belki öğüt alır, yahut korkar." |
|
|
45. |
Mûsâ ve Hârûn şöyle dediler: "Ey Rabbimiz! Şüphesiz biz, onun
bize karşı aşırı davranmasından yahut azmasından korkuyoruz." |
|
|
46. |
Allah şöyle dedi: "Korkmayın, çünkü ben sizinle beraberim.
İşitirim ve görürüm." |
|
|
47. |
"Ona gidin ve şöyle deyin: Şüphesiz biz Rabbinin elçileriyiz.
İsrailoğullarını (serbest bırak ve) bizimle gönder. Onlara işkence etme. Sana
Rabbinin katından bir mucize getirdik. Selam, doğru yola uyanlara olsun.' "
|
|
|
48. |
"Şüphesiz bize, azabın yalanlayan ve yüz çevirenlere olacağı
vahyolundu." |
__________________ bekir
dediğin gibi Allah'ım
aynen; yar, rab...
|