Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 26 nisan 2007 Yer: Australia Gönderilenler: 854
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Merhaba Sayin Malik arkadasim, bazi yorumlarina katiliyorum. Yalniz ciddi konulari mizahi bir uslubla incelemenizi hic hos karsilamiyorum. Bence ilmi bir potansiyele sahipsiniz, insallah kendinize ceki duzen verdiginizde sizden cok istifade edecegiz.
Sayin arkadasim Isa ve Ahmet ile Musa ve Harun ayni diyorsunuz. Bu konuda size katilmiyorum cunku Harun'un Musanin kardesi olmasi ve beraberlik icinde hareket etmeleri apacik bir sekilde ortada iken Ahmet hakkinda onun Isa ile ayni cagda yasayan bir resul olduguna dair hic bir izahat mevcut degildir.
Israil ogullarinin en buyuk sahsiyeti olarak bilinen Musa ve Hristiyanligin Allah'a ortak kosulacak kadar yuceltilmis sahsiyeti Isa konusturularak Muhammed'e zorluk cikaranlara mesaj verilmektedir.
Surenin ana konusu Muhammed'e destek mahiyetindedir. Isa'dan sonra bir fetret doneminin yasandigi bilinmekte ve Isa'dan sonra Muhammed'den once gonderilmis bir resulden hic bir yerde bahsedilmemektedir. Bu ifadelerim kuran genelinde bu sekildedir.Kendisinden baska hic bir sekilde bahsedilmemis olan Ahmet adindaki resulun isa ile ayni zamanda yasayan birisi oldugu ispat edilmesi imkansiz bir iddiadir.
Isim kelimesi arapcada cok genis anlama sahiptir hem fiil hemde isim cekimleri incelendiginde bu rahatca gorulur.
anlaşılan ayetin arapçası ile ilgili diyecek bir şeyin yok :), yoksa canıma okurdun şu zamirden şuraya bilmem ordan hangi köke felan feşmekan,
kardeş bir de müjdenin sadece gelecekle ilgili olmadığını anlamamışsın bunu verdiğin örnekten anlıyorum eğer anlasaydın böyle bir örnek vermezdin,
müjde üç çocuğun var :))))) hadi yaaa ciddi misin :)
bak kur'anda sana müjdenin sadece gelecekle ilgili olmadığına dair bir örnek vereyim,
Ve iza buşşira ehaduhum bil unsa zalle vechuhu musveddev ve huve kezîm.
Onlardan birine kız çocuk müjdelendiğinde yüzü simsiyah kesilir. Öfkeden kuduracak gibidir o. nahl 58,
misalen hastane salonunda elinde cuara içerden gelecek haberi bekliyorsun hemşire geliyor müjde müjde çocuğun oldu diyor, bu var olan ama bilinmeyeni sevinçle karşıladığının ifadesidir,
lakin isa ahmedi müjdelemiyor İsa Ahmedle beraber müjdeleyici olduğunu beyan ediyor,
eğer burdaki ismuhuyu vasfuhu olarak çevireceksen lütfen bana ismuhu yahyayı da bir çeviri ver,
oldu canım, kuşaklar boyunca millet özellijleri belirtilen veya ismi belirtilen elçileri beklicek, ne bu yaw,
Allah'ın "sen" ve "şu an" vurgusu vardır."Sen" vurgusu her nefis kendi kazandığına karşılık rehinedirle görülür, "şuan" vurgusu o gün onlara ertelediklerinden sorulur ile görülür,
ehli kitabın tevratı ve incili tahrif ettiği mavallarını yemiyoruz çok şükür, tevrat ve incilde yazılı bulunan bir ümmi resule iman ediyorlar, ayetin öncesini oku ne diyor Allah'ın rahmeti kime, Allah yanlarındaki kitapta yazılı buldukları resule iman ediyorlar, onlar kim bu kitaplarla muhattap olanlar, gaybe iman emre binaen yapılır, ayete bir de şu yönden bakılabilir, bu okuyup durduğunuz şahid olduğunuz bir olay ve benzeleri yazılı yanınızdaki kitapta,mesela TOBB'a baktığımda yanımdaki kitapta yazılı buluyorum ama adı KARUN, Mesela HİRA kardeşime bakıyorum yanımdaki kitapta yazılı buluyorum, Onlar Rahmandan içleri titreyerek korkanlardır. ayeti bu iki şekilde değerlenmdirmek mümkün, omurga ayetlerin izin verdiği ölçüde daha ileri bir düzeyde anlamalarda gerçekleştirilebilinir,
ben sana bir müjde veriyorsam bu sanadır senin dört beş kuşak torunlarına değil,
incil ve tevrat tahrif olduğu veya yetersiz kaldığı için kur'an iniyor değil,
musaya tevrat verildiğine dair bir ayet hatırlamıyorum, musadan sonra ardı ardına torunlardan elçiler gönderildiğini biliyorum, sonra isa geliyor ve incil, ortada zebur yok, garibim zeburun ne günahı var,
ve musadan sonra nice nesiller getirdiğinden bahsediyor,şimdi, kuşaklar ve çağlar boyunca geleceği müjdelenen kimine göre özellikleri ile müjdelenen kimine göre ismi ile müjdelenen bir elçi var ortada,
şimdi vasıf olarak alalım, her dönemde çok hamd eden insanlar olabilir, böyle bir insanın müjdelenmesi garip değil mi, zaten elçi olup da hamd etmeyip nanakörlük edecek olan olabilir mi, elçi müjdeleniyor denmesi yeterli olurdu, bir insan hamd ediyor çokca hamd ediyor diye o insanın elçiliğine iman edilmez, vahiy kendiliğinden delillidir ki zaten siz hamd ediyor diyeo adama elçi demiyorsanız, kendisinden dolayı ona elçi diyorsanız zaten elçiye iman etmiş olursunuz,
isim olarak ele alalım, her dönemde bu tip isimler çıkabilir, hatta hususi bu isim insanlara bilerek verilebilir bu da bu insanın elçiliğine delalet etmez, zira bir insanın elçiliğine isminden dolayı değil kendiliğinden dolayı iman edersiniz,
hamd ediyor diye de adı ahmed diye de bir insanın elçiliğine iman edilmez, elçiye iman ne özel bir vasfından dolayı ne de özel bir isimden dolayı yapılmaz,
bir gerçeği tanırsınız o gerçeğin taşıyıcıları tanıdığınız gerçekle yazılıdır,
hrsitiyanlar bakire meryem imajı ile dinlerini kuruyor, ki bu evlilik yapan ve cinsel ilişiki sonucu hamile kalan meryem imajı ile çelişir,
müslümanlar müjdelenen muhammed imajı ile dinlerini kuruyor, bu da isa ahmed ikilisi ile çelişir,
Allah da sürekli sen ve şu an vurgusu ile, imtihanı geçmiş ve gelecek şekilde ayırmaz şuan potansiyelini değerlendiritir,
Bunlar sadece düşünüşlerimdir, doğruların tek efendisi Allahtır, bizimkisi sadece gördüklerimizi söylemektir, Umulurki Allah yanlışlarımızı düzeltir,
Katılma Tarihi: 26 nisan 2007 Yer: Australia Gönderilenler: 854
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Merhaba haktansapmaz kardesim, Muhammed'in bunalmasinin degisik boyutlari kuran'in cok yerinde ifade edilmistir. Bu konuya istinaden kullandigim ifadelerin benzerinin gectigi ayet ise 6/35 tir.
ayete ilk bakışım geleceğe dair müjde mi değil mi şekliden idi farklı yönleri ile değerlendirmeler tabiki yapılabilir, ama isa'dan sonra resul geldi veya gelmedi demek isa devri kapandıktan sonra olarak algılamıyorum, görev sıralaması olarka düşünüyorum, İsa görev veriliyor ve isadan sonra Ahmed'e görev veriliyor,yani Ahmed Resul İsa devri ve Muhammed devri arasındaki bir devirde gelen elçi değildir, İSa ve Ahmet aynı devrin elçileri
Kur'anda isimleri verilmeyen ve sadece kendilerinden bir yerde bahsedilen elçi profillerini görebiliyoruz, misal olarak ibrahime gelen ve ordan lut'a giden elçiler sadece iki yerde geçer, meryeme gelen elçi sadece bir yerde geçer, İdris hakkında ne kadar anlatım vardır, gibi,
Ahmet ve İsa'nın çağdaş oluşu da aynı şekilde bir ayet ile ifadelendirilmiştir diye düşünmekteyim,
Bir de her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır ama yoğurtları aynıdır :)
Katılma Tarihi: 26 nisan 2007 Yer: Australia Gönderilenler: 854
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Malik kardesim umarim ifadelerimle sizi incitmemisimdir. ben sizin tahlil yeteneginize deger verdigim icin bu sekilde bir uyarida bulundum. Yoksa kimseye akil vermek gibi bir niyetim yok.
est, abim neden incineyim, kıblenin hayır olduğu kanaatindeyim, derdinin gerçek olduğu kanaatindeyim bu tip farklılıklar mutlaka olacak insanız en nihayetinde :)
Verdiğiniz misallerden müjdenin gelecekle ilgili verilebileceğini de öğrendim sizden.
:))))))) gene öğrenememişsin emmim, müjde sadece gelecekle ilgili verilmez dedim sen de bana aaa bilmiyodum öğrettin sağol dedin ve müjde diye bana teyid cümlesini müjde diye yolladın, sonra ben sana kastım o değil dedim bu seferde bana müjde gelecekle ilgili veriliyor öğrettin diye bir şekil daha çizdin, oysa ben diyorumki sana bir insana bilmediği bir haberi gerçeklemiş meydana gelmiş bir olayın haberini vermekte müjdedir, gelecekte olacak bir olayın haberini vermekten farklıdır burdaki, hareketli bir anlam yani tek düze değil.
üçüncü mesele ana konunun dışında yazdığım yedeyye ile ilgili açıklamada bulunup ana konu olan ayet meali ile ilgili arapça bir şey demediğnden ötürü sana o cümleyi yazdım,
ben arapça harf bile okuyamam sadece Rabbime sorular sorarım, önüme konulan yemeği lumburt mideye atmam, isterse Allahadıyla idda edilmiş olsun, o bile bir yemek koysa ortaya önce bir koklarım ki mutmain olayım,
bak ana konu içerisinde tek kelime etmedin gettin yedeyye ile zeburla ilgili yazı yazdın :), mesele zebur meselesi değil, mesele biz sadecebize indirilene inanırız diyen insanlar olmak veya olmamak meselesi, mesele bize indirilene emin olup gereğini yapmak ama bizden önce indirilene sadece ismen iman ettim demek sahi kendisine bir şey inen var mı :)
Katılma Tarihi: 17 ekim 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 506
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
aliaksoy Yazdı:
Selam İbrahimim;
Dedin ki, İncil'in hükmü Kuran gelinceye kadar geçerlidir.
Ve sanırım Tevrat ve İncil'in içinde bu "müjde"nin bulunduğunu düşünüyorsun.
Soru şu:
Madem İncil ve Tevrat bu "Ahmet adındaki elçinin isim ve vasıflarını verecek" derecede tahriften azadedir ve İncil de Kuran nazil oluncaya kadar hükmü mahfuz / bağlayıcıdır, Muhammed ve müşrik toplumu Kuran'ın nüzulundan önce bu "bağlayıcı ve doğru bilgiler içeren" İncil'e tabi olmuşlar mıdır ?
Eğer olmamışlarsa bu sebeple kınanmışlar mıdır ?
Esenlik dileklerimle...
Selamlar Ali kardeşim!
Ahmet adının lafız olarak, isim olarak değil, mana
olarak, sıfat olarak verildiğini bende paylaşanlardanım…
Yeni bir vahyin/Kur’an’ın, sadece önceki
vahyin/kitapların tahrifi sonucu gönderilmediğini, aynı zamanda o
vahiylerin/önceki tüm kitapların miadını doldurması sonucu gönderildiğine
inanıyorum…
Önceki kitapların Kur’an nazil oluncaya kadar
hükmünün geçerliliği, evrensel olmaktan ziyade ona bağlılarını kast etmiştim. Tahrifatının
ve miadını doldurmasının yanı sıra, hak olduğuna inanılınan şeyin inananları
tarafından mükellefiyeti söz konusudur.
Önceki kitapların hakkı temsil ettikleri-etmedikleri
bir yana, ataları uyarılmamış gafil toplumun belli ki uyarıcıları gelmemiş…
Selam ve dua ile.
__________________ Ey inananlar, Allah'tan korkarsanız O size iyi ile kötüyü ayırdedici bir anlayış verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allâh büyük lutuf sâhibidir
"Boyle apacik bir delil oyle kolay kolaygormezlikten gelinemez. En azindanelinden gelse yerlere tunnel acmak goklere merdiven dayamak gibiucdavranislar sergileyecekkadar bunalmis olan Muhammed bunu bir hazine bilir ve bu kismin gectigi sayfayi muhataplari olan inkarcilara surekli bayrak gibi sallar dururdu."
Selam sayın Muhliskul,
"...elinden gelse yerlere tünel açmak göklere merdiven dayamak gibi uc davranışlar sergileyecek kadar bunalmış olan Muhammed..."
Bu tespiti, Kuran'ın hangi ayet veya ayetlerine dayanarak yapıyorsunuz?
Muhabbetle.
muhliskul Yazdı:
Merhaba haktansapmaz kardesim, Muhammed'in bunalmasinin degisik boyutlari kuran'in cok yerinde ifade edilmistir. Bu konuya istinaden kullandigim ifadelerin benzerinin gectigi ayet ise 6/35 tir.
Allah'a emanet
Kadir
Selam değerli Muhliskul!
6/35:"Eğer onların omuz dönmeleri (yüzçevirmeleri) sana pek ağır geliyorsa, haydi kendi kendine yerin dibine inecek bir baca (tünel) veya göklere çıkacak bir merdiven arayıp da onlara bambaşka bir ayet /mu'cize getirmeğe gücün yettiği takdirde hiç durma! Allah dilemiş olsaydı elbette onları hidayet üzere toplardı; o halde sakın cahilleren olma!" (Elmalılı M.H. Yazır)
Bu ayetten Muhamme'in, yerin dibine girmek için gücü yetse tünel kazıyacak, göğe kaçmak için asansör arayacak kadar bunaldığı sonucu çıkarılamaz diye düşünüyorum..
Bundan, Muhammed'in insanların Allah'ın çağrısına sırt dönmelerine çok üzüldüğünü, Rabbi de ne yaparsa yapsın onları döndürmeye güç yetiremeyeceğini, onları ikna etmek için başka bir delile/mu'cizeye gerek olmadığını, getirse bile inanmayacaklarını, hidayetin ancak Allah'ın dilemesiyle olduğunu anlıyorum.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma