HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Bilim
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Bilim
Konu Konu: Kuran’da Evrim/tekamül!.. yada Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
Hüdai ÇAKMAK
Yeni Uye
Yeni Uye
Simge

Katılma Tarihi: 17 temmuz 2010
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 6
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Hüdai ÇAKMAK

 

 

              EVRİM TEORİSİ VE  TERSİNİM TEORİSİ

 

      Henüz doğruluğu kanıtlanmamış, kanıtlanması da hayli şüpheli bir teoriyi insan aklının bir zaferi gibi takdim etmek en hafif tabiriyle bilimsel tarafsızlığa görmezlikten gelmek, taraf tutmaktır. Evrim teorisi temelini teşkil eden bir canlı hücresinin rastlantılarla nasıl oluştuğu sorusunu bile tatmin edici bir cevap verememektedir. Bu konudaki verdiği cevaplar bilimin gerektirdiği deney ve gözlemlerle sınanarak ortaya koyma yerine derin bir hayal gücüne dayanır. 

       Gerçektende evrim teorisinin kurgulanma yöntemi de hatalıdır. Doğruluğu kuvvetle inanılan; bir canlı hücresinin rastlantılarla meydana geldiği, zamanla evrimleşerek bu gün hayranlıkla görüp incelediğmiz canlılar dünyasını meydana getirdiği temel varsayımına dayanır.  

     Temel varsayım en baştan doğru kabul edildiğinden ayrıntılar buna uygun yorumlanır. Gerektiğinde en bilinen ve tartışılmayan doğal kanun ve ilkeler bile görmezlikten, bilmezlikten gelinir. Hiç bir zaman temel varsayımın yanlış olabileceği düşünülmez. Bunun nedeni ise temel varsayımın doğru olduğunu kabul etme mecburiyetidir.

      Bir bakıma gidilmesi gereken mecburi istikamettir. 

      Tersinim teorisi doğruluğu kuvvetle inanılan bir varsayım yerine bilimsel bulguların ortaya koyduğu sonuçların sentezlerini temel alır. Bu nedenle karşıtı gibi görünen teorilerin doğruları ve temelleri tersinim teorisinin doğruları ve temelleri olur. Örneğin maddenin sakımı kanunu, entropi kanunları, canlıların zaman içinde değişmesi, mutasyonlar, varyasyonlar, doğal seleksiyon tersinim teorisinin bilimsel bulgulara uygun yorumlanmış mekanizmalarıdır. 

      Bilimsel bulgular enerji girişleri ve zamanın düzen sahibi sistemlerde bozuma (tersinime) neden olduğu sonucuna ulaşmıştır. Bu sonuçlar entropi kanunları ve bozmanın kolay yapmanın zor olduğu ilkesiyle de tamamen örtüşür. 

      Tersinim düzen sahibi sistemlerde bozunum diğerlerinde değişim anlamına gelir. Zaman içinde canlılardaki değişim tersinim yönündedir. 

      Mutasyonlar gen bilgilerini etkilemiş ise diğer nesillere aktarılır. Mutasyonlar daima tersinim yönündedir. Bu nedenle canlılarda gelişim değil bozunum (tersinim) söz konusu olur. 

      Tersinim için bilgi, irade ve uzun zaman gerekli değildir. Kaba güç (enerji girişi) yeterlidir. Bu nedenle evrim için şart olan ara format canlılarının varlığı tersinim için gerekli değildir. 

     Her canlı türünün mükemmel var edilmiş bir arı ırkı vardır. Diğer tür ve çeşitler arı ırkın tersinimi sonucu oluşur. Buna göre maymunlar insanların tersinimi sonucu oluşabilir. Bu konuda gözlemlenmiş somut deliller vardır. 

      Doğal seleksiyon canlıların savunma korunma mekanizmalarıyla var edilişlerindeki mükemmel yapılarını koruma ve nesillerini devam ettirme gayretlerinin sonucudur. 

      Canlılar arasında bitip tükenmek bilmeyen bir yaşam savaşı yerine ekolojik düzen dediğimiz mükemmel bir dayanışma vardır.  

       Tersinim teorisi tamamen bilimsel sonuçlarla ayrıntılanmıştır ve her zaman eleştirilere açıktır.

 

Hüdai ÇAKMAK

   Yazar

Tersinim Teorisi Kurgulayıcısı

 

 

 

 

 

 



__________________
Hüdai Çakmak Tersinim Teorisi Kurgulayıcısı
Yukarı dön Göster Hüdai ÇAKMAK's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Hüdai ÇAKMAK
 
Hüdai ÇAKMAK
Yeni Uye
Yeni Uye
Simge

Katılma Tarihi: 17 temmuz 2010
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 6
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Hüdai ÇAKMAK

 

                TERSİNİM TEORİSİNİN MEKANİZMALARI

 

Tersinim teorisinin belli başlı mekanizmaları özetle şunlardır.
1)-Tersinimsel değişim: Tersinim teorisi varoluşu canlılık ve cansızlık olarak ayırmaz
bir bütün olarak kabul eder. Entropi kanunları ise doğal şartlara bırakılmış düzen sahibi sistemlerin zaman içinde bozuma (tersinime) uğrayacağını düzenlerin düzensizliğe gideceğini belirtir.

Maddeler moleküllerden, moleküllerde atomlardan oluşur. Atom ve moleküller ise sistem ve düzen sahibi oluşumlardır. Maddeler de doğal şartlarda ve zaman içinde değişimler gösterir. Örneğin bir granit kaya zamanla çürür kimi metaller oksitlenir.
Daha kompleks düzen sahibi cansız oluşumları örneğin son model bir arabayı doğal şartlara bıraktığınızda kullanmadığınız halde ciddi şekilde tersinimsel değişime uğradığını (bozulduğunu) görürsününüz.Tersinimsel değişim düzen sahibi sistemlerin kompleksliği ve zamanla doğru orantılıdır.
2)-Canlılarda tersinimsel değişim: Canlılarda tersinimsel değişimler evrim teorisinin mutasyonları karşıtıdır ve negatif değişimi ifade eder. 
Tüm canlılar basite indirgenemez kompleks sistemlerin bütünsel kurgusudur. Dolaysıyla tersinimsel değişimlerden daha çok ve daha güçlü etkilenirler. Canlılar bu etkilerden varedilişlerinde kendilerine eksiksiz verilmiş savunma mekanizmalarıyla korumaya bu etkileri en aza indirmeye çalışırlar.
Tersinimsel etkiler gen bilgilerini etkilemiş ise bozunumlar diğer nesillere aktarılır. Bu da canlıların zaman içinde tersinim göstermesi demektir.
3)-Doğal elenme (elenim): Doğal elenme evrim teorisinin doğal seleksiyon mekanizmasının tersini ifade eder.
Doğal seleksiyon zaman içinde diğerlerine göre daha çok evrimleşen canlıların diğerlerini elemine ettiğini hayat sahnesinden sildiğini bu yolla evrimleşmenin gerçekleştiğini savunur. Tersinim teorisine göre bu oluşum tam tersinedir.

     Canlılar mükemmel ve eksiksiz var edilmişlerdir.Fakat tersinim sonucu kimi yaşam avantajlarını azaltabilirler yada tamamen kaybedebilirler. Yaşam avantajlarını azaltanlar (örneğin ihtiyarlayanlar hastalar) gerektiği kadar sahip olamayanlar (orneğin gerektiği gibi korunamayan yavrular) yaşam avantajlarını tamamen kaybedenler (örneğin bacakları kırılmış hayvanlar kanatları kırılmış kuşlar) ekolojik sistem içinde elemine edilirler. Avantajlarını koruyabilenler yaşamlarını devam ettirir. Elenenler bu avantajlarını zayıflatanlar ya da kaybedenlerdir. Doğal elenme (elenim) budur.
4)-Tersinimsel çeşitlenme: Tersinimsel değişimler çeşitlidir. Bunun nedeni canlıların yaşamsal şartlarının farklı olabilmesidir. Eğer tersinimsel değişimlerden bir kısmı gen bilgilerine etkilerse ayrıntı yönünden atalarından farklık bireyler oluşur. Buna tersinimsel çeşitlenme denilir. Örneğin mavi ya da yeşil gözlülük ten rengi farklılıkları tersinimsel çeşitlenme sonuçlarıdır.
5)-Dar alanda tersinimsel çeşitlenme: Evrim teorisinin allopatrik varyasyon teriminin karşılığıdır.  Genelde dar bir alanda sıkışıp kalmış türdeşleriyle bağlantıları kopmuş küçük topluluklarda meydana gelir. Bu topluluklarda yakın akraba evlilikleri yaygındır. Yakın akraba genlerinde ise farklılıklar az benzerlikler çoktur. Yavrular anne ve baba genlerinin karışımları olduğundan kombinasyonu zenginliği oluşmaz. Benzerlikler çoğalır ve diğer nesillere aktarılır. Dolaysıyla gen rahatsızlıkları daha kolay diğer nesillere geçer.
Bu tür toplumlarda tersinimsel değişimler (negatif değişimler) son derece güçlü ve çeşitlidir. Bu konuda yaptığımız bir araştırmalarda insansı özellklerini önemli ölçüde yitirip maymunlaşmaya başlamış toplulukları gördük.
6)-Seksüel seçilim: Evrim teorisi dişilerin gösterişli erkekleri seçtiklerini bu erkeklerin döllerini diğerlerine göre diğer diğer nesillere daha kolay daha çok aktardıklarını savunur ve bu seçimi evrim mekanizmalarından biri sayar.
Fakat irade sahibi olmayan bu tür canlıların güzelle çirkini nasıl ayırt ettikleri güzelliklerden zevk alabilme melekesini nasıl sahip oldukları konusunda herhangi bir bilgi veremezler kanıt da gösteremezler.
Tersinim teorisi bu konuda güzelliğin gençlik sağlık güç, kuvvet sembolü olduğunu dişi bir hayvanını sadece bunu anladığını nesillerini güçlü bireylerle aktarma isteği ve içgüdüsüyle güzel erkekleri seçtiğini söyler ve kabul eder.
     Her zaman olduğu gibi evrim teorisi doğal bir içgüdünün sonucu olan bu olayı kendi görüşüne uygun yorumlamayı tercih etmiş teorilerine bir evrim mekanizması olarak koymuştur. Bu doğal olayın evrimle uzaktan yakından ilişkisinin olmadığı sadece varoluşlarında kendilerine verilen mükemmel yapılarını diğer nesillere aktarma içgüdüsünün doğal bir sonucu olduğu açıktır.

     Yeri ve sırası geldiğinde teorimiz hakkında bilgi vereceğiz. Görüş ve eleştirileriniz çabalarımızı artıracak ufkumuzu genişletecektir.

Hüdai ÇAKMAK
    Yazar
Tersinim Teorisi Kurgulayıcısı

 

 

 

 

 



__________________
Hüdai Çakmak Tersinim Teorisi Kurgulayıcısı
Yukarı dön Göster Hüdai ÇAKMAK's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Hüdai ÇAKMAK
 
Hüdai ÇAKMAK
Yeni Uye
Yeni Uye
Simge

Katılma Tarihi: 17 temmuz 2010
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 6
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Hüdai ÇAKMAK

 

 

              TERSİNİM TEORİSİ VE  DOĞAL İLKELER

 

      Varoluş dediğimiz muazzam sistem tam bir düzen içindedir. Nice milyar yıllardan beri değişmeden var ve işler olan doğal kanun ve ilkeler bu düzenin inkâr edilemez kanıtlarıdır. Düzensizliklerde kanun ve ilkeler bulunmaz. Bu nedenle düzensizdirler. Kanun ve ilkelerin ortaya konulması, işlerlik kazanması bilgi, irade ve kudret üçlemesinin ürünleridir.

     Doğal kanun ve ilkeler pek çoktur. Pek çoğu hakkında henüz bilgimiz bulunmamaktadır. Aşağıda evrim ve tersinimle ilgili bir kaçından bahsedeceğiz. Teorilere uygunluğu konusunu okuyucuya bırakıyoruz. 

 

     Düzenleri (sistemleri) bozmanın kolay, yapmanın zor oluşu ilkesi: Bir şeyi yapmak, ortaya koymak her zaman zordur. Eser ne kadar ayrıntılı, hassas ve kompleks ise ortaya koymak o kadar güç olur. Ortaya konulan eserleri bozmak ise son derece kolay ve basittir. Eğer o düzen ya da yapı ayrıntılı ve hassas bir komplekslik gösteriyorsa bozmak o kadar kolay olur. Bir bakıma eserlerdeki incelik, hassaslık ve komplekslik yapmakla doğru, yıkmakla ters orantılıdır.

      Bir sanatkâr yıllar süren çabalarla göz nuru dökerek bir eser örneğin bir heykel meydana getirir. Bu sanat eserini bozmak için bilinçsizce yapılacak bir darbe yeterde artar bile. Yıllar süren emek ve çabalarla sırçadan bir saray yapabilirsiniz ama atılacak bir taş bu sırça sarayı kırıp yıkmaya yetecektir. 

     Nice mühendislerin, işçilerin yıllarca emek, güç ve zaman harcayarak ortaya koyduğu mükemmel planlanmış bir şehri bir deprem ya da bir kıvılcım bir kaç dakika, bir kaç saat içinde yerle bir edebilir. Bir bakıma bir eser ortaya koyabilmek için bilinç, bilgi, kudret ve yeterli zaman gerekli olduğu halde bozup yıkmak için kaba kuvvet ve kısa süreçler yeterlidir.

    Termodinamiğin ikinci (entropi) kanunuyla bozmanın kolay, yapmanın zor olduğu ilkesi rastlantıların örneğin canlılık gibi basite indirgenemez kompleks oluşumları meydana getirebileceğini savunan materyalizm ve uzantısı olan teorilerin önünde diğer doğal kanun ve ilkelerle birlikte aşılması mümkün olmayan sıra dağlar gibi durmaktadır. Materyalizm ve uzantısı olan teorilerin bu konuda canlı yapılarının basite indirgenemez kompleks yapılarını inkar etmekten başka seçenekleri yoktur. 

 

      Kompleks düzenlerin oluşumunda bilgi, irade ve gücün gerekliliği ilkesi: Düzenleri yapmanın zor; yıkmanın kolay olduğu ilkesi aynı zamanda (düzenlerin bir amaca yönelik olması gerektiği göz önüne alındığında) yeterli bilginin, gücün ve her ikisini amaca uygun harekete (eyleme) geçiren bir iradenin olması gerektiği gerçeğini ortaya koyar. Diğer ifade ile bir yapıda bir amaç ve bu amaca uygun düzenlilik varsa o yapı bilgi, güç ve iradenin eseridir. Asla rastlantılar sonucu değildir.

     Örneğin bir çölde güneş, rüzgâr gibi doğal etkenler art arda dizilmiş estetik görünümlü, göz zevkimizi okşayan minik tepecikler, şekiller meydana getirebilir. Art arda dizilişlerine ve estetik görünümlerine bakarak bu oluşumların bir düzenlilik (bir eser) olduğu iddia edilebilir. Fakat bu oluşumlar bir amaca yönelik değildir. Eser sahibi olması gereken doğal etkenler estetik görünüşlü tepecikler meydana getireceklerini bilmezler, bu amaç için hareket etmezler.

     Örneğin çölde esen rüzgârların dört bir yanı kavuran güneş ışıklarının radyasyonların zaman içinde estetik görünümlü tepecikler oluşturduğunu gördüğümüz ve bildiğimiz halde aynı etkenlerin estetik görünümlü tepeciklerin ardından evleri, sarayları, yolları, köprüleri, fabrikaları, enerji santralleri olan modern ve güzel bir şehir meydana getirebileceğini hiçbir zaman düşünmeyiz. Bunun nedeni ise bu tür oluşumların bir amaca yönelik kompleks sistemler oluşudur. 

     Bilinç dışı rastlantısal etkenler estetik görünümler verdikleri yerleri rahatlıkla kirletip bozabilirler. Çünkü bunlar tıpkı modern bir şehri yerle bir eden depremler gibi kontrolsüz kaba güçler gibidir. Bu nedenle ortaya çıkan oluşumlar gözlere okşayan estetik görünümde olsalar dahi bilgi, güç ve irade üçlemesinin sonucu olmadığından eser değildir.

       Fakat aynı çölde basit bir kulübe, çadır ve hatta üst üste konulmuş taş yığınlarından ibaret harabeler görsek; estetik olmasalar, göz zevkimizi hitap etmeseler bile bunların emek, bilgi ve irade üçlemesiyle meydana getirildiğini, rastlantılar sonucu oluşmadığını biliriz. Bu konuda en küçük şüphemiz olmaz. Fakat estetik görünümlü tepecik dizimleri için aynı şeyi düşünüp söyleyemeyiz.

       Sonuçta şunu belirtmek istiyoruz. Eğer bir oluşumda bir amaç ve bu amaca uygun düzenlilik ya da düzenlilikler varsa o oluşum bilgi, güç, irade, madde ve zaman beşlemesinin sonucudur. Asla rastlantıların eseri değildir.

 

       Doğa Gücü ya da Tabiat Ana…Eserlerin Eser Sahibi Olamayacağı İlkesi: Materyalizm varoluşta bilgi, kudret ve irade sahibi bir Yaratıcının varlığını ret ve inkâr eder. Fakat varoluş ret ve inkâr edilemeyen bir düzenlikler bütünlüğüdür. Bu bütünlüğe ekoloji diyoruz.

      Düzenlilikler ise kurallar ve yasalar sonucudur ve bir amaca yöneliktir. Düzenlerin düzenliliği ise yasaların, kuralların eksiksiz işlemesine bağlıdır. En küçük bir hata ya da aksaklık bu muazzam makineyi durdurabilir. Bu nedenle kuralların, yasaların işlemesi son derece karmaşık, kompleks ve şaşırtıcı bir oto kontrol sistemiyle yapılır. Hiç bir şey rastlantıya bırakılmamıştır. Hiç bir şeyin rastlantıya bırakılmaması devrede eyleme geçmiş bir iradenin varlığını açık şekilde gösterir. İnkar etmek ya da etmemek bu gerçeği değiştirmez.

      Materyalizm bu sistemsel bütünlüğe Doğa Gücü ya da Tabiat Ana der. Materyalizme göre doğa gücü doğal kuralların, yasaların bileşkesidir. Bu nedenle doğaüstü bir güç değildir. Belki de doğanın ta kendisidir.

      Gerçek ise ifade edilmek istenen doğa gücünün ekolojik düzenin bir sonucu olduğudur. Ekolojik düzen ise madde ve yaşam dünyasını içine alan yaşamsal uygunluklarla kurulmuş kompleks düzenlerin, sistemlerin bütünlüğüdür. Yaşamın varlığına ve devamlığına yöneliktir.

     Termodinamiğin ikinci kanuna göre zaman düzenleri düzensizleştirir, karmaşa ve anarşi oluşturur. Bu nedenle eğer bir yerde bir amaç; bu amaca uygun düzenler, düzenlilikler varsa bilgi, kudret ve irade üçlemesi de var demektir.

     Doğa gücü konulmuş kural ve yasaların bileşkesi (sonucu) olduğundan kendini meydana getiren yasaların, kuralların oluşturucusu, koyucusu olamayacağı açıktır. Hiç bir şey rastlantılarla kendi kendini meydana getiremez. Doğa gücü ve varoluşun dışında bilgi kudret ve irade sahibi bir Varlık gerekir.  Bu nedenle eserler eser sahibi değildir. Eser sahibi eserin dışındadır, eserden başkadır.

 

      Hüdai ÇAKMAK

         yazar

      Tersinim teorisi kurgulayıcısı

 

 

 

 

 

 



__________________
Hüdai Çakmak Tersinim Teorisi Kurgulayıcısı
Yukarı dön Göster Hüdai ÇAKMAK's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Hüdai ÇAKMAK
 
RAMAZAN TOPTAŞ
Groupie
Groupie


Katılma Tarihi: 17 subat 2010
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 88
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı RAMAZAN TOPTAŞ

BÖYLE DÜŞÜNÜYORUM

 

1. SORU         :           Var olan her şeyi kim yarattı?

    CEVAP      :           Var olan her şeyi yaratan bir yaratıcının olması ve bu yaratıcının 3 ana özelliğinin olması gerekir.

                                      a.         Zaman kavramından bağımsız olması gerekir. Çünkü bizim yaratılabilmemiz için yaratıcının zaman kavramından bizim gibi etkisi altında olmaması gerekir. Yani bizim zaman kavramımıza göre geçmiş ve gelecek zamanların tümünde var olması gerekir.

KAMER

49 – Muhakkak ki Biz her şeyi bir kaderle, bir ölçü ile yarattık. [25,2; 87,1-3]

                                      b.         Var olan her şeyi yaratabilme gücüne sahip olması gerekir.

                                      c.         Neden sonuç ilişkisi olmayan tek ve ilk varlık olması gerekir. Yani varlığının bir nedene dayanmaması gerekir.

 

2.SORU          :           Yaratma işini nasıl yaptı ve bunu neden bu şekilde yaptı?

    CEVAP      :           Her türlü maddeyi yarattı ve bunlara kudretini kullanarak özellikler verdi. Atom sayıları, elektron sayıları,  katı-sıvı-gaz özellikleri ve bu özelliklere geçiş koşulları ile matematik kanunları gibi birçok bilimsel veriyi ALLAH yaratmıştır. Bilim insanları da bunları keşifler sonucunda bulmakta ve bunların hiçbir zaman sabit koşullar altında değişmediğini görmektedirler.  Yani ALLAH, ın koymuş olduğu kurallar hiçbir zaman değişmemektedir.   

 

FETİH SURESİ

23 – Allah’ın öteden beri câri olan kanunu budur. Ve sen Allah’ın nizamında hiçbir değişiklik bulamazsın.

            

             Bu maddelerin birbirleri ile etkileşimler sonucunda var olan her şey yaratılmıştır.

Bu yaratılma işlemini insanın ve hayvanlarda bulunan kromozom şifresi gibi kâinatın da bir şifresinin olduğu ve bir plan çerçevesince fizik, kimya, matematik vb. kurallar içerisinde bulunan olasılık hesapları dâhil bilinen ve bilinmeyen Âdem atamızın bir bölümünü söylediği cisimlerin ve eşyaların isimleri (özellikleri) içinde her türden varlığın yaratıldığı kanaatindeyim. Bu yaratılma bize tesadüf gibi gelmekte ancak unutmamak gerekir ki tesadüflerin yaratıcısı da ALLAH tır.

 

ENFAL SURESİ

42 – Hani Bedir savaşı günü ey Müslümanlar, Siz vadinin yakın kenarında idiniz, onlar da uzak tarafında idiler! Kervan ise sizden daha aşağıda (deniz sahilinde) idi.Eğer sözleşmiş olsaydınız dahi, sözleştiğiniz vakitte öyle buluşamazdınız.Fakat Allah, takdir ettiği bir işi yerine getirmek için, sizi böyle buluşturdu ki helâk olan, bir delile göre helâk olsun, yaşayan da bir delile göre yaşasın.Çünkü Allah her şeyi hakkıyla işitir ve bilir. [6,122]

 

Bu yaratma işlemi aynı bir çocuğun gelişimi gibi zaman içerisinde değişim-gelişim süreci içinde gelişmiştir. Bunu sağlamak içinde ALLAH yarattığı her türden varlığın doğumunu ve ölümünü yaratmıştır.

            

             Bu ayette açıkça gelişim ve değişimin rahimlerde gerçekleştirildiğinin bir kanıtıdır. Adem ve İsa Peygamberimiz ve Hava anamızın yaratılması da bu şekilde rahimlerde yapılan değişiklik şeklinde oluşturulmuştur.  Aynı şekilde günümüzde de hamile kalan her türden anneler değişik veya farklı canlılar dünyaya getirmektedirler. Geçtiğimiz günlerde bir koyunun bir yerinden hücre alınarak kopya oluşturulması aynı İsa peygamberimizin babasız anne karnına konması gibidir. Kopyalanan koyunun babası yoktur. İsa Peygamberinde babası yoktur.  Adem peygamberinde babası yoktur ve bu kuran-ı Kerim’de açıklanmıştır.                

ENBİYA

30 – Hakkı, inkâr edenler görüp bilmediler mi ki göklerle yer bitişik (bir bütün) idi, onları Biz ayırdık, hayatı olan her şeyi sudan yaptık. Hâlâ inanmayacaklar mı?

RA’D SURESİ

8 – İşte O Allah’tır ki her bir dişinin neye gebe olduğunu, karnında ne taşıdığını, ve rahimlerin neleri eksik bırakıp, artırdığını bilir. Doğrusu O’nun katında her şey bir ölçü iledir. [23,13-14; 39,6; 53,32]

A'LA

2-3 – O seni yaratıp, mükemmel yaratılış vereni!O her canlıyı bir ölçüye göre yapıp hayatının devamını, sağlayacak yolları göstereni!

SECDE

7 – Yarattığı her şeyi güzel ve muhkem yapıp insanı ilkin çamurdan yarattı.

 

ALİ-İMRAN

59 – Allah yanında Îsâ’nın durumu, aynen Âdem’in durumu gibidir. Allah Âdem’i topraktan yaratıp “ol” dedi, o da derhal oluverdi.

 

             Bu Kuran-ı Kerimim 1400 yıl öncesinden haber verdiği bir mucizedir. Bu olayda Kuranda İlkin yaratığımız gibi sizi tekrar yaratacağız ve bize döndürüleceksiniz denilmektedir bu olay aynı zamanda tekrar yaratılışın nasıl olacağına dair bir işaret bir örnektir ve Kuran-ı Kerimden gelen bir mucizedir. Kuran-ı Kerimde bu durum peygamberimize açıklanmış ve Kuran-ı Kerim’in bir mucize olduğu belirtilmiştir. Yalnız buraya bir ekleme yapmak istiyorum. Yeniden yaradılış neden sonuç ilişkisine dayandırılarak gelişim ve değişim içinde olmayacaktır. Çünkü bunun iki nedeni var. Birincisi ALLAH Sizi tekrar yaratmam daha kolay olacak diye Kuran’da ayet vardır. İkinci neden ise artık insanlar teste tabi tutulmuş ve sınav sonuçlanmış olduğundan, ALLAH yeniden yaratma işini yaparken nedensellik ilkesinin arkasına neden saklansın gerek yok, o nedenle yaratma işlemi alenen olacaktır. Yani ruhumuz et ve kemikle kaplayarak tekrar yaratılacağız.  

 

             Eğer bu şekilde olmasaydı bütün insanların özellikleri aynı olurdu zekâ seviyeleri renkleri boyları zevkleri yetenekleri aynı olması gerekirdi zira hayvanlarda da aynı olması gerekirdi. Demek ki  değişim ve gelişimi bu şekilde yaratmak için Allah böyle yapmıştır. Değişim ve gelişim neden-sonuç ilişkisinin bir sonucudur. Neden sonuç ilişkisi bizi Allah’ın varlığına bağlar. Allah’ta yarattıklarını böyle kendisine bağlayarak yaratığı her varlığın kendisine dönüşünü bu şekilde sağlayacaktır. Ölümü ve doğumu bu nedenle yaratmıştır.

 

VAKIA

 

58-59 – Şimdi düşünsenize o akıttığınız meniyi! Onu yaratıp insan haline getiren siz misiniz, yoksa Biz miyiz?

60-61 – Aranızda ölümü Biz takdir ettik. Sizi yok edip yerinize benzerlerinizi getirmeyi ve sizi bilemeyeceğiniz bir biçimde ve vasıfta yaratmayı dilersek, Bize mani olacak hiçbir güç yoktur.

62 – Siz ilk yaratmayı pek iyi biliyorsunuz, artık düşünüp ibret almanız gerekmez mi? [30,27; 19,67; 36,77-79; 75,36-40]

63-64 – Ektiğiniz tohuma baksanıza! Siz mi onu yetiştiriyorsunuz Biz mi?

65 – Eğer isteseydik onu kuru çöp haline getirirdik, siz de şaşıp kalır, pişman olurdunuz:

 

             Eğer doğumu yaratıp ta ölümü yaratmasaydı yaratmış olduğu hiçbir varlık kendisine dönmeyecekti.  Bizler Âdem atamızı ve ondan önceki canlı varlıkları da görebilecektik ve şöyle diyecektik bizi yaratan anne ve babalarımızdır. Zaten bizim için ölüm yoktur bile diyemeyecektik çünkü ölüm nedir bilmeyecektik. Böyle bir dünya bizim için asıl dünya olacaktı yani şu anda inandığımız öbür dünya bizim için asıl dünya olacaktı ve bu düşüncelerimizde haklıda olacaktık. Bir düşünün doğuyorsunuz ve yaşıyorsunuz ölüm nasıl olur düşünemiyorsunuz bile. Böyle bir dünya da yaşarken Allah’ın varlığına ihtiyaç duyar mıydık? Böyle bir dünya da ölüm olmadığına göre ölümü oluşturan nedenlerde olmayacağından herhalde hayatımız çizgi film kahramanlarının hayatı gibi olurdu. Yani yaşantımızda neden sonuç ilişkisi olmazdı. Böyle bir dünyada Bizlerde bir şeyi yaparken yaptığımız şeyleri neden sonuç ilişkisine bağlayamaz aynı çizgi film kahramanlarının yaptığı gibi çizerdik onlarda biz gibi neden sonuç ilişkisi olmadan yaşamaya başlarlardı. Beklide onlarda aynı şekilde bir şeyler yaparak herkes kendi dünyasını oluştururdu ki o zamanda bak ben yaratabiliyorum diyebilirlerdi. Her yaratılan bunu söylerdi. Böyle bir dünyanın zaman kavramı nasıl olurdu bunu düşünemiyorum bile Artık siz düşünün ne kadar karışık bir durum olduğunu

CASİYE SURESİ

24 – Âhireti inkâr eden kâfirler bir de şöyle dediler: “Hayat, sadece bu dünyada yaşadığımız hayattan ibarettir: Ölürüz, yaşarız. Bizi yalnız zamanın akışı helâk eder.”Aslında, buna dair hiçbir kesin bilgileri yoktur, onlar sadece zanlarıyla böyle söylüyorlar.

            

             İşte Allah bütün yaratılan varlıkların varlık nedenlerini kendisine dayandırabilmeleri ve kendisini görmeden inanmaları için böyle neden sonuç ilişkisi içinde ölümü, değişim ve gelişimi sağlamak için yaratmıştır.

 

             Gelişim ve değişim günümüz koşullarında insanlar tarafından hızlandırılmıştır. Günümüzde buna genetik bilimi denmektedir. Bu bilim dalı doğanın milyarlarca yılda yaptığını çok kısa sürelerde yapmaktadır. Bu işlemi insanların yapması sonucu değiştirmemektedir. Neden-sonuç ilişkisi içerisinde bu değişimi yine ALLAH yapmaktadır. Çünkü biz bu işleri yaparken Allah’ın koymuş olduğu matematik, fizik, kimya vb. kuralları dışına çıkmadan yapmaktayız. Zaten bu kuralların dışına çıkmamızda mümkün değildir.

 

             Kominizim döneminde yıllarca gelişim ve değişimin doğa tarafından yapıldığı ispatlanmaya çalışılmış ve başarılı olunamamıştır. Aslında bu işlemi doğa yapmaktadır ancak neden sonuç ilişkisi içerisinde uzun yıllarda yapmaktadır. Bu durumu köminizmin ileri gelen siyasi ve bilim adamları hemen istemişlerdir. Çünkü bu şahıslar ölümlü olduklarından kendi yaşantıları içerisinde bu durumu görmek istemişlerdir. Ama Koministleride yaratan ALLAH’ ın bu şekilde bir zaman sorunu yoktur. Zaten bizim içinde bulunduğumuz zamanı yaratanda kendisidir.

             Kominisler belki şöyle deneselerdi olurdu Sibirya ovasına en yakın olan tarlaların buğday tohumlarından alınarak kuzeye doğru yavaş yavaş çıkılarak yapılsaydı olabilirdi. Aynı Anadolu insanının koyun neslini geliştirmek için en iyi erkek tokluyu seçerek damızlık yapmaları gibi, bu işlemi asırlardır doğada yaşayan hayvanlarda yapmaktadırlar. Bu günlerde insanlarda siperm bankası kurarak yapmaya başlamışlardır ve bu durum gitgide yaygınlaşacaktır.

 

             Komünistler bunu hemen istemişler ancak bu amaçlarına ulaşamamışlardır. Bu amaçla buğday tohumları soğuk suda bekletilerek Sibirya ovalarına ekilmiş ve bütün tohumlar yıllarca telef olmuş sonunda Amerika devletinden getirilmiş olan melezleme tekniği ile üretilmiş buğday tohumu ekilerek başarılı olunmuştur. İşte bu melezlenmiş buğday tohumun darwin’ in yaptığı değişim ve gelişim teorisine bir örnek teşkil etmektedir. Ama kominisler bunun farkına varamamışlardır. Boş yere insanların ölümlerine sebep olmuşlardır. Amerikalıların yaptığı neden-sonuç ilişkisi kurularak yapılmıştır. Allahın doğa kanunlarına uygundur. Fakat Rusların yaptığı neden-sonuç ilişkisi dışındadır. Bu yüzden Ruslar başarısız olmuşlardır.  

 

MÜLK

2 – Hanginizin daha güzel iş ortaya koyacağını denemek için, ölümü ve hayatı yaratan O’dur. O azîzdir, gafurdur (üstün kudret sahibidir, affı ve mağfireti boldur). [2,28; 18,7]

 

İNFİTAR

7 – O değil mi seni yaratan, bütün vücud sistemini düzenleyen ve sana dengeli bir hilkat veren,

8 – Ve seni dilediği bir surette terkib eden?

 

             İşte bu durum neden sonuç ilişkisini doğurmuştur. Buda ALLAH’IN neden sonuç ilişkisi olmadan hiç bir şey yaratmadığını göstermektedir. Peygamberlere verilen mucizeler istisnai durum oluşturmaktadır. Bunu da ALLAH kitaplarında açıklamıştır.  Peygamberler mucizeleri yaparken özellikle ALLAH’IN izniyle olduğunu üzerine basa basa vurgulamışlardır. Çünkü mucizeler neden sonuç ilişkisi ile açıklanamazlar. Açıklandıklarında mucize olmaktan çıkarlar ve tesadüf olurlar. Eğer yaratılışımız neden-sonuç ilişkisi içerisinde değişmeyen bilimsel veriler sonucunda olmasaydı, her gün değişik bir mucize ve fizik kuralı, matematik kuralı (Örneğin 2+2=4,5,6 gibi ) , biyoloji ve kimya kuralları görürdük ve bunlara anlam verebilecek bir aklımız bile oluşmazdı. Bizler ne şekilde olurduk onu ancak ALLAH bilir.  

MÜ'MİNUN

91 – “Allah asla evlat edinmedi. O’nun yanı sıra hiçbir tanrı da yoktur. Öyle olsaydı her tanrı kendi yarattıklarını yanına alır ve onlardan biri diğerine üstün gelmeye çalışırdı. Allah o müşriklerin isnat ve nitelendirmelerinden münezzehtir.” [21,22]

 

             Yaratırken NEDEN SONUÇ ilişkisi içerisinde yaratması sonucunda isteyen bizim yaratılışımızın yaratıcı ile ilgisi yoktur, biz tesadüfler sonucunda maddelerin birbirleri ile etkileşimleri sonucunda oluştuk diyebilmesi için, isteyeninde yukarıda belirttiğim gibi bir yaratma meydana gelmiş ve ben bu şekilde ALLAH tarafından yaratılmışım diyebilmesi ve özgür iradesini kullanabilmesi için ALLAH böyle neden sonuç ilişkisi kurarak yaratmıştır.

 

             Yaratılan varlıkların hepsinde neden sonuç ilişkisi ALLAH tarafından kurulmuştur. Bunun nedeni ise her yaratığı şeyi kendisine döndürebilmesi için yapmıştır.

 

TEGABUN

3 – Allah, gökleri ve yeri gerçek bir maksatla, hikmetle yarattı. Sizi yarattı, hem de size güzel güzel sûretler verdi. Dönüşünüz de O’na olacaktır.[82,6-8; 40,64]

AHKAF

3 – Biz gökleri, yeri ve bunların arasındaki varlıkları ancak gerçek bir maksatla, adalet ve hikmetle, bir de belli bir süre için yarattık. Ama kâfirler uyarıldıkları kı

4 – Müşriklere de ki: “Şimdi baksanıza şu sizin Allah’tan başka ilahlaştırıp yalvardığınız putlarınıza! Söyler misiniz, onlar yerde hangi şeyi yaratmışlar, yoksa göklerde mi bir ortaklıkları var?(Akıl yönünden bu mümkün olmayınca, nakil yönünden putlara ibadetin gerçek olduğunu gösterin) Eğer bu iddianızda tutarlı iseniz, daha önce gelmiş bir kitap yahut hiç değilse bir bilgi kalıntısı varsa getirin görelim.”

MÜ'MİNUN

115 – “Bizim sizi boşuna yarattığımızı, Bizim huzurumuza dönüp hesap vermeyeceğinizi mi sandınız?”

 

             ALLAH kendi varlığı olmadan hiçbir varlığın varlık nedenini açıklayabilmesini mümkün kılmamak için böyle yaratmıştır.  Yani ALLAH varsa Bende varım veya ben varsam ki varım o halde ALLAH’TA olmak zorunda diye düşünmelerini sağlamak için böyle yaratmıştır. İnsanın kendi varlığını başka türlü açıklamasına imkân yoktur.  İşte bu yüzden bütün var olanların varlıklarının açıklanabilmesi için tek dayanılacak ve ihtiyaç duyulacak son nokta ALLAH’ın varlığıdır.         ALLAH’IN varlığı ise neden sonuç ilişkisi dışındadır.

 

3 SORU          :           ALLAH bizi neden mükâfatlandıracak veya neden cezalandıracak?    CEVAP    :              ALLAH’I var olduğuna inanmak isteyen yarattıklarına ve bu yarattıklarının aralarındaki kuralları görerek ALLAH’I görmeden bunları yaratan bir yaratıcı olduğuna, hiçbir şeyin sahipsiz olmadığına inanması gerekmektedir. İşte bu şekilde düşünen insanlar mutlaka cennete gireceklerdir. ALLAH’ın varlığına inandıklarını ve bu inançlarının ne kadar yüksek olduğunun göstergesi, Kuran’da yazılı yasaklarına uymak ve emirlerini yerine getirmekle insanlar ALLAH’ın varlığına olan inançlarını göstermektedirler. Yani insanlar ALLAH’ın varlığına inançları ölçüsünce emir ve yasaklarına uyuyorlar. Tabiî ki bu durumda insanların arasında inanç farkını gündeme getirmekte ve bu durumda Kuran’da şu şekilde ifade edilmektedir. ‘İnsanın insandan üstünlüğü takva iledir’ diye insanların arasına kademe konulmuş ve cennetler ve cehennemler buna göre oluşturulmuştur. İşte ALLAH’a az veya çok inanmış olan bütün insanlar dünyada işlemiş oldukları günahların cezalarını çektikten sonra cennete gireceklerdir.

             Bir yaratıcı olmadığına veya olduğuna inansa bile kendisine karşı gelmiş ve eş koşmuş kendisi veya yarattığı varlıklarla ALLAH’I karşılaştırma cüretinde bulunmuş veya yaratıklarından bazılarını yarı tanrı veya tanrı yerine koymuş kişilerinde ALLAH cehennemine koyacaktır. ALLAH’ı tek yaratıcı olarak kabullenmek ve onun yanına eş veya oğul gibi yardımcılar veya ortaklar koşmamak gerekmektedir. ALLAH bir ayetinde şöyle demektedir. ‘HİÇ YARATANLA YARATILAN BİR OLURMU?’ diyerek kendisine hiçbir şeyin ortak koşulamayacağını ve kıyaslanmayacağını belirtmektedir.

 

 

CİN

1-7 – De ki: Bana vahyolunduğuna göre bir cin cemaati Kur’ân’ı dinledikten sonra şöyle dediler: “Biz gerçekten, doğru yolu gösteren harikulade bir Kur’ân dinledik. Bundan böyle Rabbimize asla bir şerik tanımayacağız.Rabbimizin şanı çok yücedir, O ne eş, ne de çocuk edinmiştir.Meğer içimizden birtakım cahiller, Allah hakkında gerçek olmayan sözler söylüyormuş! Biz de saf saf, insanları ve cinleri, Allah hakkında yalan söylemez sanmışız! Meğer bir kısım insanlar cinlerden bazılarına sığınıp, böylece onları daha da azgın hale getirmişler! Onlar da, sizin zannettiğiniz gibi, Allah’ın ölen hiçbir kimseyi diriltmeyeceğini zannetmişler. [37,1;46,29-33]

 

4 SORU          :           ALLAH İnsana ne gibi insani özellikler vermiştir. İnsanları nasıl                                           tanımlamamız gerekir.?  

CEVAP          :           1.         İnsan; kendisini yaratanın kim olduğunu ve nasıl bir varlık olması gerektiğini sorgular ve bu yönde sorular sorarak cevap arar.

                                      2.         İnsan hayvanlardan farklı olarak düşünen bir beyni ve mantığa sahiptir.

                                      3.         İnsan vicdan sahibidir. Vicdanı ile yapmış olduğu bir hareketin başka insan ve canlılar için fayda ve zararlarının neler olduğu ölçerek hareket eder. Başka insan ve canlılara faydalı olmak için hareket eder. Bu hareketinin kendisi içinde en yararlı bir yol olduğunu bilir. Yani kendi menfaati için başkalarının menfaatini gözetmek zorunda olduğunun bilinci içerisindedir. İnsan empati yoluyla da bunu yapar.

                                                   İnsan vicdanı ile her türden hareketin iyimi – kötümü olduğunu bilir. Yani değerlendirme yeteneğine sahiptir. Bu sayede kanunları bilmediği halde suç işleyip işlemediğini evrensel değerler içerisinde bilir.

                                      4.         İnsanda acıma duygusu vardır. Zayıf ve güçsüz insan ve canlılara karşı karşılık beklemeden yardım etme duygusu ile donatılmıştır. İnsan eline fırsat geçtiği halde yapmış olduğu hareketten başka insan ve canlılar olumsuz etkilenecekse bu hareketini yapmaz.

                                      5.         İnsanda başka insan ve her türden canlılara karşı sevme duygusu taşır. Aynı zamanda bu durumun tersi olan nefret duygusu da taşır. Nefret ettiği insan ve canlılar ise başka insan ve canlılara kötülük yapanlardır. Bu kimselere hoşgörü ile bakmaz hareketlerini tasvip etmezler.   

                                      6.         İnsanda güzel olan her türden canlı ve bitkilere karşı seçicilik ve beğeni duygusu vardır.

 

                                      7.         İnsan ölüm korkusu taşır. Bu da insanda bir ruh olduğunun en büyük kanıtıdır. Bu korku insan ruhunun bir özelliğidir.

 

             İnsanlar dünya’ya indirilirken ruh olarak indirilmiştir. İnsanlar, cinler ve melekler geldiğimiz diğer dünyada ruh olarak yaratılmışlardır. Kuranı Kerimin hiçbir yerinde insanların madde olarak cennette yaratıldıklarına dair hiçbir ayet yoktur. İnsanlar medde olarak dünyada yaratılmış ve ruhları bu maddenin içine sonradan Allah tarafından konulmuştur. Yukarıda bahsettiğim gibi insanları oluştururken Allah çeşitli merhalelerden geçirerek yaratmış ve akıl vermiştir. Vermiş olduğu aklında bir ruhunun olduğunu kavramasını sağlamıştır. Eğer öyle olmasaydı ünlü düşünür Aristo şöyle diyemezdi. ‘Düşünüyorsam öyleyse varım’  demesi ve diğer bütün insanların da düşünüre katılmaları ve aynı mantıkla düşünmeleri ruhlarının olduğunu kabullendiklerinin en büyük kanıtıdır.

            

             İnsanlar ruhlarının varlığını kabullendiklerini benimsediklerinde Allah’ın varlığını da kabullenmek zorundadırlar. Çünkü somut varlık yani madde âlemi neden sonuç ilişkisine göre oluşabilmekte ancak ruh bunun dışındadır. Çünkü ruh bir madde değildir. Neden sonuç ilişkisi dışında bir varlıktır. Ruh Allah’ın yarattığı madde boyutunda olmayan başka bir varlıktır. (Araf Süresi 19 ncu, Nisa Süresi 1 nci, En’am Süresi 98 nci, araf süresi 189 ncu ve  Zümer Süresi 6 ncı ayetler)

ARAF SURESİ

19 – “Sana gelince Âdem, seninle eşin cennete yerleşiniz, istediğiniz her tarafından yiyip içip yararlanınız. Yalnız sakın şu ağaca yaklaşmayın! Böyle yaparsanız zalimlerden olursunuz.” [4,76]

NİSA SURESİ

1 – Ey insanlar! Sizi bir tek kişiden yaratan ve ondan da eşini yaratıp o ikisinden birçok erkekler ve kadınlar türeten Rabbinize karşı gelmekten sakının. Adını anıp Kendisini vesile ederek birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’a saygısızlık etmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakınınız. Allah sizin üzerinizde tam bir gözeticidir. [7,189; 30,21; 39,6; 42,11] {KM, Tekvin 2,21-23}

EN'AM SURESİ

98 – Sizi bir tek candan yaratan O’dur. Sonra sizin için; bir kalacak yer, bir de emanet olarak duracak yer vardır. Biz âyetlerimizi anlayan kimseler için açıkça bildirdik. [4,1]

ARAF SURESİ

189 – O’dur ki sizi bir tek candan yarattı ve bundan da, gönlü kendisine ısınsın diye eşini inşa etti. Erkek eşini sarıp bürüdü, o da hafif bir yük yüklendi, hamile kaldı. Onu bir müddet taşıdı. Hamileliği ağırlaşınca her ikisi de Rab’leri olan Allah’a yönelip “Eğer bize sağlıklı, kusursuz bir evlat verirsen mutlaka Sana şükreden kullarından oluruz” diye yalvardılar. [4,1; 49,13; 30,21] {KM, Tekvin 2,21-22}

ZÜMER SURESİ

6 – O, sizi bir tek candan yarattı. Ayrıca ondan da eşini meydana getirdi. Size etlerini yemeniz için deve, sığır, koyun ve keçiden erkekli ve dişili olmak üzere sekiz çift hayvanın helâl olduğunu vahiyle bildirdi. O sizi analarınızın karnında üç karanlık içinde, peş peşe yaratır. İşte gerçek İlah olan Allah, bunları yapan Rabbinizdir. Bütün mülk ve hakimiyet O’nundur. O’ndan başka tanrı yoktur. Hâlâ nasıl oluyor da hak yoldan vazgeçiriliyorsunuz? [41,6,143-144]

 

             Yukarıdaki bahsettiğim husus çok önemlidir. Çünkü kuracağım mantık bunun üzerine inşa edilmiştir.

 

             Bana göre insanlar yani benim hayalime ve tahminime veya zanıma göre şöyle yaratılmışlardır.

 

             Allah ilk önce maddeyi yarattı bu maddeye fizik kanunları verdi. Değişik değişik oluşumların arka arkaya gelebilmesi için zamanı yarattı. Daha sonrada büyük patlama ile uzayı açmaya başladı. Bu sürecin başlamasıyla uzayda sayısını bilemeyeceğimiz kadar yıldızlar galaksiler doğmaya, yaşamaya ve ölmeye başladılar. Yani yaşam başladı. İşte bu gibi galaksilerden bir tanesi de bizim galaksimiz Samanyolu galaksisidir. Bu galaksi içinde bizim yaşadığımız güneş sistemi oluşmuştur.  Güneş sistemi içinde Dünyamız meydana getirilmiştir. Bizim galaksimize, güneş sistemimize ve dünyamıza benzer birçok sistemler meydana gelmiştir. Bunların bizim sistemimize benzeme oranları %99 dan %1 e kadar olmak üzere değişik değişik oranlardadır.

             İnsan uzaya açıldığında görecektir ki kendisine düşünce olarak yakın ileride ve geride kalmış toplumlarla da karşılaşabilecektir. Hatta düşünce olarak kendisinden çok ileride fakat hayvan olarak kalmış olan canlılarla karşılaşacak ve hatta kendisinden düşünce olarak geri kalmış melek gibi canlılarla bile karşılaşacaktır. Diyeceksiniz ki hayalin çok geniş bende diyeceğim ki belgeselleri seyredin dünyamız da da böyle varlıklar irili ufaklı var. Yaşadığım sürece nereye gittimse oranın bir sakini olduğunu boş olmadığını bir yaşamın olduğunu gördüm bunun uzayda da olduğuna inancım tamdır.

 

             Dünya üzerinde yaşamın oluşması için sıcaklık ve soğukluk kullanılarak toprak oluşturulmuştur. Toprak su içinde ilk basit hücrelerin oluşmasını sağlamış ve bu süreç basit bitkilerin, denizde yaşayan bakterilerin ve virüs gibi basit canlıların oluşmasına neden olmuştur.

             Denizde, karada ve havada oluşan birbirine bağımlı asalak canlılar zamanla birbirini tamamlayan özellikleri nedeniyle birleşmişler ve daha gelişmiş canlılara dönüşmüşlerdir. İşte bu değişim ve gelişimlerin sonucunda deniz, kara ve hava hayvanları oluşmuştur. Bu deniz, kara ve havada yaşayan hayvanlar zamanla değişerek kara, deniz ve havada  yaşama özelliği kazanmış ve kara, deniz ve havalarda yaşayan canlılar meydana gelmiştir. Bu gelişim ve değişim karalarda ve denizlerde de devam ederek gelişme devam etmiştir. İşte bu sürecin sonunda insan altı varlık soyu oluşmuş ve Allah’ın bu varlıklardan bir tanesine ruh vermesi ile insan dünyada yaşamaya başlamıştır. İlk Yaşayan insan Adem Peygamberimizdir. Adem ATAMIZIN ANNESİ İNSAN ALTI VARLIKTIR. Hava anamızda aynı şekilde ruhu bir insan altı varlığa verilmesi ile ilk insanlar cennetten çıkarılarak dünyaya indirilmiştir. Burada dikkat edilmesi gereken husus ruhlarının bu dünyada değil de öbür dünyada yaratılmış olmasıdır. 

             Biyolojik bağın o kadar önemli olmadığına ayetlerde değinilmiştir. Asıl önemli olanın fikir ve düşünceler itibari ile kendinden sonra gelen insanların kendisine inanması ile neslin devam ettiğine vurgu yapılmıştır.

HUD SURESİ

42 – Gemi onları dağlar gibi dalgalar arasından geçirirken, Nuh biraz ötede olan oğluna: “Evladım, gel sen de bizimle gemiye bin de kâfirlerle beraber kalma!” diye seslendi. [69,11-12; 54,13-15]

43 – O: “Beni sudan koruyacak bir dağa sığınırım!” dedi. Nuh ise: “Bugün Allah’ın helâk emrinden koruyacak hiçbir kuvvet yoktur. Ancak O’nun merhamet ettiği kurtulur!” der demez, birden aralarına dalga girdi, ve oğlu boğulanlardan oldu.

44 – Kâfirler boğulduktan sonra yerle göğe: “Ey yer suyunu yut ve sen ey gök suyunu tut!” diye emir buyuruldu. Su çekildi, iş bitirildi ve gemi Cudi üzerinde yerleşti ve “Kahrolsun o zalimler!” denildi. {KM, Tekvin 8,4}

45 – Nuh Rabbine hitâb edip: “Ya Rabbî, dedi, elbette boğulan oğlum da ailemdendi, öz evladımdı. (Halbuki ben onları gemiye alırken Sen bana kurtulacaklarını, müjdelemiştin). Senin vaadin elbette haktır ve Sen hâkimlerin hâkimisin!”

46 – “Ey Nuh!” buyurdu Allah, “O senin ailenden değil. Çünkü o, dürüst iş yapan, temiz bir insan değildi. O halde, hakkında kesin bilgin olmayan bir şeyi Benden isteme. Cahilce bir davranışta bulunmayasın diye sana öğüt veriyorum.”

MÜMTEHİNE SURESİ

1 – Ey iman edenler! Benim de sizin de düşmanlarınızı dost edinmeyin. Onlar size gelen gerçeği reddettikleri halde, siz onlara sevgi sunuyorsunuz. Resulullahı ve sizi, sırf Rabbiniz olan Allah’a inandığınız için, vatanınızdan kovuyorlar. Siz Benim yolumda cihad etmek ve Benim rızamı kazanmak için yurdunuzdan çıkarılmayı göze aldıysanız, nasıl olur da onlara sevgi gösterip sır verirsiniz? Halbuki Ben sizin gizlediğiniz ve açıkladığınız her şeyi bilmekteyim. Doğrusu içinizden kim bunu yaparsa, artık doğru yoldan sapmış olur. [5,51-57; 3,28; 4,144]

2 – Eğer size karşı ellerine bir fırsat geçerse, size düşman kesilirler. Ellerini de, dillerini de size fenalık etmek için uzatırlar ve sizin de kâfir olmanızı cân-u gönülden isterler.

3 – Ne hısımlarınızın, ne de evlatlarınızın kıyamet günü size faydası olmaz. Allah kıyamet günü aranızda hükmeder, itaat edenleri cennete, kâfir ve âsileri cehenneme gönderir. Allah yaptığınız her şeyi görür.

4 – İbrâhim’de ve onunla beraber olanlarda size güzel bir örnek vardır: Hani onlar hemşehrilerine şöyle demişlerdi: Bizim, ne sizinle, ne de Allah’tan başka ibadet ettiğiniz şeriklerinizle hiç bir ilişiğimiz kalmamıştır. Siz Allah’ın tek İlah olduğuna inanmadıkça, biz sizi reddediyor, bizimle sizin aranızda ebedi olarak düşmanlık ve nefret meydana geldiğini ilan ediyoruz. Ne var ki İbrâhim’in babasına: “Senin için Rabbimden af dileyeceğim. Bununla beraber, Allah’ın senin hakkında dilediği hiç bir şeyi önlemem mümkün değildir.” demesi başka. Onun ve beraberinde olanların duası şudur: “Ey Yüce Rabbimiz! Yalnız sana güvenip dayandık, Sana yöneldik ve sonunda da Senin huzuruna varacağız. [19,47; 26,86-87; 9,113-114]

 

                 Zamanla insanlar geliştikçe ve değiştikçe insan altı varlık sayıları azalmış ve insanların sayıları çoğalmıştır. İnsan altı varlıklar zamanla insanın gelişimi ile ortadan kaybolmuştur. Bunun nedeni ise insanların aklını kullanarak vahşi ortamlarda yaşama becerisi ve yeni buluşlar yapmalarıdır. İnsanlar arasında hayvanlardaki gibi bariz farklılıklar yoktur. Bunun nedeni ise farklı coğrafyalardaki insanların zekâları sayesinde birbirleri ile devamlı temas halinde olmalarından ileri gelmektedir.

             Adem atamız ve Hava anamızın çocukları birbirleri ile evlenmemişlerdir. İnsan altı biyolojik akrabaları ile evlenmişlerdir. Bunlardan olan çocuklarının bazıları insan olmuş bazıları olmamıştır. İnsan olanlarla insanlığın soyu devam etmiş ve günümüze kadar gelmiştir.  İnsan düşündüğü zaman günümüzde yaşayan insanlardan da; bunlar insan olamaz dediği insanlar vardır.

 

ARAF SURESİ

179 – Biz cehennem için cinlerden ve insanlardan öyle kimseler yarattık ki onların kalpleri vardır ama bu kalplerle idrâk  etmezler, gözleri vardır onlarla görmezler, kulakları vardır onlarla işitmezler. Hasılı onlar hayvanlar gibi, hatta onlardan da şaşkındırlar. İşte asıl gafil olanlar onlardır. [46,26; 2,18; 8,23; 22,46; 2,171] {KM, İşaya 6,9-10; Matta 13,13-14}

 

             Yani insan bedeni içerisine cennetten çıkarılarak gönderilmiş iki varlık vardır. Birincisi insan, ikicisi şeytandır. Bu iki varlık insan vücuduna aynı anda hükmetmektedir. İnsan galip gelirse cennete girecek şeytan galip gelirse cehenneme girecektir.

 

BAKARA SURESİ

75 – Nasıl olur onların size güvenmelerini beklersiniz ki onlardan bir zümre vardı ki Allah’ın kelamını işitip akılları aldıktan sonra, bile bile onu tahrif eder, değiştirirlerdi.

76 – Onlar iman edenlerle karşılaştıklarında «Biz de iman ettik» derler. Kendi aralarında kaldıklarında ise: «Ne yapıyorsunuz? derler, Rabbinizin huzurunda aleyhinize hüccet edinsinler diye mi tutup Allah’ın size açtığı gerçeği onlara söylüyorsunuz? Hiç aklınızı kullanmıyor musunuz?»

77 – Bilmiyorlar mı ki Allah onların gizlediklerini de bilir, açıkladıklarını da?

            

              İnsanda kendi arasında cinler gibi ikiye ayrılır. Şeytan ve İnsan olarak ayrışmıştır. İnsan nerede ise şeytanı da yanındadır. Yani Allah dünya ya insanları ve şeytanları indirirken birlikte indirmiş ve bir beyin içerisine koymuştur. Kim şeytanının yolundan gitmez ise İlkin cennetine koyduğu gibi insanı tekrar cennetine koyacaktır. Zaten bu dünya bu ayrımı yapmak için yaratılmıştır.

 

NAS

1 – De ki: İnsanların Rabbine,

2 – İnsanların yegane Hükümdarına,

3 – İnsanların İlahına sığınırım:

4 – O sinsi şeytanın şerrinden

5 – O ki insanların kalplerine vesvese verir,

6 – O şeytan, cinlerden de olur, insanlardan da olur. [6,112]

 

 

             Dar vim teorisine inandığımı ve bir teori olarak kabul ettiğimi beyan ediyorum. Bunun dinimiz açısından hiçbir sakıncasının olmadığını ve yüce yaratıcının ki o noksan sıfatlardan münezzehtir,  bu şekilde yaratabileceğini kabul ediyorum. Eğer geçmişte de bu şekilde tek yaratıcıya ALLAH’a inan insanlar tarafından Dar vim teorisini de ve darvin’ide ALLAH yaratı bu şekilde de yüce yaratıcı yaratabilir denilmiş olsaydı benim yukarıda kurmuş olduğum çıkarımlar yapılır ve kominizim tehlikesi ortaya çıkmazdı. İnsanlar birbirlerine bunca zulmü yapmazlardı.

             Bu hata tek yaratıcıya inanan yani ALLAH’a inanan din adamlarının ALLAH’ a noksan sıfat yakıştırmalarından ve Darvin teorisine göre insanları yaratılmamıştır, demelerinden kaynaklanmıştır. Hâlbuki ALLAH’ın indirmiş olduğu hiçbir din bilimle çelişmez aksine bilimin açıklanmasında anlam ve mana taşımasında olmasa olmazlarındandır.

             Birde bizler şu konuda yanılmaktayız ol dedi oluverdi. Darwim teorisine göre olunca bu ayet olmuyor mu? Dar wim teorisi karşıtlarına göre olmuyor. Ama bana göre oluyor. Neden derseniz Darvici karşıtları kendi algıladıkları zaman kavramına göre ol derken bile bir zaman geçiyor. Demek ki mutlaka bir zaman geçiyor.  Bunu ALLAH katında düşünürsek yani

KAMER49 – Muhakkak ki Biz her şeyi bir kaderle, bir ölçü ile yarattık. [25,2; 87,1-3] ayeti ile birlikte düşünürsek bizim algıladığımız zaman ALLAH’ın yaratığı zamandır. Allah için bir zaman söz konusu değildir. Yani biz yaratılmışların algılamaları ve değerleri ile  ALLAH için zaman kavramı diye bir şey yoktur. Bize göre ise Sonsuz geçmiş zaman ve sonsuz gelecek zaman vardır. İşte bu çerçeveden bakıldığında 1 saniye ile 1 milyar yıl arasında ne fark vardır. Sonsuz zaman içerisinde ikisi de bana göre aynıdır, yani sonsuzlukla karşılaştırıldığı 1 saniye ile 1 milyar yıl arasında bir fark yoktur. Fark olabilmesi için sonlu zaman kavramı olması gerekir. Sonlu zaman kavramı bu dünya için geçerlidir. Onun zamanını da ALLAH bilmektedir.  Yani Kıyametin zamanını, görülüyor ki her iki durumda da ol dedi hemen oluverdi cümlesinin ne kadar zaman ihtiva ettiğini ALLAH bilmektedir. Bizler ALLAH’ın var ettiği zaman içerisinde bunun bilincinde olamayız. Bu ayete ters düşmeyelim derken diğer ayetlere ters düşemeyiz. Çünkü Kuran-ı Kerimde hiçbir ayet diğeri ile çelişmez. Sadece bu ayeti dikkate aldığımızda diğer ayetlerde belirtilen süreler niçin verilmiştir. Eğer ol dedi hemen oluverdi kelimesi bir zaman ihtiva etmeseydi dünya ve kainatın oluşum sürelerinin verilmemiş olması gerekirdi.

 

             Ben ayrıca şuna da inanmaktayım her insan bir yaratıcıya inanır. Bunu nereden çıkardı diyeceksin ben hiçbir yaratıcıya inanmıyorum diyor ve bunun gereklerini yerine getirmiyor.

            

             Gerçekten ateist olan insan benim mantığıma göre her şeyden zevk alacak şekilde mutluluğu ön plana çıkaracak şekilde yaşaması gerekir. Bu nedenle mutlu yaşantısına engel olacak bütün savaşların karşısında ve kargaşaların yanında olmaması gerekir. Ateistlere baktığımızda ateizmi yaymak için dağa çıkıp terörist olup hayatını riske atıyor. Olmayan bir şey için olmadığını yaymak kendi haklılığını ispat etmek için insan bir defa var olduğu dünya hayatını riske atar mı? Mantıklı düşünüldüğü zaman atmaz.

             Ama neden böyle oluyor diyeceksiniz, çünkü o da ALLAH’A inanıyor fakat ben diyor ateşten yaratıldım o ise topraktan diyerek üstünlük taslayarak kibirleniyor ve yaratıcısına isyan ediyor. Ateistlerin düşündükleri gibi ben haklıyım diyerek mücadele etmektedir. Ateistler bu bakımdan inanmadıklarını iddia ettikleri ALLAH’a karşı mücadele etmektedirler de farkında değiller, kendi kendilerini kandırmaktadırlar.

             İşte ateistlerin kendi inançlarına göre mutlu yaşayabilmeleri için özgür olmaları gerekir. Özgür olabilmeleri için de iyiliği güzeliği ön plana çıkarmaları ve bu dünyanın zevklerinden vakit geçirmeden ve kendinden sonrakileri düşünmeden bunları hemen istemesi gerekmektedir. Zira bu dünyaya bir defa geliyor ve ölünce her şey geride kalarak kendisinin ölümüyle beraber her şey yok olup gidecektir. Bu mantıkla düşünülmeye devam edince kendinden sonra gelenlerin onu anmalarının kime ne yararı var bunu da anlamak mümkün değil.

             Müminlerinde Müslüman olmaları için iradelerini hiçbir baskı altında kalmadan özgürce kullanmaları gerekmektedir. Mantıklı düşünüldüğünde inananlar ve inanmayanların barış ve mutluluk içerisinde yaşamaları gerekirken neden savaştıklarını anlamak mümkün değildir. İşte bunun nedeni de ALLAH şöyle açıklamıştır.

 

BAKARA

36 – Derken Şeytan onların ayaklarını kaydırarak içinde bulundukları nimet yurdundan çıkardı. Biz de: “Haydi, dedik, birbirinize düşman olarak yeryüzüne inin! Siz orada belirli bir süre ikamet edip yararlanacaksınız.”



__________________
özgür olmayanın imanıda olmaz
Yukarı dön Göster RAMAZAN TOPTAŞ's Profil Diğer Mesajlarını Ara: RAMAZAN TOPTAŞ
 
efrayim58
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 13 subat 2007
Gönderilenler: 1098
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı efrayim58

   Efrayim,
   Sevgili hanif dostlar,
   1-) Adem'in kaburga veya eğe kemiğinden Havva anamız
yaratıldı.
    Havva anamız, 20 ikiz(bir erkek bir kız olmak
üzre)çocuk dünyaya getirdi.ensest ilişkiyi önlemek için
bir ikiz eşi diğer ikiz eşiyle evleniyordu.( böyle olunca
sanki ensest ilişki olmuyormuş gibi)Hatta,Kabil, abisi
Habil'i öldürdü, çünki bu sisteme karşı gelip kendi
ikiziyle evlenmek istiyordu.
   2-)Bizler,tek hücreden evrimleşerek çok
hücrelilere,daha sonrada bugünkü insan haline
geldik.Milyarlarca süren evrim süreci.
    İnsanlık, bu iki konu arasında sıkıştırılmak
isteniyor.Ya birinci maddeye ya da ikinci maddeye. Bir
başka alternatif şu an gözükmüyor.
    Başka alternatif var da,biz mi bilmiyoruz acaba?
    Değerli katkılarınızı basitçe anlatmanızı beklerim.
    Sevgi ile,
Yukarı dön Göster efrayim58's Profil Diğer Mesajlarını Ara: efrayim58
 

Eğer Bu Konuya Cevap Yazmak İstiyorsanız İlk Önce giriş
Eğer Kayıtlı Bir Kullanıcı Değilseniz İlk Önce Kayıt Olmalısınız

<< Önceki Sayfa 8
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats