Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 31 temmuz 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 201
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
ŞEFAAT
Kur’ân’ın şefaat konusundaki
tutumuna baktığımızda, onun,öncelikle kendilerine fayda veya zarar
veremeyecekleri şeyleri Allah nezdinde şefaatçi olarak gören
müşriklerin anlayışlarının temelsizliğini ve Allah’ın onların ortak koştukları
şeylerden berî olduğu fikrini yerleştirmek istediğini görürüz.(Bkz.Yunus 18.Rad
13.Zümer 3.) “O gün onu vaktiyle unutmuş olanlar Rabbimizin
peygamberleri gerçeği getirmişlerdi. Şimdi bize şefaat edecek aracılarımız var
mı ya da işlemiş olduğumuzdan başka Salih amel işlemek üzere tekrar geri
döndürülür müyüz derler.7/53” “Andolsun ki siz; ilk defa
yarattığımız gibi, yapayalnız ve teker teker huzurumuza geldiniz. Ve size
verdiğimiz şeyleri ardınızda bıraktınız. Hani, ortaklarınız olduğunu sandığınız
şefaatçılarınızı da beraberinizde görmüyoruz. Andolsun ki; aranızdaki bağlar
artık kopmuştur. Ortak sandıklarınız da sizden kaybolup gitmiştir.” ; 6/94
Öte
yanda çeşitli ayetlerde “Yoksa Allah'dan başka şefaatçiler mi ediniyorlar? De
ki:şefaat, tümüyle Allaha ve kıyamet günü şefaatin olmayacağı,fayda vermeyeceği
2/48-123-254;26/100;74/48),mutlak bir tarzda dile getirilmektedir. Esasen
insanın, kendi çalışması ile elde ettiğinden başka bir şeyi olmadığını,
işlediği en küçük şerri dahi karşısında bulacağını ifade eden)Allah’ın,
kullarının yaptıklarına göre değerlendirip derecelendirdiğini [1]
vurgulayan ifadelerde şefaatin olamayacağı hususunu desteklemekte ve açıkça
ortaya koymaktadır.
Bütün
bunlara dayanarak Kur’ân’ın prensip itibariyle
şefaatin söz konusu olamayacağı fikrini önemli
bir esas olarak takdim ettiğini söylemek mümkündür.
Nitekim Allah’ın, şefaatin kendi izni olmadan söz konusu olamayacağını
belirttiği Kur’ân ayetleri vardır. “…Bunlar, Allah katında bizim
şefaatçılarımızdır, derler...10/18” “…Allah’ın İzni olmadan O'nun katında kim
şefaat edebilir…?2/255” “..İzni olmadıktan sonra kimse şefaat edemez…10/3”
“..Rahman'ın katında bir ahd almış olandan başkası asla şefaatta
bulunamayacaktır..19/87” O gün, Rahmân'ın kendisine izin verdiği ve sözünden
hoşnud olduğu kimselerden başkasının şefaatı fayda vermez.”20/109.Bkz.53/26”
Allah’ın razı olduğu kimseler için şefaat edilebileceği de, bizim şefaatin
Allah’ın izni şartıyla gerçekleşebileceği neticesine ulaşmamızı
kolaylaştırdığını söyleyebiliriz.[2]Bir
de şu inceliğe dikkat çekmekte yarar var,dikkat edilirse,olumsuz/reddiye
manasındaki istisnaların kullanılması,sanki vermiyeceğimiz bir şeyi çok alırsın
demeye benzer.
Kur’ ân’da her şeyin mantıkî bir izahı
vardır. Kur’ân’ı akla yatmayan zorlamalarla tefsir etmek çoğu zaman bizi
yanıltır. Kaldı ki, şefaat konusundaki bu istisnalar, çok özel bir durumu
belirlemekten başka bir rol de oynamamaktadırlar.
[2]
Allah’ın razı oldukları zaten cennete gireceklerdir.(Bkz.58/22) Buda gösteriyor
ki,ancak cennettekiler birbirlerine şefaat edebilecek ve böylece dereceleri ve
mevkîleri farklı olmasına rağmen birlikte kalabilecek, dünyadaki beraberlikleri
gibi oradada beraber olabilecek intibasını vermektedir.(Bkz.Nisa 69).
Zaten şefaat kelimesinin kök anlamıda çift olmak, yanına alıp bir
arada kalabilmektir.( Bkz.Fecr 3 )
__________________ ALLAH'IN EVRENSEL HAK DİNİ = Aklı doğru modda kullanarak yaratıcının bizde yarattığı yaratma yetisini işleterek yapımızdakileri sistematize edip ,kendimizle ve doğayla uyumlu bir yaşam sürmektir
Katılma Tarihi: 26 nisan 2007 Yer: Australia Gönderilenler: 854
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Internet kullanimi henuz olusmamisken , yazdigim bir mektupta sefaat konusuna deginmistim. Uzerinde durdugum hususlardan biri,yeniden dirilmeye ve din gunune inanmayan musriklere, sefaat konusunun islenmesiydi. Onlar su varliklar bize yargi gunu sefaat edecek demiyorlardiki. Onlar bu dunyada yasarlarken kendilerine sefaat etsinler-araci olsunlar diye veliler edinmislerdi.
Oyleyse Kuran bu konuyu islerken neden surekli din gunu ile ilskilendiriyordu?
Kuran'in bu ifade tarzini anlamayan sonraki nesillerin cogu, sefaati surekli dirilisten sonrasi icin ele alip hep suclarin bagislanip cennete gidilmesi ile sinirli gorduler. Sefaate karsi cikanlar bile, istisna tutulma kismina net bir izah getiremediler.
Sefaat kavrami dahi bize Kuran'i anlamak gayretlerinin gunumuz algilayis sinirlarinin cok disina cikmamiz gerektigini soyluyor.
Katılma Tarihi: 31 temmuz 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 736
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
şefaat denilince ne anlamalıyız konusuna katkıda bulunmak isterim..
Gerek peygamber, gerekse velilerin, şartsız ya da kendiliklerinden şefaat ve aracılık yapabilecekleri yolundaki yaygın inanç, âyetlerle reddedilmektedir.(1)
Aynı şekilde şefaat edilmeye hak kazanmak için de, Allah’ın iznine ihtiyaç bulunmakta, O’nun varlığına ve birliğine şeksiz şüphesiz bir îmâna sahip olunması gerekmektedir.(2)
Dünya hayatında tövbeleri ve olumlu çabalarıyla, Allah’ın bağışlamasını ve rızasını zaten kazanmış bulunan günahkarlar için kıyâmet gününde peygamberlere sembolik olarak şefaat etme izni verilecektir.(3)
Büyük günah sahipleri, Allah’ın varlığına ve birliğine inanmış olmaları şartıyla, peygamberlere verilecek olan bu şefaat hakkı sâyesinde Allah’ın bağışlamasını umabileceklerdir.(4)
Hz. Peygamber’in nasıl şefaat edeceğini teşbihte hata olmazsa bir ödül törenine benzetebiliriz… Şöyle ki; ödülü takdir eden esas makam yüce Allah’ın bizzat kendisidir… Bu ödülü sahibine takdim eden ise Hz. Peygamber’dir… Bu bir nebi, sıddık, şehit veya salih bir kul da olabilirdi… Yani şefaate karar veren esas merci bizzat Allah’ın kendisidir.… Kulun affedildiği bilgisini ona ulaştıran ise Peygamber olabilir… bunu çok iyi ayırt etmek gerekmektedir...
Özetle peygamberlere verilecek şefaat hakkı ya da yetkisi, Allah’ın bu günahkarları bağışlamasının bir ifâdesi olarak değerlendirilebilir. Burada esas unutulmaması gereken husus; şefaati takdir edenin Allah, takdim edenin ise peygamber olduğudur... Dolayısıyla böyle bir şefaati kazanmaya hazır hâle gelmek için de, çok ciddî çabalar sarf edilmesi gerekmektedir.
Selam ve dua ile…
---------------------------------
1. Bakara, 2/255, “Kim şefaat edebilir O’nun katında, O’nun izni olmadan?”; Yûnus, 10/3, “O’nun izni olmadıkça, araya girip kayıracak kimse yoktur.”; Zümer, 39/44, “De ki: Şefaat (hakkını verme yetkisi) yalnız Allah’a aittir.”. Ayrıca bkz. Sebe, 34/23; Necm, 53/26. 2. Taha, 20/109; Zuhruf, 43/86. 3. ESED, Muhammed, s. 391, Yûnus, 10/3, 7 no’lu dipnot. Şefaati, Allah’ın mutlak adalete dayanan yargılamasında -hâşâ- Allah’ın kanaatini değiştirmeye yönelik bir girişim olarak değerlendirmek doğru değildir. Kur’an’da şefaatten söz edilmesi, şefaatçileri onurlandırmaya yönelik bir husus olsa gerektir. Bkz. ÖZSOY, Ömer- GÜLER, İlhâmi, Konularına Göre Kur’an (Sistematik Kur’an Fihristi), Fecr Yay., Ank., 2005, s. 290. 4. Meryem, 19/87; “(Bu günde hayattayken) O sınırsız rahmet sahibiyle bir bağ, bir bağlantı içine girmiş olmadıkça, kimse şefaatten pay alamayacaktır.”. Ayrıca bkz. Enbiyâ, 21/28.
Katılma Tarihi: 07 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 672
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
şefaat denilince ne anlamalıyız konusuna katkıda bulunmak isterim..
Gerek peygamber, gerekse velilerin, şartsız ya da kendiliklerinden şefaat ve aracılık yapabilecekleri yolundaki yaygın inanç, âyetlerle reddedilmektedir.(1)
Sayın Bembeyaz,
Bu dediklerinize katılıyorum.
Bunun dışındakilere katılmıyorum.
Peygamberlerin, velilerin, meleklerin şefaati diye bir inanç konusu Kur'an da geçmez. Bu Hristiyanlıktan gelme bir anlayıştır. delilim (hristiyan.net ) e bakarsanız anlarsınız.
Orada hz. isanın ve kilise azizlerinin günahkarları nasıl affedeceği anlatılır. Yani Hz. İsa yaparda Hz. Muhammed yapamaz mı ? Hem de alasını yapar.
Sünni inanç ta Hristiyan şefaat inancının içine , yahudi inançları da boca edilmiş ve tevrattan alınma bir çok detay hadis adı altında islama girmiştir. Ör. Sünnet, Hayızlı kadına cünüp muamelesi, Helal Haramın Yahudilikteki Trefa-Koşer anlayışına göre detaylanması ör. Midye haram, kardes haram vb.
Ölüye dokunanın gusul abdesti alması vb. tevrat kökenli yığınla yahudi hurafesi.
Sünnilerin ve Şiilerin Hadis kitapları = Yahudilerin Talmud u
Sünnet namazlar. Neden, kılarsan peygamberin şefaatine kavuşursun. Bilmemne nafilesi hurafesi. işte sünnettir. Yaparsan peygamberin şefaatine kavuşursun. Orucuna hurmayla, zeytinle başlarsan daha faziletli. Peygamberin şefaatine kavuşursun. Ya varmı böyle bir şey. Dinde güçleşme yaratmaktan başka ne işe yaramış.
Kuranda Allahın bizden en çok istediği Şükretmemiz ve Allahtan af dilememiz. Ya bizim müslümanlar en çok ne yapıyor. Şefaat ya resulallah diyor. Bu yanlıştır diyince de peygamberi sevmiyorsun oluyor. Peygamberi putlaştırmadan, şirke bulaştırmadan sevemiyormuyuz.
Bu tip inançlar nereden geldi. Hadiste bile Peygamber kendi sülalesi için "Ey Abdimenaf oğulları, Allaha inanın, sizin için ben bile bir şey yapamam " derken herkese mutlak şefaat edebilecek bir peygamber imajı ve inancı nasıl yayıldı. Üstelikte Kur'anda Bakara suresinde "Hiçbir şefaatin fayda vermeyeceği günden sakının " ayetleri varken.
Ondan sonra Yılbaşı kutlayan insanları, başı açık gezen kadınları hristiyanlara benzemekle eleştir. Hadis te efendim Hristiyan ve Yahudiler deliğe girseler, biz müslümanlar da o deliğe girecekmişiz. Yahu bizi o deliğe Ümeyye zamanın da sokmuşlar. Bunca müslümanın haberi yok. Adam Kur'anı okusa , bir Kur'an kültürü olsa, anlayacak, Hristiyan ve yahudilerin yolunda olduğunu . Ama nafile. Çok zor.
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
Katılma Tarihi: 07 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 672
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Arkadaşlar,
BakaraSuresisuresi içindeki şu üç ayet konuyu açıklamaya yeter . Ahirette şefaat yoktur. Bugün çoğu gelenek müslümanlarının anladığı ve uyguladığı şefaat inancı Kur’ana terstir.“Şefaat ya Resulullah”lafı Kur’ana terstir.Peygamber şefaatine kavuşmak amacıyla yapılan, yaptırılan bir çok hareket, ibadetgereksizdir, yanlıştır, dine ilave ve zorlamadır.
Bakara Suresi
48. Öyle bir günden korkun ki, o günde hiç kimse başkası için herhangi bir ödemede bulunamaz; hiç kimsedenşefaat kabul olunmaz, fidye alınmaz; onlara asla yardım da yapılmaz.
123. Ve bir günden sakının ki, o günde hiç kimse başkası namına bir şey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez, hiç kimseye şefaat fayda vermez. Onlar hiçbir yardım da görmezler.
255. Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür. (Ayet-el Kürsi)
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
günümüz türkiyesinde öyle kişiler varki efendilerin şefaatleri ile ahirette hiç bir sorguya tabi olmayacaklarına inanan kitleler var bu efendiler açık ve net birşekilde ifade ediyorlar ayrıca ölmüş olan efendilerinden bile medet uman bu kişiler hiçmi kuran okumazlar yada okurlar nasıl okurlar?
şefaatın bir çok yerde etkisini gösteriyor bu tür inanaçta olan kişilere sıralamak gerekirse ölürken şefaat kabirde sorguda şefaat kabir azabında şefaat mahşer yerinde şefaat sorguda şefaat cennete giererken şefaat .Artık bilen bu yolda ilim tahsil eden kişilerin doğruları gerçeklri ortya çıkarmalrı gerekli,yeni yetişen doğruryu gerçeklri aktarmalı
Katılma Tarihi: 26 nisan 2007 Yer: Australia Gönderilenler: 854
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Merhaba
Bu baslik altinda kisaca ifade etmistim; Kuran'daki sefaat konusunu kavramak icin onun vahiy ortamindaki vurgusunu kavramak zorundayiz.
Her kavram oldugu gibi, sefaat kavramida Kuran'daki tanimindan uzaklastirlarak kullanilmistir. Gunumuzdeki sekliyle mevcut olan sefaat anlayisinin Kuran'da yeri yoktur. Bu izafi anlayisin yanlisligini ortaya koyan ayetler, ozellikle icinde sefaat kelimesi gecen ayetler degillerdir. Allah'in her kimseye yaptiginin karsiligini verecegini, kimseye iltimas gecilmeden en adilane bir sekilde yargilamanin yapilacagini ifade eden ayetler gunumuz sefaat inanisina daha cok denk gelen izahlardir.
Sefaat konusunu Kuran'da konu edildigi sekliyle ele alan bir calisma hic okumadim desem yeridir.
Hic kimse Kuranin nicin ahirete inanmayan yeniden dirilise inanmayan kimselere, sefaati hep ahiret ortaminda incelediginin sebeblerini dusunmemektedir. Musrikler bize ahiret gunu ilahlarimiz sefaat edecek diye iddialar yapiyorlarmi ki de Kuran'da onlara bu sekilde cevap verilmektedir?
Kuran musriklerin tamamen dunya ile iliskili olarak kullandiklari bu kavrami kasdi olarak israrla ahiret ortamina tasir. Amac kendilerine yoneldikleri dunyevi sefaatcilerin sahte oldugunu ahiret ortamindaki manzaralarla onlara gostermektir. Yani Kuran ahirette sefaat beklentisi olanlara cevaben degil, dunyada dunyevi nitelikte sefaat umanlara karsi bu konuyu kasdi bir sekilde ahiret ile iliski kurarak islemistir.
Şu cümlelerin çok isabetli, katıldığımı belirtmeliyim,
"Hic kimse Kuranin nicin ahirete inanmayan yeniden dirilise inanmayan kimselere, sefaati hep ahiret ortaminda incelediginin sebeblerini dusunmemektedir. Musrikler bize ahiret gunu ilahlarimiz sefaat edecek diye iddialar yapiyorlarmi ki de Kuran onlara bu sekilde cevap verilmektedir? "
Yıllar önce hikmet beye şöyle bir soru sormuştum;
Ahiret'e ve yeniden dirilmeye inanmayan Müşrik arapların inançları arasında şefaat kavramının nasıl bir yeri olabilir?
ilgilenen arkadaşlara, Mehmet Paçacı beyin "kutsal kitaplarda ölümötesi" kitabını tavsiye ederim (ankara okulu).
bir de açıtığım bir başlıkta şunları yazmıştım;
Yunus suresi 3. Ayet-i kerime “şef’i” kelimesi üzerine;
Ayetteki, “şefîın” şefaatçi mi yoksa “vetr/tek” kelimesinin mukabili/karşıtı olan”ŞeFİ” “ikinci/ortak” bir varlık mı?
“Gerçekten sizin Rabbiniz Allah’tır. O ki; gökleri ve yeri “altı günde” yarattı sonra “Arş’a” istiva etti, Emri düzenledi –bir ikinci/bir ortak olmadan- ancak onun onayı olduktan sonra (bunlar oldu).
Bu yorum mutezili bilgin ebu muslim el-isfahâni’ye ait. Razi aktarıyor. (Kur’an’ı mu’tezili yorumu, Mustafa Öztürk, Ankara okulu, 2004, s.186-187’dan benim anladığım). Bakara 255. ayet içinde aynı yorum geçerli.
Uygun olursam katkı yapmak isterim
selam ve dua ile,
rıdvan
__________________ Tanrı'ya inanan adam olmak kolay, ve fakat Tanrı'nın inanacağı adam olmak zor!
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma