Putperestlerden oluşan ve ataları da putlara
tapan bir kavmin içerisinde yetişen Hz. İbrahim, onlarla
birlikte büyümüş, onların eğitimini almıştır. Ancak kavmi
sapkın ve batıl bir yaşam sürerken o, kavminin diğer
fertlerinden çok farklı bir karakter ve çok üstün bir ahlak
göstermiş, Yüce Allah'a imanıyla kavminden kopup ayrılmıştır.
Tarih boyunca Yahudiler, Rabbimizin
"Gerçek şu ki, İbrahim tek başına bir ümmetti..."
(Nahl
Suresi, 120)
şeklinde övdüğü Hz. İbrahimi tüm Yahudilerin
peygamberi olarak kabul etmiş ve kendilerinin Hz. İbrahim'in
yolunu izlediklerini ileri sürmüşlerdir. Hıristiyanlar ise, Hz.
İbrahim'in Yahudilerin peygamberi olduğunu kabul etmelerine
rağmen, onun kendisinden daha sonra gelecek olan Hz. İsa'ya
tabi olduğunu iddia ederek Yahudilerden ayrılmışlardır.
Oysa gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri yaratan Yüce
Rabbimiz, bir öğüt verici ve hidayet rehberi olarak indirdiği
Kuranda, tüm bu sapkın iddiaların yanlışlığını şu şekilde
bildirmektedir:
Yoksa siz, gerçekten İbrahim'in, İsmail'in,
İshak'ın, Yakub'un ve torunlarının Yahudi veya Hıristiyan
olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: "Siz mi daha iyi
biliyorsunuz, yoksa Allah mı? Allah'tan kendisinde olan bir
şehadeti gizleyenden daha zalim olan kimdir? Allah,
yaptıklarınızdan gafil değildir."
(Bakara Suresi,
140)
Tek Doğru Kaynak: Kuran-ı Kerim
Hz. İbrahim hakkında en doğru bilgiyi
öğreten kaynak Kuran'dır; çünkü Kuran, Yüce Allah'ın tahrif
edilmemiş olan tek kitabıdır. İnsanlar yol göstericileri olan
Kuran yerine başka kaynakları rehber edindiklerinde büyük bir
yanılgıya düşerler. Kuran'da detaylı olarak açıklanan bir
konuyu göz ardı edenler, kendi zanları ve inançları
doğrultusunda konulara açıklama getirmekten çekinmezler.
Halbuki iman edenler, her konuda olduğu gibi, peygamberler ve
soyları hakkında bir yorum yaparken de Kuran ayetlerini esas
alırlar. İnsanlara doğru olmayan bilgileri öğretmeye
çalışmanın, özellikle de peygamberler hakkında zan ve tahminde
bulunup çekişmenin Allah'ın beğenmediği bir ahlak olduğunu
bilirler.
Yüce Allah, Hz. İbrahim'in Hıristiyan mı, Yahudi mi
olduğunun tartışılmasının akılsızca bir davranış olduğunu
Kuranda şu şekilde bildirmektedir:
Ey
Kitap Ehli, İbrahim konusunda ne diye çekişip tartışıyorsunuz?
Tevrat da, İncil de ancak ondan sonra indirilmiştir. Yine de
akıl erdirmeyecek misiniz? İşte sizler böylesiniz; hakkında
bilginiz olan şeyde tartıştınız, ama hiç bilginiz olmayan bir
konuda ne diye tartışıp-duruyorsunuz? Oysa Allah bilir,sizler
bilmezsiniz.(Al-i İmran
Suresi, 65-66)
Hz. İbrahim Hanif Müslümandı
Sonsuz ilim sahibi Rabbimiz, Hz.
İbrahimin tarih boyunca iddia edilenin aksine Yahudi ya da
Hıristiyan olmadığını, Müslüman olduğunu bir ayette şu şekilde
bildirmektedir:
İbrahim, ne Yahudi idi, ne de Hıristiyandı: ancak,
O hanif (muvahhid) bir Müslümandı, müşriklerden de değildi.
(Al-i İmran Suresi, 67)
Kuran'da Hz. İbrahim'in Yahudi veya Hıristiyan olmadığı, "hanif"
bir dine mensup olduğu kesin olarak ifade edilmektedir. "Hanif"
kelimesinin bir anlamı da, "Allah'ın emrine teslim olup, Allah'ın dininden
hiçbir konuda yüz çevirmeyen, ihlaslı kişi"
demektir. Hz. İbrahim'in "hanif" olarak vurgulanan
özelliği, Allah'a bir ve tek olarak iman etmesi ve teslim
olmasıdır.
Başka bir ayette ise Rabbimiz, Hz. Muhammed (sav)'e, Hz.
İbrahim'in dinine uymasını emretmektedir:
Sonra sana vahyettik: "Hanif (muvahhid) olan
İbrahim'in dinine uy. O, müşriklerden değildi.
(Nahl
Suresi, 123)
Yüce Allah, Kuranda insanlardan hanif (Allah'ı birleyen)
olarak dine yönelmelerini istemektedir. İnsanın fıtratının
hanif olmaya ve Rabbimize hiçbir şeyi ortak koşmamaya uygun
olduğunu Yüce Allah, açık bir şekilde vurgulamaktadır:
Öyleyse sen yüzünü Allah'ı birleyen (bir hanif)
olarak dine, Allah'ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun
üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışı için hiçbir
değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak
insanların çoğu bilmezler.
(Rum Suresi, 30)
Ayrıca birçok ayetten de anlaşıldığı üzere, "hanif"
kelimesi ile ifade edilen Hz. İbrahim'in dini, özünde İslam
ile aynıdır. Zaten bütün hak dinler, bozulmamış halleriyle
temelde bir ve tek İlah olan Allah'ın rızasını, rahmetini ve
cennetini kazanmak üzerine kuruludur. Bu hak din, Hz.
İbrahim'den sonra oğulları, torunları ve onun soyundan gelen
diğer salih insanlar tarafından ayakta tutulmuştur. Örneğin
Kuran'da, Hz. Yusuf'un hapishane arkadaşlarıyla yaptığı
konuşmaya dikkat çekilmektedir. Hz. Yusuf konuşurken
kendisinin, ataları Hz. İbrahim ve onun neslinin dinine
uyduğunu şöyle ifade etmektedir:
Atalarım İbrahim'in, İshak'ın ve Yakub'un dinine
uydum. Allah'a hiçbir şeyle şirk koşmamız bizim için olacak
şey değil. Bu, bize ve insanlara Allah'ın lütuf ve
ihsanındandır, ancak insanların çoğu şükretmezler.
(Yusuf Suresi, 38)
"Hanif" olan insanların, yani Müslümanların ortak
özellikleri, Allah'a eşler koşmadan sadece O'nun şanını
yüceltmektir. Peygamberlerin ana görevlerinden biri ise,
insanları şirkten ve din ahlakına karşı olan her türlü
uygulamadan kurtarıp asıl dini yaşamaya davet etmektir.
... O, sizleri seçmiş ve din konusunda size bir
güçlük yüklememiştir, atanız İbrahim'in dini(nde olduğu gibi).
O (Allah) bundan daha önce de, bunda (Kur'an'da) da sizi
"Müslümanlar" olarak isimlendirdi; elçi sizin üzerinize şahid
olsun, siz de insanlar üzerine şahidler olasınız diye. Artık
dosdoğru namazı kılın, zekatı verin ve Allah'a sarılın, sizin
Mevlanız O'dur. İşte, ne güzel Mevla ve ne güzel yardımcı.
(Hac Suresi, 78)
Yukarıdaki ayette belirtildiği üzere, Hz. İbrahim gibi bir ve tek
İlah olan Allah'a yönelen ve dini tam anlamıyla yaşayan
insanlar Kuran'da "Müslümanlar" olarak isimlendirilmektedir.
"Müslüman" kelimesi, Arapçadaki "selam" kelimesinden
türemiştir ve "selamete kavuşan" veya "teslim olan"
anlamlarına gelmektedir. Müslümanlığın özü, Allah'a teslim
olmak ve bu teslimiyetin verdiği selameti (güvenlik ve huzuru)
yaşamaktır.Allah'ın insanlara birer hidayet önderi olarak
gönderdiği peygamberler de Rabbimize olan teslimiyetleri,
gönülden bağlılıkları ve tevekkülleriyle bizlere örnektirler.
Onlar her işlerinde Rabbimize yönelen, O'na sığınan, sadece
O'nu dost edinen ve O'ndan yardım isteyen teslimiyetli
kimselerdir. Bu nedenle de Kuran'da her biri "Müslüman" olarak
isimlendirilmektedir.
Örneğin Allah Hz. Nuh'a insanlara, "... Benim ecrim,
yalnızca Allah'a aittir. Ve ben, Müslümanlardan olmakla
emrolundum."
(Yunus Suresi, 72) şeklinde
söylemesini vahyetmiştir. Yunus Suresi'nde Hz. Musa'nın
kavmine
"... Ey kavmim, eğer siz Allah'a iman edip Müslüman
olmuşsanız, artık yalnızca O'na tevekkül edin."
(Yunus
Suresi, 84)
şeklinde hitap ettiği bildirilmektedir. Ve
yine başka bir ayette Hz. Süleyman'ın Sebe halkına
"...Bana
karşı büyüklük göstermeyin ve bana Müslüman olarak gelin..."
(Neml Suresi, 31)
diye seslendiği bildirilmektedir.
Maide Suresi'nde ise Allah havarilere şu şekilde vahyetmiştir:
Hani havarilere: "Bana ve elçime iman edin" diye vahy (ilham) etmiştim; onlar da: "İman ettik, gerçekten
Müslümanlar olduğumuza Sen de şahid ol" demişlerdi.
(Maide
Suresi, 111)
Yukarıdaki ayetlerde de görüldüğü gibi, salih müminler
Allah'a teslim olan, katıksız şekilde din ahlakını yaşayan,
ihlas sahibi kimselerdir. Yüce Allah bu insanları "Müslüman"
ismiyle şereflendirmiştir.
Hz. Yusuf'un duası ise bizlere bu konuda çok güzel bir
örnektir. Alemlerin Rabbi Yüce Allah, bu duayı Kuranda şu
şekilde bildirmektedir:
"... Göklerin ve yerin Yaratıcısı, dünyada ve ahirette benim velim Sensin. Müslüman olarak benim hayatıma
son ver ve beni salihlerin arasına kat."
(Yusuf
Suresi, 101)
Hz. İbrahimin Samimi
İmanı Tüm İnsanlığa Örnektir
Hz. İbrahim'in Allah'a olan coşkulu
imanı, derin sevgisi, Rabbimizin bütün emirlerine gönülden
boyun eğişi, itaati ve üstün ahlakı Kuran'da birçok kez
vurgulanmaktadır. Bu ayetlerden biri şu şekildedir:
"Rabbimiz, ikimizi Sana teslim olmuş (Müslümanlar)
kıl ve soyumuzdan Sana teslim olmuş (Müslüman) bir ümmet
(ver). Bize ibadet yöntemlerini (yer veya ilkelerini) göster
ve tevbemizi kabul et. Şüphesiz, Sen tevbeleri kabul eden ve
esirgeyensin."
(Bakara Suresi, 128)
Her Müslüman, Hz. İbrahim'in gösterdiği güzel ahlakı,
Allah'a imanındaki samimiyeti, Allah'a olan teslimiyetindeki
ve itaatindeki derinliği örnek almalıdır. Hz. İbrahim'in
tebliğ yaparken gösterdiği dirayet ve kararlılık da, kuşkusuz
ki örnek alınması gereken önemli özelliklerdendir.
Ayetlerde de vurgulandığı gibi, Allah Hz. İbrahim'i tüm
insanlara örnek kılmıştır. Ayetlerde Hz. İbrahim gibi diğer
peygamberler de Yüce Allah'a teslim olmuş, hanif Müslümanlar
olarak anılmaktadırlar. Bu dinlerin hepsi, temeli Hz.
İbrahim'in dinine dayanan hak dinlerdir. Hıristiyanlık ve
Yahudilik zaman içinde tahrif olmuş, Allah'ın vahyettiği
zamanki hallerinden uzaklaşmışlardır. Ancak ilk
vahyedildikleri dönemde hepsi, Allah'ı birleyen, şirki en
büyük günah olarak kabul eden, sadece Allah'ın rızası için
yaşamayı öğütleyen hak dinlerdir.
Bugün hem Yahudilerin hem de Hıristiyanların Hz. İbrahim'e
gösterdikleri saygı ve sevgi ise onları İslam ile ortak bir
zeminde buluşturan önemli değerlerden biridir. Her üç İlahi
dinin mensupları da, Hz. İbrahim'in insanlara gösterdiği
şekilde Allah'a inanmakta ve O'na kulluk etmeyi
hedeflemektedirler. Bu nedenle Hz. İbrahim ve onun hanif dini,
Müslümanlar ile Kitap Ehli arasında ortak bir kelimedir.
(Ancak Hıristiyanların ve Yahudilerin Hz.İbrahim'in dinini
bazı yönlerden yanlış yorumladıklarını göz önünde bulundurmak
gerekmektedir.) Bir Kuran ayetinde Müslümanların Kitap Ehli'ni
bu ortak kelimeye davet etmeleri gerektiği şu şekilde
bildirilmektedir:
De ki: "Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müşterek
(olan) bir kelimeye (tevhide) gelin. Allah'tan başkasına
kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı
bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı Rabler
edinmeyelim." Eğer yine yüz çevirirlerse, deyin ki: "Şahid
olun, biz gerçekten Müslümanlarız."
(Al-i İmran Suresi,
64)
Bu yazı
http://
www.arastirma.org
adresinden alınmıştır. |