Kur'andaki Hz.
Muhammed'i Tanımak
Amacım elçilerimizi yarıştırmak değil.
Kimini kimine tercih etmek yada üstün tutmak da değil. Hepsi birbirinden
güzel, güzide, seçkin, mümtaz, muazzez insanlardır. Hepsi bizim
peygamberimizdir. Kuranda bize anlatılan örnek tavırları hepimiz için
örneklik teşkil eder. Amacım, Hz. İbrahimi ısrarla öne çıkaran buna
mukabil Hz. Muhammedi küçümseyen zavallı bir zümrenin bu iddialarının
saçmalığını bir nebze de olsa göstermektir.
Şurası muhakkaktır:
Allah Tüm elçilere istisnası olmaksızın destekte bulunmuştur. Bu konuda
mutabıkız. Hiç bir elçiyi diğerinin önüne çıkarmak veya birini diğerine
üstün kılmak bizlerin haddi değildir. O Allah'ın bileceği
iştir...Dedikten sonra gelelim üzerinde yorum yapılmamış ve/veya
yorumdan kaçılmış diğer hususlara:
Önce şurada da mutabık olmalıyız. Tüm elçiler Haniftir. eğer burada
mutabık değil isek iş daha büyük anlaşmazlığa gider ki üzerinde
konuştuğumuz bu konu dahi anlamını yitirir. Şayet elçiler en azında
hanif/öz iman = Aklen Tek bir kudretin YARATICI olarak varsayılması
Bu var sayma ile kitap bilgisi geldikten sonraki Allah'ın ismiyle (islam)
emir ve yasakları ile çerçevesi çizilmiş iman arasında şirklik
bakımından bir menfilik olmamasına rağmen olgunluk (..olgunlaştırdım din
olarak islamı seçtim) bakımından fark var. Bu vesile şu ayeti:
"....Sen,
kitap nedir, iman nedir bilmezdin....."
daha önce sanki elçi imansız dolayısı ile müşrik veya kafir gibiymiş
gibi kast etmezsek dahi okuyanların öyle algılayacağı şekilde
kullanmayalım. Şayet bu ayet paste ediliyor ise nüanslar belirtilmeli.
Sen kitap nedir bilmezdin........Soruyorum orda da Kitap mı vardı? (Muharref
olanlar hariç) iman nedir bilmezdin........? işte buradaki nünasın
vurgulanması lazım.
Şayet Elçiler
kendilerine görev verilmeden önce kavimleri gibi puta tapan olsalardı
yada hanif olmamış olsalardı.....Kendilerine görev verildikten sonra
kendi kavmine/milletine karşı HIC BIR INANDIRICILIKLARI OLAMAZDI. En
azından şöyle söylerlerdi "Şu an yalanladığın ilahlara/putlara dün
birlikte tapmıyor muyduk?" inanın hiç bir elçinin inandırıcılığı
kalmazdı ki; zaten Tam olarak sıfatlarıyla birlikte Bir Allah,
teferruatı ile bir iman (islam) bilinmese dahi TEMEL/ÖZ/ÇEKİRDEK iman
dediğimiz hanifliğin Risalet öncesi, elçilerin olmazsa olmaz
özelliklerindendir diye düşünüyorum.
Aksini iddia
edenler delilleri ve bu delillerin açılımları ve götürecekleri sonucuyla
birlikte izah etmeleri gerekir.
Ayrıca sadece bu
kısımdan dem vurup en önemli 2 unsur olana...Makamen mahmud ve alemlere
rahmet konusu güme gitmemeli bu konuda biraz kafa yormalıyız diye
düşünüyorum.
sadece "AlemLERE
rahmet" deyimi dahi bence henüz tam anlamıyla tarafsız olarak
araştırılmamış. Hülasa ben Hz. Muhammed konusunda ifrat ve tefritin
olduğuna inanıyorum...hatta biliyorum/ruz
Hadisleri/mezhepleri din sayanlar Efendimiz hazretlerini şefaat
makinasına çevirip nerdeyse yarı ilah haline getirirlerken.Diğer bir
gurup o Muazzez peygamberi yerdi de yerdi, alçalttıkça alçaltılar (haşa)
kör dahi ettiler......Biz diyoruz ki:
Bu iki tarafın da
Hz Muhammed (AS)anlayışları hatalı.Gelin Dini Allah'a has kılanlar
olarak.Tüm eski bilgileri elimizle itelim bir kenara ve Kur'ana göre
yeniden bir Anlayış ortaya koyalım... Öylebir anlayış olsun ki ne tefrit
ehlinden ne de ifrat ehlinden...."Siz bu kısımda hatalısınız"
diyebilsin........Biz cevabı ayet olarak gösterip bu konudaki tanımın
Allah tarafından olduğunu söyleyebilecek tarafsızlıkta bir anlayış
olsun.
Resullerimizin hepsi güzel insanlardır ama
Allah kimini kimine üstün kılmıştır. Bazılarıyla konuşmuş bazılarını da
derecelerle yüceltmiştir.
Bakara
253. İşte resuller! Biz onların bazısını
bazısına üstün kılmışızdır. Allah, onlardan bazısıyla konuşmuştur.
Bazılarını da derecelerle yüceltmiştir. Meryem oğlu İsa'ya açık ayetler
verdik ve onu Ruhulkudüs'le güçlendirdik. Allah dileseydi, onların
ardından gelenler, açık-seçik mesajlar kendilerine ulaştıktan sonra
birbirlerini öldürmezlerdi. Ancak tartışmaya girdiler de içlerinden
bazısı iman etti, bazısı küfre saptı. Allah dileseydi birbirlerini
öldürmezlerdi. Ne var ki, Allah dilediğini yapıyor.
Allah ile bazı Resullerinin arasını
ayırmak, birini ötekine tercih etmek, kimine inanıp kimini inkar etmek
yasaklanmıştır.
Bakara
285. Resul, Rabbinden kendisine indirilene
inanmıştır; müminler de. Hepsi; Allah'a, onun meleklerine, kitaplarına,
resullerine inanmışlardır. Allah'ın resullerinden hiçbirini ötekinden
ayırmayız. Şöyle demişlerdi: "Dinledik, boyun eğdik. Affet bizi, ey
Rabbimiz. Dönüş yalnız sanadır."
Nisa 150. Onlar ki Allah'ı ve
O'nun resullerini inkär ederler, Allah'la O'nun resulleri arasını açmak
isterler de "bir kısmına inanırız, bir kısmını inkâr ederiz" derler;
böylece imanla inkâr arasında bir yol tutmak isterler.
Nisa 152. Allah'a ve O'nun
resullerine iman edip onlardan birini ötekilerden ayırmayanlara gelince,
Allah böylelerinin ödüllerini yakında kendilerine verecektir. Allah,
Gafûr'dur, Rahîm'dir.
Buraya kadarki kısımdan anlıyoruz ki;
Peygamberlerin kimini kimine tercih etmek bu anlamda ayrım yapmak
yasaktır ve kimi peygamber kiminden üstün, faziletli kılınmıştır.
Şimdi Hz. Muhammedle ilgili bazı ayetlere
göz atalım:
وَإِنَّ لَكَ لَأَجْرًا غَيْرَ
مَمْنُونٍ
68/3-Senin için kesintisiz
bir ödül var.
وَإِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ
68/4-Ve
gerçekten sen, çok büyük bir ahlak üzerindesin.
وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِلْعَالَمِينَ
Enbiya 107. Ve biz seni ancak âlemlere
bir rahmet olarak gönderdik.
Hz. Muhammed ALEMLERE RAHMET olarak
gönderilen TEK resuldür. Diğer peygamberler bir aileye, bir kavme, bir
millete gönderilirken Hz. Muhammed ALEMLERE RAHMET olarak gönderiliyor.
İşte tam burada durup düşünmek gerekiyor. Neden alem değil de alemler?
Ahrette sorgudan geçecek
mükellef olan iki alem var
1- İnsanlık alemi
(insanlar)
2- Cinler alemi (Cinler)
DIKKAT başka mükellef
yok ki merhamet edilsin ya da cezalandırılsın.
sayalım bildiğimiz
alemleri: İnsanlık alemi, cinler alemi, melekler (meleküt) alemi,
bitkiler alemi, hayvanlar alemi........hadi bir kaç tane daha saydık ya
sonrası........Hz Muhammed Mükellef olanlarla sorumlu iken. Neden
AlmLERe rahmet......... Bunu vurgulamak la bir şey
kastetmiyorum.Çizgimiz aynı bunu bulandırıp başka yerlere çekmeye
elbette çalışanlar oldu olacaktır da.
Hz.
Muhammed ALLAHIN VE MELEKLERİNİN SALAT ETTİĞİ Resuldür. Sadece bu husus
bile Hz. Muhammedi küçümseyen zavallılara verilecek tokat gibi bir
yanıttır.
Ahzap 21. Yemin olsun, Allah resulünde
sizin için, Allah'ı ve âhiret gününü arzu edenlerle Allah'ı çok ananlara
güzel bir örnek vardır.
Ahzap
56. Şu bir gerçek ki, Allah ve melekleri, o Peygamber'e salat
ederler/destek verirler/onun şanını yüceltirler. Ey inananlar! Siz de
ona destek olun/onun şanını yüceltin ve ona içtenlikle selam verin.
Ahzap 57. Allah'ı ve resulünü incitenleri Allah dünyada da âhirette
de lanetlemiştir. Onlar için, alçaltıcı bir azap da hazırlanmıştır.
Bu arada
ahzab/56. ayet ile ilgili çağrışım yapan şöyle bir ayet gelebilir.
33/43 O,dur size ve
meleklere, karanlıklardan aydınlığa çıkmanız için salat eden (destek
veren). O müminlere karşı çok merhametlidir.
33/43 te size ve
meleklere diyor............................
33/56 da ise: yine aynı
şey söz konusu fakat dikkat bir temenni değil EMIR var......Ya
eyyuhellezine amenu sallu aleyhi ve sellimu teslima ..yani burada
Efendimize ister salat selam ederiz istersek etmeyiz gibi seçeneğimiz
yok çünkü Allah emir kipi kullanmış.
Yani 33/43 sadece sala
var ike 33/56 sallu emri + vesellimu teslima var. Ayrıca sala
kelimesinin namaz/dua/destek/temenni...vs gibi geniş anlamları var.
Hangi ayette hangi anlam ön planda tutulmuş bunun analizi ayrı bir
araştırma konusu.....
Hz.
Muhammed bazı peygamberler gibi kesin inananlardan olması adına- mucize
istememiştir.
Bakara 259. Ya şu kişi gibisini görmedin
mi? Çatıları çökmüş, duvarları-damları yere inmiş bir kente uğramıştı da
şöyle demişti: "Allah şurayı ölümünden sonra nasıl hayata kavuşturacak?"
Bunun üzerine Allah, o kişiyi yüz yıllık bir süre için öldürmüş, sonra
diriltmişti. "Ne kadar bekledin?" demişti. "Bir gün veya günün bir kısmı
kadar bekledim." dedi. "Hayır, dedi, aksine sen, yüz yıl kaldın.
Yiyeceğine, içeceğine bak! Henüz bozulmamış. Eşeğine bak! Seni insanlara
bir ibret yapalım diyedir bu. Kemiklere bak, nasıl yerli yerince
düzenliyoruz onları ve sonra et giydiriyoruz onlara." İş kendisi için
açıklık kazanınca şöyle dedi o: "Allah'ın her şeye kadir olduğunu
biliyorum."
Peygamberimiz
buradaki Resul gibi ölülerin nasıl diriltileceğini görmek ve böylece
şüphelerini izale etmek istememiştir.
Bakara 260.
Hani İbrahim de şöyle yakarmıştı: "Rabbim, göster bana, nasıl
diriltiyorsun ölüleri?" "İnanmadın mı?" diye sordu. "İnandım, dedi,
ancak kalbimin tatmin olması için ..." Allah dedi ki: "Kuşlardan dört
tane al, onları kendine ısındırıp alıştır. Sonra her dağın üstüne
onlardan bir parça koy. Sonra da onları çağır. Koşarak sana
geleceklerdir. Bil ki Allah Azîz'dir, Hakîm'dir.
Hz.
İbrahim kalbinin yatışması adına Allahın ölüleri nasıl
dirilteceğini görmek istemiştir. Ama Hz. Muhammed buna ihtiyaç bile
duymamıştır.
Araf 143.
Musa, bizimle sözleştiği yere gelip Rabbi de kendisiyle konuşunca şöyle
konuştu: "Rabbim, göster bana kendini, göreyim seni." Dedi: "Asla
göremezsin beni. Ama şu dağa bak. Eğer o yerinde durabilirse, sen de
beni görebileceksin." Rabbi dağa tecelli edince onu parça parça etti. Ve
Musa baygın vaziyette yere yığıldı. Kendine gelince şöyle yakardı:
"Tespih ederim o yüce varlığını, tövbe edip sana yöneldim. İman
edenlerin ilkiyim ben."
Hz.
Musa belki de kalbinin yatışması adına Allahı görmek istemiştir.
Ama Hz. Muhammed buna ihtiyaç bile duymamıştır.
İsra 1.
Bütün varlıkların tespihi o kudretdir ki, ayetlerimizden bazılarını
kendisine gösterelim/kendisini ayetlerimizden bir parça olarak
gösterelim diye kulunu, gecenin birinde Mescit-i Haram'dan, çevresini
bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya/o en uzak secdegâha yürütmüştür.
Hiç kuşkusuz, O'dur Semî' ve Basîr.
Allahın bazı
ayetlerini göstermek için İSRA (gece yürüyüşü) yaptırdığı TEK Resul
Hz. Muhammeddir.
Necm 5-18.
Ona (bu Kur'an'ı) üstün (oldukça çetin) bir güç sahibi (Cebrail)
öğretmiştir.(Ki O,) Görünümüyle çarpıcı bir güzelliğe sahiptir. Hemen
doğruldu. O, en yüksek bir ufuktaydı. Sonra yaklaştı, derken sarkıverdi.
Nitekim (ikisi arasındaki uzaklık) iki yay kadar (oldu) veya daha
yakınlaştı. Böylece O'nun kuluna vahyettiğini vahyetti. Onun gördüğünü
gönül yalanlamadı. Yine de siz gördüğü (şey) üzerinde onunla tartışacak
mısınız? Andolsun, onu bir de diğer inişte görmüştü. Sidretü'l-Münteha'nın
yanında. Ki Cennetü'l-Me'va onun yanındadır. Sidreyi örten örtmekte
iken, Göz kayıp-şaşmadı ve (sınırı) aşmadı. Andolsun, o, Rabbinin en
büyük ayetlerinden olanı gördü.
Yolculuk
yaptırılarak Rabbimizin en büyük ayetlerine şahit kılınan, bu şerefe
nail olan TEK Resul Hz. Muhammeddir.
Sana
özgü bir davranış olarak, gecenin bir kısmında, o Kur'an'la meşgul olmak
üzere uyanık ol/uykudan uyan. Böylece Rabbinin seni övgüye layık bir
konuma (Makamı Mahmuda) ulaştırması umulur. (İsra Suresi 79)
Niceliğini ve
nasıllığını kimsenin bilemediği ÖVGÜYE LAYIK konumu elde edebilecek TEK
Resul Hz. Muhammeddir. Başka hiçbir Resul için böyle özel bir konumdan
bahsedilmezken sadece Hz. Muhammede bu makam vaad edilmiştir. Bu makamı
Allah övgüye layık görmüştür. Bu durum o makamı çok çok önemli
kılmaktadır.
Ayrıca bu makamın dünyalık bir makam olmadığı ayetlerden anlaşılıyor. Bu
durum Makamı Mahmud'u daha da ilginç hale getiriyor. Çünkü buradaki
nüansları düşünecek olursak:
1- Makam, seçkin insanlar
için verilmiş bir statüdür iken; bir de buna OVULEN sıfatını
ekleyin...Yetmedi.......Allah'ın övgüsünü ekleyin... Bu Makam'ı bir
ölümlü değil, Allah övüyor!!! lütfen buna dikkat.
2- Öteki hayata SADECE
Efendimiz için saklanan bu Övülmüş Makam nasıl kullanılacaktır!!! Neden
ahrete mahsus kılınmıştır?
Hz.
Muhammedi küçümseyenler, ona laf sokmaya çalışanlar cahildirler. Cahil
adamdan başkası bunu yapmaz. Bunu cahilliklerinden yapmıyorlarsa mutlaka
bir kasıtları vardır. Aslen hanif olmayıp kendini hanif sayanlar aslında
haniflikle alakaları olmayıp karma bir din+felsefe karışımı gibi bir
şeye inananların, bu konudaki kasıtları nedir acaba? Bence Peygamberliğe
oynamaktır.
Hz.
Muhammedi yüzünü ekşittiği için Haniflikten ihraç eden, bu hususu
Peygamberliğine sürülmüş bir kara leke sayan zavallılara Allah
Basiret, feraset ve izan, vicdan versin. Resullerimiz de insan
olduklarından dolayı bazen zaafları olmuştur. Bu normaldir. Örneğin Hz.
Musa sihirbazlarla olan karşılaşmasında Allahın kendi tarafında
olduğunu bildiği halde korkmuştur. Bu doğaldır zira onlar da beşerdir.
Bazı peygamberler toplumlarını bırakıp kaçmıştır bazıları da
toplumlarının negatif tavırlarına illallah demiştir ve beddua etmiştir.
Bunlar da onların insan oldukları gerçeği göz önünde bulundurulduğunda
normal karşılanacak bir durumdur.
1- Hz Muhammed alemlere
rahmet (ayet)
2- Kur'an alemlere rahmet
(ayet)
3- Hz Muhammed canlı
Kur'an (o hevasından konuşmaz) => İse
Hz Muhammed alemlere
rahmet = ..........?
Evet bu soru işaretinin
karşısına hangi cümle gelmelidir? Gerçekten kendi Peygamberimiz hakkıyla
tanıyabiliyor muyuz? Her peygamber kendi ümmetiyle hesaba çekilecek ise,
Efendimizi daha iyi tanımalıyız. Onu daha iyi tanıyalım ki: "....onda
sizin için güzel örnekler var" ayetini gündelik hayatımızda
yaşayabilelim. Tanımadığımız bir elçiyi ne kadar örnek alabiliriz?
Not:
1- Bu konuda Mustafa
İslamoğlunun Üç Muhammed isimli kitabını okumanızı öneririm. Kitapta
indirgemeci ve yüceltmeci yaklaşım sorgulanmakta ve İnsan Muhammed
gerçeği vurgulanmaktadır.
http://www.mustafaislamoglu.com/
|