KUR'ANDA Hz. İBRAHİM
Hani Rabbi, İbrahim'i birtakım kelimelerle denemişti. O da
(istenenleri) tam olarak yerine getirmişti. (O zaman Allah
İbrahim'e): "Seni şüphesiz insanlara imam kılacağım" dedi.
(İbrahim) "Ya soyumdan olanlar?" deyince (Allah:)
"Zalimler benim ahdime erişemez" dedi.
Hani Evi (Ka'be'yi) insanlar için bir toplanma ve güvenlik yeri
kılmıştık. "İbrahim'in makamını namaz yeri edinin", İbrahim ve
İsmail'e de, "Evimi, tavaf edenler, itikafa çekilenler ve rüku
ve secde edenler için temizleyin" diye ahid verdik.
Hani İbrahim: "Rabbim, bu şehri bir güvenlik yeri kıl ve
halkından Allah'a ve ahiret gününe inananları ürünlerle
rızıklandır" demişti de (Allah: "Sadece
inananları değil) inkâr edeni de az bir süre yararlandırır, sonra
onu ateşin azabına uğratırım; ne kötü bir dönüştür o" demişti.
İbrahim, İsmail'le birlikte Evin (Ka'be'nin) sütunlarını
yükselttiğinde (ikisi şöyle dua etmişti): "Rabbimiz bizden
(bunu) kabul et. Şüphesiz, Sen işiten ve bilensin";
"Rabbimiz, ikimizi sana teslim olmuş (müslümanlar) kıl ve
soyumuzdan sana teslim olmuş (müslüman) bir ümmet (ver). Bize
ibadet yöntemlerini (yer veya ilkelerini) göster ve tevbemizi
kabul et. Şüphesiz, Sen tevbeleri kabul eden ve esirgeyensin."
(BAKARA
SURESİ / 124-128)
Kendi nefsini aşağılık kılandan başka, İbrahim'in dininden kim
yüz çevirir? Andolsun, biz onu dünyada seçtik, gerçekten
ahirette de O salihlerdendir. Rabbi ona: "Teslim ol" dediğinde (O:) "Alemlerin Rabbine teslim
oldum" demişti. Bunu İbrahim, oğullarına vasiyet etti, Yakup da: "Oğullarım,
şüphesiz Allah sizlere bu dini seçti, siz de ancak müslüman
olarak can verin" (diye benzer bir vasiyette bulundu.)
Yoksa siz, Yakub'un ölüm anında, orada şahidler miydiniz? O,
oğullarına: "Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?" dediğinde,
onlar: "Senin ilahına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın
ilahı olan tek bir ilaha ibadet edeceğiz; bizler ona teslim
olduk" demişlerdi. (BAKARA
SURESİ / 130-133)
Dediler ki: "Yahudi veya Hristiyan olun ki hidayete eresiniz."
De ki: "Hayır, (doğru yol) Hanif (muvahhid) olan İbrahim'in
dini(dir); O müşriklerden değildi."
Deyin ki: "Biz Allah'a; bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak,
Yakub ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa'ya verilen ile
peygamberlere Rabbinden verilene iman ettik. Onlardan hiç birini
diğerinden ayırdetmeyiz ve biz O'na teslim
olmuşlarız."
(BAKARA
SURESİ / 135-136)
Yoksa siz, gerçekten İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın, Yakub'un
ve torunlarının yahudi veya hristiyan olduklarını mı
söylüyorsunuz? De ki: "Siz mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah
mı? Allah'tan kendisinde olan bir şehadeti gizleyenden
daha zalim olan kimdir? Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir."
(BAKARA
SURESİ / 140)
Allah, kendisine mülk verdi, diye Rabbi konusunda
İbrahim'le tartışmaya gireni görmedin mi? Hani İbrahim: "Benim
Rabbim diriltir ve öldürür" demişti; o da: "Ben de öldürür ve
diriltirim" demişti. (O zaman) İbrahim: "Şüphe yok, Allah güneşi
doğudan getirir, (hadi) sen de onu batıdan getir" deyince, o
inkârcı böylece afallayıp kalmıştı. Allah, zalimler topluluğunu
hidayete erdirmez.
(BAKARA
SURESİ / 258)
Gerçek şu ki, Allah, Adem'i, Nuh'u, İbrahim ailesini ve İmran
ailesini alemler üzerine seçti; Onlar birbirlerinden (türeme tek) bir zürriyettir. Allah
işitendir, bilendir. (AL-İ
İMRAN SURESİ / 33-34)
"Ey Kitap ehli, İbrahim konusunda ne diye çekişip
tartışıyorsunuz? Tevrat da, İncil de ancak ondan sonra
indirilmiştir. Yine de akıl erdirmeyecek misiniz?"
(AL-İ
İMRAN SURESİ / 65)
İbrahim, ne yahudi idi, ne de hıristiyandı: ancak, O hanif (muvahhid)
bir müslümandı, müşriklerden de değildi.
Doğrusu, insanların İbrahim'e en yakın olanı, ona uyanlar ve bu
peygamber ile iman edenlerdir. Allah, mü'minlerin velisidir. (AL-İ
İMRAN SURESİ / 67-68)
De ki: "Biz Allah'a, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak,
Yakup ve torunlarına indirilene, Musa'ya, İsa'ya ve peygamberlere
Rablerinden verilenlere iman ettik. Onlardan hiç biri arasında
ayrılık gözetmeyiz. Ve biz O'na teslim olmuşlarız."
(AL-İ
İMRAN SURESİ / 84)
De ki: "Allah doğru söyledi. Öyleyse Allah'ı bir tanıyan (Hanif)ler
olarak İbrahim'in dinine uyun. O, müşriklerden değildi." (AL-İ
İMRAN SURESİ / 95)
Orada apaçık ayetler (ve) İbrahim'in makamı vardır. Kim oraya
girerse o güvenliktedir. Ona bir yol bulup güç yetirenlerin Ev'i
haccetmesi Allah'ın insanlar üzerindeki hakkıdır. Kim de inkâr
ederse, şüphesiz, Allah alemlere karşı muhtaç olmayandır. (AL-İ
İMRAN SURESİ / 97)
Yoksa onlar, Allah'ın kendi fazlından insanlara verdiklerini mi
kıskanıyorlar? Doğrusu biz, İbrahim ailesine Kitabı ve hikmeti
verdik; onlara büyük bir mülkde verdik. (NİSA
SURESİ / 54)
Nuh'a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da
vahyettik. İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlarına,
İsa'ya, Eyyub'a, Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a da vahyettik.
Davud'a da Zebur verdik. (NİSA
SURESİ / 163)
Hani İbrahim, babası Azer'e (şöyle) demişti: "Sen
putları ilahlar mı ediniyorsun? Doğrusu, ben seni ve kavmini
apaçık bir sapıklık içinde görüyorum." Böylece İbrahim'e, -kesin
bilgiyle inananlardan olması için- göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk.
Gece, üstünü örtüp bürüyünce bir
yıldız görmüş ve demişti ki: "Bu benim rabbimdir." Fakat (yıldız)
kayboluverince: "Ben kaybolup-gidenleri sevmem" demişti.
Ardından ay'ı, (etrafa aydınlık saçarak) doğar görünce: "Bu
benim rabbim" demiş, fakat o da kayboluverince: "Andolsun"
demişti, "Eğer Rabbim beni doğru yola erdirmezse gerçekten
sapmışlar topluluğundan olurum." Sonra
güneşi (etrafa ışıklar saçarak) doğar görünce: "İşte bu benim
rabbim, bu en büyük" demişti. Ama o da kayboluverince, kavmine
demişti ki: "Ey kavmim, doğrusu ben sizin şirk koşmakta
olduklarınızdan uzağım." "Gerçek şu ki, ben bir muvahhid olarak yüzümü gökleri ve yeri
yaratana çevirdim. Ve ben müşriklerden değilim."
Kavmi
onunla çekişip-tartışmaya girdi. Dedi ki: "O beni doğru yola
erdirmişken, siz benimle Allah konusunda çekişip-tartışmaya mı
girişiyorsunuz? Sizin O'na şirk koştuklarınızdan ben korkmuyorum,
ancak Allah'ın benim hakkımda bir şey dilemesi başka. Rabbim, ilim
bakımından her şeyi kuşatmıştır. Yine de öğüt alıp-düşünmeyecek
misiniz?"
"Hem siz, Onun haklarında hiç bir delil indirmediği şeyleri
Allah'a ortak koşmaktan korkmazken, ben nasıl sizin şirk
koştuklarınızdan korkarım? Şu halde 'güvenlik içinde olmak
bakımından' iki taraftan hangisi daha hak sahibidir? Eğer
bilebilirseniz." (EN'AM
SURESİ / 74-81)
Bu, İbrahim'e, kavmine karşı verdiğimiz delilimizdir. Biz,
dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Şüphesiz senin Rabbin,
hüküm ve hikmet sahibidir, bilendir. Ve ona İshak'ı ve Yakub'u armağan ettik, hepsini hidayete
eriştirdik; bundan önce de Nuh'u ve onun soyundan Davud'u,
Süleyman'ı, Eyyub'u, Yusuf'u, Musa'yı ve Harun'u hidayete
ulaştırdık. Biz, iyilik yapanları işte böyle ödüllendiririz. (EN'AM
SURESİ / 83-84)
De ki: "Rabbim gerçekten beni doğru yola iletti, dimdik duran
bir dine, İbrahim'in hanif (muvahhid) dinine... O, müşriklerden
değildi." (EN'AM
SURESİ / 161)
Onlara, kendilerinden öncekilerin; Nuh, Ad, Semud kavminin,
İbrahim kavminin, Medyen ahalisinin ve yerle bir olan şehirlerin
haberi gelmedi mi? Onlara resulleri apaçık deliller
getirmişlerdi. Demek ki Allah, onlara zulmediyor değildi, ama
onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı. (TEVBE
SURESİ / 70)
İbrahim'in babası için bağışlanma dilemesi, yalnızca ona verdiği
bir söz dolayısıyla idi. Kendisine, onun gerçekten Allah'a
düşman olduğu açıklanınca ondan uzaklaştı. Doğrusu İbrahim, çok
duygulu, yumuşak huyluydu. (TEVBE
SURESİ / 114)
Andolsun, elçilerimiz İbrahim'e müjde ile geldikleri zaman;
"Selam" dediler. O da: "Selam" dedi (ve) hemen gecikmeden
kızartılmış bir buzağı getirdi. Ellerinin ona uzanmadığını görünce (İbrahim durumdan) hoşlanmadı
ve içine bir tür korku düştü. Dediler ki: "Korkma. Biz Lut
kavmine gönderildik."
Karısı ayaktaydı, bunun üzerine güldü. Biz ona İshak'ı, İshak'ın
arkasından da Yakub'u müjdeledik.
"Vay bana" dedi (kadın). "Ben kocamış bir kadın iken ve şu kocam
da bir ihtiyar iken doğuracak mıyım? Gerçekten bu, şaşırtıcı bir
şey!.." Dediler ki: "Allah'ın emrine mi şaşıyorsun? Allah'ın rahmeti ve
bereketleri sizin üzerinizdedir, ey ev halkı şüphesiz O,
övülmeye layık olandır, Mecid'tir."
İbrahim'den korku gittiği ve ona müjde geldiği zaman, Lut kavmi
konusunda bizimle çekişip-tartışmalara giriyor(du).
Doğrusu İbrahim, yumuşak huylu, duygulu ve gönülden (Allah'a)
yönelen biriydi.
"Ey İbrahim, bundan vazgeç. Çünkü gerçek şu ki, Rabbinin emri
gelmiştir ve gerçekten onlara geri çevrilmeyecek bir azab
gelmiştir." (HUD
SURESİ / 69-76)
"Böylece Rabbin seni seçkin kılacak, sözlerin yorumundan
(kaynaklanan bir bilgiyi) sana öğretecek ve daha önce ataların
İbrahim ve İshak'a (nimetini) tamamladığı gibi senin ve Yakub
ailesinin üzerindeki nimetini tamamlayacaktır. Elbette Rabbin,
bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir." (YUSUF
SURESİ / 6)
"Atalarım İbrahim'in, İshak'ın ve Yakub'un dinine uydum. Allah'a
hiç bir şeyle şirk koşmamız bizim için olacak şey değil. Bu,
bize ve insanlara Allah'ın lütuf ve ihsanındandır, ancak
insanların çoğu şükretmezler." (YUSUF
SURESİ / 38)
Hani İbrahim şöyle demişti: "Bu şehri güvenli kıl, beni ve
çocuklarımı putlara kulluk etmekten uzak tut."
"Rabbim, gerçekten onlar insanlardan birçoğunu şaşırtıp-saptırdı.
Bundan böyle kim bana uyarsa, artık o bendendir, kim bana isyan
ederse elbette Sen, bağışlayansın, esirgeyensin."
"Rabbimiz, gerçekten ben, çocuklarımdan bir kısmını Beyt-i Haram
yanında ekini olmayan bir vadiye yerleştirdim; Rabbimiz,
dosdoğru namazı kılsınlar diye (öyle yaptım), böylelikle Sen,
insanların bir kısmının kalblerini onlara ilgi duyar kıl ve
onları birtakım ürünlerden rızıklandır.
Umulur ki şükrederler." "Rabbimiz, şüphesiz Sen, bizim saklı
tuttuklarımızı da, açığa vurduklarımızı da bilirsin. Yerde ve
gökte hiç bir şey Allah'a gizli kalmaz."
"Hamd, Allah'a aittir ki, O, bana ihtiyarlığa rağmen İsmail'i ve
İshak'ı armağan etti. Şüphesiz Rabbim, gerçekten duayı
işitendir." Rabbim, beni namazı(nda) sürekli kıl,
soyumdan olanları da. Rabbimiz, duamı kabul buyur."
"Rabbimiz, hesabın yapılacağı gün, beni, anne-babamı ve
mü'minleri bağışla" (İBRAHİM
SURESİ / 35-41)
Onlara İbrahim'in konuklarından haber ver. Yanına
girdiklerinde "Selam" demişlerdi. O da: "Biz sizden korkmaktayız"
demişti. Dediler ki: "Korkma biz sana bilgin bir çocuk
müjdelemekteyiz." Dedi ki: "Bana ihtiyarlık gelip-çökmüşken
mi müjdeliyorsunuz? Beni ne ile müjdelemektesiniz?" Dediler ki:
"Seni gerçekle müjdeledik; öyleyse umut kesenlerden olma." Dedi
ki: "Ey elçiler, (bunun dışında, diğer) işiniz ne?"
Dediler ki: "Gerçekte biz, suçlu-günahkar olan bir topluluğa
gönderildik." "Ancak Lut ailesi hariçtir;
biz onların tümünü muhakkak kurtaracağız." "Ama karısını
(kurtaracaklarımız) dışında tuttuk, o, geride kalanlardandır." (HİCR
SURESİ / 51-59)
Gerçek şu ki, İbrahim (tek başına) bir ümmetti; Allah'a gönülden
yönelip itaat eden bir muvahhiddi ve o müşriklerden değildi.
O'nun nimetlerine şükrediciydi. (Allah) Onu seçti ve doğru yola
iletti.
Ve biz ona dünyada bir güzellik verdik; şüphesiz o, ahirette de
salih olanlardandır.
Sonra sana vahyettik: "Hanif (muvahhid) olan İbrahim'in dinine
uy. O, müşriklerden değildi." (NAHL
SURESİ / 120-123)
Kitap'ta İbrahim'i de zikret. Gerçekten o, doğruyu-söyleyen bir
peygamberdi.
Hani babasına demişti: "Babacığım, işitmeyen, görmeyen ve seni
herhangi bir şeyden bağımsızlaştırmayan şeylere niye tapıyorsun?
"Babacığım, gerçek şu ki, bana, sana gelmeyen bir ilim geldi.
Artık bana tabi ol, seni düzgün bir yola ulaştırayım."
"Babacığım, şeytana kulluk etme, kuşkusuz şeytan, Rahman (olan
Allah)a başkaldırandır." "Babacığım, gerçekten ben, sana Rahman
tarafından bir azabın dokunacağından korkuyorum, o zaman şeytanın
velisi olursun." (Babası) Demişti ki: "İbrahim, sen benim ilahlarımdan yüz mü
çeviriyorsun? Eğer (bu tutumuna) bir son vermeyecek olursan,
andolsun, seni taşa tutarım; uzun bir süre benden uzaklaş, (bir
yerlere) git." (İbrahim:) "Selam üzerine olsun, senin için
Rabbimden bağışlanma dileyeceğim, çünkü, O, bana pek lütufkardır"
dedi.
"Sizden ve Allah'tan başka taptıklarınızdan kopup-ayrılıyorum ve
Rabbime dua ediyorum. Umulur ki, Rabbime dua etmekle mutsuz
olmayacağım." Böylelikle, onlardan ve Allah'tan başka taptıklarından
kopup-ayrılınca ona İshak'ı ve (oğlu)
Yakup'u armağan ettik ve her birini peygamber kıldık. Onlara rahmetimizden armağan(lar) bağışladık ve onlar için yüce
bir doğruluk dili verdik. (MERYEM
SURESİ / 41-50)
İşte bunlar; kendilerine Allah'ın nimet verdiği
peygamberlerdendir; Adem'in soyundan, Nuh ile birlikte
taşıdıklarımız (insan nesillerin)den, İbrahim ve İsrail
(Yakup)in soyundan, doğru yola eriştirdiklerimizden ve
seçtiklerimizdendirler. Onlara Rahman (olan Allah')ın ayetleri
okunduğunda, ağlayarak secdeye kapanırlar. (MERYEM
SURESİ / 58)
Andolsun, bundan önce İbrahim'e rüşdünü vermiştik ve
biz onu (doğruyu seçme yeteneğinde olduğunu) bilenlerdik.
Hani babasına ve kavmine demişti ki: "Sizin, karşılarında bel
büküp eğilmekte olduğunuz bu temsili heykeller nedir? "Biz atalarımızı bunlara tapıyor bulduk" dediler.
Dedi ki: "Andolsun, siz ve atalarınız apaçık bir sapıklık
içindesiniz." 'Sen bize gerçeği mi getirdin,
yoksa (bizimle) oyun oynayanlardan mısın?"
"Hayır" dedi. "Sizin Rabbiniz göklerin ve yerin Rabbidir, onları
kendisi yaratmıştır ve ben de buna şehadet
edenlerdenim."
"Andolsun Allah'a, sizler arkanızı dönüp gittikten sonra,
ben sizin putlarınıza muhakkak bir tuzak kuracağım."Böylece o,
yalnızca büyükleri hariç olmak üzere onları paramparça etti; belki
ona başvururlar diye.
"Bizim ilahlarımıza bunu kim yaptı? Şüphesiz o, zalimlerden
biridir" dediler. "Kendisine İbrahim denilen
bir gencin bunları diline doladığını işittik" dediler.
Dediler ki: "Öyleyse, onu insanların gözü önüne getirin ki ona
(nasıl bir ceza vereceğimize) şahid olsunlar."
Dediler ki: "Ey İbrahim, bunu ilahlarımıza sen mi yaptın?"
"Hayır" dedi. "Bu yapmıştır, bu onların büyükleridir; eğer
konuşabiliyorsa, siz onlara soruverin." Bunun
üzerine kendi vicdanlarına başvurdular da; "Gerçek şu ki, zalim
olanlar sizlersiniz (biziz)" dediler.
Sonra, yine tepeleri üstüne ters döndüler: "Andolsun, bunların
konuşamayacaklarını sen de bilmektesin."
Dedi ki: "O halde, Allah'ı bırakıp da sizlere yararı olmayan ve
zararı dokunmayan şeylere mi tapıyorsunuz?" "Yuh
size ve Allah'tan başka taptıklarınıza. Siz yine de akıllanmayacak
mısınız?"
Dediler ki: "Eğer (bir şey) yapacaksanız, onu yakın ve
ilahlarınıza yardımda bulunun." Biz de dedik
ki: "Ey ateş, İbrahim'e karşı soğuk ve esenlik ol."
Ona bir düzen (tuzak) kurmak istediler, fakat biz onları daha
çok hüsrana uğrayanlar kıldık. Onu ve Lut'u
kurtarıp içinde, alemler (insanlık) için bereketler kıldığımız
yere (ülkeye) çıkardık.
Ona İshak'ı armağan ettik, üstüne de Yakub'u; her birini
salihler kıldık. Ve onları, kendi emrimizle hidayete yönelten önderler kıldık ve
onlara hayrı kapsayan-fiilleri, namaz kılmayı ve zekat vermeyi
vahyettik. Onlar bize ibadet edenlerdi. (ENBİYA
SURESİ / 51-73)
Hani biz İbrahim'e Evin (Kabe'nin) yerini belirtip
hazırladığımız zaman (şöyle emretmiştik:) "Bana hiç bir şeyi
ortak koşma, tavaf edenler, kıyam edenler, rükua ve sücuda
varanlar için Evimi tertemiz tut."
"İnsanlar içinde haccı duyur; gerek yaya, gerekse uzak yollardan
(derin vadilerden) gelen yorgun düşmüş develer üstünde sana
gelsinler." (HAC
SURESİ / 26-27)
Eğer seni yalanlıyorlarsa, onlardan önce Nuh, Ad, Semud kavmi de
yalanlamıştı.İbrahim'in kavmi ve Lut'un kavmi de: (HAC
SURESİ / 42-43)
Allah adına gerektiği gibi cihad edin. O, sizleri seçmiş ve din
konusunda size bir güçlük yüklememiştir, atanız İbrahim'in dini(nde
olduğu gibi). O (Allah) bundan daha önce de, bunda (Kur'an'da)
da sizi "müslümanlar" olarak isimlendirdi; elçi sizin üzerinize
şahid olsun, siz de insanlar üzerine şahidler olasınız diye.
Artık dosdoğru namazı kılın, zekatı verin ve Allah'a sarılın,
sizin Mevlanız O'dur. İşte, ne güzel mevla ve ne güzel yardımcı.
(HAC
SURESİ / 78)
Onlara İbrahim'in haberini de aktar-oku:
Hani, babasına ve kavmine: "Siz neye kulluk ediyorsunuz?"
demişti.
Demişlerdi ki: "Putlara tapıyoruz, bunun için sürekli onların
önünde bel büküp eğiliyoruz." Dedi ki: "Peki, dua ettiğiniz zaman onlar sizi işitiyorlar mı?"
"Ya da size bir yararları veya zararları dokunuyor
mu?" "Hayır" dediler. "Biz atalarımızı böyle yaparlarken bulduk."
(İbrahim) Dedi ki: "Şimdi, neye tapmakta olduğunuzu gördünüz mü?"
"Hem siz, hem de eski atalarınız?" "İşte bunlar, gerçekten benim düşmanımdır; yalnızca alemlerin
Rabbi hariç" "Ki beni yaratan ve bana hidayet veren O'dur;" "Bana yediren ve içiren O'dur;" "Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur;" "Beni öldürecek, sonra diriltecek olan da O'dur," "Din (ceza) günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum da O'dur;"
"Rabbim, bana hüküm (ve hikmet) bağışla ve beni salih olanlara
kat;" "Sonra gelecekler arasında bana bir doğruluk dili (lisan-ı sıdk)
ver." "Beni nimetlerle-donatılmış cennetin mirasçılarından kıl," "Babamı da bağışla, çünkü o şaşırıp sapanlardandır."
"Ve beni (insanların) diriltilecekleri gün küçük düşürme,"
'Malın da, çocukların da bir yarar sağlayamadığı günde." "Ancak Allah'a selim bir kalp ile gelenler başka." (ŞUARA
SURESİ / 69-89)
İbrahim de; hani kavmine demişti ki: "Allah'a kulluk edin ve
O'ndan sakının, eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır."
(ANKEBUT
SURESİ / 16)
"Eğer yalanlarsanız, sizden önceki ümmetler de (elçilerin
çağrısını) yalanlamışlardır. Elçiye düşen ise, yalnızca açık bir
tebliğdir." (ANKEBUT
SURESİ / 18)
Bunun üzerine kavminin (İbrahim'e) cevabı yalnızca: "Onu öldürün
ya da yakın" demek oldu. Böylece Allah onu ateşten kurtardı.
Şüphesiz bunda, iman eden bir kavim için ayetler vardır. (İbrahim) Dedi ki: "Siz gerçekten, Allah'ı bırakıp dünya
hayatında aranızda bir sevgi-bağı olarak putları (ilahlar)
edindiniz. Sonra kıyamet günü, kiminiz kiminizi inkar
edip-tanımayacak ve kiminiz kiminize lanet edeceksiniz. Sizin
barınma yeriniz ateştir ve hiç bir yardımcınız yoktur." Bunun üzerine Lut ona iman etti ve dedi ki: "Gerçekten ben,
Rabbime hicret edeceğim. Çünkü şüphesiz O, güçlü ve üstün
olandır, hüküm ve hikmet sahibidir." Biz ona İshak'ı ve Yakub'u armağan ettik ve onun soyunda
(seçtiklerimize) peygamberliği ve kitabı (vahy ihsanı) kıldık,
ecrini de dünyada verdik. Şüphesiz o, ahirette salih
olanlardandır. (ANKEBUT
SURESİ / 24-27)
Bizim elçilerimiz İbrahim'e bir müjde ile geldikleri zaman,
dediler ki: "Gerçek şu ki, biz bu ülkenin halkını yıkıma
uğratacağız. Çünkü onun halkı zalim oldular." Dedi ki: "Onun içinde Lut da vardır." Dediler ki: "Onun içinde
kimin olduğunu biz daha iyi biliriz. Kendi karısı dışında, onu
ve ailesini muhakkak kurtaracağız. O (karısı) arkada kalacak
olanlardandır." (ANKEBUT
SURESİ / 31-32)
Hani biz peygamberlerden kesin sözlerini almıştık;
senden, Nuh'tan, İbrahim'den, Musa'dan ve Meryem oğlu İsa'dan. Biz
onlardan sapasağlam bir söz almıştık.
(AHZAB
SURESİ / 7)
Doğrusu İbrahim de onun (soyunun) bir kolundandır.
Hani o, Rabbine arınmış (selim) bir kalp ile gelmişti. Hani babasına ve kavmine demişti ki: "Sizler neye tapıyorsunuz?"
"Birtakım uydurma yalanlar için mi Allah'tan başka ilahlar
istiyorsunuz?" "Alemlerin Rabbi hakkındaki zannınız nedir?" Sonra yıldızlara bir göz attı.
"Ben, doğrusu hastayım" dedi. Böylelikle arkalarını çevirip ondan kaçmaya başladılar.
Bunun üzerine onların ilahlarına sokulup: "Yemek yemiyor
musunuz?" dedi. "Size ne oluyor ki konuşmuyorsunuz?"
Derken onların üstüne yürüyüp sağ eliyle bir darbe indirdi. Çok geçmeden (halkı) birbirine girmiş durumda kendisine yönelip
geldiler. Dedi ki: "Yontmakta olduğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?"
"Oysa sizi de, yapmakta olduklarınızı da Allah yaratmıştır."
Dediler ki: "Onun için (yüksekçe) bir bina inşa edin de onu
çılgınca yanan ateşin içine atın."
Böylelikle ona bir tuzak hazırlamak istediler. Oysa biz, onları
alçaltılmışlar kıldık.
(İbrahim) Dedi ki: "Şüphesiz ben, Rabbime gidiciyim; O, beni
hidayete erdirecektir." "Rabbim, bana salihlerden (olan bir çocuk) armağan et." Biz de onu halim bir çocukla müjdeledik.
Böylece (çocuk) onun yanında koşabilecek çağa erişince (İbrahim
ona): "Oğlum" dedi. "Gerçekten ben seni rüyamda boğazlıyorken
gördüm. Bir bak, sen ne düşünüyorsun." (Oğlu İsmail) Dedi ki:
"Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah, beni
sabredenlerden bulacaksın." Sonunda ikisi de (Allah'ın emrine ve takdirine) teslim olup
(babası, İsmail'i kurban etmek için) onu alnı üzerine yatırdı.
Biz ona: "Ey İbrahim" diye seslendik. "Gerçekten sen, rüyayı doğruladın. Şüphesiz biz, ihsanda
bulunanları böyle ödüllendiririz."
Doğrusu bu, apaçık bir imtihandı. Ve ona
büyük bir kurbanı fidye olarak verdik.
Sonra gelenler arasında ona (hayırlı ve şerefli bir isim)
bıraktık.
İbrahim'e selam olsun. Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.
Şüphesiz o, bizim mü'min olan kullarımızdandır. Biz ona, salihlerden bir peygamber olarak İshak'ı da müjdeledik.
Ona ve İshak'a bereketler verdik. İkisinin soyundan, ihsanda
bulunan (muhsin olan) da var, açıkça kendi nefsine zulmeden de.
(SAFFAT
SURESİ / 83-113)
Güç ve basiret sahibi olan kullarımız İbrahim'i, İshak'ı ve
Yakub'u da hatırla.
Gerçekten biz onları, katıksızca (ahiretteki asıl) yurdu
düşünüp-anan ihlas sahipleri kıldık. Ve gerçekten onlar, Bizim katımızda seçkinlerden ve hayırlı
olanlardandır. (SAD
SURESİ / 45-47)
O: "Dini dosdoğru ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin" diye
dinden Nuh'a vasiyet ettiğini ve sana vahyettiğimizi, İbrahim'e,
Musa'ya ve İsa'ya vasiyet ettiğimizi sizin için de teşri' etti
(bir şeriat kıldı). Senin kendilerini çağırdığın şey, müşriklere
ağır geldi. Allah, dilediğini buna seçer ve içten kendisine
yöneleni hidayete erdirir. (ŞURA
SURESİ / 13)
Hani İbrahim babasına ve kendi kavmine demişti ki:
"Şüphesiz ben, sizin taptıklarınızdan uzağım."
"(Ancak) Beni yaratan başka. İşte O beni hidayete
yöneltip-iletecektir." (ZUHRUF
SURESİ / 26-27)
Sana İbrahim'in ağırlanan konuklarının haberi geldi
mi? Hani, yanına girdiklerinde: "Selam" demişlerdi. O da: "Selam"
demişti. "(Haklarında bilgim olmayan) Yabancı bir topluluk." Hemen (onlara) sezdirmeden ailesine gidip, çok geçmeden semiz
bir buzağı ile (geri) geldi. Derken onlara yaklaştırıp (ikram etti); "Yemez misiniz?" dedi.
(Onlar yemeyince) Bunun üzerine içine bir tür korku düştü.
"Korkma" dediler ve ona bilgin bir erkek çocuk müjdesini verdiler.
Böylece karısı çığlıklar kopararak geldi ve yüzüne vurarak:
"Kısır, yaşlı bir kadın (mı doğum yapacakmış)? dedi. Dediler ki:
"Öyle. (Bunu) Senin Rabbin buyurdu. Çünkü O, hüküm ve hikmet
sahibidir, bilendir." (İbrahim) dedi ki: "Şu halde sizin asıl
isteğiniz nedir, ey elçiler?" "Doğrusu biz, suçlu-günahkar bir
kavme gönderildik" dediler. "Üzerlerine çamurdan (iyice sertleşip kaskatı kesilmiş) taşlar
yağdırmak için." "(Ki bu taşların her biri,) Rabbinin katında ölçüyü taşıranlar
için (herkese ayrı ayrı) işaretlenmiştir." Bu arada, mü'minlerden orda kim varsa çıkardık.
Ne var ki, orda müslümanlardan olan bir evden başkasını
bulmadık.
(ZARİYAT
SURESİ / 24-36)
Ve vefa eden İbrahim'in (sahifelerinde) olan... (NECM
SURESİ / 37)
Andolsun, Biz Nuh'u ve İbrahim'i (elçi olarak) gönderdik,
peygamberliği ve kitabı onların soylarında kıldık. Öyle iken,
içlerinde hidayeti kabul edenler vardır, onlardan birçoğu da
fasık olanlardır. (HADİD
SURESİ / 26)
İbrahim ve onunla birlikte olanlarda size güzel bir örnek
vardır. Hani kendi kavimlerine demişlerdi ki: "Biz, sizlerden ve
Allah'ın dışında taptıklarınızdan gerçekten uzağız. Sizi (artık)
tanımayıp-inkar ettik. Sizinle aramızda, siz Allah'a bir
olarak iman edinceye kadar ebedi bir düşmanlık ve bir kin baş
göstermiştir." Ancak İbrahim'in babasına: "Sana bağışlanma
dileyeceğim, ama Allah'tan gelecek herhangi bir şeye karşı senin
için gücüm yetmez." demesi hariç. "Ey Rabbimiz, biz sana
tevekkül ettik ve 'içten sana yöneldik.' Dönüş sanadır." (MÜMTEHİNE
SURESİ / 4)
http://www.kuranfihristi.net |