ZİG-ZAG HAYALİ BİR ÖRGÜT MÜ?
Şimdilerde googlelamak moda. Googleda varsan ve hakkında negatif bir
şey yazılmamışsa ne ala. İşin şakası bir yana google gibisi yok. Sanal
dünyada varolan neyi ararsan anında buluyor ve hizmetine sunuyor. ZİG-ZAG
örgütü yada grubu hakkında googleda bir araştırmaya girdiğinizde
karşınıza sadece Aibergin verdiği bilgiler çıkıyor. Şöyle denilebilir;
ZİG-ZAG çok gizli bir örgüttür bu yüzden yok. İyi de ZİG-ZAG
örgütünün temeli olan THULE hakkında envai çeşit bilgi var. Thuleyi
geçin, bu THULEnin temeli olan ve aslında bir GERMEN TARİKATI olan
GERMENORDEN hakkında bile bir sürü detay var. Sözün özü gizli birer
örgüt olan GERMENORDEN ve THULE hakkında bu kadar değişik kaynakta bu
kadar bol bilgi varken neden ZİG-ZAG hakkında tek kaynaktan bilgi var?
ZİG-ZAG örgütünü kuran Aiberg olsa sorun yok, zorunlu olarak tek
kaynaktan diyebiliriz ama Aiberg bu örgütte 12. kişi. Yani 12. KMA
(koordinatör). Hanstan bir önceki kişi BORGES idi. Hani şu agnostik
takılan Borges. İnternette GERMENORDEN ve THULE ile ilgili varolan
bilginin onlarca kat daha fazlası ZİG-ZAG ile ilgili varolmalıydı. Zira
ZİG-ZAG hepsinden daha yeni.
İddia edildiğine göre
ZigZag Thuleden ayrılarak kurulmuş.Neden ayrılmış? Çünkü Thule amacından
sapmış ve siyonistlerin eline geçmiş. Edindiğim bilgilere göre burada
bir yanlışlık var. Thule kurulduğu ilk günden beri pozitif amaçlar
gütmüyordu. Thulenin kökeninde en başta Siyonistler var.Onunda kökeninde
Germonerden tarikati var. Onun da kökeninde tapınakçılar var. Sözün özü
en başından beri İslamla Kuranla Allah ve peygamberle zerre kadar
alakası olmayan bir örgüt... Kim kimden ve neden ayrılıyor? Thule
kurulduğu ilk günde Tapınakçı Geleneğe Bağlı, özgün bir mason locası ve
okültist, simyacı ve Kilise karşıtı bir yapıya sahipti. Thule nasıl
bozuluyor sonra da bundan Zig-Zag grubu ayrılıyor? Thulede bozulma
falan yok. Bu adamların Aibergin anlattığı mevzularla en başından
beri- uzaktan yakından alakaları yok. -Anlatılan Zig-Zag- ile Thule ve
Germonerden birbirine taban tabana zıt. Hasılı kelam Zig-Zag grubu bu
Thule ve Germonerden örgütlerinden ayrılıp da kurulmuş OLAMAZ.
Thule ve kurucusu Baron von Sebottendorff hakkında detaylı bilgi için
Aytunç Altındalın Bilinmeyen Hitler isimli kitabını okumanızı tavsiye
ederim.
Thule, Germonerden ve Baron von Sebottendorff hakkında bilgi:
Tapinakci gelenegin bir devami olan Thule Dernegi, kendisine sembol
olarak gamali haçi benimsemisti. Bu sembol daha sonra Thule Derngi'nin
bir ürünü olan Nazi partisinin de resmi amblemi oldu. Ilginç olan,
gamali haçin, Thule'nin Tapinakci kökenine uygun olarak,yahudi
mistisizminine ait bir sembol olusuydu. Kabalistik ve masonik
kaynaklarda çogu kez Siyon
yildizi ile içiçe kullaniliyordu.
19. yüzyilin basinda, Almanya'da asiri sag egilimlere sahip ve
birbirleriyle de yakin iliskilere sahip olan üç Tapinakçi örgüt kurulmus
durumdaydi: Armanenschafft, Ordo Templi Orientis ve Ordo Novi Templi.
Her üçü de Tapinakçi gelenege bagli, yani Kabala mistisizmine ve masonik
ideolojiye sahip olan bu üç örgütün en önemli icraatlarindan birisi,
Michael Howard'a göre, Germenorden (Alman Tarikati) adli örgütün
kurulusuydu. I. Dünya Savasi'nin hemen öncesinde kurulan örgüt, Aryan
irkinin üstünlügünü savunuyor, pan-Cermenik bir Alman Imparatorlugu'nun
kurulmasini ve Hiristiyanlik öncesi (pagan) antik Alman kültürünün
yeniden uyandirilmasini hedefliyordu. Örgütün amblemi gamali haçti ve
tüm ritüellerini de mason ritüellerinden almisti.
I. Dünya Savasi sirasinda atesli Alman milliyetçilerini organize
eden Germenorden'in ortaya çikardigi en önemli sonuç ise savasin hemen
bitiminde kurulan ünlü Thule Dernegi'ydi. Thule Dernegi, ya da Almanca
adiyla Thule Gesselschaft, Baron von Sebottendorff adli bir Alman
milliyetçisi tarafindan Germenorden'in devami niteliginde olusturulmustu.
Sebottendorff ilginç birisiydi. Doguya geziler yapmis, Misir ve
Istanbul'da uzun süre kalmisti. Bu gezileri sirasinda simya, astroloji
ve Kabala üzerinde çalismis, Gül-Haç felsefesi üzerinde de uzun
arastirmalar yapmisti.13 1901 yilinda, Fransiz Grand Orient obediyansina
bagli olan bir mason locasina katildi. Sebottendorff'un bagli oldugu
loca politik amaçlari olan bir locaydi ve o dönemde Halife Abdülhamid'e
karsi devrim hazirligi yapan Ittihat ve Terakki dernegi ile de çok yakin
iliskilere sahipti.
Sebottendorff'un masonik kariyerine Aytunç Altindal da "Hitler
Dogmadan Önce" baslikli yazi dizisinde deginmisti. Altindal'a göre,
Sebottendorff, "Bursa'da Abraham Termudi adli bir yahudi bankerin
delaletiyle Memphis adiyla taninan mason locasina üye yapilmisti."Baron,
o yillarda bir de Türk Masonlugu ve Bektasilik adli bir kitap yazmisti.
Altindal'a göre
Sebottendorff, II. Dünya Savasi'nin ardindan Türkiye'de "görünmeyen
eller" tarafindan saklanmisti. (Bu "görünmeyen eller", büyük olasilikla
Neo-Nazi masonlarin üye oldugu Moral Re-Armament derneginin Türkiye'deki
kolu olan Manevi Cihazlanma Dernegi'ydi.)
Sebottendorff'u bu denli önemli kilan icraati ise kuskusuz kurdugu
ünlü Thule dernegiydi. Baron, 1910 yilinda, Istanbul'da bulundugu
siralarda, masonluk ve simya prensiplerini anti-komünizm ve asiri sag
felsefe ile birlestiren kendine bagli yeni bir örgüt kurmaya karar
verdi. 1916 yilinda Germenorden ile baglantiya geçti ve sonraki iki yil
içinde örgütün en etkin üyesi haline geldi. Sonuçta, 1918 yilinda
Germenorden'in adi Thule Gesselschaft'a dönüstürüldü ve Sebottendorff da
örgütün büyük üstadi oldu. Umberto Eco, Thule'nin kurulusunu söyle
anlatiyor:
1912'de Ari irkin üstünlügünü öne süren Germenorden diye bir grup
olusuyor. 1918'de Baron von Sebottendorff diye biri buna bagli bir grup
kuruyor: Thule Gesselschaft; gizli bir dernek. Tapinakçi Gelenege
Baglilik'in çesitlemelerinden biri ama güçlü irksal, pan-Cermenist,
Yeni-Arilik egilimleri var. 1933'te de, bu Sebottendorff, kendisinin
ektiklerini Hitler'in biçtigini yaziyor. Öte yandan, gamali haç, Thule
Gesellschaft çevresinde ortaya çikiyor. Thule'ye ilk katilanlardan biri
kimdi? Rudolf Hess, Hitler'in kötü yoldasi. Sonra Rosenberg! Sonra
Hitler'in kendisi! Gazetelerde okumussunuzdur, Hess, Spandau'daki
hücresinde bugün bile içrek (batini) bilimlerle ugrasiyor... (Thule'nin
kurucusu olan) Sebottendorff, 1924'te, simyayla ilgili bir kitapçik
yaziyor... Gül-Haçlar'la ilgili bir roman da yaziyor.
Eco'nun anlattiklarindan da anlasildigi gibi "Tapinakçi Gelenege
Baglilik'in çesitlemelerinden biri" ya da daha basit bir ifadeyle özgün
bir mason locasi olan Thule, Nazi partisinin öncüsü ve hatta gerçek
kurucusuydu. Örgüt kurulduktan sonra hizla büyüdü. 1918 yilinda yalnizca
Münih kentinde 250, tüm Bavyera'da ise 1.500 üyeye sahipti. Üyeler
arasinda; yargiçlar, avukatlar, polis sefleri, aristokratlar, doktorlar,
üniversite hocalari, bilim adamlari, subaylar, sanayiciler ve is
adamlari vardi. Önde gelen üyelerden Bavyera Adalet Bakani Franz Gurtner,
ayni makama Nazi rejimi sirasinda da atandi. Thule üyelerinden polis
sefi Wilhelm Frick ise Nazi Almanyasi'nda Içisleri Bakanligi yapacakti.
Thule'nin Nazi partisine dönüsümü bir dizi olayin sonucunda gerçeklesti.
Örgüt, kuruldugu günden itibaren komünistlerle sürekli çatisma
halindeydi. 1919'daki komünist ayaklanma sirasinda Thule yeraltina
çekildi ve asiri sagci karsi-devrimcileri organize ederek silahli bir
terör gücü olusturdu. Komünistlere karsi halk destegi kazanmak içinse,
Alman Isçi Partisi'ni kurdu. Iste bu siralarda Adolf Hitler de Thule'ye
katildi. Hitler, savas öncesi dönemde okültizmle yakindan ilgilenmis,
özellikle Armanenschafft'in kurucusu Guido von List'in teorilerinden çok
etkilenmisti. Bu nedenle, bir
Tapinakçi örgütü olan Thule'ye kolayca adapte oldu. Thule'nin siyasi
uzantisi olan Alman Isçi Partisi'nin kendisine amblem olarak gamali haçi
seçmesi ise Hitler'in etkisiyle olmustu.
1920 yilinda Alman Isçi Partisi'nin adi Nasyonal Sosyalist Parti
(Nazi Partisi) olarak degistirildi. Partinin lideri ise elbette
Hitler'di. Hitler'in bu hizli yükselisi, Thule'nin destegi ile olmustu.
Hitler'i kesfeden kisi, Thule'nin önde gelen isimlerinden Deitrich
Eckart idi. Eckart, yasli bir okültist kadinin kendisine yillar önce
anlattigi "Almanya'yi kurtaracak Mesih" prototipini Hitler'de görmüstü.
Bu nedenle bu genç adamin elinden tuttu, onu Thule'nin zengin ve etkili
üyeleri ile tanistirdi. Nazi partisini ilk günlerinde finanse edenler
zengin Thule üyeleriydi; Thule üyesi polis sefleri de Hitler'e korunma
sagladilar. Thule'nin Nazi Partisi'nin çekirdegi olduguna, Aytunç
Altindal da deginmisti. "Hitler'in ünlü Nasyonal Sosyalist Alman Isçi
Partisi (NSDAP), 1920'de Thule tarafindan baslatilan çabalarla kuruldu"
diyen Altindal, Thule'nin özellikleri arasinda da "okültizm, simyacilik
ve Kilise karsitligi"ni sayiyordu. Bunlar, bildigimiz gibi Tapinakçi-mason
geleneginin basta gelen özelliklerindendir. Katolik ilahiyatçi August
Knoll da 1950'de, Hitler'in Kilise aleyhtari görüslerinin asil olarak
Thule kaynakli oldugunu dile getirmistir.
Kisacasi, Theosophical Society'den baslayarak; Viril,
Armanenschafft, Ordo Templi Orientis, Ordo Novi Templi, Germenorden ve
Thule gibi okült derneklerin birbirlerinden aktararak tasidiklari
Tapinakçi-mason gelenegi, Nazi partisinin gerçek kökenini olusturmustu.
Naziler, 1314 yilinda kesin olarak yasaklanmalarinin ardindan yer altina
giren ve Gül-Haç ve masonluk gibi örgütlerle yeniden ortaya çikan
Tapinakçi gelenegin yeni bir varyasyonundan baska bir sey degildiler.
Bunu açikça ifade etmekten de çekinmediler. Hitler, Nazi parti sistemini
mason localarinin sistemine uygun bir biçimde düzenlemis ve bunu da açik
açik söylemisti. 1934 yilinda ise söyle demisti: "Biz bir örgüt
kuracagiz, saf kan ilkesinin etrafinda toplanmis Tapinak Sövalyeleri
Biraderligi." Bu "Tapinak Sövalyeleri Biraderligi"ni kurmakla
görevlendirilen kisi ise kisa zamanda III. Reich'in Hitler'den sonraki
ikinci adami haline gelecek olan Heinrich Himmler'di. Himmler, 1920'li
yillarda Hitler'in bodyguardlari olarak görev yapmis olan SS (Schutzstaffel)
örgütünü Tapinakçi ve mason sistemine göre düzenleme isini üstlendi.19
Himmler, SS'ler içinde özel bir arastirma grubu da olusturdu; bu grup,
Tapinakçilar'in ve diger okült derneklerin tarih içindeki yerini
arastirmakla görevliydi. SS'ler ayni zamanda Tapinakçilar'in belirgin
özelligi olan anti-Hiristiyan ritüellere de sahiptiler. Himmler'in
liderliginde yapilan SS törenlerinde Nasyonal-Sosyalist marslar
söylenerek Hiristiyan haçi yakilir ve yerine gamali haç yerlestirilirdi.
Bu bölümün basinda, Naziler'in Yeni Düzen'inin seküler olusuna
dikkat çekmistik. Bu durum, bizleri, Nazizm ile Tapinakçilar ve yahudi
önde gelenleri arasindaki bir Ittifak iliskisi aramaya yöneltiyordu.
Nazizmin Tapinakçi kökeni ile ilgili inceledigimiz tüm bu bilgiler ise
bize kuskularimizin yersiz olmadigini, gerçekten de Naziler'in
Ittifak'la yakindan ilgili, hatta Ittifak'in bir parçasi olduklarini
göstermektedir. Bu bilgiler, Naziler'in Yeni Düzen'inin neden seküler ve
din aleyhtari oldugunu da açiklamaktadir. Çünkü eger Naziler Ittifak'in
bir
parçasi iseler, kurmaya çalistiklari Yeni Düzen'in, Ittifak'in kurdugu
Novus Ordo Seclorum'un bir türevi olmasini da son derece normal
karsilamak
gerekmektedir.
Ancak bu noktada normal olmayan bir görüntü ile karsi karsiya
kaliyoruz. Eger Nazi Partisi Tapinakçi-mason gelenegine bagli bir
örgütse, 6 yüzyillik Tapinakçi-mason gelenegine göre, Nazilerin de
Yahudi önde gelenleriyle isbirligi içinde olmasi gerekir. Çünkü, 2.
bölümde inceledigimiz gibi Tapinakçilar ve onlarin devami olan örgütler,
yahudilerle daimi bir ittifak kurmuslar ve basta dini otorite olmak
üzere her türlü düsmana karsi ortak bir savas vermislerdir. Ancak,
Naziler'e baktigimizda, ideolojilerinin merkezinde fanatik bir
antisemitizmin var oldugunu görürüz. Hatta tarih kitaplari, Naziler'in
gözü dönmüs birer yahudi düsmani olduklarini ve bu nedenle de 6 milyon
yahudiyi II. Dünya Savasi sirasinda kurulan toplama kamplarinda
acimasizca imha ettiklerini anlatmaktadir.
Aytunç Altindal da bu konuya dikkat çekmis ve "Thule'nin bünyesinde
hem mason olan hem de yahudilerden nefret eden bir çok soylu" oldugunu
yazmisti. Altindal, bunun yanisira Alman localarinin kuruculari arasinda
çok sayida antisemit olduguna da dikkat çekiyordu. Bunun ardindan da
"günümüzde yanlis bilinen bir olguya" deginmek gerektigini, "mason
localarini yahudilerin kurduklari ve bunlar araciligiyla dünyada
egemenlik saglamak istedikleri gibi bir saplanti"nin var oldugunu
yazmisti. Kisacasi Altindal'a göre, Alman localarindaki antisemit
egilimler, masonlar ve yahudiler arasinda bir ittifak oldugunu açikça
yalanliyordu.
Altindal'in yazdiklari ilk bakista dogruydu. Öyle ya,
antisemitizmin mason localarinda ve Thule'de bu denli güçlü bir biçimde
var olusu, baska nasil açiklanabilirdi?
http://www.harunyahya.org/kitap/YMD/YMD5.html |